Dünya Ellerimde 'Vatan Uğruna...

By _beyzanurcgrmn_

1.8M 94.9K 45.7K

"Çocukken yanağıma kondurduğun öpücük sayesinde tüm acılarım geçmişti. Şimdi ben senin kalbinden öpsem geçer... More

1.Bölüm:'Benim Hikayem'
2.Bölüm:'Cellat'
3.Bölüm:'Anka'
4.Bölüm: 'Ödeştik'
5.Bölüm:'Gülüşüne Hapsoldum'
6.Bölüm:'Vatanım'
7.Bölüm 'Ruh Hastası'
8.Bölüm 'Korkmadık, Savaştık'
9.Bölüm: 'Biz Bir Aileyiz'
10.Bölüm
11.Bölüm: 'Kardeşim'
12.Bölüm:'Gün Doğmadan'
13.Bölüm: 'Canım Feda'
14.Bölüm:'Sarı Civciv'
15.Bölüm:'Sevda'
16.Bölüm:'Melek'
17.Bölüm:'Eyvallah'
18.Bölüm:'Bozkurt'un Kızı'
19.Bölüm:'Söz'
20.Bölüm:'Yavru Kurt'
21.Bölüm:'Vatan Uğruna'
22.Bölüm:'Zeytinli Poğaçam'
23.Bölüm:'Asena Plus'
24.Bölüm:'Sevdaya Tutulmak'
25.Bölüm:'Güney'
26.Bölüm:'Tek Güzel Anım'
27.Bölüm:'Sevdiğim Adam'
28.Bölüm:'İlaç Gibisin'
29.Bölüm:'Sakın Açma'
30.Bölüm:'İlk Darbe'
31.Bölüm:'Mucize'
32.Bölüm:'Hangimiz Sevmedik'
33.Bölüm:'Sevmedim'
34.Bölüm:'Kara Sevda'
35.Bölüm:'Onuncu Koğuştaki Güzel'
36.Bölüm:'Affetme'
37.Bölüm:'Zalım Geceler'
38.Bölüm:'Kendini Sev'
39.Bölüm:'Gitme'
40.Yavru Kurt & Güzel Gözlü Çocuk
41.Bölüm:'İkizim'
43.Bölüm:'Mr. & Mrs. Voland'
44.Bölüm:'Sevdiğim Kadına'
45.Bölüm:'Sen Benimsin Ben Seninim'
46.Bölüm:'Şiir Gibisin'
47.Bölüm:'Sınırsız'
48.Bölüm:'Aşk Saçmalamaktır'
49.Bölüm:'Sert Adamlar Sert Oynar'
50.Bölüm:'Sadece Sana Deliyim'
51.Bölüm:'Maskeli Beşler'
52.Bölüm:'Veda'
53.Bölüm:'Bekleyeceğim'
54.Bölüm:'Uyuyan Devi Uyandırdınız'
55.Bölüm:'Gönlüm Hep Seni Arıyor'
56.Bölüm:'Ah Be Asena'm'
57.Bölüm:'Dünya Ellerimde'
58.Bölüm:'Benim Sevgilim'
59.Bölüm:'Sevene Zor'
60.Bölüm:'Suç Makinesi'
61.Bölüm:'Anne'
62.Bölüm:'I Said Yes'
63.Bölüm'Senin Uğruna'
64.Bölüm:'Ben Kimim'
65.Bölüm:'Kalbi Güzel Adam'
66.Bölüm:'İyi ki'
67.Bölüm:'Periler De Postal Giyer'
68.Bölüm:'Emanet'
69.Bölüm:'Biz Evde Yokuz'
70.Bölüm:'Karıcığım'
71.Bölüm:'Hoş Geldin'
72.Bölüm:'Öp ve Geçsin'
73.Bölüm:'Çılgın Mother'
74.Bölüm:'Vatanım Sensin'
75.Bölüm:'BKK'
76.Bölüm:'Bizim Hikayemiz' (Final)
Özel Bölüm (1)
Özel Bölüm (2)

42.Bölüm:'Son Nefesime Kadar'

28.8K 1.3K 725
By _beyzanurcgrmn_

İyi okumalar dilerim.

22.02.2022 bu özel günde size hediyem olsun, bölüm.(Çok romantik bir insanımdır.)

Önceki bölümdeki performansın aynısını bekliyorum. Bol beğeni ve bol yorum. Önceki bölümleri de beğenmeyi unutmayın.

Duyurulardan haberdar olmak için profilimden beni takip edebilirsiniz.

42.Bölüm: Son Nefesime Kadar

🔫🔫

Hayat çok acımasızdı. Her defasında sert bir şekilde tokat atmayı başarıyordu. Artık acıyacak bir canım bile kalmamıştı.

Albay'ı yanlış duymuş olmayı umarak sordum. "Kusura bakmayın, komutanım. Anlamadım?" Albay bana döndü. "Sen ve Poyraz, Fransız bir çifti canlandıracaksınız." Allah kahretsin. Doğru anlamışım.

"Bu tarz operasyonlarda önceden danışılması gerektiğini düşünüyorum. Zaten öyle de oluyor. Değil mi, komutanım?" dedim. Albay kaşlarını çatmıştı. "Operasyonu seçme şansınızın olduğunu düşünmüyorum." dedi Albay. Doğruydu. "Timde tek kadın benim, ona tamam. Ama kocam olacak kişi için birçok arkadaş var." dedim. Albay'ın beni öldürmesine son beş dakika. "Aralarında en iyi Fransızca konuşan, Poyraz. Ve bu operasyon için iki buçuk aydır hazırlık yapılıyor." dedi Albay. "İki buçuk ay öncesinden seçilmiştik yani, öyle mi?" dedim. "Bir sorun mu var, Asena?" dedi Albay. Sesi yükselmişti. "Yok komutanım. Lütfen devam edin siz." dedim.

Gözlerim masanın üzerindeki kalemlerdeydi. Sakinleşmem gerek. Yoksa birazdan kalkıp karşımdaki gülümseyen adama kafa atacaktım.

"Paris'e gideceksiniz." Paris'ten nefret ediyorum. "Poyraz, yani André Voland, çok zengin bir iş insanı." Poyraz'dan nefret ediyorum. Kocam olacak André'den de nefret ediyorum. "Eleanor Voland," Eleanor'dan da ne- O benim. Kendimi seviyorum. "André'nin göz bebeği, güçlü ve zeki bir kadın." İlk maddeyi sevmedim.

"Adamımız bu; Louis Picard." Dev ekranda çıkan adama baktım. Genç bir adamdı. Uzun boylu ve kumral biriydi. "Konunun bizimle alakalı kısmına gelelim. Sonra detaylı bir şekilde diğer maddeler hakkında konuşacağız." Louis'ten nefret ettiğimi söylemeyi unutmuşum.

"Teröristlere silah, adam, para; yardımı yapıyor. Çok zengin-di. Bu aralar işleri bozulmak üzere. Kendine zengin ve güvenilir bir ortak arıyor." Şerefsiz. "André, Eleanor'u çok sevdiğinden her söylediğini yapıyor. Louis, sana yaklaşmaya çalışacak. Daha doğrusu kendine çekmeye çalışacaksın." Louis, gel kuçu kuçu. Gülmemek için alt dudağımı ısırdım.

"Bir buçuk ay sonra gideceksiniz. Bu süre zarfında çok çalışmanız gerek. Hata kabul edilmeyecek bir görev."

"Emredersiniz komutanım."

"Beş dakika sonra savcı gelecek. Görev hakkında diğer bilgileri ondan dinleyeceksiniz. Buradan bir yere ayrılmayın." Albay ayağa kalkıp toplantı odasından çıktı.

Başımı kaldırıp karşımdaki adama baktım. Halinden memnun olduğunu açıkça belli ediyordu. Burun kıvırıp başka yöne baktım. Birkaç dakika sonra kapı açıldı. Gözlerimi kapıya çevirdiğimde büyük bir şok yaşadım.

"Arda?"

Beni görünce o da şaşırmıştı. Kreşten arkadaşımdı. Ve sonrasında da görüştüğüm.

"İşte bu kader." Gülümsedim. Ayağa kalktım. Karşıma geçip elimin tersine dudaklarını bastırdı. "Görüşmeyeli nasılsınız?" dedi. "İyiyim. Sen nasılsın?" dedim. Etraftakileri unutmuştuk. "İyiyim. Ben şimdi öptüm ya seni, kafamı ısırmazsın değil mi?" dedi. Güldüm. Hafifçe omuzuna vurdum. Elimi tutup parmaklarıma baktı. "Yüzük yok. Çocukken Poyraz ile evleneceğim diye tutturmuştun. Seni dövecek diye de tehdit ediyordun. Ne oldu o iş?" Alaylı bir şekilde sormuştu. Birazdan bozulacağın için üzgünüm arkadaşım.

"Benim, Poyraz." Arda, Poyraz'a bakıp tekrar bana döndü. Gözleri kocaman olmuştu. Gülümsedim. Durumdan hoşnut değildim ama Arda'nın yüz şekli komikti.

Arda sesini düzeltip diğerlerine döndü. "Savcı Arda Açıkgöz. Görev hakkında sizi ben bilgilendireceğim." dedi. İlk olarak Batu elini uzatmıştı. "Batu." Sonra Oğuzhan ve Mert ile de tokalaştı. Poyraz ile göz göze geldiler.

"Sizi merak etmiştim, çok eskiden. Tanıştığıma memnun oldum."

Arda elini uzatmıştı.

"Sevdiğim kadını rahatsız eden hiç kimseyle memnun olmam."

Uzatılan elini sıkmamıştı.

"Kim bu?" dedi Batu, fısıldayarak. "Anlatırım sonra." dedim. "Arda biz konumuza dönelim."

Bana bakıp gülümsedi. Baş köşeye yerleşip oturdu. "Öncelikle hepinizin karakterinden bahsedeceğim." dedi Arda. Çantasından çıkardığı dosyaları bize dağıttı.

"Batu ve Oğuzhan, güvenlik sizden sorumlu. Bize ait yük kamyonlarında zaman geçireceksiniz." Arda'nın sözünü Batu kesmişti. "Ne yapacağız biz, size ait kamyonun içinde?" Arda gülümsedi. "Kameraları kontrol edeceksiniz. Sıkıştıkları bir durumda ek bilgiler vereceksiniz. Asena ve Poyraz üsteğmenin, eli kulağı siz olacaksınız." Batu sırıtmıştı. "Çok önemliyiz biz, yani." dedi Oğuzhan. Arda gülmüştü. "Evet öylesiniz. Aynı zamanda yanınızda başka arkadaşlarda olacak. Kamyonun arkasında olmanızın sebebi büyük bir düzeneğin kurulu olması."

Batu'nun havalı halleri beni güldürmüştü. "Mert yani Robert; içerde de birinin olması gerektiğinden, koruma olarak görevlendirildin. Olası bir sorunda -bunun olmaması için elimizden geleni yapacağız- Asena'nın güvenliğinden sen sorumlusun." Göz devirdim. "Ben kendimi koruyabilirim." dedim. "Biliyoruz kendini koruduğunu, güzelim ama açığa çıkarsanız ilk hedef sen olursun." dedi Arda. "Güzelim?" dedi Poyraz, sorar gibi. "Beni anlatır mısın, canım?" dedim. Poyraz'a bakıp gülümsedim. Kaşlarını çatmıştı.

"Önce André'den bahsedeceğim." dedi Arda ve Poyraz'a döndü. "Zengin, çok zenginsin. Silah yapımı olan gizli bir fabrikan var. Eleanor'a çok düşkünsün. Kıskanç ve sert bir yapın var." Gizli görevde bile rahat yok. "Rol yapmasına gerek yok." dedi Mert. "Eleanor, baban Türk, annen Fransız. Ama Türk'lerden nefret ediyorsun." Kaşlarımı çattım. "Niye hep Türklere düşman oluyorum? O olsun." dedim, Poyraz'ı işaret ederek. "Bir şeyi de şikayet etme. Mecburuz." dedi Arda. "Türklere laf ederlerse, ciğerlerini sökerim." dedim. Güldü. Masanın üzerindeki elimin üzerine elini koydu. "İşimiz bitince yaparsın." dedi Arda. "Elini çeker misin?" dedi Poyraz. Bu adam önceden böyle değildi.

"Devam et, Arda." dedim. "Temas kurmadan." dedi Poyraz. Sıkıntılı bir nefes alıp verdim. "Louis, bunu kullanarak seni yanına çekmeye çalışacak. André'yi ikna edebilecek tek kişi sensin." André'ye kanım ısınmadı.

"Paris'teki tüm iş insanları varlığınızdan haberdar. Gideceğiniz ilk gün büyük bir partiye katılacaksınız. Herkes sizinle tanışmak istediği için partiye katılacaktır." André hariç eğlenceli gibi. "Köpekler paranın kokusunu iyi alır." dedi Mert. "Aynen öyle. Ama asıl amaç Louis'in evine girebilmek." dedi Arda. "Neden?" diye sordum. "Evinde bir kasası var. Kasanın içinde bir harddisk var. Alışveriş yaptığı şahısların ve birçok kişinin ismi var. Ve tabii çok önemli bilgiler." Görmeyeli Arda çok ciddi olmuş. "Kasa nerede ve nasıl açacağız?" diye sordu Poyraz. Susma hakkını kullansan ya sen.

"Kasa, evin ikinci katında bulunan bir tuvalette." dedi Arda. "Ne saçma? Midem bulandı." dedi Batu. "Oysaki çok zaman geçirdiğin bir yer." dedi Oğuzhan. Kıkırdadım. İş çıkınca, Batu'nun böbrekler çalışıyordu. "Bence mantıklı bir yer. O bilgileri almak isteyen biri, tuvalete gidipte bakmaz. Akıllara gelmez." dedim. "Açma konusuna gelince; iş Asena'mıza düşüyor." dedi Arda. "Şu sahiplenme ekini kullanmayalım lütfen." dedi Poyraz.

Allah'ım sabır.

"Şuna susmasını söyler misin?" dedim, Mert'e. "Sorun değil, Asena." dedi Arda. "Benim için sorun." dedim, sertçe. "Yiğit amca anlatmıştı seni." dedi Arda, konuyu dağıtarak. "Amca mı?" dedi Poyraz. "Evet. Babamın çok yakın arkadaşı olur." dedi Arda. "O benim babam dermiş." dedi Batu, gülerek. Göz devirdim. "Asena'nın zekâsından çok bahsedildi. Birçok şifreyi kolay bir şekilde çözebildiğini duydum. Zor bir düzenek olduğunu düşünmüyoruz. Sana güveniyorum." dedi Arda. "Güveninizi boşa çıkarmayacağım, savcım." dedim. "Savcım mı?" dedi Poyraz. Beni mi sınıyor acaba?

"Louis, aptal bir adam değil. Sizi çok isteyecektir ama bunu güvenmeden söylemeyecektir. Sizin gideceğiniz partiden bir gün sonra Louis, davet verecek. Yakınlarından yardım isteyecektir. Bu davete gitmekten başka bir şansınız yok. Bir şekilde kendinizi o eve davet ettirmeniz gerekecek." O iş kolay. "Bilgileri aldıktan sonra bitiyor mu?" dedi Mert. "Louis sizden bir söz alabirse, mutlaka bir alışveriş yapacaktır. Suç üstü yakalayabiliriz. Louis'i yakaladıktan sonra görev tamamlanacak." Vay be.

"Bugünlük bu kadar. Detaylar geliştikçe sizi bilgilendireceğim. Sık sık bir araya geleceğiz." dedi Arda. Ayağa kalktı. "Bilmemiz gereken veya öğrenmemiz gereken bir şey var mı?" dedim. "Kumar oynamayı, dans etmeyi ve bir Fransız gibi davranmayı öğrenebilirsiniz." dedi. Kolay şeyler. "Dışarıya kadar eşlik edeyim sana." dedim. "Taner Albay'a bakacağım. Bahçede beklersin beni. Hemen gelirim." dedi. "Tamam." dedim. Time başıyla selam verip toplantı odasından çıktı.

"Görev harika değil mi?" dedi Oğuzhan. "Ben pek beğenemedim." dedim.

"Karıcığım." dedi Poyraz, fransızca konuşarak. Dudağımın kenarı alaylı bir şekilde kıvrılmıştı.

"Kalbimin Celladı." dedim, fransızca karşılık vererek. Yüzü düştü. Gülümseyip toplantı odasından çıktım.

Onunla zaman geçirmek istemezken bir an da nereden çıktı bu operasyon? Onu görmek bile canımı acıtıyor. Dayanmak zorundayım. Zorunlu bırakılmaktan nefret ederim.

Kısa bir süre sonra Arda gelmişti. "Bu seninki gerçekten beni dövecek galiba." dedi. "Benimki falan değil." dedim. "Nasıl değil?" dedi. "Uzun hikaye." dedim. "Konuşuruz elbet. Ankara'ya döneceğim. Birkaç gün sonra yine gelirim. Kahve içer, konuşuruz." dedi. "Olur." dedim. Yanağıma öpücük bırakıp uzaklaştı. "Beni dövme diye kaçtım." dedi. Kaşlarımı çatıp bacağımdaki silahı işaret ettim, gözlerimle. Ellerini havaya kaldırdı. Güldüm. "Görüşürüz, dikkat et." dedim. "Sen de kendine iyi bak." deyip korumalar eşliğinde arabasına bindi. Arkasından el salladım.

"Bana bahsettiğin Arda bu, değil mi?" Poyraz ne ara gelmişti? Karşıma geçti. "Ben sana Arda'dan bahsetmedim." dedim. "Çocukken bahsetmiştin." dedi. "Herkes hata yapar, çocukken." dedim. Revir'e doğru ilerledim. Arkamdan geliyordu. "Ellerim yaralı. Bakacak bir doktor yok." dedi. Bir şey söylemeyip yoluma devam ettim.

Revire girdiğimizde direkt olarak sedyeye geçip oturdu. Öksürmeye başladı. Eczane dolabının kapısını açıp birkaç ilaç çıkardım. Masamın üzerine bıraktım. Pansuman malzemelerini hazırlayıp eldivenlerimi taktım. Derin bir nefes alıp verdim. Sol elindeki ve sağ elindeki sargı bezlerini kestim. Ellerinin tersi yara bere içindeydi. Yutkundum. "Merhem vereceğim. Düzenli bir şekilde kullanmalısın." dedim. "Tamam." dedi. Pansumanını yapıp sarmaya başladım. "Masanın üzerindeki ilaçları da düzenli kullan. Kötü öksürüyorsun." dedim. "Olur." dedi. "Uyumayı da dene. Görevi riske atamayız." dedim. "Peki." dedi.

Sağ elini sarmış sol eline geçmiştim. "Saçlarını bağlamışsın." dedi. Sessiz kaldım. "Asena?" İsmimi telaffuz etme şekline  tüküreyim. Kullanma adımı. "Neden gözlerime bakmıyorsun?" Bakamıyorum. İşim bitince elimdeki eldivenleri çıkarıp çöpe attım. "Geçmiş olsun." dedim.

"Yapma bana bunu." dedi. Bir şey mi yapıyordum? "İşlerim var." dedim. "Kaçma benden." dedi. Histerik bir kahkaha attım. "Ya sen kimsin ki ben senden kaçacağım?" Ellerimi tutmaya çalışmıştı ama geri çekilmiştim.

"Gözlerime bak Asena. Anlamak için bak. Hiç mi anlamadın? Seni sevdiğimi hiç mi anlamadın? Anlamana gerçekten çok ihtiyacım vardı ama sen hiç anlamadın. Uzun uzun baktım sana, her defasında beni anla diye. Anlamadın."

Gözlerimi gözlerine çevirdiğim gibi sol gözümden bir damla yaş akmıştı. "Ağlama, ölürüm." dedi. "Gider misin?" dedim. "Senin de bana ihtiyacın var, benim sana ihtiyacım olduğu gibi." dedi. "Benim kimseye ihtiyacım yok, Poyraz. Uzattıkça yıpranıyoruz. Yapma bunu. Bitti. Senin yüzünden bitti. İyileştiremeyiz. Lütfen zorlama." dedim. Elini yanağıma koyup baş parmağıyla göz yaşımı sildi.

"Tamam gidiyorum ama ağlama." dedi. Kapıya doğru yöneleceği sırada "İlaçlarını unuttun." dedim. Geri dönüp ilaçları aldı. Tekrar bana baktı. "Ben dans etmeyi bilmiyorum. Onu da mı internetten öğreneyim?" dedi. 'Onu da mı' derken? "Neden? Dans mı edeceğiz?" dedim. "Parti ve davetlerde dans ediliyor. Edilmiyor mu?" dedi. "Başkasının ne yaptığı beni ilgilendirmez. Biz dans etmek zorunda değiliz." dedim. Gülümsedi. "Benim karımsın..." Birkaç saniye durdu. Kullandığı kelime onu sarhoş etmiş gibiydi. "Dans etmeliyiz. Göz önünde bulunmamız gerekir." Haklıydı. "Git öğren o halde." dedim. "Ama öğrenirken bir eş olması gerekmez mi? dedi.

Poyraz, görmediğim günlerde çok mu değişmişti? Çok sakin ve kibar bir şekilde yaklaşıyordu.

"Mert ile dans et. Beni ilgilendirmiyor." dedim. "Ama sen benim-" Poyraz'ın sözünü kesmiştim. "Anladık senin karın rolünde oynayacağımı. Yeter." dedim. "Gerçeğinin de olması için elimden geleni yapacağım." dedi. "İkimiz de biliyoruz ki olmayacak. Boşuna kendini yorma, nefesini tüketme." dedim. "Hiçbir uğraş boşuna değildir. Son nefesime kadar savaşacağım." Başımı iki yana salladım. "Ben bir başkasıyla evle-" Konuşmama izin vermeyip parmağını dudağımın üzerine bastırmıştı. "Ben gidiyorum. Kolay gelsin." deyip kaçtı.

Aptal. Ağzımdan çıkan kelimelere bile dayanamıyorsun ama benden seninle tekrar bir araya gelmemi istiyorsun. Ben her şeyi ağır bir şekilde yaşadım. Senin dayanamadıklarına ben dayanmak zorunda kaldım. Ve ben zorunda bırakılmaktan nefret ederim.

Sana karşı birazcık şefkatim varsa o da hâlâ bitmeyen sevdam hatrına. Ama o da bitecek. Bitireceğim.

Benden uzaklaş ki bitirebileyim. Gözlerini görmemem lazım, bitirebilmek için. Konuşmaman lazım. Kokun...

Bitecek Poyraz. Canın acısa bile bitecek. Çünkü benim canım çok acıdı ama bitti. Sende de bitecek. Bitmek zorunda.

🐺

Revirde birkaç saat oyalanıp çıkmıştım. Batu ile konuşarak kafamı dağıtabilirdim. Mekânın önüne gelip kapıyı açtım.

Sadece Oğuzhan ve Batu buradaydı. "Kenafirim, nerdesin sen?" dedi. "Revirdeki işlerimi bitirdim." dedim. Yanına oturdum. "Yüzün neden asık?" dedi Oğuzhan. Ne zaman güldü ki? "Uykusuzum." Konuyu dağıtmam gerek. "Aras ile Özge ayrılmış." dedim. "Haberim var." dedi Oğuzhan. "Senin kardeşin ayrılmış. Sizin çevrede genetik galiba terk etmek." dedim. Bir cevap vermemişti. Benim de çok umrumda olmadı.

Kısa bir sessizlik girmişti aramıza. Bozan ben oldum.

"Ne zamandan beri, bana yalan söylediğini biliyordunuz?" dedim. Karşımdaki duvarı izliyordum. Cevap gelmedi. Sessizlik oldu. Sessizlikten nefret ederim. Gözlerimi Batu'ya çevirdim. Bana bakmıyordu. "Neden gizlediniz bilmiyorum ama size kızgın değilim. Sadece kırgınım. Umarım geçerli bir sebebiniz vardır. Ben arkadaşlarımı da kaybetmek istemem." Batu bana dönüp kollarını boynuma doladı. Beni kendine çekmişti. "Özür dilerim, Asena." dedi. Özür kelimesinin bende bir karşılığı yok.

"Kalbindeki kırıkların sebeplerinden biri olduğum için çok üzgünüm. Hakkını helâl etme. Bunu hiçbirimiz haketmiyoruz. Seni çok seviyorum. Söz veriyorum bundan sonra uçan kuştan haberin olacak, ne pahasına olursa olsun."

Kollarını geri çekince başımı omuzuna dayadım. "Sana söz verdiğim için istesem de sırt dönemem. Ama istemiyorum da." dedim. "Ben?" diye sordu Oğuzhan. Boşta kalan yanımda oturmuştu. "Düşünmem lazım." dedim. Koca başını omuzuma koydu. "Poyraz'ı da dinle olur mu? Affetme ama dinle." dedi Oğuzhan.

Adı geçince sıkışan kalbim; seni asla affetmeyeceğim.

"Şu koca başını çeker misin? Omuzum çürüyecek." dedim. Başını kaldırıp yanağıma öpücük bıraktı. "Öpmeyi bırakın artık ya. Gelen geçen öpüyor. Anladık, güzel ve tatlıyım." dedim. Güldüler. "Başka kim öptü ki?" dedi Batu. "Arda." dedim. "Unuttum ben onu. Kim o? Poyraz nereden tanıyor?" diye sordu.

"Kreşten arkadaştık. Sürekli bana çok güzelsin derdi, ben de onu döverdim. Biz onunla yeni tanıştığımızda Arda'dan bahsetmişim. Yaptıklarından falan. Arda'ya da gidip onunla evleneceğimi, benden uzak durmasını söylemiştim. Ben çocukken, daha fenaymışım." dedim. "Psikopat." dedi Oğuzhan. "Arda savcının sana olan bakışlarını pek beğenemedim." dedi Batu. "İstediği gibi bakar. Bu sadece beni ilgilendiriyor." dedim. "Sen öyle diyorsan, öyledir." dedi Batu. "Aynen öyle, Asena ağam." dedi Oğuzhan. Kıkırdayıp bacağına vurdum.

Kapı tıklatılıp açıldı. Nöbetçi asker gelmişti. Tekmil verip bana döndü. "Komutanım ziyaretçiniz var." dedi. "Tamam geliyorum." dedim. Asker selamı verip çıktı.

"Kim gelmiş?" dedi Oğuzhan. "Bende sizinle beraber öğreneceğim." dedim. Mekândan çıkıp aşağıya indik. Alay binasının hemen önünde Mert ve Poyraz vardı. Poyraz biraz uzakta sigara içiyordu. Beni görünce sigarasını söndürdü. Ondan bakışlarımı alıp Mert'e döndüm. Garipti. Omuzundan dürttüm. Bana baktı. Sağ elimi tutup kalbinin üzerine koydu. Kalbi dakikada beş yüz atıyor olmalıydı. Abartma. Çok hızlıydı.

"Ne oldu? İyi misin?" dedim. "Aşığım." dedi. Baktığı yöne bakınca önce kısa bir şok yaşadım ama ardından gülümsedim.

"Hatun taş gibi." dedi Batu. Mert başını arkaya çevirip Batu'ya öyle bir baktı ki ben bile yutkundum. "Senin gelmişini geçmişini s- severim." Mert'in ağzı çok bozuk.

"Şimdi mi aşık oldun?" dedim. Başını iki yana salladı. "Yedi yıl önce Ankara'da gördüm, ilk defa. Kafede Poyraz'ı bekliyordum. Dışarıyı seyrederken mavi elbiseli bir kadını gördüm. Simsiyah ve uzun saçları vardı. Saçları çok güzel, Asena. Ayıp olmasın diye başımı çevirdim ama sonra küçük bir çocuk yere düştü. Gözlüğünü çıkarınca ela gözlerini farkettim. Yakındı bana. Aramızda sadece kafenin camı vardı. Gözleri çok güzel, Asena. Küçük çocuğu yerden kaldırdı. Üzerini temizledi elleriyle. Gülümseyerek konuşuyordu çocukla. Çok güzel gülümsüyordu, Asena. Sonra çocuğun elinden tutup götürdü."

Derin bir nefes alıp verdi. Gözlerinin içi parlıyordu.

"İki yıl önce de İstanbul'da gördüm. Yine mavi giyinmişti. Mavi bir kazak. Yine çok güzeldi. Acelesi var gibiydi. Önümden geçti ama beni görmedi. Onunla tanışmayı çok istemiştim."

Dudaklarını ıslattı. Elimi bırakmıştı. Mert gerçekten aşık olmuştu.

"Yine mavi giyinmiş. Yine çok güzel. Üç oldu bu. Tesadüf değil, kader."

Gülümsedim. Üzgünüm, Mert.

"Hatırlıyor musun?" dedim. Bana döndü. "Neyi?" dedi. "Birgün elime düşeceksin demiştim. Ve ben o gün sana hiç acımayacağımı da söyledim." dedim. Kaşlarını çattı. İki adım atıp Mert'e döndüm. "İyi izle." Birkaç adım atıp yüksek sesle konuştum.

"Ablacığım."

"Yok ebenin- bu ne lan!" Batu'nun sitemine sadece güldüm.

"Asena, telefonun nerede senin? On defa aradım." dedi Ela. "Odamda unutmuşum." dedim. Çatık kaşları normale dönünce kollarını açtı. Yaklaşıp sımsıkı sarıldım. "Abla dedin. Gelir gelmez bir şey mi isteyeceksin?" dedi. Güldüm. "Ablam değil misin? Kullanmayayım mı?" dedim. "Normal şartlarda bir şey isteyince kullanıyorsun." dedi. Geri çekilip yanağına sulu öpücük bıraktım. "Hangi rüzgâr attı?" dedim. "Kardeşimin bana ihtiyacı olduğunu düşündüm ve geldim. Zaten gelmeyi planlıyordum ama Alparslan arayınca hemen geldim." dedi. Canım ikizim.

Ela'nın koluna girip diğer elimle de bavulunu aldım. "Şunlar neden dikilmiş?" diye sordu Ela, timdekileri işaret ederek. "Güzel görmek için." dedim. Ters ters bakınca sırıttım.

Alay binasına yaklaştık. "Merhaba." dedi Ela. Mert birazdan kalp krizi geçirecek. "Hoş geldiniz. Batu ben." dedi Batu, elini uzatarak. Mert birazdan Batu'nun elini koparacak. Ela uzatılan eli tutup sıkmıştı. "Ela." Mert ablamın adını duyduğu için birazdan ölecek. Oğuzhan da elini uzatmıştı. Onunla da tanıştıktan sonra Ela, Mert'e döndü. Mert'in elleri titriyordu. "Mert." dedi. "Memnun oldum." dedi Ela, gülümseyerek. El sıkıştılar. Oğuzhan Mert'in bir adım arkasındaydı. Bayılırsa diye tedbir amaçlı arkasında olmalıydı.

Ela, Poyraz'a baktı. "Nasılsın Poyraz?" diye sordu. "İyiyim, teşekkür ederim. Siz nasılsınız?" dedi Poyraz, şaşkın bir ifadeyle. "İyiyim, sağol." dedi Ela. Oğuzhan elimdeki bavulu aldı. "Zahmet etme Oğuzhan, biz taşırız." dedi Ela. "Ne zahmeti Ela Hanım." dedi Oğuzhan. "Taşısınlar bir şey olmaz. Benim odama taşıyın." dedim. "Asena!" dedi, Ela uyarıcı bir tını ile. Omuz silktim.

"Bir şey içer misiniz?" dedi Batu. "Çay içeriz biz. Çikolata falan da alın." dedim. Ela kaşlarını çatmış bana bakıyordu. "Bu aralar ne istesem yaparlar. Bırak ta biraz tadını çıkarayım." Koluna girip ilerledim. "Sizin ortak bir oda vardı. Oraya gidelim." dedi Ela. "Neden?" dedim. "Tim ile tanışmak istiyorum." dedi. Poyraz'ı gözlemleyeceksin. Sanki bilmiyorum.

Mekâna doğru ilerledik. Diğerleri de arkamızdaydı. "Eve neden gitmedin?" dedim. "Seni görmek istedim. Geçerim birazdan." dedi. Mekâna girince kapıyı kapattım. Artık arkamda kim varsa ona çarpmıştı. Ben koltukta otururken Ela, burnunu tutan Mert'e yaklaşmıştı. "İyi misin? Asena'nın kusuruna bakma." dedi. "İ-iyiyim." dedi Mert. "Alışkınlar bana diyorum." dedim. "Asena'nın vurduğu yerde gül biter." dedi Batu.

"Buz var mı? Kızarır yoksa." dedi Ela. Ablacığım bu kadar iyi davranma, birazdan bayılacak. "Siz oturun, ben hallederim." dedi Poyraz. Ela yanıma oturdu. Poyraz buz kompresini getirdi ve Mert'e verdi. Keşke Poyraz'ın burnuna çarpsaydı.

"Senin ellerine ne oldu, Poyraz?" dedi Ela. "Küçük bir kaza." dedi Poyraz. Anka çarptı. "Amerika'ya ne zaman döneceksin?" dedim. "Bir hafta sonra." dedi. "İki gün yanında kalıp Ankara'ya dönmem gerek. İşlerim var." dedi. Başımı aşağı yukarı salladım.

"Amerika'ya neden gideceksiniz?" diye sordu Batu. Elindeki telefona bakıp konuşmuştu. Mert'e bakınca elinde telefon gördüm. Dudağımın kenarı yukarı doğru kıvrıldı. "Orada yaşıyorum ben." dedi Ela. "Kendisi CEO olur." dedim. "Asena'nın doğum gününde yüklü miktarda para hediye eden sizsiniz." dedi Oğuzhan. "Ela Dumanlı... Soyadınız farklı. Evli misiniz?" dedi Batu. Mert'in elindeki telefon yere düşmüştü.

Ela göz ucuyla Mert'e bakıp Batu'ya döndü. "Hayır. Biz Asena ile öz kardeş değiliz." dedi Ela. "Ama yine de Bozkurt'un kızı. Ona göre ayağınızı denk alın." dedim. "Benim öz annem bana hamileyken kaçırmışlar. O sırada doğmuşum ve beni çöp kutusuna atmışlar. Yiğit babam ve Umay annem beni bulmuş. Öz değiller ama öz gibiler. Amerika'da büyüdüm ama sık sık gelip gidiyorum." dedi Ela.

"Ablama soru sormayı bırakın." dedim. Başımı göğüsüne yaslayıp gözlerimi kapattım. "Birbirinize benziyorsunuz, ama sadece tip olarak. Karakterleriniz çok farklı." dedi Batu. Siz birde operasyonlarda görün onu. "Melek benim ablam melek." dedim. Ela kolumu çimdiklemişti. Geri çekilip yüzümü buruşturdum.

"Bozkurt'un kızlarının güzel olması, biraz haksızlık." dedi Batu. "Kes sesini, Batu!" dedi Poyraz. "Babam çok sert biri değil." dedi Ela. Kahkaha atmamak için elimle ağzımı kapattım. "Buna sen inanıyor musun?" dedim. "Evet." dedi. Göz devirdim. "Aramızdan biri Bozkurt'tan nasibini aldı." dedi Oğuzhan. "Biliyorum." dedi Ela. "Bende konuşmak istiyorum seninle, Poyraz." Kaşlarımı çatıp Ela'ya baktım.

"Tabii." dedi Poyraz. "Gerek yok." dedim. "Gerek var." dedi Ela. "Hayır. Konuşulacak bir şey yok. Geri dönüşü olmayan bir konu hakkında konuşulmaya gerek yok." dedim. "Asena-" Gözlerimi Poyraz'a çevirince susmak zorunda kalmıştı. "Kes sesini. Adımı ağzına alma. İstemiyorum seni. Ailemden başkasıyla konuşmanı da istemiyorum. Onlara da yalan söylemene izin vermeyeceğim." Ela ellerimi tuttu. "Sakin ol." dedi. "Sakin falan olmak istemiyorum. Niye buradasın? Gitsene kendi odana. Ben seni görmek zorunda mıyım?" dedim, sertçe. Poyraz gitmek için ayaklanmıştı. "Hayır, Poyraz. Otur." dedi Ela.

"Üzülmesini istemiyorum, gideyim ben." dedi Poyraz. "Bence de git." dedim. "Oturur musun lütfen, Poyraz?" dedi Ela. Poyraz yerine geçti tekrardan. Diğerleri sessizce bizi izliyordu. "Konuşacağız." Konuşmak istemiyorum. "Biz çıkalım." dedi Mert. "Siz de oturun." dedi Ela.

"Ben onun yalanlarını yeterince dinledim ve fazlasıyla acı çektim. Daha fazlasına gerek yok." dedim. "Mecburdum." dedi Poyraz. "Senin mecburiyetine tüküreyim." deyip mekânı terk ettim.

Kendi odama girecekken arkamdan biri daha gelmişti. Katil olmak üzereyim. Arkama dönüp Poyraz'a baktım. Yakasından tutup sırtını kapıya yapıştırdım. Kapı sert bir şekilde kapanmıştı. "Bak benim sinirlerimle oynama." dedim. Gülümsüyordu. Yakasından kavrayıp kendime doğru çektim. "Bu sert hallerine bayılıyorum." dedi. "Ağzını burnunu kırarım senin." dedim. "Kır." dedi. Yüzünü biraz daha yaklaştırdı. "Rahatlatacaksa seni, istersen öldür." Çatık kaşlarım daha çok çatılmıştı. "Yok kelimesinden anlamıyor musun, sen?" dedim.

"Yoktan var ederim ben. Yeterki sen izin ver." dedi. Sol eli, belimi kavramıştı. Sağ elini de yanağıma yerleştirdi. "Ne kadar güzel olduğunu daha önce söylemiş miydim?" Kendine gel, Asena. "Senden nefret ettiğimi daha önce söylemiş miydim?" dedim. "Hı hı. Her dakika hatırlatıyorsun. Ama olsun. Bizde nefretten aşk var ederiz." dedi. Yüzüme doğru eğildi. Geri çekilip dizimi karnına geçirdim.

İki büklüm bir halde yüzüme baktı. Yüzündeki acı ifadeyi silip gülümsedi. "Çok sertsin, Asena'm." dedi. Bu adam beni deli ediyor. Kendimi odamı terk edip mekâna gittim. Sinirlerim biraz olsun azalmıştı.

"Poyraz nerede?" dedi Ela, odaya girdiğim gibi. "Kalkabilirse gelir." dedim. "Yine ne yaptın adama?" dedi Batu. Omuz silkip Ela'nın yanına oturdum. "Onun mu ablasısın benim mi, belli değil." dedim. "Ben senin mutlu olmanı istiyorum." dedi. "Bana yaptıklarından haberin var mı?" dedim. "Eve gidince konuşacağız." dedi. "Konuşalım ama şimdi küstüm sana." dedim. Beremi çıkarıp başıma öpücük kondurdu. "Sen bana kıyamazsın." dedi.

"Sevgiliniz var mı Ela Hanım?" dedi Batu. "Sanane? Ablamı bi' rahat bırakın." dedim. "Hanım demene gerek yok." dedi Ela. "Poyraz'a baksam mı ben?" dedi Oğuzhan. "Ölmedi merak etmeyin." dedim, gülerek. "Sen gün geçtikçe babama daha çok benziyorsun." dedi Ela. "Bundan sonra hayatıma Bozkurt'un kızı olarak devam edeceğim." dedim. "Boku yedik." dedi Batu. "Çok özür dilerim Ela Hanım." diye devam etti. "Yok yok ne özürü. Gayet doğru söyledin." dedim.

Poyraz mekâna giriş yapmıştı. Bir eli karnının üzerindeydi. "En azından tek parça bir şekilde aramıza döndün." dedi Batu. "İyi misin?" diye sordu Ela. "Bizim kızın eli biraz ağırdır." Babamın kızıyım çünkü. "Sorun değil. İlk olmadığı için artık alıştım." dedi Poyraz.

"Arda geldi biliyor musun?" dedim. "Şu sana aşık olan mı?" dedi Ela. "Aşık derken?" dedi Poyraz. "Aynen aynen o. Beraber görev yürütecekmişiz." dedim. "Tatlı çocuk." dedi Ela. "Tatlı derken?" dedi Mert. Ela, Mert'e baktı. "Evet, tatlı." dedi. Gülümsedim. "Arda'nın abisini sana mı yapsak?" dedim. Mert ters ters bana bakıyordu. "Arda'nın abisi yok." dedi Ela. Niye bozuyorsun?

"Kan çıkabilir, bence konuyu kapatalım." dedi Batu. "Sizin şirketteki müdür ne yapıyor?" dedim. "Dün konuştum. Selamı var sana." dedi Ela. "Evlenme teklifini kabul mu etseydim?" dedim. "Evlenme teklifi derken?" dedi Poyraz. "Kelimelerin anlamını bilmiyorsan, senin sorunun." dedim.

Ela'nın telefon melodisi odayı doldurdu. "Bakmam lazım, izninizle." deyip ayağa kalktı. "Benim odama git. Birazdan gelirim." dedim arkasından. Ela gittiği gibi Mert yanıma oturdu.

"Asena. Canım Asena'm. Seni çok seviyorum. Lütfen beni affet." Koca adamın düştüğü hallere bak. "Ne istiyorsun?" dedim. "Konuşmak istiyorum." dedi. "Önce kekelemeyi bırak." dedi Oğuzhan. Kıkırdadım. "Ela anladı ki senin ondan hoşlandığını." dedim. Mert donmuştu. "Anladı derken?" dedi. "Açıkça belli ediyorsun çünkü. Beni düşün, Ela benim bir üst model." dedim.

"Yazık lan size. Bozkurt'un kızlarına aşık olarak zaten kendi ayağınıza sıktınız. Ve çok inatçılar." dedi Batu. "Az biraz ablana çekseydin ya. Çok kibar bir kadın." Gülümsedim. "Bozkurt, Ela'ya da düşkün mü? İsmi çok güzel, Asena. Gözlerini isminde taşıyor." Koca adam değil, aşık adam. "Babam Ela'ya da çok düşkün. Ve hatırlatırım Ela'nın öz babası da var." dedim. "O nasıl biri?" diye sordu. "Babamın zıttı. Ela'nın tüm hakklarını babama verdi ama. Yani Bozkurt engeline takıldınız. Ek olarak Anka engeli de var. Ne de olsa onun arkadaşısın. Ablamı üzmeyeceğine nerden emin olacağım." dedim. "Asena çok kötüsün." dedi.

"Onun bana yaptıklarını bilmene rağmen engel olmadın. Sen çok mu iyisin?" dedim. "Siktir et, Poyraz'ı." dedi. "Ela, küfürden hoşlanmaz." dedim. "Poyraz'ı konuşmayalım, Asena. Ben onun icabına bakacağım. Lütfen beni affeder misin?" Gülmemek için alt dudağımı ısırdım.

"Ela'nın bir ayağı sürekli Amerika'da. Bazen hiç gelmiyor. Yıllar geçiyor. Buna dayanabilecek misin?" dedim. "Ben onu bir kere daha görebilmek için her sene onu gördüğüm yere gidiyorum. Varlığı bile bana yeter." dedi. "Mert, bu sen misin?" dedi Batu. "Senin hakkında söylediklerini sana aktarırım ama bu kadar. Seni sevsin diye ikna edemem onu. Çünkü o benim ablam. Bu yaptıklarını da anlatırım. Anlatmasam bile o öğrenir." dedim. "Tamam, kabul ediyorum." Başımı öptü. "Ela buradan öpmüştü değil mi?" deyip bir kez daha öptü. "Ağır ol!" dedi Poyraz. "Aramızdaki her şey bitti." dedi Mert. Oğuzhan ile Batu, kahkaha attı.

Ayağa kalktım. Mert'e baktım. "Sert bir kayaya çarptın. Allah yardımcın olsun." dedim. Kapıdan çıkmadan önce Poyraz'a döndüm. "Gelme, arkamdan. Ablam ile baş başa kalmak istiyorum." Gülümsedi. "Sen nasıl istersen."

🐺

Karakurt'uma yaklaşınca sırıttım. Kaputuna sarıldım. Ela gülüyordu. "Çok yakışıklı değil mi, benim aşkım?" dedim. "Allah ayırmasın." dedi. "Amin amin." dedim. "Nereye gidiyorsunuz?" dedi Batu. "Eve gidiyoruz, Batu. Nereye gideceğiz başka?" dedim. "Bize misafirliğe gelsenize." dedi. "Ne işimiz var sizde?" dedim. "Asena, çocuk normal bir şey soruyor. Sakin bir şekilde cevap verir misin?" dedi Ela. Gayet sakinim. "Duruma göre bakarız." dedim. "Sevdiğin tatlıları sipariş ettim." dedi Batu. Birkaç adımda yaklaşıp Batu'ya sarıldım. "Neden daha önceden söylemiyorsun? Ela da gelmek ister ise düşüneceğim." dedim. Kıkırdamalar çoğaldı.

"Mucize benim evimde mi?" Kızımı özledim. "Hayır, bizde." dedi Poyraz. Burun kıvırıp arabama bindim.

"Hoşgeldin Asena."

Benim moralimi düzeltecek sayılı maddelerden biri, Karakurt'un sesi.

"Karizmatik aşkım. Sesine kurban olsunlar." dedim. "Delisin sen." dedi Ela, kahkaha atarak.

"Günün nasıl geçti?"

Direksiyona sarılmıştım.

"İdare eder, aşkım." dedim.

Batu arıyordu. Başımı kaldırıp dışarıya baktım. Karşımda dikilmişti. Aramayı kabul ettim.

"Telefon ile araman için uzaklaşmadım." dedim.

"Gülme sesleriniz geliyor. Merak ettim." dedi Batu.

"Ya sanane? Onlara ne? Yeter be!" dedim.

"Asena sakin ol." Karakurt'um konuşunca sakinleşmeye karar verdim.

"O erkek sesi kimin?" dedi Batu. Tövbe tövbe.

"Karşında bulunan yakışıklının. Tutma beni, araba kullanacağım." deyip telefonu kapattım.

Arabayı çalıştırdım. "Birgün hepsini üst üste koyup döveceğim." dedim. "Yaparsın sen. Ama biraz kendine hakim ol." dedi. Omuz silktim.

"Sana bir şey soracağım." Ela'ya göz atıp tekrar önüme döndüm. "Ne konuda?" dedim. "Mert, benden hoşlanıyor mu?" dedi. Ben demiştim değil mi?

"Mert kim?" dedim. Omuzuma vurdu hafifçe. "Asena oyun oynama benimle." dedi. "Nerden anladın?" dedim. "Anlamamak için salak olmak lazım. Gözlerini üzerimden ayırmıyordu. İlk görüşte mi olmuş?" Çok zeki bir ablaya sahibim. Mert'in bana anlattıklarını Ela'ya anlattım. Sessiz kaldı.

"Ne oldu?" diye sordum. "Onun adına üzüldüm." dedi. "Neden?" dedim. "Olmayacak bir aşka düşmüş." dedi. "Neden olmasın ki?" dedim. "Umarım yakın zamanda unutur." dedi. "Soruma cevap vermedin. Yedi yıl boyunca unutamadıysa bu saatten sonra asla unutmaz." dedim. "Unutmak zorunda. Benim normal bir hayatım yok. Kimseyi riske atamam." dedi.

Göz ucuyla Ela'ya baktım. "Sen Mert'i önceden tanıyorsun değil mi?" dedim. Başını aşağı yukarı salladı.

İkinci aşk vakasını kaldıramam.

"Dinliyorum ablacığım." dedim. Çantasından çikolata çıkarıp birini bana uzattı. Niye çekirdek yok ya?! "İki, iki buçuk yıl önceydi. Gizli bir operasyondaydım. Yüzüm maskeliydi. Ölmek üzereydim. Bunu biliyorsun. Mert hayatımı kurtardı. Birkaç gün sonra da karşımda gördüm. Hızlı bir şekilde, yüzüne bakmadan çekip gittim." dedi. Vay be. "İyi rol yapıyorsun. Ben bile inandım." dedim. "Ona bir can borcum var. Hayatıma alarak, hayatını karartamam." dedi. Elini tuttum.

"Öyle düşünme. Mert çok iyi bir insan. Pek sevmem ama iyi biri. Senin kararlarına saygı duyuyorum ama sen yine de bir düşün." dedim. "Ben ona aşık değilim sadece can borcum var. Bi' evlendirmediğin kaldı." dedi. Kıkırdadım.

"Yakışıklı adam." dedim. "Evet, farkettim." dedi. "Babama bir düşman daha çıktı." dedim. Güldü.

Güzel güzel yolumuza devam ediyorduk. "Bas gaza açayım mı?" dedim. "Asena!" dedi. "Amerika'da dilime takılıyor." Kıkırdadım. "İznim olunca yanına geleceğim. Gecelere akarız." dedim. "Yiğit babamın korumaları her zaman etrafımda." dedi. "Tüh! Babamın kolu da her yere uzanıyor." dedim. "Ama sen yine de gel. Yaparız bir şeyler." dedi. "Ya işte benim ablam." dedim.

Kırmızı ışıkta durmuştum. Yanımızdan beyaz bir lüks araba uçtu. Ardından da polis arabası gitti. Kötü kötü sırıttım. "Ne demiş İsmail YK; Bas Gaza!" Gaza basıp arkalarından sürdüm. "Aksiyon iyi gelecektir." dedi Ela. "Aynen." dedim. Telefonum çaldı. Aramayı kabul ettim.

"Efendim." dedim.

"Asena nereye?" Neden her yerden Poyraz çıkıyor?

"Suçluları yakalamaya." dedim.

"Ela yanında, saçmalama." dedi Mert.

"Ben kendimi koruyabiliyorum." dedi Ela.

"Ben onu kastetmedim. Sadece riskli." dedi Mert.

"Çok konuşuyorsunuz. Aramayın beni." deyip telefonu kapattım.

Spor arabanın önüne kesip arabayı durdurdum. Belimdeki silahı çıkarıp arabadan indim. Ela da benimle beraber inmişti. Arabanın üstüne oturdum. Ela camı tıklattı. "Zorluk çıkarmadan inin. Yoksa şu psikopat sizi çiğ çiğ yer." dedi Ela, beni göstererek. "Yerim. Açım çünkü." dedim.

"Asena!" Asena kadar başına taş düşsün, Poyraz. Yolcu koltuğundaki adam çıkmıştı. Polisler onu aldı ama diğeri çıkmıyordu. "Çıksana." dedim. Kaşlarını çatıp aşağıya indi. Ela'ya silahını doğrultmuştu.

"Seni öldürürüm!" Mert'in sesi insanı titreten cinstendi. Dirseğimi arabaya yaslayıp rahat bir pozisyon aldım. "Üç, iki, bir... Bum." Ela silahı, salak adamın elinden alıp yer ile buluşturmuştu.

Mert'e baktım. Gözlerinde hayranlık ve şaşkınlık vardı.

"Biri şu manyağı alsın oradan." dedi Poyraz. Batu yanıma yaklaşıp elini uzattı. "Bana mı dedi, onu?" dedim. "Arabanın üstünde oturan tek manyak sensin. " dedi Batu. Omuz silkip indim. Poyraz'a baktım, ters ters. "Manyak senin karındır." dedim. "Biliyorum." deyip polis memurlarıyla konuşmaya başladı.

"İyi misin?" dedi Mert, Ela'ya. "İyiyim." dedi Ela. Sırıtarak ikisine baktım. "Çekirdek yok mu?" dedim. "Sipariş etmiştim. Bize gelmelisin." dedi Batu. "Bakarız." dedim.

Birkaç işlemi halledip arabaya bindik. Hareketli bir şarkı açıp camları açtım. Diğerleri de dinlesin.

Telefonum, arabama bağlı olduğundan gelen mesaj dijital ekranda belirmişti. Batu'ydu.

Koca bebek: Ben de o arabada olmalıydım. Buradakiler çok somurtkan.

Ela ile birbirimize bakıp güldük.

Eve sonunda varabilmiştik. "İyi akşamlar, Asena." dedi Karakurt. "İyi akşamlar." deyip arabadan indim. Ela'nın bavulunu ve benim bavullarımı indirdik. "Evim bavul doldu. Şu bavulları satsam mı?" dedim. "Canım kardeşim senin paran mı yok?" dedi Ela. "Var." dedim. Sırıttım.

"Hadi gidelim, neyi bekliyorsun?" dedi Ela. "Timi." dedim. "Neden?" dedi. "O kadar katı bunları taşıyarak çıkamam. Dikişlerim hasarlı." dedim. "Ben taşırım." dedi Ela. "Taşısın işte onlar." dedim. "Asena, bu yaptığın çok kötü bir davranış." dedi Ela. Annem ve Ela, ailemizin iyilik melekleri. Şu an yanımda Alparslan olsaydı, bu yaptığım hareketten dolayı beni takdir ederdi.

Ela iki tanesini çekerken ben de diğer ikisini yavaş yavaş çekiyordum. Tam o sırada geldiler. Sessizce kıkırdadım.

"Asena, yine mi evi taşıdın?" dedi Oğuzhan. "Evet." dedim. "Ben alayım onları." dedi Mert, Ela'nın elindeki bavulları alarak. "Hiç zahmet etme, Mert. Ben taşırım." dedi Ela. Mert gülümsedi. "Ya ne zahmeti olacak? Sırtına çıkayım beni de taşı." dedim. "Ben seni kucağıma alırım." dedi Poyraz. Göz ucuyla Poyraz'a baktım. "Mümkünse sen benden uzak dur." dedim.

Bavulları çekiştirdim. "Ben alırım onları." dedi Batu. "Gerek yok. Ben taşırım." dedim. Ela ile göz göze geldik. Allah Allah der gibi bakıyordu. Dayanamayıp güldüm.

Evimizin olduğu kata geldik. Yaşadıklarımı hatırlayınca bir an nefes alamadım. "Mert, Mucize'yi getirir misin?" dedim. "Eve girin." dedi Mert. "Ben o eve girmek istemiyorum." dedim. Kendi evimin kapısını açtım. Bavulları içeriye aldım. "Ela, Mucize'yi alıp gel."

Oturma odasına geçtim direkt olarak. Üzerimdekileri çıkarıp oturdum. Çok kısa bir süre sonra evin kapısı kapandı. Ve prensesim ile kavuşma anı.

🐺

Mucize ile çokça hasret gidermiştik. Ela'nın dizlerine uzanıp çokça ağlamıştım. Güçlü görünmek çok zordu.

Ela'nın yardımıyla duş almıştım. Karnımın bir kez daha hasar görmesini istemezdim. Pansumanımı yapıp küçük bir çocukmuşum gibi kıyafetlerimi giydirmişti.

Yemeğimizi Tugay'da yemiştik. Şimdi ise yukarı çıkıyorduk. Çünkü Batu on defa aramış, yetmemiş gibi bir de kapıya kadar gelip davet etmişti. Ela da kıramamıştı. Bana kalsa kafasını bile kırardım.

Siyah şortlu, pijama takımımın üzerine depresyon hırkamı giymiştim. Ela benim aksime gayet şıktı. Çay içmeye elbise ile mi gitseydim? Birazdan uyuyacağız zaten. Ne gerek var kıyafet değiştirmeye?

Kapıyı çalıp bekledim. "Asena istersen aşağı inelim." dedi Ela. "Hayır. İyiyim ben." dedim. Sonunda kapı açılmıştı ve kapıyı Güney açmıştı.

"Kıvırcığım..." Güney'in açtığı kolları arasına girdim. "Çok özledim seni." dedi. "Herkes beni özlüyor." dedim. Başımın üzerinden öptü ve geri çekildi. Ela'ya elini uzattı. "Güney, Beyin Cerrahı." dedi Güney. "Beyinsiz olanından." deyip içeriye girdim.

Poyraz ve Mert'i görünce yüzümü buruşturdum. "Ela gelmedi mi?" dedi Mert. "Sevgilisiyle buluşmaya gitti." deyip koltuğa kuruldum. Mert'in yüz rengi değişmek üzereydi ama Ela giriş yapmıştı. "İyi akşamlar."

Ablan'ın giriş şekline bak. Bir de kendi giriş şekline.

"Hoş geldin-iz." dedi Mert. Beni insandan saymıyor olmalı ki son anda ekledi.

Poyraz ile göz göze geldik. Gülümsedi. Bir tepki vermeyip önüme döndüm. "Dikişler ne alemde?" dedi Güney. "İki defa açıldı." dedim. "Nasıl başardın?" dedi Güney. "Hiç anlatmak ile uğraşamam." dedim.

"Ela Hanım siz nasılsınız?" dedi Güney. "Şu hanım kelimesini atar mısınız? Çok rahatsız oluyorum." dedi Ela. "İyiyim, sağol. Sen nasılsın?" Mert, Güney'e kötü kötü bakıyordu. "Bende iyiyim, teşekkür ederim. Güzelliğinizi Umay Yarbay'dan almış olmalısınız." dedi Güney. Mert'in kaşları havalanmıştı.

Kaos çıksın. Çok eğlenceli.

"Teşekkür ederim." dedi Ela, gülümseyerek. "Bekâr mısınız?" diye sordu Güney. "Sanane?!" Mert'in sesi yankılanmıştı. Alt dudağını kısa bir süre ısırıp rahat bıraktı. "Rahat mı bıraksan Ela'yı? Yeni geldiler." Bu defa sakin konuşmuştu. Hepsinin yüzü sirke satarken ben sırıtıyordum.

Ela'ya baktım. Mert'e bakıyordu. Bir insanı anlaması için bir dakika incelemesi yeterli.

Güney, Mert'e bakıp gülümsedi. Anlamıştı. Mert'in fevri davranışlarından anlamamak mümkün değil zaten.

Batu ve Oğuzhan, ev sahipliğini çok güzel bir şekilde icra ediyorlardı. Çayları da masaya koyup oturdular. "Gizemli birine benziyorsunuz." dedi Oğuzhan, Ela'ya. Bir istihbaratçı diğerini tanır. Ela gülümsedi. Asla renk vermezdi. Ama benim olaya el atmam gerek yoksa sorular üst üste gelirdi.

Önce yüzümü buruşturdum. Elimi de karnımın üzerine yerleştirdim. Poyraz gözlerini benden ayırmadığı için birazdan dikkat çekecektim.

"Asena, iyi misin?"

Bence ben harcanıyorum. Çok zekiyim. Bu zeka bir Binbaşı rütbesi hakediyor.

"Ne oldu?" dedi Ela. "Sızladı sadece. İyiyim." dedim. "Hastaneye gidelim." dedi Poyraz. "Biraz uzansam, geçer." deyip başımı Ela'nın bacaklarına koydum. Güney, üstümü yukarı kaldırıp eliyle bir şeyler yaptı. "Şişme falan yok. En son ne zaman pansuman yaptın?" dedi. "Ela yaptı. Yarım saat önce." dedim. "Çok ayakta kaldın galiba. Dinlen biraz." dedi Güney. Başımı aşağı yukarı salladım. Ela elimi tuttu. İki defa dokundum. Her şey yolunda demekti.

Gülümsedi. Alnıma öpücük kondurdu. Diğer tarafıma döndüm. "Nerede benim tatlım?" dedim. Endişeliydiler. Ablam için mecburdum. Üzgünüm.

Batu mutfağa gidip elinde kocaman bir yaş pasta ile geri dönmüştü. Pastayı gördüğüm gibi kalkınca bu defa gerçekten karnım sızlamıştı. Ela gülmeye başladı. "Sana verecekler. Sakin ol." dedi. Hâlâ gülüyordu. Dudaklarımı büzüp oturdum. Ela'nın kolları arasına girdim.

"Evde de mi böyle?" dedi Güney. "Annem çok yemesine izin vermiyor. Ev dışında özgür." dedi Ela. "Babam ile gizli gizli yiyoruz. Yavuz ile Alparslan da bana almıştı." dedim. Partimiz aklıma gelince güldüm. "Eve gidince sana bir şey göstereceğim."

Tatlı tabağımı alıp yemeye başladım. Diğerleri kendi aralarında konuşuyordu. Göz ucuyla Mert'e baktım. Gözleri Ela'nın gülüşündeydi. Poyraz'a Mert'i işaret ettim. Mert'i dürtünce bana yönlendirdi. Hayırdır der gibi kafamı salladım. Gülümsedi. Mert'i işaret edip gözlerimi gösterdim. Ardından çatal ile oymuş gibi yaptım. Beni anlamış olmalıydı. Poyraz gülüyordu Mert ise yüzünü asmıştı.

"Oyun oynayalım mı?" dedi Batu. "Ne tür bir oyun?" dedi Güney. "Olumsuz bir cümle kuracağız. Olumlu şeklini yapan acı biberi yer." dedi Batu. "O alkol ile oynanmıyor muydu?" dedi Poyraz. "Asker adamız." dedi Oğuzhan. "Acı biber yerine başka bir şey olsun." dedi Mert. "Neden? Yiyemiyor musun?" dedi Ela. "Senin için söyledi." dedim, Ela'ya. "Acı biber çok severim ben." dedi Ela. "Leblebi gibi yutuyor." dedim.

Herkes kabul ettikten sonra orta sehpanın etrafına minderler yerleştirdiler. Ortaya da koca bir biber dolusu tabak. Ela iki üç tane yemişti bile. Bir tarafımda Ela diğer yanımda Güney oturmuştu. Tam karşımda Seri Katil Kılıklı oturmuştu.

Üzerimdeki hırkayı çıkarıp kanepenin üzerine koydum. "Yalan söylemek yok." dedi Oğuzhan. Herkes onayladı. "En çok biber yiyene ceza verelim." dedi Güney. Onu da onayladık. "İlk ben başlatıyorum." dedi Batu.

"Ben hiç aşık olmadım."

Poyraz elini tabağa uzatıp büyük bir biber almıştı. Ardından ağzına attı. Mert'te bir tane yemişti. Herkes bana bakıyordu. "Ne?" dedim. "Olanlar yiyecek." dedi Güney. Kaşlarımı çatıp minik bir biberi ağzıma attım. Batu seni öldüreceğim. "Sıra bende." dedim.

"Ben hiç Asena'ya yalan söylemedim."

Yine ilk olarak Poyraz biberi ağzına atmıştı. Sonra tek tek diğerleri. Ve en son Güney.

"Koynumda yılan besliyormuşum da haberim yokmuş." dedim. "Özür dilerim." dedi Güney. Omuz silktim. Sıra Poyraz'a geçmişti.

"Ben hiç gece kulübüne gitmedim."

Batu ile Güney'e bakıp kıkırdadım. Üçümüz de aynı anda biber almıştık. Ela da bir tane alıp yemişti. Sıra Ela'daydı.

"Ben hiç okuldan kaçmadım."

Sırıtıp biberi aldım. Ağzım birazdan iflas edecek. Batu da yemişti. Birbirimize bakıp güldük. Tek sorunlu biz miydik? Mert topu eline almıştı.

"Ben hiç öpüşmedim."

Gözlerimi sıkı sıkı yumup açtım. "Galiba bir şey olmuş." dedi Ela. "Bir şey olmadı." dedim. "Gözlerimle gördüm. Nasıl olmadı?" dedi Batu. O gün onlarda oradaydı değil mi? Ben unutmuşum. Ela bana baktı. "Zorla öptü." dedim, fısıldayarak. "Sonuçta oldu. Yemek zorundasınız." dedi Oğuzhan. Mert, ikinci düşmanım sensin. Önüme koyulan biberi ağzıma attım. Batu ile Güney de yemişti. Gözlerimi kısıp onlara baktım.

"Yok artık." dedi Güney. Batu ile birbirlerine bakıp midelerini bulandırmış gibi yaptılar. Ben Güney'e, Poyraz ise Batu'ya vurmuştu. Bizim bazı huylarımız çok benziyor. Haksızlık. Güney topu eline aldı.

"Ben hiç karşı cinsle beraber uyumadım."

Bunlar el birliğiyle bana mı oynuyorlardı? Poyraz ile aynı anda biber alıp yemiştik. Ela'nın kaşları havalanmıştı. "Hastaydı. Mecbur kaldım." dedim, fısıldayarak.

"Siz de her şeyi yapmışsınız." dedi Oğuzhan. "Belki de hamilesin." dedi Batu. Kaşlarımı çatıp Batu'ya baktım. Belimdeki silahı çıkardım ama Ela elimden almıştı. "Şaka yaptım ben." Poyraz, Batu'nun ensesine yapıştırmıştı. "Sakin ol." dedi Ela. "Ne dediğini duymuyor musun?" dedim.

"Hazır görevde evliyken, çocuk mu yapsanız?" dedi Batu.

Ayağa kalkıp Batu'nun üstüne atladım. Kollarıyla yüzünü kapatmıştı. "Asena!" dedi Ela. Ama ben vurmaya devam ettim. Karnımın çevresine bir el dolanıp beni çekti. Batu doğrulmuştu. Ayağımla kafasına vurdum. Yine yer ile buluştu.

"Asena sakin ol." dedi Poyraz. Beni tutan Poyraz'dı. "Bırak beni, öldüreceğim onu." dedim. Ayaklarımı Batu'ya vurmaya çalışıyordum. Çoktan uzaklaşmıştı. "Asena bugün herkese zarar verdiğinin farkında mısın? Biraz sakin ol." dedi Ela. Sağ tarafımda Oğuzhan vardı. Elimi uzatıp kafasına vurdum. Ayağımı da uzatacaktım ki kaçmıştı. "Gel buraya kaçma." dedim. "Ben ne yaptım ya?" dedi Oğuzhan. "Mutlaka bir şey yapmışsındır. Gel buraya!" dedim. Poyraz beni sıkıca tutmuştu.

Güney karşımda sırıtıyordu. Saçımdaki dişli tokayı çıkarıp Güney'e fırlattım. "Gelirsem oraya kafanı kırarım." dedim. "Ela abla, Asena bize çok kötü davranıyor." dedi Batu. "Kes be!" dedim. "Sen bu kadar deli değildin." dedi Ela. Kollarımı göğüs hizasında bağladım. Ayaklarım havadaydı. Omuz silktim.

"Beni indirir misin?" dedim. "Kimseyi dövmeyeceksen indireceğim." dedi. Tek tek hepsinin yüzüne baktım. "Onlar bana sataşmazsa dövmeyeceğim." dedim. Poyraz beni indirip yavaşça ellerini çekti. Koltuğa geçip oturdum. Diğerleri de oturdu.

"Tokamı ver." Güney tokamı yerden alıp bana uzattı. Saçlarımı topladım. Ela yanımda oturdu. "Psikopat kardeşim benim." dedi Ela. "Bence sen Poyraz'ı kaçırma. Yoksa başka kimse evlenmez seninle." dedi Güney. Hâlâ konuşuyorlar. Ayağımdaki terliği çıkarıp kafasına fırlattım. Tam isabetti.

"Eli dursa ayağı durmuyor, ayağı dursa dili durmuyor. Allah'ım sen bize yardım et." dedi Batu. Ela kahkaha attı. Kıkırdadım.

"Oyun bitti galiba." dedi Ela. "Evet. Asena kaybetti." dedi Mert. "Hepiniz bana oynadınız. Banane?" dedim. "Mızıkçılık yapma Asena." dedi Oğuzhan. Diğer ayağımdaki terliği de Oğuzhan'ın kafasına attım. "Beni ilgilendirmiyor." dedim. Ayağa kalkıp mutfağa doğru ilerledim. Su içmem gerekiyor.

Bir bardak su doldurup içtim. Buzdolabının kapağını açıp içine baktım. Yaprak sarma vardı. Benden saklamış, pislikler. Gidip biraz daha döveyim.

Tabağı elime alıp iki tane birden ağzıma attım. "Neden benden sakladınız?" dedim oturma odasına girerek. Midemde bir karıncalanma olmuştu. "Asena! Yedin mi?" dedi Batu. Oğuzhan hızlıca tabağı elimden aldı. "Zeytinyağlıydı o. Sen yeme diye sakladık." dedi Oğuzhan.

Elimle ağzımı kapattım. Birden havalandım. Kuş kadar hafif değildim. Poyraz beni nasıl bu şekilde rahat taşıyabiliyordu? Banyoya girdiğimiz gibi Poyraz'ın üzerine kustum.

Diğerlerinin sesi geliyordu. "Asena ilacın nerede?" dedi Ela. "Bende var. Hallederim." dedi Poyraz. Banyo kapısını kapattı. Klozetin başına geçip midemi boşalttım. Lavabonun karşısına geçip ağzımı ve elimi yüzümü yıkadım.

Poyraz'a döndüm. Üstüne bakınca yüzümü buruşturdum. Tişörtü üzerinden sıyırıp köşeye fırlattı. Elimi ve boynumu kaşımaya başladım. Pantolonunun cebinden benim merhemimi çıkardı. "Cebinde ne işi var?" dedim. "Acil durumlar için saklıyordum." dedi. Kutunun kapağını açıp ellerime sürdü. "Üstünü çıkar." dedi. "Niye?" dedim. "Ona da kusmuşsun." dedi. Üstümün eteklerinden tutup yukarıya doğru çekmeye başladı.

"Höst lan! Ne yapıyorsun?" dedim. "Çıkarıyorum. Boynuna süreceğim." dedi. "Belki altımda hiçbir şey yok." dedim. Dudakları haylazca kıvrıldı. "Kafayı koyarım yüzünün ortasına." Kahkaha attı. Kapı koluna davrandığım gibi geri kapatmıştı. Üstümü üzerimden çekip çıkardı. Arkamı dönmüştüm. Enseme ve boynuma merhemi yaydı.

Elinin tersi sırtıma değince irkilmiştim. "Bu iz, o iz mi?" dedi. Eli hâlâ sırtımdaydı. "Evet." dedim. Kaşıntım geçmişti.

"Ela!" diye seslendim. Kısa bir süre sonra cevap geldi. "Söyle bir tanem." dedi.  "Batu orada mı?" dedim. "Buradayım." dedi Batu. "Ben üzerime kusmuşum. Bana bir tişört getirir misin?" dedim. "Şu Seri Katil Kılıklı'ya da getir."

Birden titremeye başladım. Çünkü Poyraz'ın dudakları sırtıma izlerini bırakıyordu.

Yüzümü ona döndüm. "Ne-ne yapıyorsun?" Konuşamıyordum. "Birden oldu." dedi. "Uzak dur benden." dedim. Kapı çaldı. Poyraz elini uzatıp tişörtleri aldı. Hızlıca üzerime giyip çıktım.

"İyi misin?" dedi Güney. Başımı aşağı yukarı salladım. "Niye titriyorsun?" dedi Ela. "Su." dedim. "Ben getiriyorum." dedi Batu. Ela beni koltukta oturtup yanımda oturdu. "Ne oldu?" dedi Ela, fısıldayarak. Diğerlerine baktım. Etrafı toparlamaya başladılar. Tekrar Ela'ya döndüm.

"Öptü. Sırtımdaki kurşun izini öptü. Ben o izi hiç sevmiyorum ama o öptü."

Fısıldayarak konuşmuştum. Ela yüzüme bakıp gülümsedi. "Nasıl hissettin?" dedi. "Bok gibi. Bir daha beni öpmesin diye dudaklarını keseceğim." dedim. Güldü. Batu suyumu uzattı. Hepsini içip geri verdim.

"Niye söylemiyorsunuz?" dedim. "Saklıyoruz da gidip buluyorsun." dedi Batu. "Salaklar."

Poyraz tekli koltuklardan birine geçip oturdu. Yüzüne bakmadım. "Asena'nın ilacını yanında taşıman çok ince bir davranış. Teşekkür ederim, daha kötü olmadan önlediğin için." dedi Ela. "Evde vardı. Çok büyütmemek lazım." dedim. "Sevdiğim kadının zarar görmemesi için elimden geleni yapıyorum." dedi Poyraz.

"Umarım sevdiğim kadın diye bahsettiğin kişi ben değilimdir." dedim.

"Tâ kendisisin." dedi Poyraz.

"Hikaye kitaplarında neden kurtları kötü gösteriyorlar." dedim. "Oysaki tatlı hayvanlar. Emekli olunca yavru bir kurt alıp uzaklarda yaşayacağım." Hepsi şaşkın bir şekilde bana bakıyordu. "Nerden çıktı?" dedi Ela. "Birden aklıma geldi." dedim. Burnuma hafifçe vurmuştu.

Telefonu titreşince cebinden çıkardı, Ela. Gelen bildirim üzerinde kısa bir süre oyalanıp bana döndü. "Buralarda ATM var mı?" Gözlerimi kısıp düşünmeye başladım. "Biraz uzak." dedi Mert. "Benim küçük bir işim var." dedi Ela, ayaklanarak. "Hazırlanayım, beraber gidelim." dedim. "Sen dinlen. Ben giderim." dedi Mert. Ela'ya baktım. Gizli olabilirdi. Gözlerini yumup açtı.

"Dönünce eve geçeriz. Beni bekle." dedi Ela. "Tamam." Mert ile beraber kapıya doğru ilerlediler. "Ela! Mert sana emanet." deyip kıkırdadım.

"Başka kardeşin yok mu? Onu da bana ayarla." dedi Batu. "Alparslan var." dedim. Batu yüzünü astı. Gülümsedim.

"Dört kardeşiz." İyi ki hepsi vardı. "En sert, Buğra galiba." dedi Oğuzhan. Kaşlarımı yukarı doğru kaldırdım. "Alparslan üsteğmen mi?" dedi Batu. "Evet. İkinci de ben. Buğra benden sonra geliyor. Ela'nın sinirleri alınmış gibi." dedim. "Bozkurt Mert'i öğrense ne olur acaba?" dedi Batu. "Bir şey olmaz. En fazla evini bombalar." dedim. Poyraz gülmüştü. Diğerleri de ciddi miyim diye kontrol ediyorlardı.

"Babam Ela'yı benim kadar sıkmaz. Öz babasının kararlarını önce duymak ister ondan sonra babam konu hakkında yorum yapar." dedim. "Mert ile sevgili olsalar, bir şey söylemez mi?" dedi Oğuzhan. "Döver ama öldürmez mesela." dedim. Ama bu bir gerçekti. "Senin sevgilin olsa ne yapar?" dedi Güney. "Öldürmez, süründürür." dedim. Hepsi Poyraz'a baktı.

"Yalnız baktığınız kişi benim sevgilim değil, olmayacakta." Ters bir ifadeyle konuşmuştum. "Kimse bilemez." dedi Poyraz. "Ben bilirim. Kendini kandırıyorsun." dedim. "Ben inanıyorum, olacak." dedi Poyraz. "Ne kadar süre geçtiği önemli değil." diye devam etti.

"Bir ömür bekleyecek misin?" dedim.

"Son nefesime kadar bekleyeceğim." dedi.

Kaşlarımı çatıp yüzüne baktım. "Olmayacak diyorum, bekleyeceğim diyorsun. Beklemeni istemiyorum. Hayatımda yerin yok, senin. Uzak dur benden Poyraz. Seni görmek istemiyorum, konuşmak istemiyorum, bana dokunmanı, ilgilenmeni... Hiçbir şeyi istemiyorum." Derin bir nefes alıp verdi. Duydukları ağır mı geldi? Oysaki bu iyi günleri.

"Sırf benden uzak dur diye yalan söylemeyeceğim. Ama ben seni unutacağım. Sana olan sevgimi bitireceğim. Biz diye bir şey kalmayacak. Çünkü kalmamalı." Gözlerime öylece bakıyordu.

"Niye konuşmuyorsun?" dedim. "Saçmalıyorsun." dedi. Kahkaha attım. "Senin bana söylediklerin, anlamlı mıydı?" dedim. "Mecbur olduğumu sana yüzlerce kez söyledim. Pişmanım." dedi. Ayağa kalkıp karşısına dikildim. "Pişman oluşun beni ilgilendirmiyor. Pişman olacağını bile bile neden yaptın, öyleyse?" dedim, sesimi yükselterek. Yumruklarını sıkmıştı.

"Gururlu ol biraz ya. Seni istemeyen birinin üstüne gidemezsin. Seninle konuşması için, sana bakması için uğraşamazsın. Çıkar aklından beni."

Ayağa kalktı. Nefes alış verişi hızlanmıştı.

"Ben seni aklımla sevmedim. Aşkın olduğu yerde gurur olmaz. En azından benim için öyle."

Sinir sistemimle oynuyor olmalı.

"Senin aklına da, kalbine de, aşkına da, gururuna da başlayacağım şimdi. Uzak dur. Vazgeç artık."

Başını iki yana salladı.

"İmkansız bir şey isteme benden."

Dudağımın kenarı yukarı doğru kıvrıldı.

"Dedi; İmkansız bir aşk için uğraşan."

Ellerimi tuttu.

"İkimiz bir araya gelirsek, bizim için imkansız olan her şeyi halledebiliriz."

Gülmemek için alt dudağımı ısırdım.

"Romantik aşk dizisi mi çekiyoruz? Ne bu klişe aşk sözleri?"

Gözlerini yumup, sabır dilenir gibi derin bir nefes aldı.

"Yapma böyle, Asena."

Yalvarır gibi çıkmıştı sesi.

"Çok mu kırdım seni?" dedim, sahte bir üzgün ifadeyle. Sertçe ellerimi çektim. "Hakettin. Ve biliyor musun? Bunlar daha iyi günlerin."

Masanın üzerinden telefonumu, silahımı ve anahtarlarımı alıp kapıya doğru ilerledim.

"Elinden geleni ardına koyma, Asena Aral. Andım olsun ki; adının yanına soyadımı ekleyeceğim."

_______________

Bir Poyraz Karaaslan'dan daha iyi ne olabilir? Aşık bir SKK.

Bölüm nasıldı?

En sevdiğiniz sahne hangisi oldu?

Bir sonraki bölümde operasyona ışınlanıyoruz. Teorileriniz var mı?

Kendinize iyi bakın. Sizi seviyorum. Son nefesime kadar da seveceğim.

Hoşçakalın❣

🐺🤞💞

Continue Reading

You'll Also Like

659 71 3
Kıdemli Yüzbaşı Savaş Özçelik ve Ceylan Köksal'ın hikayesi... Hikayemize ortak olmak ister misiniz?
3.3M 192K 69
Üsteğmen GÖKÇEN TOPRAK, Çok zor şartlara karşı vermiş olduğu mücadelede hayatı yenmiş bir kadın... Bu buruk kadının aile sıcaklığını bulma yolunda ka...
715K 55.7K 38
"Onu yaşatmak için ufacık da olsa bir ihtimal olsaydı, sen o ihtimal için canını verirdin. Yerin yedi kat dibinde de olsa o ihtimali bulur çıkarırdın...
53.4K 7.5K 17
Mahalle düğününde evlerine hırsız girdiğini duyan Müzeyyen, daha bir ay önce aldığı son model bilgisayarını kurtarmak için koşarak eve gelir. Eve gel...