01:28| TAMAMLANDI

De Asterleyl

5.6M 404K 145K

Saat 01:28'di. Ona ilk mesajı attığımda... İnsanların alkole ya da tütüne bağımlı olduklarını sanırdım hep. A... Mais

01:28
01:05
01:03
01:07
01:14
01:00
01:10
01:01
01:08
01:02
11:08
00:38
01:29
01:30
01:04
00:53
01:26
01:11
14:58
01:06
13:09
17:36
10:03
14:42
15:37
19:51
16:24
01:09
10:37
20:07
20:35
11:04
14:49
19:02
19:43
00:37
12:06
15:23
23:52
09:54
22:05
00:33
20:47
23:28
08:03
14:13
16:37
09:20
10:14
18:41
01:13
16:19
16:21
18:03
22:18
13:47
16:11
19:59
22:41
15:40
11:37
18:23
22:32
02:29
15:45
20:17
17:04
17:50
18:26
20:24
19:22
21:12
00:15
17:16
21:25
11:27
16:31
09:57
13:34
12:39
23:00
17:44
16:53
00:46
10:49
00:05
11:11
13:21
19:15
03:17
09:33
06:30
19:19
FİNAL(PART-1)
FİNAL(PART-2)
7.00 (ÖZEL BÖLÜM)

18:35

59.3K 4.3K 1.7K
De Asterleyl

Ekin'den.

Kahvemden bir yudum alıp sayfayı çevirdim. Uzun zamandır dersleri aksatıyordum. Bu yüzden bütün günümü kitaplara ayırmıştım. Hafta sonunun üzerinden iki gün geçmişti. Asu'yla pek sık konuşmamıştık. Yazışmalarımız günaydın ve iyi geceler gibi klasik hal hatır sormalardan ibaretti. Sanırım hafta sonunun şokunu ikimiz de atlatamamıştık. Onu eve bırakmadan önce arabada nasıl kitlenip kaldıysak telefonda da durum aynısıydı.

Lisedeki ilişkilerimde bile böyle bocaladığımı hatırlamıyordum ama Asu farklıydı. Söz konusu o, olduğunda planlı bir ilerleyiş yoktu. Kendimden hiç beklemediğim davranışlar sergileyebiliyordum. Ben Ekin Akkor, nasıl bir anda böyle kör kütük olabilmiştim ki? İnsanlara kolay kolay açılmazdım. Annemin kısıtlamaları bir yana ilişkilerimde hep bir duvar olurdu. O duvarı aşmasına izin verdiğim tek kişi Semih'ti. Hoş, onu dışarı atmaya çalışsam da çıkmazdı. Öylesine yüzsüzdü. Yine de bütün nemrutluklarıma karşın yanımda kaldığı için mutluydum.

Asu'yu ise bir anda sınırlarımın içinde buluvermiştim. Kapıyı çalıp çalmadığını ya da onu içeri davet edip etmediğimi bile hatırlamıyordum. Aklı başında bir Ekin olsaydım onu sorgular, belki de duvarların dışına geri iterdim. Lakin dünyama fazla yakışmıştı. Sanki yeri hep hazırmış gibi. Ruhumdaki eksik parça oymuş gibi. Çok öncesinden yaralarımı, başkalarının sevgisiyle sarmayı denemiş ve başarılı olamamıştım. Yanlış bir yol seçtiğimi anlayınca boş sevgi arayışlarından vazgeçmiştim. O, gelene kadar yolun değil de bulduğum sevgilerin yanlış olduğunun farkında değildim. Benim için ekstra bir şeyler yapmıyordu aslında. Sadece kendisiydi ve bu, bana yetiyordu.

"Selam."

Yanı başımdaki sandalyenin çekilmesiyle birlikte düşüncelerden sıyrılarak gelene baktım. Sena, başını yana eğip gülümsedi ve "Oturabilir miyim?" diye sordu. "Tabi gelsene," diyerek başımı salladım. Onu buraya kendim çağırmıştım. Uygun bir dille başka bir ödev arkadaşı bulmasını söyleyecektim.

Çantasını ve montunu diğer sandalyeye bırakıp kafeteryaya bakındı. "Bugün epey sakin," diye mırıldanıp bana döndüğünde "Evet," dedim.

"Vize sonrası malum. Herkes bir yerlere dağılmıştır."

Gülümsedi ve mavi bakışları yüzümde gezinirken "Öyle olmalı," dedi. Beni haddinden fazla incelediğini hissedince boğazımı temizleyip "Bir şeyler içer misin?" diye sordum. Ödev konusunu açmak için biraz yol yapmam gerekiyordu.

"Teşekkür ederim daha az önce Yeşim'le yemek yedik."

Başımı sallayarak onayladım. Bakışlarını bu kez elimdeki kalemde ve önümde açık duran kitapta gezdirdi.

"Maçlar yüzünden derslerden geri kalıyorsun değil mi?"

"Kısmen," deyip omuz silktim. Derslerden geri kaldığım doğruydu ama maçlar yüzünden miydi, pek emin değildim. Kırılgan bir edayla tebessüm etti. Tepkilerinin zarifliği için özel bir çabası vardı. Sanırım o da ben gibi kontrollü yetişenlerdendi. Gerçi Asu da otoriter bir ailede büyümüştü ama beklenilenin aksine gelişi güzel yaşıyordu. Belki de tamamen karakter meselesiydi.

"İstersen kaçırdığın kısımlarda sana yardımcı olabilirim. Birlikte çalışırsak daha kalıcı olur."

Grup ödevinden kaçayım derken daha çok batacağımı anlayınca "Hayır," dedim. Sena bakışlarını büyüterek yüzüme baktı. Tepkim fazla keskin olmuştu.

"Yani şey. Ben tek başına kavrayanlardanım. Bu yüzden gerek yok, teşekkür ederim."

Yüzü anlayışla gevşedi, sandalyesine geri yaslanıp parmağındaki yüzüklerle oynamaya başladı. Biraz keyifsiz gibiydi. 

"Hafta sonu maçta sevgilinle tanıştım," diye konuya girdiğinde doğrudan yüzüne baktım. Bundan haberdardım ama ondan tekrar duymayı beklemiyordum.

"Çok tatlı birine benziyor. Senin adına sevindim."

Tepkisini garipsesem de bozuntuya vermeden gülümseyip teşekkür ettim. Aslında bozulacağını ve bundan sonra benimle konuşmak istemeyeceğini düşünmüştüm. Hatta bu sayede grup ödevinden kolayca sıyrılırım sanmıştım ama Sena'nın tepkisi beklenmedikti.

"Onu çok seviyor olmalısın," dediğinde derin bir iç çekip kafa salladım.

"Asu, ruhumu dinlendiren bir sığınak gibi. Onunla olmak, bütün kötü şeyleri unutturuyor."

Gülümsemek için kendini zorladı ama bozguna uğradığı belli oluyordu. Başını sallayıp bakışlarını diğer masalarda gezdirmeye başladığında artık konuya girmem gerektiğini hissederek konuşmaya başladım.

"Sena, ben aslında seninle bir şey konuşmak istiyordum. Şu birlikte yürüttüğümüz proje hakkında. Bence başka biriyle çalışmalısın. Sana daha iyi destek verecek bir grup arkadaşını hak ediyorsun. Zaten bu kısma kadar ayrı yürüttük ve senin payın daha yüksekti. Benim yerime başka birini bulsan da sorun yaratacağını sanmıyorum."

Yüzüme bakıp yutkundu. Bu kez suratını ekşitip gerçek duygularını belli etti.

"Neden ısrarla ödevi bırakmak istiyorsun?" diye sorduğunda afalladım. Aslında belli bir nedeni yoktu, sadece onun bana karşı hisleri olduğunu anladığım için kaçmaya çalışıyordum.

"Ben fazla yoğunum," diye bahane üretmeye çalıştığımda "Sevgilin kızlarla çalışmanı istemiyor mu?" diye sordu. Kısa bir an düşündüm. Asu'nun "Onunla çalışma," diyeceğini sanmıyordum. Yine de istemeyeceği kesindi, hele de söz konusu Sena'yken.

"Asu'yla bir ilgisi yok Sena. Ben, sadece bu projeyi başka biriyle daha çok yücelteceğini düşünüyorum."

"Başka kimseyi tanımıyorum Ekin," diyerek itiraz ettiğinde bir şey diyemedim. Kabul etmeyeceği belli olmuştu.

"Arkadaşız öyle değil mi?"

Ani sorusuyla birlikte duraksadım. Sonrasında gönülsüzce başımı salladığımda gülümseyip parmaklarıyla elimi sardı.

"O zaman arkadaşım olarak bana destek ol. Tanımadığım kişilerle kasılıyorum. Zamanın olmaması sorun değil. Sana düşen kısımları da ben yapabilirim ama projeyi bırakma lütfen."

Elimi yavaşça tutuşundan kurtarıp kucağıma çektim ve sıkıntılı bir nefes koyuverdim. Birini yarı yolda bırakmak bana göre değildi ama devam etmek de istemiyordum. Ona net bir cevap vermek yerine telefonumu elime alıp mesaj bildirimlerini yeniledim. Asu yazmamıştı ve saat 18:35'ti.

"Bu konuyu başka zaman tekrar konuşalım olur mu?" deyip ayaklandığımda Sena sessizce beni izledi.

"Sen, başka bir grup arkadaşı önerimi değerlendir. Belki de iyi bir seçenek bulursan fikrini değiştirirsin. Benim şimdi gitmem gerek. Semih'e sözüm var. Geç kalırsam başımın etini yer."

Ağzını aralayıp bir şey diyecek gibi oldu ama vazgeçti. Kitaplarımı toplayıp masadan ayrılmadan önce "Görüşürüz," dedim. Zoraki bir gülümsemeyle başını salladı. Onu geride bırakıp koşar adımlarla dışarı çıktım ve otoparka yürüdüm. Arabama ulaştığımda rahatlamış hissediyordum. Sena'dan kaçmak için kullandığım bahane yalan değildi. Cidden Semih'e sözüm vardı.

Onu evinden alacaktım ve bize geçecektik. Arabası arıza yapınca tamire göndermişti. Morali bozuk olduğu için gecelere akma hevesi yoktu. Bu yüzden bugün benim başıma bela olacaktı. Bazen onun evde takılma fobisi olduğunu düşünüyordum. Bir insan, yılın üç yüz altmış beş gününden birini bile yatağında huzurla geçiremez miydi?

Yola koyulurken Sena'yı düşündüm. Yine işin içinden çıkamamıştım. Aslında Asu hakkında verdiği tepkiye bakılırsa bana karşı çok da yoğun hisleri yok gibiydi. Gözüme biraz yalnız görünmüştü sadece. Belki de onu baştan beri yanlış yargılıyorduk. Ortak yönlerimizden dolayı beni kendine yakın hissediyor olabilirdi. Israrla arkadaşlık kurmak istemesi bu yüzdendi belki de.

Oflayıp başımı iki yana salladım. Umarım başka bir ödev arkadaşı bulurdu da konu kapanırdı. Gaza yüklenip Semih'lerin evine sürdüm. Yaklaşmadan önce ona mesaj attığım için tam saatinde kapının önündeydi. Beni görünce koşarak yan koltuğa atladı. Yanında hiçbir şey getirmediğini görünce "Hani eşyaların?" diye sordum. Gözlerini kısıp bana kötücül bakışlar attı.

"Kardeşine bir tişört ve bir eşofman vermek seni öldürmez," dediğinde dişlerimi sıkıp yola devam ettim. Hiçbir maddi sıkıntısı olmamasına rağmen beleşçilik kanına işlemişti. Ya da beni çıldırtmaktan haz aldığı için böyleydi.

"Sana yatıda verdiğim hiçbir tişörtüm bana geri dönmedi Semih."

"Ne var? Paylaştıkça dostluğumuz pekişiyor fena mı?"

"Fena," diye çıkıştım.

"Nedense paylaşan taraf hep ben oluyorum. Sıradan tişörtlerimi alsan neyse, hep en sevdiklerime göz dikiyorsun."

"Çünkü senin üzerinde hoş duran şeyler bana da yakışıyor," deyip kıkırdadı ve bacak bacak üstüne atıp yolu seyretti.

"Nilüfer Sultan evde mi? Onu uzun zamandır görmüyorum."

"Evde ama bu aralar biraz yoğun. Terapilere tekrar başladı biliyorsun. Aynı zamanda iş de var."

"Final maçına gelecek değil mi?"

"Sanırım," deyip omuz silktim. Annemin katıldığı maçlarım sayılıydı. Kalabalık ve gürültülü ortamlardan haz etmezdi. Bu yüzden onu zorlamak istemiyordum. Yine de final maçı olduğu için katılmak isteyebilirdi. Zaten maç boyunca odağımı kaybetmemek için tribünlere pek bakmazdım. Orada olup olmaması pek fark yaratmıyordu.

"Peki yengem gelecek mi?" diye sorduğunda kısa bir süre düşündüm. Asu'nun izin alması için Murat'ı bahane etmesi gerekiyordu ve bu, durumdan hoşlanmıyordum. Ayrıca kaçtır benim yüzümden kaytarıyordu. Artık normal düzenine dönmesi lazımdı.

"Muhtemelen hayır. İzin alması zor ve her defasında onu buraya sürükleyemem."

Bu kez yüksek sesle güldü ve işaret parmağını yüzüme doğrultup "Yakalandın," dedi. Tepkisiyle birlikte irkildim. Bana kaza yaptıracaktı. Ona dirseğimi gösterip düzgün durması konusunda ikaz ettim. Sonra da ne saçmaladığını sordum.

"Tuzak soruydu. Yengem dediğimde itiraz etmedin. Yani siz olmuşsunuz."

Başımı iki yana sallayıp gülümsedim ve beni sinirlendirdiği zamanların intikamını almak için bozulacağını bilerek "Bunu Sena bile biliyor," dedim.

"Sakladığım bir şey değil."

Gözlerini pörtleterek yüzüme baktı ve kınayıcı bir ifadeyle cık cıkladı.

"Sena bile biliyor ve ben bilmiyorum öyle mi? Bu kez cidden alacağın olsun kardeşim."

Kollarını kavuşturup camdan dışarı döndüğünde sırıttım. Dedikodu hevesi boğazında kalmıştı.

"Tamam tamam somurtma. Maçta  Asu'nun yanında oturuyormuş. Ona benimle ne gibi bir alakası olduğunu sorunca Asu da 'Sevgilim,' demiş. Benden duymadı yani."

"Vay be neler kaçırmışım. Desene asıl maç kortta değil, tribündeymiş." 

Hevesli hevesli bana geri döndüğünde küs kalsa daha mı iyiydi diye düşünmeden edemedim.

"Asu kuzu gibi görünüyordu ama dişleri ağzındaymış meğer."

Ona yandan bir bakış atıp "Boş konuşma," desem de dinlemeyeceğini biliyordum. Lafı ağzına vermiştim bir kere artık mümkün değil geri alamazdım.

"Ulan Ekin ne adamsın?" deyip koltuğa yaslandı.

"İki güzel kadın senin için birbirine düşecekler. Kılın kıpırdamıyor. Senin yerinde olacağım var ya bir metre yakınıma yaklaşamazsın."

"O nedenmiş?"

"Havamdan yanıma varılmazdı çünkü."

Güldüğünde ona eşlik ettim. Atsan atılmaz, satsan satılmaz sözü, tam olarak Semih için geçerliydi. Bazen beni çatlatma noktasına getirse de dostluğundan vazgeçemiyordum.

"Abartma her gece başka kızla hovardalık eden ben değilim. Bunun için hava basacaksan şuanki halin benden daha müsait."

"Yani," dedi ağzını yayarak. Sözlerim hoşuna gitmişti. 

"Bizim de var kendimize göre bir karizmamız."

Tişörtünün yakalarını silkeleyip parmaklarıyla saçlarını geri taradığında kıkırdadım. Her gün bu şekilde kız düşürdüğüne inanmak güçtü. Gerçi o, şeytan tüyüyle her şeyi başarırdı. Telefonunu karıştırmaya başladığında çenesinden kurtulduğumu düşünerek rahat bir nefes aldım. Biraz uğraştıktan sonra benim telefonuma uzandığını görünce "Ne yapıyorsun?" diye sordum. Özelimi kurcalamazdı biliyordum. Yine de Asu'dan mesaj falan geldiyse bildirimlerden görebilirdi.

"Merak etme yemeyeceğim. İnternetim çekmiyor," deyip tuş kilidimi açtı. Bir ara ekran kilidim de dahil onun bildiği bütün şifreleri değiştirmeyi aklıma not ettim. İşini halledip telefonu yerine bırakırken "Nasıl bir his?" diye sordu. Ciddi bir ses tonu kullandığını fark edince "Ne nasıl bir his?" dedim. 

"Sevgilin olması."

"Daha öncesinde de sevgilim olmuştu Semih."

"Ama ilk kez gözlerin böyle ışıldıyor," deyince ona kaçamak bir bakış attım. Yüzü bana dönük değildi ama suratındaki, çocuğunun mürüvvetini görmüş hüzünlü anne ifadesini seçebiliyordum. Umarım akşam acıklı bir film izleyelim diye tutturmazdı. Çünkü ciddi ciddi ağlıyordu. Önüme dönüp yola odaklanırken "Yamaç paraşütü gibi bir his," dedim.

"Yere çakılma ihtimalim var, koca bir kayaya toslayıp ezilme ihtimalim var ama gökyüzü, hepsini unutturacak cinsten."

Dudaklarında derin bir tebessüm oluşurken "Aptal," diye homurdanıp başını camdan dışarı çevirdi.

"Aşık ol dedik, mecnun olmuşsun. Desene o kızla ciddi ciddi iyi anlaşmam gerekecek."

Ona laf yetiştirmek yerine kararan havaya baktım. İki gün önce Asu'yu bu saatlerde öpmüştüm.

Selam!

Nasılsınız canlarım?

Bölüm hakkındaki genel fikrinizi bu satıra bırakabilirsiniz.

Çok tatlı bir okurum bana eğlenceli bir fikir sundu. Bölüm sonunda tuttu tutmadı oynayalım dedi. Bence şahane fikir, siz ne dersiniz?

Bilmeyenler için oyun şöyle; biri yorum yazıyor. Mesela "Alttaki kişi kahve sever," gibi. Sonraki yorum atan kişi, tuttu veya tutmadı diyor. O da bir sonraki kişi için tahmin bırakıyor, böyle devam ediyor. Siz zaten biliyorsunuzdur. Yapalım diyorsanız bu satıra başlatın.

Bu kez sınır koymayacaktım ama o zaman da boş geçiyorsunuz. Bu yüzden sadece oy sınırı koyuyorum. 750 oy gelince bir sonraki bölümü yazacağım.

chaechunie ve CemreYurtta bu bölüm sizin için 🖤

Çok seviliyorsunuz kalp kalp!


Continue lendo

Você também vai gostar

7K 1.9K 8
Göğün kara örtüsü çekilmişti ormanın üzerine. O kadar karanlıktı ki ayışığı da yoktu. Bu gece olacak olanlar gecenin karasına karışmalıydı. Üç masum...
Sevgili Eski Sevgili De N

Ficção Adolescente

532K 36.6K 80
Herkesin sırasıyla eski sevgilisiyle baş başa kaldığı bir WhatsApp grubu düşünün. Önce çekişmeler, sonra itiraflar, kuralları bozan hamleler. Ardınd...
KARANLIKTAKİ IŞIK De GECE

Ficção Adolescente

1.1K 111 25
''Beş yaşında mahalle maçı yaparken, birbirimizi böyle seveceğimizi hiç düşünmemiştim.'' Kumsal, mantığıyla hareket eden depresif genç kız. Alp, Kums...
2.5M 79.6K 59
İtalyan bir mafya... Başka açıklamaya gerek var mı? Ters köşelere doyamayacağınız. Her an şaşırarak sürükleneceğiniz bir kitap hayal edin.. Sonra oku...