1049 | BxB

By Lolashiyu

626K 52.8K 39.3K

Ünlü Leza hapishanesi, 1049 numaralı mahkûm, Asil Mavera Cansaran. Onu aslında hapishaneye tutsak eden, Korha... More

[Tanıtım]
1: LEZA
2: ŞEYTANLAR VE SAVAŞLAR
3: MEYDAN OKUMA
4: ATEŞLE OYNAMAK
5: DESİSE
6: İLK TEMAS
7: SAFİR MAVİSİ
8: ALACALAR
9: MÜBHEM
10: MAKTUL
11: OYUN
12: BIÇAK SIRTI
13: KÜL KELEBEK
14: GECE VE GÜNDÜZ
15: OYUNBAZ
16: İHTİRAS
17: ENKAZ
18: KAYBOLMUŞ VE KAYBEDİLMİŞ
19: COMMUOVERE
20: KIZIL CESET
21: TESLİMİYET
22: EZKAZA
23: KUPA PAPAZI
24: APORİA
25: RUHLAR SENFONİSİ
26: MEVT
27: JOUSKA
28: PROMAJA
29: VAVEYLA "Kelebeğin Güncesi"
30: DEĞİŞEN DENGELER
32: MERİÇ & BARBAROS [Özel Bölüm-Smut]
33: SEVGİDEN DOĞAN ACILAR
34: KORHAN & SAFİR
35: ACI HATIRALAR
36: BİR ÖLÜ, BİR SIR
37: LEZA'NIN RUHLARI
38: VEDA -FİNAL-
ESVED & DEHÂ -ÖZEL BÖLÜM-
Kayıp Küller Mezarlığı- DUYURU

31: DÜŞEN MASKELER VE DAĞILMIŞ RUHLAR

7.3K 673 503
By Lolashiyu

"Aldığımız her nefes bize eziyet, cesetlerimiz çoktan toprağa karışmış. Küf kokan ruhlarımız cehennemin derinliklerinde kötülükle dans ediyor. Korkuyoruz, güvenmiyoruz, geceleri bizim yuvamız olmuş. Leza bizi içine hapsetmiş, dönüp dolaşıp yine onun parmaklıklarına sığındığımızı göremiyor musunuz?" - Zamir Vural, 1049

Siyahın hâkimliği her zaman üstündü, fakât ilk defa böylesine bir hükümdârlığın boyunduruğu altına girmiştim. Ben Asil Mavera Cansaran, yeri geldiğinde asi bir sokak çocuğu, yeri geldiğinde ise hâlâ ilk günkü gibi savunmasız kalan o küçük çocuktum. Şimdi ise bu çocuk Leza sayesinde büyümüş, Esved Karayel sayesinde itaat nedir onu öğrenmişti.

Yapmayacağım dediğim her şeyi yapmış, öldürmeyeceğim dediğim herkesi önce zihnimde öldürmüştüm. Buradaki çoğu kişinin acısına şahit olmuş, bildiğim acıları kalbimde saklamıştım. Karşımda acıların en büyüğü, karanlığın en siyahı, kelebeklerin ölmeden önceki son arzusu duruyordu. Kendine Tanrı olmayı öğretmiş bu adamın bizim hakkımızdaki plânları bitmemişti. Bitseydi şuan karşımızda değil, mezarımızın başında olurdu.

O acısını her kazıdığı bedeni biliyordu, onun küllerini mezara kadar taşıyacağımızı da biliyordu. Belki bizden bir adım önde değil, binlerce adım öndeydi. İşin tuhaf tarafı, bu odadaki herkes onun üstünlüğünün farkındaydı fakât kimse alnına silah dayamaya cesaret edemiyordu. Bunun korkudan değil de saygıdan olması, beni her seferinde hayrete düşürüyordu. Öyle ki şuan herkes sessizliğini koruyarak köşelerine çekilmiş, kırılan maskelerinin ardından bakıyorlardı ona.

Esved, hiçbir şekilde tavrını değiştirmemiş, çenesinin altında birleştirdiği elleriyle doğruca yanımdaki safir gözlü adama bakıyordu. Aralarındaki bakışmanın gerginliği tüm odaya yansırken, tüylerimin arasında dolaşan ürpertiyi iliklerime kadar hissediyordum. Bedenime sancı şeklinde giren kasılmalar beni rahatsız ederken, Safir'in elini tam elimin üzerinde hissettim. Sıcacık avuç içi bana ait olduğum evi hatırlatırken biraz olsun rahatlamak istedim. Ama Tanrı bunu çok görmüş olacak ki, konuşmasını bizim üzerimizden esirgemedi.

"Hasta olduğundan sana bu seferlik müsamaha göstereceğim Korhan ama yanındaki beden için aynı şey geçerli değil." Bunu dedikten sonra koyu bakışlarını bana çevirdi, ardından kafasını hafifçe yanındaki boş olan sandalyeye doğru eğdi ve "Buraya gel." Dedi. İki kelimeden oluşan bu emri yutkunmama neden olurken, Safir'in verdiği sıkıntılı nefesi hissetmemek elde değildi. İki bedenin bakışlarının arasında kalmaya cesaret edemediğim için kafamı Zamir'e doğru çevirdim. Bu ânı bekliyormuşçasına gözlerimin içine baktı fakât diğer herkesten farklı bir bakıştı bu. En samimi ve tatlı gülümsemesini yüzünden eksik etmeden, bana cesaret verircesine bakıyordu.

Ondan aldığım cesaret ile ayaklarımı yataktan sarkıttım. Tam ayağa kalkacağım sırada kolumu tutan elin sertliği canımı yakmıştı. Kafamı hızla Safir'e doğru çevirdiğimde öfkeli mavileri ruhumu deldi. "Senin yerin, benim yanım." Dudaklarından çıkan bu cümle içten içe ona karşı olan sevgimi körüklüyordu. Fakât şuan ne yeri, ne de zamanıydı. Kafamı bir şey olmayacak dercesine salladım. "Bugün seyirci olmayacak Safir, görevimi yerine getireceğim." Kendi adıma aldığım bu karar şu saniyeler içinde verilebilecek en iyi karardı. Leza'da hayatta kalmamın nedeni bu odadakilerin hepsiydi.

Hepsinden fazlası da benim kendimi eğittiğim hırsım ve hırsıma kurban gitmeyen zekâmdı.

Bağımsız bir erkek olarak hareket ettim. Bulunduğum yataktan kalktım, gövdem Esved'e doğru dönerken gözlerimi bile kırpmadan yanındaki sandalyeye doğru ilerledim. Bakışlarındaki tatminlik hissini yakalamıştım, bir Tanrı her zaman kendisine itaat edilmesini severdi. Ben burada onun gururunu okşamıyor, kendime verdiğim sözü tutmak için çabalıyordum. Hayatta kalacaksam bir müddet boyunca sözlerini dikkate alırdım. Dikkate alırdım ama boyun eğmezdim. Boyun eğecek bir Tanrı'ya inanmıyordum, ben karşımdaki adamın yüceliğini benimsemiştim sadece.

Sandalyede yerimi alırken, Meriç ve Barbaros'un da karşıma oturduklarını gördüm. Fark ettim de bugün bu odada olan sandalyelerin yeri bile önceden dizilmiş gibiydi. Herkesin yeri belli ve bir plân dahilindeydi. Esved Karayel, bizden önde olduğunu her fırsatta yüzümüze çarpıyordu. Zamir ise rahatını hiç bozmamış, yataktan kalkmayarak sırtını geriye doğru yaslamaya devam ediyordu. Onun kimseden korkusu yoktu, hayattaki en büyük korkusunu kendi elleriyle öldürmüş bir adamdı o.

"Üç gün sonra kıyamet kopacak. Şanslısınız ki size kıyameti haber veren bir Tanrı'nız var." Esved'in gülümseyerek söylediği bu sözler onun dışında kimseyi gülümsetmemişti. Aksine herkes kendi içinde şoka girmiş, zamanın böylesine erken geldiğinden bihaberlerdi. "Hadi ama, senenin başında bu ânı deli gibi beklemiyor muydunuz?" Esved alay barındıran sorusunun ardından içten bir şekilde güldü ve devam etti "Ah, sanırım bir şeyler değişti. Artık birbirinizi öldürmek istemiyorsunuz değil mi? Hatta Leza'dan kaçıp kurtulmak isteyenleriniz bile vardır." Son cümlesini söylerken bakışlarını Meriç ve Barbaros ikilisine çevirdi. "Değil mi, Meriç?"

Meriç kafasını yana doğru yatırarak ifadesiz bir şekilde Esved'in tavırlarını izledi. "Sonsuza kadar beraber olmak istiyorsanız, size bunu sağlarım. Biliyorsunuz, kaçmak bir işe yaramaz." Tek kolunu kaldırarak deri koltuğunun arkasına attı ve aynı Meriç gibi tehditkâr bakışlarına büründü. "Ölüm, beraber olmanız için yeterince uzun bir süre." Onlara ölümden bahsediyordu fakât bahsettiği ölümün bir kurtuluş olmadığını buradaki herkes biliyordu. Birbirlerinin aşklarında boğulmuş bedenler, yaşamı tattıktan sonra sonsuz bir acıyı istemezlerdi. Onlar savaşı gerçekten bir kaçış olarak düşünüyorlardı ama bunu başarabilecekler miydi?

"Burada sevenler birbirini öldürür Esved, senin kimseyi sevmediğini biliyoruz." Meriç'in kurduğu bu cümle aslında çok can yakıcıydı. Sevenlerin birbirini öldürdüğü bir dünya, ızdırapların en büyüğü Leza'nın ta kendisiydi. "Sevenlerin birbirlerini öldürmesi için gereken nedeni ben veririm. Dua edin ki sizin için o nedeni yaratmayayım." Yıkıcı sözlerinin üzerine gözdağı verircesine gülümsedi. "Eğer o nedeni yaratırsam, ilk kimin silahı çekeceğini çok iyi biliyorum." Öyle imalı bakmıştı ki karşısındaki bedenlere, Barbaros bile duyduğu bu gerçekliğe sağır olamamıştı. Dudaklarını birbirine bastırarak sessizliğini korudu, onun ilk deha öfkesini dizginlediğini gördüm.

Esved tek bir cümlesiyle insanları birbirinden soğutabilirdi. Zaaflara karşı oynamayı çok iyi başarıyordu. Hem imrenilecek, hem de korkulacak bir durumdu bu. "Üç gün kala içimizdeki öfkeyi alevlendirip, savaşta da seni öldürmemizi mi istiyorsun? Emin ol biraz daha devam edersen, hepimiz sana karşı birlik olacağız."  Korhan sakin ama temkinli bir sesle konuştuğunda, Esved kaşlarını kaldırdı. "Eğer bana karşı birlik olmasaydınız, şuan karşınızda değil de aranızda olurdum." Haklıydı, buradaki herkesin Esved'e karşı cephe aldığı belliydi. Onlar hep birlikte gülüp eğlenebilirken, Esved'in gelişiyle suspus oluyorlardı.

"Sanki bu senin isteğin dışında gerçekleşmemiş gibi konuşma. Sen isteseydin, aramızda olmayı seçerdin Esved." Korhan tekrar konuştuğunda, bugün herkesin öfkesinden arınmış bir şekilde konuşuyor olması beni şaşırtmıştı. "Ya da siz, benim isteğim ile gerçekleştiğini düşünerek, zaten icinizde olan arzuyu kolaylıkla kabûl ettiniz." Tok bir ses ile konuştu Esved, öyle ki Korhan kaşlarını çatarak yerinden doğruldu. Ayağa kalkmadı ama sırtı dimdik duruyordu. "Sakın manipüle etmeyi deneme! Sana kim olduğumu tekrar hatırlatmak istemiyorum." Kendinden emin sesi ortamda varolan gerginliği hat safhaya çıkarırken, Esved ellerini iki yana açarak sırıttı. "Kim olduğunu hiç bir zaman unutmadığım için buradayım Korhan, amacım diğerlerine de bunu öğretmek."

İşte şimdi Korhan'ın çizgisini aşmıştı, bariz bir şekilde titrediğini görebiliyordum. "Bu odadan sağ çıkartmam seni." Fısıltısı bir şeytanınki gibi ürperticiydi, safir mavisi gözleri yavaş yavaş öfkenin kırmızısına bulanırken Esved ellerini birbirine çarptı ve birkaç kere alkışladı karşısındaki adamı. "İşte böyle Korhan, kimliğini açığa çıkart ki daha inandırıcı olsun onun gözünde." Onun derken kafasıyla beni işaret etmişti, Korhan'ın gözleri anlık olarak bana kaydığında avuç içleriyle yüzünü kapatarak derin bir nefes aldı. Kendini dizginlemeye çalıştığı ortadaydı, peki kendini neyden kaçırıyordu? Ben artık onun kim olduğunu öğrenmek istiyordum.

"Korhan aslında kim?" Sorduğum keskin soruyla birlikte Korhan kafasını hızla kaldırarak bana baktığında, olaya müdahale eden Zamir olmuştu. "Asil..." Sesini duyduğumda ona doğru baktım. Kafasını iki yana sallayarak uyardı beni. Bu işin peşini bırakmamı istiyordu, üzülecek olan ben olacağımdan istemiyordu belki de bunu. Özür dilercesine baktım gözlerine, "Seyirci değilsem, bilmek zorundayım." Hakkım vardı, onların hayatında olduğum için, Korhan'ı sevdiğim için buna hakkım vardı.

"Korhan Safir Alaca, sevdiğini tek bir kurşunla öldüren adam." Esved'in tok sesiyle kurduğu bu cümle yüreğime öyle ani gelmişti ki, elimi kaldırarak sol göğsüme bastırdım. Bedenim buz kesilirken, irileşen bakışlarım otomatik olarak karşıma bakıyordu. Meriç bu hâlimi gören ilk kişi olurken, onun da ben kadar şaşkın olduğuna şahit oldum. Çünkü beklemiyordu, Esved'in bir anda bunu itiraf edeceğini beklemiyordu. "N-ne?" Diyebildim kekeleyerek, ses tonum öyle aciz çıkmıştı ki Korhan'ın yattığı yerden ayaklandığını işittim ama ona doğru bakamadım.

"Mavera, bana bak!" Sesi tüm odada yankılanırken kafamı iki yana sallayarak bu isteğini geri çevirdim. "Her şeyi öğrenene kadar sana bakmayı reddediyorum." Bakarsam ağlardım, dayanamaz ve hikâyesini duyamadan gider boynuna sarılırdım ama bunu istemiyordum. Ya şimdi ya da hiçbir zamandı. "Lütfen yerine otur Korhan, tekrar kendini kaybedip de sevdiğin birini daha öldürmeni istemeyiz." Esved'in sesi kışkırtıcı çıkmıştı ama beni en çok korkutan onun yalan söylemediğiydi. Bu gerçeği bildiğim için deli gibi atıyordu ya kalbim. Korhan onun geçmişini biliyorsa, Esved de onunkini biliyordu. En tehlikeli olanı da buydu, geçmişin gelecek olması...

"Esved, seni uyarıyorum. Tek kelime daha etme, sakın!" Korhan kendine engel olmaya çalışarak dişlerinin arasından konuşuyor, ortada ben olduğum için daha fazlasını yapamıyordu. "Ben hâlâ merak ediyorum, Asil'in gözlerine bakarak nasıl bu kadar içten oynadın?"

"Sana sus dedim!" Duyduğum seri adım sesleriyle onun buraya doğru yaklaştığını fark ettim. Kendimi tutamayarak hızla ayağa kalktım ve onun karşısına dikildim. Az önce dediğim sözü tutamayarak tam gözlerinin içine baktım. Esved'i korurcasına ayağa kalktığım için irice açtığı gözleriyle duraksadı. "Mavera, ne yapıyorsun?" Gözünü bile kırpmadan hayretle konuştuğunda kafamı iki yana salladım. "Esved'in yalan söylemediğini bu odadaki herkes biliyor, bırak da anlatsın!" Sesim kendimden beklenmedik şekilde yüksek çıktığında, arkada duran Zamir ayaklandı. Yavaşça Korhan'ın yanına giderek onu omuzlarından tuttu, "Bunun olacağını biliyorduk, eğer Asil'e zarar gelsin istemiyorsan lütfen geri dur." Korhan onu ittirerek yanıma gelmeye çalıştığında Zamir'in keskin sesi tekrar duyuldu. "Eğer Asil'e zarar gelirse, seni öldürürüm."

Bu söz ortalığı tuz buz edecek etkiye sahipti, herkesin bakışları Zamir'in üzerindeydi. Benim ağzım olayın şokuyla hafifçe aralanırken, Zamir'in ciddiyetini ölçmek için dikkatlice inceledim onu. Kaşları çatık, bakışları son derece keskindi. Korhan bizi unutup, yavaşça ona doğru döndüğünde bir adım yaklaştı karşısındaki bedene. "Ne dedin sen?" Korhan'ın bugün sınırları fazlasıyla zorlanmıştı, birazdan belki de büyük bir kavga çıkacaktı. Bunu öngörerek aralarına girmeyi bile düşündüm ama aklıma dolan düşünceler tamamen Esved'in dediklerinden ibaretti. Korhan'ın geçmişini düşünmek, beni hareketsiz kılmıştı.

"Ne dediğimi çok iyi duydun." Dişlerinin arasından konuşan Zamir, beklemediğim bir adamın suretine bürünmüştü. Az önceki rahat tavrı yok olmuştu ve bunun sebebi olduğumu bilmek tuhaf hissettiriyordu. "Sen kimsin ki Asil'i benden koruyorsun?" Korhan iki elini de hızlıca kaldırarak Zamir'i yakasından kavradığında vücudum anın şokuyla titremeye başladı. "Onu en iyi ben korurum, ben!" Korhan bu sözleri sarfettiğinde, Zamir yakasındaki elleri umursamadan dişlerini göstererek gülümsedi. "Ama kendinden koruyamayacak gibisin. Esved'in anlatacaklarını dinlediğimizde buna kesin olarak emin oluruz bence. Ne dersin?"

Bu son damla olmuştu onun için, Korhan kendini tutamayarak sıktığı sağ yumruğunu Zamir'in çenesine doğru geçirdi. Çıkan sesle birlikte kendime engel olamadan bağırdım "Zamir!" Geriye doğru yalpalanmış beden beni korkuturken, ileriye doğru atılarak birkaç adımda yanına vardım. Kafası yana döndüğünden saçları kapatmıştı yüzünü. "İyi misin?" Telaşla sorduğum sorunun ardından kolundan tutarak kendime çevirdim onu. Kızarmış çenesi ve patlamış dudağından akan kan beni korkuturken o hiçbir şey olmamışçasına elinin tersiyle dudağını sildi. "Yumruklar, sözler kadar acıtmaz ve sen bunu çok iyi biliyorsun." Sert bakışları ve sözleri tamamen Korhan'a yönelikti. Fakât karşımdaki safir gözlü adamın göğsü hızla inip kalkıyor, burnundan soluyordu adeta.

"Hepiniz onu benden almaya çalışıyorsunuz!" Öfkeli bakışları odadaki herkesin üzerinde dolanırken titreyen sesiyle devam etti "Onu gerçekten seviyorum, neden anlamıyorsunuz?!" Sonlara doğru kısılan sesi içimi burkarken gözlerimin dolu dolu olduğunu hissettim. Önümdeki beden belki hastalık dolu zihne sahipti ama gözleri öyle kırılgan bakıyordu ki içten içten Esved'in bahsettiği şeyin doğru olmamasını diledim. "Onu da seviyordun." Odayı dolduran başka bir sesle bakışlarım Esved'e doğru dönerken, onun çoktan ayaklanmış olduğunu gördüm. Tıpkı Korhan gibi dimdik durarak bize doğru birkaç adım attı, ardından tükürürcesine konuştu "Yalan mı? Sen ona da deliler gibi aşıktın."

"Sus!" Korhan hızla elleriyle kulaklarını kapatarak öfkeyle bağırdı "Bir kez olsun sus!" Bedeni öyle titriyordu ki yanına gidip sakinleştirmek istedim. Hatta adım atacağım sırada Zamir kolumdan tuttu. Hızla ona doğru baktığımda başını iki yana salladığını gördüm. Kaşlarım çatılırken Esved'in tekrar konuşmasını bekledim. "Bu hapishaneye ilk geldiğinde bir gözden vardı. Birbirinize aşıktınız, hatta birbiriniz için ölürdünüz. Peki sonra sen ne yaptın? Onun bana aşık olduğunu düşündün, seni aldattığını ve benimle yattığını bile düşündün. Defalarca kez sana aksini söyledim, defalarca kez seni uyardım!" Esved hızla Korhan'a doğru yaklaşarak işaret parmağını kaldırdı ve karşısındaki bedenin şakağına bastırdı. "Sen bu hastalıklı zihnini dinledin ama beni dinlemedin! Meriç'i bile hiçe saydın!" Ardından göğsünden bir kez itekledi Korhan'ı. "Sen sevdiğin adama inanmadın!"

Esved'in sesi sert bir fısıltıyla çıktığında, Korhan'ın kızarmış gözlerinden yaşlar döküldüğünü gördüm. Olayın şaşkınlığı elimi kolumu bağlarken, istemsizce ağladığımı fark ettim. "Ben..." Derin bir nefes çekti Korhan, ardından hırsla titreyen elleriyle gözyaşlarını sildi. "Ben kendimi hiç affetmedim ki!" Omuzları sarsıla sarsıla ağlıyordu şimdi, koca adam karşımda parça parça dağılıyordu. Gözyaşları sanki içime doğru akıyor, titrek nefesi benim soluğumu kesiyordu. "O günü hatırlıyorum Korhan. Karşında ağlayarak kendisini öldürmesini söylediğinde, ona karşı doğrulttuğun silahı hatırlıyorum. Hiç tereddüt etmeden tetiği çekmeni unutmam mümkün değil."

"O istedi, öldür dedi, duygularımla oynadı çünkü zihnimi biliyordu! Ona tetiği çektiğimde kahkaha atıyordu Esved!" Bu korkunç olay karşısında gözyaşlarım akmayı bırakmıştı, öyle ki bedenim dengesini koruyamadan geriye doğru düşecek gibi oldu. Hemen ardımdaki beden güç verircesine omuzlarımdan tuttuğunda büyük bir kalp ağrısı hissettim göğsümün derinliklerinde. "Şimdi de suçu ona mı atıyorsun? Korhan-" Esved'in sözünü kesen ses Meriç olmuştu. "Sen sevdiğin adamın akıl hastanesinden çıktığını biliyordun, çünkü ikinizde aynı yerden geldiniz. O sana seni öldürmesini söylediğinde, bu sözlerin gerçekten ona ait olmadığını biliyordun." Bu sözler karşısında elimle ağzımı kapatarak derin bir iç çektim, boğazım yanarken gözyaşlarım içime doğru akıyordu sanki. Kafamı iki yana sallayarak inkâr etmek istedim tüm gerçekleri, ben nasıl bir geçmişin ortasına düşmüştüm?

"Bende onunla aynı yerden geldim!" Korhan acıyla bağırdığında iki dizinin üzerine doğru çöktü. Elleriyle yüzünü kapatmadan önce tekrar haykırdı "Ruhum hastaydı, zihnim susmuyordu!" Başını eğerek tekrar ağlamaya başladığında, Esved hiç acımadan üstten bir bakış attı ona. "Sen hâlâ hastasın." Fısıltı şeklinde çıkan sözlerin ardından hafifçe dizlerinin kırarak eğildi. Şimdi tam karşısından bakıyordu ağlayan bedene. "Sen öldürdüğün adamın isminin Mavera olduğunu bildiğin hâlde, Asil'e Mavera demeye devam ettin." Bir volkan misali patladı bu sözler içime, yüreğim alevler altında kaldı. "H-hayır!" Dedim, bu gerçek olamazdı. Nefesimin kesildiğini hissettiğimde boğazımdan acı dolu bir inilti geldi, ardından acı dolu bir haykırış. "Bana bunu yapamazsın!"

Arkamdaki beden omuzlarımdan tutarak beni kendisine yasladı ve sıkıca sarıldı göğsüme. Burnu saçlarıma gömülürken, acı dolu bir iç çektiğine şahit oldum onunda. Korhan kafasını kaldırarak kan kırmızısı gözleriyle baktı yüzüme. Canım öyle yandı ki tam bu an, ölmek istedim. Onun gözlerine gömülmek, gözyaşlarının arasında okyanusu seyretmek istedim. Ben bir ihaneti daha kaldıramazdım, ben bir kez daha bu darbeyi alarak yaşayamazdım.

Gözlerimin içine bakarak kafasını iki yana salladı, son bir çırpınıştı bu. "Ben seni sen olduğun için sevdim, yemin ederim!" Dudaklarımı birbirine bastırarak ağlamaya devam ettim sadece, zihnim ona öfke kusarken yüreğim hâlâ ona sarılmak istiyordu. Bu acının, bu ikilemin tarifi yoktu. Esved, tüm bu sözleri hiçe sayarak en sert tonuyla bir kez daha aramıza girdi. "Sen hâlâ bir ölüyü seviyorsun." Korhan, onun bu acı verici sözlerine dayanamayarak kendini ileriye doğru attı ve ellerini Esved'in boynuna geçirdi. Onu bir hamlede geriye doğru iterek üzerine çıktı ve boynuna iyice bastırmaya başladı. "Ben onu sevmiyorum!" Dişlerinin arasından konuşarak devam etti "O öldü!" Bir yandan kendiyle konuşuyor gibiydi fakât altındaki beden onu durdurmuyordu bile. Öylece yerde yatarak ve gülümseyerek yüzüne bakıyordu.

"O öldü, onu sen öldürdün!" İçten bir kahkaha attığında Korhan ellerini daha çok bastırdı. Esved'in yüzü gitgide morarırken, alnındaki damarların belirginleştiğine şahit oldum. Tam bu an, sessizliğini koruyan Barbaros, Korhan'ı gövdesinden tutarak geriye doğru tek bir hamlede ittirdi ve öfkeyle bağırdı "Kendine gel artık!" Yumruk yaptığı elini Korhan'ın yüzüne geçirdiğinde, sola doğru düşen bedenden acı dolu bir inleme geldi. "Madem tüm bu haltları işledin, madem pişmansın, neden hâlâ Asil'i korkutmaya devam ediyorsun?!" Korhan, geçirdiği büyük bir şok etkisiyle yüzünü tutarak Barbaros'a doğru baktı. "Adam gibi sevginin arkasında dur! Gidip özür dileyeceğin yerde hâlâ birilerine saldırmaya çalışıyorsun. Esved'in zaten bunu istediğini göremiyor musun?!"

Hepimiz beklenmedik bu hamle karşısında küçük çaplı bir şok yaşarken, Korhan'ın kızarmış bakışları bana doğru kaydı yavaşça. Hızla inip kalkan göğsü stabil bir hâl almış, bakışları yumuşamıştı. Fakât onun aksine içime yerleşen acı ve korkudan arınamamıştım. Bakışlarım hâlâ kırgınken, teselliyi gövdemi yasladığım Zamir'den alıyordum. Bu sırada Esved yerden doğrularak bir elini geriye doğru yasladı, boynundaki parmak izleri ön plana çıkarken yüzümü buruşturarak baktım izlere. Boştaki eliyle yavaşça boynunu kavrayarak uzun parmaklarını kırmızı izlerin üzerinde gezdirmeye başladı.

"İyi bak Asil'in gözlerine, üç gün sonra aynı gözleri göremeyeceksin." Esved'in cümlesi zihnime yeni bir kara leke bırakırken, Meriç'in sakin sesi odada yankılandı. "Ne yapmaya çalıştığını görebiliyorum Esved. Ama eğer bunu sonuna kadar devam ettirirsen işin sonu gerçekten ölümlerle bitecek." Dudaklarını yalayarak yavaşça yere doğru çöktü ve Esved'in gözlerinin içine baktı "Ölüm değil, ölümler diyorum. Gerçekten sonsuza kadar yok olmamızı istiyor musun?" Büyük bir ciddiyetle sormuştu bu soruyu, çünkü üç gün sonra olacak kıyamet hepimiz kadar gerçekti.

Esved'in boynundaki eli durdu kısa bir süreliğine, koyu bakışları tamamen zeminin üzerindeydi. Gözlerini bile kırpmadan sanki ilginç bir şey varmışcasına yeri izliyor, sessizliği bir çok şeyi temsil ediyordu. Vücudunu tamamen dikleştirerek  bir elini cebine doğru soktu, ardından çıkardığı keskin metal gözüme çarpan ilk şey olduğunda artık ne hissedeceğimi bilmiyordum. Sivri uçlu bir bıçak vardı avcunun içinde, o asla silahsız gezmezdi. Peki bu odaya ne için getirmişti? Baştan beri planladığı oyununun ilk kurbanı kim olacaktı?

"Sonsuza kadar yok olmak..." Elindeki bıçağı usulca kendine doğru çevirdiğinde, tam göğsünün üzerine değdirdi ucunu. "Benim için ölüm, en kolay olanıydı." Bahsettiği çocukluğu aklıma geldiğinde tüylerim diken diken oldu. Her şeye rağmen yaşayan o çocuk, şimdi burada kendini öldüremezdi. "Ben kendimi tam şuan öldürmeye kalksam, zihinlerinize kazınır bir şekilde giderim. Bu yüzden diyorum ya, sizi ölürken bile rahat bırakmam. Her gece benim gölgemi görür, benim fısıltımı duyarsınız." Bıçağı yavaşça göğsüne biraz daha bastırdı, kesilen tişörtünün üzerine sızan kan gözle görülür cinstendi. "Öyle ağırdan son veririm ki hayatıma, canımın acısını siz hissedersiniz."

"Sorumun cevabı bu değil, senin ölmen hiç değil Esved." Meriç bir elini Esved'in tuttuğu bıçağın sapına doğru götürdü ve sıkıca kavradı. Tam geriye doğru çekeceği sırada Esved'in sesi duyuldu "Ama ben yaşarsam, öleceksiniz." Keskin fısıltısı karşısında Meriç'in eli donakaldı. Ne bıçağı çekebildi, ne de elini. Çünkü Esved onların ölümlerini kabûl etmişti, yaşadığı müddet boyunca onlara bunu tattıracaktı. Peki bunu öğrenen bizler, bile isteye onu yaşatmaya devam edecek miydik?

"Size öleceksiniz diyorum, bu bıçağı göğsüme saplamak için hâlâ geç değil." Neden planını söylüyor ve bir seçenek hakkı sunuyordu? Meriç'in eli titremeye başladığında bakışları Barbaros ile buluştu. Dolan gözleri karşısında hayrete düştüm, kendisinden daha çok karşısındaki adamın canını düşünüyordu şuan. Barbaros kafasını iki yana sallayarak dudaklarını oynattı "Öldürmek bir çözüm değil, bunu en iyi biz biliyoruz." Titrek bir nefes verdi Meriç, ardından başını aşağıya doğru eğerek tuttuğu bıçağa baktı. "Hepinizin iyiliği için, beni öldürmelisin belki de." Esved hiç susmadan insanların bilinçaltına kazınmaya devam ediyordu. Öyle güzel oynuyordu ki, insanlar onun bir dakika içinde kaç farklı kılığa girebileceğini asla anlayamazdı.

Meriç derin bir nefes alarak elini bıçaktan çekeceği sırada Korhan'ın yüksek sesle bağırmasını işittim. "Öldür onu!" Kaşları yine çatılmış, bakışları tamamen bıçağın üzerindeydi. "Eğer şimdi yapmazsan, üç gün sonra o gözünü kırpmadan yapacak!" Bu dediklerinde haklı olduğunu hepimiz biliyorduk. Korhan'ın dedikleri yalan değildi, karşımızdaki beden bize en başından beri savaş gününü hatırlatıp duruyordu. Öldürmek onun için zor değildi, yeterince cesede ev sahipliği yapan yüreği, yeni gelecek olanları da kaldırırdı. Çünkü kendisi zaten bir mezarlıktan farksızdı.

Büyük bir kahkaha yankılandı odada, bu sesin sahibinin arkamdaki beden olduğunu bilmek beni ürpertmişti. Çünkü ben artık onların üstün zihinleri ile başa çıkmakta zorlanıyor, ne düşündüklerini anlayamıyordum. Zamir, bir adım öne doğru çıkarak sırıtan ifadesini hiç bozmadan konuştu "Bu odadan çıktığınızda hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını biliyorsunuz." Yavaşça kafasını Korhan'a doğru çevirerek tek kaşını kaldırdı "Sen buradan çıktığında Asil ile eskisi gibi olacağına inanıyor musun?" Karşısındakinin cevabını beklemeden bakışlarını Meriç'e doğru çevirdi "Esved'i öldürsen bile, savaşlarda Barbaros ile karşı karşıya kalmayacağının garantisini verebilir misin?" Herkesin diken üstünde olduğunu bir kez daha yüzümüze vuruyordu Zamir. "Peki ya sen Barbaros? Öylece Meriç ile ele ele buradan çıkıp gidebileceğini düşündün mü sahiden?" Histerik bir şekilde gülerek ses tonunu yükseltti ve korkusuzca devam etti "Bizim bıçaklarımız etimizi kesmez! Kurşunlarımız bedenimizi delemez!" Sonlara doğru sesi kısılırken titrek bir nefes verdi. "Bizler zaten ölüyüz..."

"Aldığımız her nefes bize eziyet, cesetlerimiz çoktan toprağa karışmış. Küf kokan ruhlarımız cehennemin derinliklerinde kötülükle dans ediyor. Korkuyoruz, güvenmiyoruz, geceleri bizim yuvamız olmuş. Leza bizi içine hapsetmiş, dönüp dolaşıp yine onun parmaklıklarına sığındığımızı göremiyor musunuz?" Konuşması öyle sarmıştı ki odadaki bedenleri, hepsinin ruhları cehennemden tam şu anı izliyor gibiydi. Nefesimi tuttum bu olay karşısında. Hepsinin maskeleri teker teker düşmüş, kabuk bağlamış yüzleri ortaya çıkmıştı.

"Bırakın da her şey olacağına varsın. Zira bedenlerimizin ölmesi bizim için sorun değil, ruhsuz bedenlere ihtiyacımız kaldı mı ki?" Son sözlerini söyledikten sonra bana doğru döndü usulca. Öyle ağır gelmişti ki dolu gözlerine bakmak, kirpiklerini kırptığı anda aşağıya doğru süzülen yaş tanesini yakalayıp kalbimin derinliklerine saklamak istedim. Sessizliğin çok sesi vardı şimdi, o sesler birleşip bir gürültü yumağı hâlinde işliyordu içime. Hangi birine sağır olup, hangi birini dinleyeceğime karar vermek imkânsızdı...

Zamir hiç çekinmeden bana doğru yaklaşarak elini uzattı. Bende hiç düşünmeden tuttum buz kesmiş elini. Beni her seferinde bir enkazın altından çekip çıkaran oydu, Zamir hiç değişmeyecek yegâne kahramanımdı. "Asil..." Duyduğum aciz tonun sahibi safir mavisi gözlere aitti. Kendimi zorlayarak baktım o gözlerine, yüzünü inceledim baştan aşağıya. Masum bir çocuk gibi duruyordu şimdi, sanki sevdiğini hiç öldürmemiş gibi, sanki şeytanın ta kendisi değilmiş gibi. Kafamı olumsuz anlamda sallayarak fısıldadım "Yanında kalmaya gücüm yok, en azından biraz zaman ver."

"Üç gün sonra kıyamet kopacak ve sen benim yanımda olmayacak mısın?" Bunları söylerken sesi ağlamaklı çıkmıştı, koca adamın karşımda böylesine aciz olması içimi dağlamaya yetiyordu. "Sana yalvarırım, lütfen beni dinle. Sonra hâlâ gitmek istersen yine git." Derin bir nefes aldım, Zamir'in elini sıkarak tüm gücümü topladım. "Seni dinleyecek çok zamanım vardı, fakât sen susmayı tercih ettin. Zihnimin toparlandığı bir zaman gel. Dağıtan sensin, ne zaman geleceğini yine en iyi sen bilirsin Korhan."

Ona bu ismini söylediğimde bakışlarındaki acıyı yakaladım, gözlerime yalvarırcasına bakıyordu adeta. Bir saniye daha fazla kalmak istemedim, Zamir de bunu anlamış olacak ki çıkışa doğru adım atmaya başladı. Peşinden sürüklenirken çıkmadan önce gözlerim Esved'i teğet geçti ve o an anladım ki gözleri hâlâ eski benliğini yitirmemişti. Zamir'in söylediklerini duymamış, kendi plânını asla bozmamıştı. Bu saatten sonra ondan gelen her şeye boyun eğmek gerekiyordu. Bana silahı uzatacak olan hâlâ oydu...

--------
Psikolojiler nasıl? Benim ki bu kitabı yazmadan önce de bozuktu zaten, anladınız siz sgsjsbsjks Evet bakalım, bölüm sonu görüşlerinizi alayım?

Savaşa üç gün kalması şoku peki? Korhan'ıma da çok üzülüyorum şimdi of ben hepsini çok seviyorum, sizi bilemem. Esved Karayel ruhumun kelebeğidir ama, yeri çok çok ayrı biliyorsunuz ki. 🦋

Bir sonraki kaosta- aman bölümde görüşürüz sgssvjsbsjsks (evet daha kaosu görmediniz siz, neler neler gelecek.)

Instagram: lolashiyu 🐰

Continue Reading

You'll Also Like

VEDA By Khalesi

Teen Fiction

619K 64.7K 35
[TAMAMLANDI] Bela'nın üçüncü kitabı.
EFES By Khalesi

Teen Fiction

2.4M 149K 42
[TAMAMLANDI] Abimin arkadaşına saplantılı bir şekilde bağlanmak mı?
3M 231K 78
[Tamamlandı] Kabadayıların ve tehlikeli tiplerin olduğu şehrin en kötü mahallesi ve lisesi...
1.6M 53.1K 24
"Zorla evlendik farkındasın değil mi?" dedim dehşetle. Umursamadı ve gözlerimin en derine bakıp, belimde olan eli belimi okşamaya başladı. "Evet kar...