01:28| TAMAMLANDI

Por Asterleyl

5.6M 404K 145K

Saat 01:28'di. Ona ilk mesajı attığımda... İnsanların alkole ya da tütüne bağımlı olduklarını sanırdım hep. A... Más

01:28
01:05
01:03
01:07
01:14
01:00
01:10
01:01
01:08
01:02
11:08
00:38
01:29
01:30
01:04
00:53
01:26
01:11
14:58
01:06
13:09
17:36
10:03
14:42
15:37
19:51
16:24
01:09
10:37
20:07
20:35
11:04
14:49
19:02
19:43
00:37
12:06
15:23
23:52
09:54
22:05
00:33
20:47
08:03
14:13
16:37
09:20
10:14
18:41
01:13
16:19
16:21
18:03
22:18
13:47
16:11
19:59
18:35
22:41
15:40
11:37
18:23
22:32
02:29
15:45
20:17
17:04
17:50
18:26
20:24
19:22
21:12
00:15
17:16
21:25
11:27
16:31
09:57
13:34
12:39
23:00
17:44
16:53
00:46
10:49
00:05
11:11
13:21
19:15
03:17
09:33
06:30
19:19
FİNAL(PART-1)
FİNAL(PART-2)
7.00 (ÖZEL BÖLÜM)

23:28

60.7K 5K 1.7K
Por Asterleyl

Küçükken gök gürlediği zamanlarda bulutların birbirleri ile tartıştıklarını sanırdım ve sonrasında başlayan yağmurun onların gözyaşları olduğunu. Belki yağmuru sevmememin en büyük sebeplerinden biri buydu. Annem veya babam, dünyayı keşfetmeye çalışan minik zihnime sandığım gibi olmadığını fısıldasalardı daha doğru inançlar edinebilirdim. Belki o zaman yağmuru bile severdim ama benim ne düşündüğüm veya neye inandığım pek umurlarında olmazdı. Temel ihtiyaçlarını gidererek büyümeye bıraktıkları bir saksı bitkisinden farkım yoktu.

"İyi bir aileye sahipsin," demişti Beyza. Ailemin, üzerimde bıraktığı enkazı bile göremeyecek kadar az tanımıştı beni. Boğazımda hafif bir sızı baş gösterince zayıf bünyeme lanet okudum. Bu da, yağmuru sevmemem için ikinci sebepti. "Bir bünye ne kadar çabuk çökebilir?" sorusunun canlı cevabıydım resmen.

"Yemeyecek misin? Soğuyacak."

Ekin'in konuşmasıyla birlikte cama çarpan yağmur damlalarını izlemeyi bırakıp ona döndüm. Kaşlarıyla önümdeki tabağı işaret ettiğinde gülümseyip kağıda sarılı ekmeği elime aldım. Ona partide yaşananları anlatmamıştım. Ağlamamı körüklemek istememiş olmalı ki bana hiçbir şey sormamıştı. Yine de ardımdan koşan Koray'ı gördüğünde gerildiğini hissetmiştim. Belki de onun yüzünden ağladığımı düşünüp sinirlenmişti. Neyse ki Koray, telefonu çalınca bizle muhatap olmadan geri dönmüştü de yeni bir kargaşanın ortasında kalmamıştık.

Arabaya bindiğimizde ona acıktığımı söylemiştim. Bana ciddi misin der gibi şaşkın bir bakış atmıştı. "Ne var? Ağlamak insanı acıktırıyor tamam mı?" diye çıkıştığımda ise dayanamayıp gülmüştü. Onu gülümsetebilmek güzeldi. Sanki dünyadaki bütün olumlu duygular onun gülüşünde toplanmışlardı. Arabayı ilçenin en lüks mekanlarından birine sürdüğünü görünce "Saçmalama," demiştim.

Randevuya çıkmamıştık sonuçta. Küçük, sıcak bir dükkanda yarım kokoreç gömmek bizi keserdi. Sakatat yeme isteğim onu daha çok hayrete düşürse de bana karşı koymamış, güzel bir yer bildiğini söylemişti. Benim yüzümden geçtiğimiz yolları geri dönmek zorunda kaldığımızda sinirlenip sinirlenmediğini görmek için ona kaçamak bakışlar atmıştım ama yol boyunca dudaklarındaki haylaz tebessüm hiç kaybolmamıştı.

"Bana biraz daha öyle bakarsan kısmetimi kapatacaksın."

Ona dalıp gittiğimi fark edince toparlandım ve "Sana bakmıyordum ki," diye savunmaya geçtim. Başını yana eğip sahte bir ciddiyetle "Neye bakıyordun?" diye sordu. Yalandan boğazımı temizleyip zaman kazanırken önündeki turşu suyunu fark edince bardağı işaret edip "Ona bakıyordum," dedim.

"Kokoreççiye gelip sadece turşu suyu içtiğin için akli dengeni sorguluyordum."

Güldü. Tabi ki de inanmamıştı, yine de bana ayak uydurdu.

"Şimdi de bağırsak sevgimle mi imtihan ediliyorum?"

Kıkırdayarak başımı salladım ve ekmeğimden kocaman bir ısırık aldım. Lokmamı yanağımda döndüre döndüre çiğnerken "Bu hayatında yiyeceğin en güzel şey olabilir," diye homurdandığımda yüzünü ekşitti.

"Madem kokoreç yemiyordun, burayı nereden biliyorsun o zaman?"

"Semih çok sever. Onunla gelirdik."

Gözlerimi küçük dükkanda gezdirirken anladığımı belirterek başımı salladım. İki arka masamızda gülüşüp şakalaşan dayılar ve yan masamızda kokoreçlerini gömen toy çocuklardan başka kimse yoktu. "Peki neden onu içiyorsun?" deyip önündekini işaret ettiğimde bardağı bir tur döndürüp üzerinden bir yudum aldı.

"Çünkü sağlıklı. Kas kramplarından, kan şekerine kadar çeşitli faydaları var."

"Ninem gibi konuştun."

Arkasına yaslanıp kahkaha attı. Bakışlarım istemsizce gülüşüne kayarken "He zaman bu kadar kontrollü müsündür?" diye yeni bir sordum.

"Genellikle," dedi.

"Ama son zamanlarda pek öyle değil."

"Neden?"

Sorumla birlikte gülümsemesi yavaşça silindi ve içeriğini çözemediğim derin bakışlarını gözlerime dikti. Yanlış bir soru sorduğumu düşünüp cevap verme zorunluluğu hissetmesin diye yemeğime abandım. Kıtlıktan çıkmış gibi ekmeğimi kemirmeye başladığım sırada "Biri var," dedi. Ağzımdaki lokmayı çiğnemeye ara verip ona baktım.

Gözleri hala üzerimdeydi. Bakışları, her ayrıntıya hakim olmak ister gibi yüz çizgilerimde dolaşıyordu. "Hayatıma yeni dahil olan biri," diye açıklama yaptı. Cümlesindeki "Biri," sözcüğünü üzerime alınıp alınmama konusunda kararsız kalırken konuşmaya devam etti.

"Bana kontrolü kaybettiriyor. Bu, huzursuz edici ama bir o kadar da heyecanlı."

Sözleri, ensemden içeri dolan bir rüzgar gibi tüylerimi havalandırınca yutkunarak bakışlarımı kaçırdım ve önüme düşen saçlarımı kulağımın arkasına attım.

"Peki sen?" diye sordu bu kez.

"Ben ne?"

"Sen de kontrolü kaybettiğini hissediyor musun?"

Sorusuyla birlikte afalladım. Yediklerim midemde düğüm oldu ve nefesim istemsizce hızlandı. Öğrenmek istediği tam olarak neydi ki? Fazla örtük konuşuyordu. İmalarına net anlamlar yükleyemiyordum. Konuşurken asıl amacı bana bir şeyler anlatmak değil, ruhuma dokunmaktı sanki ve tuhaf bir şekilde bunu başarıyordu da.

Cevap vermek yerine ayranımdan koca bir yudum aldığımda kıkırdadı. Utanmam hoşuna gitmiş gibiydi. Yanaklarımın yandığını hissetsem de ona belli etmeden "Hiçbir zaman kontrollü biri olmadım," diyerek geçiştirdim. Hınçla kokorecimi yemeye devam edince biraz daha gülümseyip ciddileşti ve karnımı doyuruşumu izlerken "Beğendin mi?" diye sordu. Başımı sallayarak onayladım. Cidden yediğim en kokoreçlerden biriydi.

"Bundan sonra favori mekanım bile olabilir," deyince etrafına bakındı. Benim dışımda dişi sinek bile yoktu ve dükkan biraz sapa bir yerdeydi.

"Bensiz gelme," diye mırıldandığında gözlerine baktım.

"Canın istediğinde ben seni getiririm."

Yağmur yine bütün dengemi bozmuştu. Sanırım üşütmeye başlamıştım. Çünkü iki de bir nefesim tıkanıp duruyordu.

"İki güne bir canım kokoreç çekerse beni engellersin."

"İki güne bir kokoreç canın çekerse bağırsak yetmezliğin olduğunu düşünürüm ya da beni görmek için numara yaptığını."

"Ha ha ha!"

Ona gözlerimi kısarak kötücül bakışlar attığımda kocaman sırıttı. Gülüşü ona öfke duymama müsaade etmeyecek kadar tatlıydı. Bu yüzden gözlerimi ondan başka yerlerde gezdirerek saydırmaya devam ettim.

"Seni belediye özlesin."

"Kendini arabaların önüne atarken daha çok sen özlemiş gibiydin."

Alaylı bir nefes koyuverip işaret parmağımla kendimi işaret ettim.

"Ben mi özlemiş gibiydim? Benim için iki saatlik yol tepmişsin. Gariban bir hayranımı sevindirip sevap skalamı yükseltme derdindeydim."

"O garibana mesaj attın," deyip kıkırdadı.

"Mesaj atalı bir saat bile olmamıştı."

"Altıncı hissim kuvvetli. Bensiz yapamayacağını bildiğimden erken yola çıktım."

Masanın altından ayağına vurup "Defol," diye çemkirdiğimde gülüşü genişledi. Beni sinir etmekten ayrı bir keyif alıyordu. Birkaç ısırımlık kalan ekmeğimden ısırdığım kısmı kopartıp geri kalan yerini ona doğru uzattım. Bana tuhaf bakışlar attı. Ekmeği alması için sallarken "Tadına baksana," dedim.

"Bunu yapmayacağım," deyip başını iki yana salladığında "Hadi Ekin sadece bir kere," diye mızmızlandım. Bir ekmeğe bir de yüzümdeki istekli ifadeye baktı.

"Benim için," diye üstelediğimde gönülsüzce masaya yaklaştı. Ona özenle ayırdığım kısmı almasını beklerken kendim için koparttığım yenmiş ekmeğe uzanıp ısırınca ona şaşkın bakışlar attım. Geriye çekilip bir süre çiğnedi. Şekilden şekle giren mimiklerinden beğenip beğenmediğini anlamaya çalışırken "Nasıl?" diye sordum. Başını iki yana sallayıp "Fena değil," dedi. Isırdığı ekmeğin geri kalanını da elimden çekip alırken "Sanırım bunu da yiyeceğim," diye eklediğinde güldüm. Beğendiğini sanmıyordum. Yine de hatırım için öyleymiş gibi yapmaya çalışıyordu.

Onu izlerken telefonumdan saate baktım. 23:28'di. Epey geç olmuştu ve annem benim için kayıp ihbarında bulunmadan dönmemiz gerekiyordu. Kalkalım mı diye sormak için
Ekin'e döndüğümde beni seyrettiğini fark edince araladığım dudaklarımı geri kapadım. Onunlayken zaman çok hızlı akıyordu ve ben yakalamakta zorlanıyordum. Bir süre birbirimize baktık, sonrasında söyleyeceğim şeyi anlamış gibi "Ben hesabı ödeyeyim," diyerek ayaklandı.

Montunu giyip kasaya yöneldiğinde ses etmedim. Onunla hesap kavgasına tutuşsam bile muhtemelen kabul etmeyecekti. İlk defaya mahsus centilmenlik etmesine göz yummalıydım. Hesabı hallederken dükkan sahibiyle sohbet edişini izledim. Bazen haylaz bir çocuk gibiydi, bazense dünyanın en olgun adamı gibi görünüyordu. Yine de her türlü asil bir havası vardı. Aynı zamanda mütevazıydı. Onun kadar yakışıklı ve çok yönlü bir erkek olsaydım kesinlikle sahip olduğum ayrıcalıkları cılkını çıkarana kadar kullanırdım.

İşini bitirdiğini görünce kabanımı giymeye giriştim. Telefonun karanlık ekranından şişen gözlerime bakarken masanın yanında belirip "Hallettim," dedi. Onu başımla onaylayıp kalkacağım sırada bir anda elimi tutup parmaklarını benimkilere geçirince irkildim. "Ne yapıyorsun?" diye sormama fırsat vermeden ellerimizi yanına çekti. Ona doğru sürüklenip hafifçe omzuma çarptım. "Hadi gidelim," deyip yürümeye başladığında ona yandan tuhaf bakışlar attım ama umursamadı. Avuç içi sıcacıktı ve tenime zerk ettiği yakıcılık göğüs kafesimde hayali bir volkan olup patlatmıştı sanki.

Yanı başında yürürken ferah kokusu burnuma doldu. Ona sarıldığım sırada kokusunu fazlasıyla solumuştum ve nasıl desem, güven kokuyordu. Beni teselli etmemişti, hatta hiçbir şey söylememişti ama sarılışı avunmama yetmişti. Arabaya varana kadar hiç konuşmadık. Yağmur hala çiseliyordu ama şiddeti epey azalmıştı. Islanmaktan haz etmeme rağmen Ekin, beni yolcu koltuğuna oturtup elimi bıraktığında yolun azcık daha uzun olmasını dilemeden edememiştim. Sanki vücudumdaki ısı onun parmaklarıyla birlikte çekilip gitmişti ve birden bire üşümeye başlamıştım.

Sürücü koltuğuna yerleşip arabayı çalıştırırken bana adres sormadı. Maç günü evimin konumunu öğrenmişti, belli ki hala hatırlıyordu. Yol boyunca hiç konuşmadan ilerledik. Suç işlemiş haşarı çocuklar gibi birbirimize bile bakmadık. Arabayı sokağın başında durdurduğunda bir süre daha sessizliğimiz devam etti. Sadece arabanın camlarına çarpan yağmurun sesi vardı. Aşağı inmeden önce bir açıklamayı hak ettiğini düşünerek bitkince konuşmaya başladım.

"İtiraf ettim."

Yavaşça ona döndüğümde gözlerini bana doğrultup "Neyi?" der gibi baktı.

"Koray'dan hoşlandığımı ve Beyza'nın bundan haberdar olmasına rağmen onu ayarttığını. Artık Koray biliyor."

Yüzü garip bir ifadeyle kasıldı. Hala direksiyonda duran parmaklarının sıklaştığını gördüm. Bir şeyler demek için ağzını aralayıp kapadı. Şaşırmıştı. Gergince yutkunup tekrar denediğinde konuşmayı başarabildi.

"Cesaretini kazandığını görmek güzel," deyip gülümsemeye çalıştı ve hemen ardından bakışlarını kaçırıp kaputa düşen yağmur tanelerinde gezdirdi.

"Sonra da bunu neden itiraf ettiğimi itiraf ettim," dedim dalgınca. Ön cama düşen yağmur tanelerinin yüzeyden kayıp gidişlerini gördüm.

Kurduğumun cümlenin absürtlüğü üzerine yeniden bana döndü.

"Onlara; arkadaşım sandığım kişinin aşağılık, hoşlandığım sandığım kişininse şerefsiz çıktığını anlattım. Yüzlerinin aldığı şekli görmen lazımdı. Orada olsaydın benimle gurur duyardın."

Ona bakmasam bile üzerimde gezinen bakışlarının gevşediğini hissettim. Sokak lambalarının aydınlığında yağan yağmur ilk kez gözüme güzel göründü. Geçeceğim kaldırımda biriken göletlerinin birazdan üzerime sıçratacakları suları hayal ederken devam ettim.

"Beyza ile geldiğimiz durum, hala canımı yakıyor ama Koray için hiçbir şey hissetmiyorum. Hatta Beyza onu ayarttığı için memnun bile olabilirim."

Birkaç dakika daha sessizlik olduğunda "Neyse," dedim. Ona kaçamak bir bakış atıp toparlandım.

"Artık gitmeliyim. Her şey için teşekkürler Ekin."

Kapıya uzanıp araladığım sırada "Asu," deyince duraksadım. Bana doğru eğildiğini fark ettiğimde ne yaptığını görmek için ona döndüm. Hareketimle birlikte dudakları yanağıma milim kala duraksadı. O da, ben gibi hazırlıksız yakalanmıştı. Birkaç saniye öylece kaldık. Geri çekilip bu tuhaf atmosferi dağıtmak istedim ama nedense yapamadım. Kıpırdamadığımı görünce gözlerini kapatıp aradaki milimleri yuttu ve yanağıma uzun bir öpücük bıraktı. Temasıyla birlikte vücudumun karıncalandığını hissettim ve midemdeki arılar vızıldamaya başladılar. Çantamı tutan parmaklarım istemsizce gerilirken yutkundum. Saçları şakağıma sürtününce huylanarak irkildiğimde geri çekilip güldü. Gülüşü midemdeki kargaşayı daha da hızlandırdı. Önüme düşen saçları parmağına dolayıp kulağımın arkasına atarken fısıltıyla konuştu.

"Orada olmama gerek yok. Seninle gurur duyuyorum."

Selam selam!

Büşü döndü. Yani dönmeye çalışıyor jsjsjz

Yayımladığım duyuruda hepiniz o kadar anlayışlı yaklaşmışsınız ki duygulandım. Çok teşekkür ederim. Kocaman kalp kalp!

Nasıl sevdiniz mi bölümü?

Bir iki gün geçmesine rağmen aramıza bir sürü kişi katıldı. Hepsine kalpler!

İthaf isteyenlere sırayla bölüm armağan etmeye devam ediyorum. İsteyenler varsa buraya ekleyebilirler.

Yeni bölüm için net bir tarih veremeyeceğim. Çünkü bu kez sizi ümitlendirmiş oluyorum ama en fazla 1 hafta içinde yazmaya çalışacağım.

Yine de sınır koyacağım çünkü bölümleri yaklaşık 2 binden fazla kişi görüyor ama en fazla oyumuz 400 küsur.

Sınır; 500 oy, 500 yorum.

gizemlibiriyimm bu bölüm sana. 🖤

Çok seviliyorsunuz!

Seguir leyendo

También te gustarán

22.3K 1.5K 55
Paralı ajan olarak yer altında çalışan Liya, Kelebek takma ismini kullanan birinden iş teklifi alır. Kendisinden Jan Kvasov'u araştırması ve bir açık...
26.9K 1.2K 31
Tehlikeli bir oyun aşka dönebilecek mi? Cevabı için kitabı okuyun. Onlara 1 adım daha yaklaşın... (TAMAMLANDI)
13K 1K 21
~ "Ben katilim." Diye tekrar etti bir kız, o bir katildi ve öyle de kalacaktı. Olmayan fakat sadece kendisinin gördüğü kanlı ellerini silmeye çalıştı...
2.3M 130K 123
Ahenk; gittiği yeni kolejde yaşadığı olaylar yüzünden, "Acaba bu koleje gelmekle hata mı yaptım?" diye düşünse de bu düşüncesini, "İyi ki bu koleje d...