Mahkumiyet (+18)

By siredtohopeless

4.7M 105K 63.7K

❗️Kitap ağır cinsellik ve vahşet içerir❗️ ... "Söz verebilir misin, Liya?" "Sana söz veriyorum, seni sevmekte... More

1. Bölüm : TUTSAK
2. Bölüm : KURTARICI
3. Bölüm : KAÇIŞ
4. Bölüm : MEKAN
5. Bölüm : KIRIK
6. Bölüm : BANA AİTSİN
7. Bölüm : KORKU
8. Bölüm : KARIŞIKLIK
9. Bölüm : SİYAH ŞEHVET
10. Bölüm : TEHDİT
11. Bölüm : DURDURULMAZ
12. Bölüm : YANLIŞ
13. Bölüm : HİSLER
14. Bölüm : ADALET
15. Bölüm : İTİRAF
16. Bölüm : GEÇMİŞTE KALAN
17. Bölüm : KISKANÇLIK
18. Bölüm : KATİL
19. Bölüm : HATA
20. Bölüm : ÇARESİZ
21. Bölüm : KAYIP
22. Bölüm : KÖRDÜĞÜM
23. Bölüm : ONSUZ
24. Bölüm : YENİDEN
25. Bölüm : YARALAR
26. Bölüm : TAKAS
27. Bölüm : ÖZÜR
28. Bölüm : ALEV
29. Bölüm : BEKLENİLMEYEN
30. Bölüm : İHANET
31. Bölüm : DELİK
32. Bölüm : ÇÖKÜŞ
33. Bölüm : ACI
34. Bölüm : GEÇ
35. Bölüm : ZAMANIN SORUSU
36. Bölüm : ÖZGÜRLÜK
37. Bölüm : EKSİK
38. Bölüm : TESLİM
39. Bölüm : KÜVET
40. Bölüm : DEĞİŞİM
41. Bölüm : İKİ BEDEN BİR RUH
42. Bölüm : LANET
43. Bölüm : MAZİNİN BIRAKTIĞI YARA İZİ
44. Bölüm : ALKAN
45. Bölüm : YENİ
46. Bölüm : OYUN
47. Bölüm : ÇOCUK
48. Bölüm : BİTİK
49. Bölüm : RÜVEYDA
50. Bölüm : YÜK
51. Bölüm : KÜÇÜK
52. Bölüm : ANLAYIŞ
53. Bölüm : MASKELİ BALO
54. Bölüm : ÖLÜM TANRISI
55. Bölüm : KİR
56. Bölüm : ŞİKAYET
57. Bölüm : HİSSETMEK
58. Bölüm : BURUK SEVİNÇLER
59. Bölüm : DİŞİ ASLAN
60. Bölüm : GÜCÜN DÖNÜŞÜ
61. Bölüm : SEVDALI RUHLARIN TENLERLE DANSI
62. Bölüm : KARŞI KARŞIYA
63. Bölüm : UNUTULAN GERÇEK
64. Bölüm : DUYGULAR
65. Bölüm : KOYU FANTAZİLER
66. Bölüm : CİVAN
68. Bölüm : ANNE
69. Bölüm : DEĞER
70. Bölüm : KARDEŞ
71. Bölüm : EV
29. OCAK 1994
72. Bölüm : YENİ HİSLER
73. Bölüm : SANAT ESERİ
74. Bölüm : YAKIŞ
75. Bölüm : BİLİNMEMEZLİK
76. Bölüm : DÖNÜM NOKTASI
77. Bölüm : DÜŞMAN
78. Bölüm : TEHLİKE
79. Bölüm : KÖTÜ İNSANLAR
80. Bölüm : UZAK
81. Bölüm : ZARAR
82. Bölüm : İKİ YÜZLÜ
21. TEMMUZ 1999
83. Bölüm : SARSILMA
84. Bölüm : YAKLAŞAN SON
85. Bölüm : KAZANIŞ VE MAĞLUBIYET
86. Bölüm : YAŞAM
87. Bölüm : ODAK
88. Bölüm : DÜZEN
89. Bölüm : İMKANSIZ
90. Bölüm : GELİŞME
91. Bölüm : KAYBOLAN BENLIK
92. Bölüm : BARIŞ
93. Bölüm : UMUT
94. Bölüm : HAZIRLIK
95. Bölüm : YARDIM
96. Bölüm : MİNİK
97. Bölüm : DENİZ
98. Bölüm : İHBAR
99. Bölüm : 16. EKİM
100. Bölüm : FINAL
Yeni Kurgu: SESSİZ

67. Bölüm : İTALYA

32.4K 685 515
By siredtohopeless

Sınır: 80 vote 135 yorum

İtalya

AK
14. 05. 2010

Günlük,

Annemden nefret ediyorum. Gerçekten... Birkaç hafta önce küçük bir çocuk gibi anneme sımsıkı sarılarak uyuduğumu hatırlıyorum. Onu bu kadar severken nasıl olur da kısa bir süre içinde ona olan sevgim biter? Kendim bile anlayamıyorum.

Çok zor durumdayım. Babam bir yandan suratıma bile bakmazken Emre o kadını sorup duruyor. Yalan söylemek zorunda kalıyordum. Ne diyebilirdim ki? Aklıma bir yalan bile gelmiyordu. Küçücük çocuğa nasıl yalan söyleyebilirim ki? O kadının beni bu duruma düşürmesine ne hakkı vardı?

Kalbim çok kırık. Hayal kırıklığım ise her duygudan daha kuvvetliydi. Öfkem ve nefretim üzüntümün içinde saklıydı ama bunu dışıma vuramazdım.

Kardeşime bunu yapamazdım. Onun benden başka kimsesi yok ki. Babamız olacak adam ne halde olduğumuzu umursamıyordu. Kaç gün olmuştu bilmiyorum ama babam eve gelmiyordu.

Neden yaptın ki bunu anne? Ben ne yapmıştım sana? Emre ne yapmıştı? Bizim suçumuz neydi? Hiç mi sevmedin bizi? Hiç mi sızlamadı için?

Aptalın tekiyim!

Cevaplarını veremediğim sorular sorup duruyordum kendime manyak gibi. Bizi sevseydi gitmezdi?

Beni bu duruma soktuğun için senden gerçekten nefret ediyorum anne.

Seni affetmeyeceğim, emin ol bundan.

Büyük camın kenarına oturmuş sayfaları sararmış eski defterdeki yazıları okuyordum. Yağmurlu havanın verdiği huzur dolu sesle sevdiğim adamın yıllar öncesinde kalan hislerini okumak bana bir yandan iyi, diğer yandan oldukça kötü hissettiriyordu.

Alihan bana bavulunu hazırla dedikten sonra bir kelime bile etmeden evden çıkıp gitmişti. Sonra beni şaşırtan bir hamle yapıp bir saat sonra gelip bana bu defteri vermişti. Bir şey demeden de tekrar evden çıkmıştı.

Beni hala affetmemişti, hoş ben de onu affetmemiştim.

Sevişmemiz, ruhlarımızın arzuladığı bir eylemdi ve buna ikimizin de ihtiyacı vardı. Önceki soğukluk girmişti aramıza tekrar çünkü ruhlarımızın açlığını doyurmuştuk.

Kalplerimiz mi?

Kalplerimiz çok kırgın ve küskünlerdi.

Hala...

Bakışlarımı camdan çekip deftere sabitlediğimde okumaya devam ettim. Alihan, önemsiz günleri günlüğüne yazmamıştı.

Bu arada, evet.

Alihan Karalı günlük yazmış geçmişinde. Çok acayipti aslında, kimin aklına gelirdi?

Bir sayfa daha çevirdiğimde tarihe baktım.

12.01.2012

Günlük,

Bugün yapmaktan en çok korktuğum şeyi yaptım. Ben birisini öldürdüm. Ben katil oldum. Ama isteyerek olmadı. Zorlanıldım. Babam beni buna mecbur bıraktı.

Gece kendi başıma otururken bir adam geldi. Küfür falan edince çatmamak için kalkıp gitmek istedim. Kalktığım an bana yumruk attı. Dövüştüğümüz sıra beni boğmaya başladı. Sokakta duran kırılan içki şişelerin bir camını alıp adamın boynuna sapladım.

Kanı üzerime fışkırırken adam saniyeler içerisinde ölmüştü. Sonra babamın sesini duydum.

Gülmüştü. Keyifle kahkahalar içinde gülmüştü.

Sonra hepsinin onun bir oyunu olduğunu öğrendim.

O adamı bana bile bile gönderdi beni öldürsün diye. Adı gibi biliyordu ki hayatta kalmak için her şeyi yapardım. Yaptım da.

Ellerim hala kanlı. Yıkamadım henüz. Odamın kapısı kilitli. Emre kapıya vuruyor. Açamazdım ki. Beni böyle göremezdi. Benden nefret ederdi.

Bundan sonra sadece biz vardık. Kardeşim ve ben. Bugün babam benden ne kadar nefret ettiğini çok iyi gösterdi. Kardeşime aynısını yapmaya çalışırsa onu öldürürdüm. Buna izin vermeyecektim.

Savaşım asıl şimdi başlıyordu.

İnsan kalabilmek için savaşacaktım. Katil oldum ama ikinci bir kez öldürmemek için savaşacaktım.

Ben babam gibi değilim. Ben amcam gibi değilim. Ben dedem gibi değilim. Ben Civan gibi değilim. Onlara benzeyeceğime ölürüm daha iyi. Onlar gibi olmayacaktım. Olmak istemiyordum.

Ben kötü birisi olmayacaktım.

Yüzümdeki kederli gülümsemeyle deftere bakan gözlerimi yumdum. Göğüsümü şişiren bir nefes alarak kafamı duvara yasladım ve kafamı cama çevirdim. Yağmurlu karanlık havayı izlerken üzgünlükle dudaklarımı büzdüm.

Savaşı kaybettin, Alihan. Savaşı kaybettin sevgilim...

Ama beni kazandın. Bu senin en büyük kazancın. Bu senin insanlığın sevgilim...

Islak saçlarımı kurutmadığımdan dolayı üşüyordum. Bir de üstüme sadece Alihan'ın bir boxeri ve onun verdiği atletle hırka vardı. Tekrar duş almıştım çünkü malum sevişmiştik.

Bir gün de iki kez sevişmiştik.

Şaka gibiydi.

Daha doğrusu ilk seks yaptık sonra da seviştik...

"Neden daha önce karşılaşamadık biz?" diye fısıldadım kendi kendime dişarıyı izlerken. "Bunca zorluğu yaşarken neden yanında olamadım ben senin ya? Sikeyim böyle hayatı da, kaderi de!"

Kenarda duran telefonu elime aldım ve ona mesaj attım.

Güzel gözlüm🤎

Alihan

Saat geç oldu gelmeyecek misin eve?

Mesajımı anında görüp cevap yazdı.

Gelicsm

Şimdx degik

Sen uyu bekleme bnei

Kaşlarımı derince çatarak yazma stiline sinir oldum. Yanlış yazmıştı birçok şeyi ve ben sorunun klavyede olmadığını biliyordum.

Nerdesin Alihan?

Bardayım

Af buyur?

Anlamadım?

Brdayöm

İçiyprum

Sertçe yutkunurken damarlarımdaki sinir her hücreme yayıldı. Bardaydı ve üstelik içiyordu?
Ne yapıyordu bu piç kurusu?

Derhal eve gel Alihan

Burada yok mu lan içki?

Eğer yarım saat içinde burada olmazsan yemin ediyorum yüzümü göremezsin

Hemen gel!

Ok.

Ok yazıyor bir de ya!

O ok'u sokacaktım bir yerlerine!

Defteri sayfalarını sertçe çevirdiğimde ilginç bir tarih çarptı gözüme.

08. Kasım 2015

Emre'nin ölümünden sonra...

Hemen okudum!

Naber lan günlük?

Bir dakika amk ya? Sen cevap bile veremeyeceksin ki?

Neyse beni dinle o zaman. Çoook accccayip şeyler oldu lan!

Dün gece bekaretimi kaybettim lan. Hem de kiminle diye sor? Damla'yla! Biliyorum çok acayip ama birden oldu ve pişman da değilim.

Damla bana aşık olduğu için dünden razıydı. Ben ise kafam güzel olduğu için arzuladığım şeyi yaptım. Kafam hala güzel ayrıca da!

Seks yapmak çok değişik bir şeymiş gerçekten. Çok zevkliydi evet ama diğer yandan fazlasıyla kişiseldi. Neyse ki Damla'yı tanıyordum. Yoksa cidden utanabilirdim amk!

Ona dokunmak... Nasıl desem şimdi... Ona dokunmak çok güzeldi. Tenine dokunup tenini öperken çok zevk aldım. Aletimde ilk kez o sıcaklığı hissettim ve iğrenmek yerine çok zevk aldım.

Cinsellik güzel bir şeymiş. Ben iğrenç sanırdım...

Damla'nın ilki olmuştum o da benim ilkim olmuştu. Açıkçası karşıma bir daha çıkar mıydı bilmiyorum. Onunla bir daha yatar mısın diye sorsan hayır da demem.

Duygularım yok benim unuttun mu?

Ah bir dakika sana anlatmamıştım ki?

Emrenin ölümünden sonra esrarkeş olmaya karar verdim. O beyaz tozu her içime çektiğim an o kadar iyi hissediyordum ki artık asla ayık olmak istemiyorum.

Böyle acı çekmiyordum. Tek istediğim şey de bu. Acı çekmek istemiyorum. Şimdiye dek her acı ile başa çıkabildim ama kardeşimin ölümü bana öyle bir acı vermişti ki korkmuştum.

O acıyı bir daha asla çekmek istemiyordum.

Sevdiklerimi kaybetmek delirtti beni. Artık asla sevmeyecektim. Kimseyi sevmemek için elimden geleni yapacaktım.

Sevmek güzel bir şey değil. Sevilmek de güzel değil.

Sevmeyi unutacaktım.

Her neyse. Huzur içinde yat Emre. Ölü olman bana acı vermiyor. Ölümünün bana acı vermesine izin vermeyeceğim. Seni hatırlamayacağım. Seni aramayacağım. Seni özlemeyeceğim.

Çünkü öldün sen. Ölenle ölünmüyor sonuçta. Seni unutacağım ve bu çok kolay olacak.

Tekrardan huzur içinde yat kardeşim. Ben iyiyim ve hep iyi olacağım.

Bay bay.

"What the fuck?" diye garip bir tepki vermiştim. Bunu yazarken kafası kesin güzeldi çünkü konuştuğu şekil hoş değildi!

Bir sayfa daha çevirdim.

29.11.2015...

Amına koduğumun günlüğü,

Bok gibiyim. Hislerim geri döndü. Her şeyi hissediyorum. Bunun için bir boka yaramayan kuzenim Civan'a teşekkür edebiliriz.

Aslında burada haksızlık yapmıştım.

Civan beni kendime getirmişti. Bana kim olduğumu hatırlattı.

Ben pes eden birisi değildim. Ben ne olursa olsun savaşan bir adamım. Bu benim mottomdu ve ben bunu unutmuştum çünkü kardeşimin ölümünün verdiği acı beni delirtmişti. Şimdi kendimdeydim.

Asıl vicdanımı sızlatan şey ney biliyor musun?

Damla ile yatmış olmam.

Bir önceki sayfada kendimde olmadığım için bir hayli sallamışım ama ben gerçekten çok pişmanım. Bana aşık olan bir kızın duygularıyla nasıl oynardım böyle?

Kendimi tanıyamıyorum artık.

Damla'ya yaptığımın bir affı yok. Karşısına çıkacak ne yüzüm ne de götüm var. Bunu yapamazdım ki çok utanırdım kendimden. En kötü şey ise, gece yaşadığımız her anın detayı aklımda hala ve ben onları silebilmek için her şeyi yaparım.

Kardeşimin ölümü bana yeterince acı ve suçluluk duygusu vermiyormuş gibi bir de bu eklendi üstüne. Benim günahım neydi de yüce rabbim bana böylesine kötü acılar veriyordu?

Civan beni uyandırdı ve bir yandan kızsam da diğer yandan bu çok iyi olmuştu. Yani kuzen, sana çok teşekkür ederim. Bunu yüzüne asla söylemeyeceğim o yüzden şu kokmuş deftere yazıyorum.

Bu sefer ki savaşım çok kötü ve kanlı olacak. Bu sefer hiç adil oynamayacaktım. Bu sefer herkesten çok daha kötü ve acımasız olacaktım. Kazanmamın tek yolu buydu.

En başta Uzay Tetikçi olmak üzere babası Hamza Tetikçi'yi de süründürecektim. Onlar benim neler yapabileceğimi henüz bilmiyorlar. Bir süre sessiz kalacağım sonra kabus gibi onların üzerine çökeceğim.

Tutunabileceğim birisi kalmamıştı ve öyle birisi bir daha gelmeyecekti. Sevdiğim kimse kalmadı. İyi olmanın faydası ne o zaman? İyi olmak aptallıktan başka ne ki?

İyi olmayacaktım.

Artık çok kötü birisi olacaktım.

Kötülük yapıp kötü olmayan insanlar var ama ben onlardan olmayacağım. Kötülük yapıp kötü birisi olmalıydım. Böyle daha inandırıcı olurdu.

Civan bana, "Bir gün birisi çıkacak karşına, şimdiye dek seni seven insanlardan çok daha fazla sevecek seni." demişti.

Kimsin, nesin, necisin, nerdesin bilmiyorum ama eğer varsan üzgünüm ki sen bile beni bu kötülükten kurtaramayacaksın. Buna izin vermeyeceğim.

Tetikçiler çok oynadı. Artık oyun oynama sırası bende.

Ayrıca ne demiş Albert Einstein?

Öncelikle oyunun kurallarını öğrenmelisin ondan sonra herkesten daha iyi olmayı...

Bu sefer ben kaybetmeyeceğim.

Bu arada, seni özlüyorum kardeşim.

Daha iyi bir yerde olduğunu bildiğim için içim rahat. Burası çok kirli, daha doğrusu ben çok kirliyim Emre. İyi ki burada değilsin kardeşim. İyi ki.

Huzur içinde yattığından eminim. Seni çok seviyorum. Her şeyi senin için yaptım ve yapmaya devam edeceğim. Kendimden geriye bir bok kalmadı çünkü.

Ben eskisi gibi değilim ve asla da olmayacağım. Üzgün değilim, olması gereken bu.

Bir gün kavuşmamız dileğiyle kardeşim...

Defterin sayfasını dudaklarıma götürüp öptüğümde onu göğüsüme bastırarak sarıldım. "Seni çok seviyorum aptal adam." Dolan gözlerimi kırpıştırarak eski haline getirdiğimde sıkıntıyla ofladım. "Haklısın, kurtaramadım seni. Ama olsun... En azından hala birbirimizi seviyoruz değil mi? Önemli olan bu."

Dış kapının açılıp kapanma sesi kulağıma iliştiğinde göğüsümdeki defteri elimden bırakmadım ve camın kenarından inip koridora doğru yürümeye başladım.

Üstümde olan Alihan'ın boxeri şort gibi duruyordu üzerimde. Çok garip gözüktüğümün farkındayım.

Salondan çıkıp koridora girdiğimde Alihan'ın ayakkablarını çıkardığını gördüm. Duvara tutunarak yürümeye başladı fakat kafasını kaldırıp beni gördüğünde durdu. "Ahh, selam!" dedikten sonra beni aşağıdan yukarıya kadar süzdü. "Çuval gibi olmuş üzerindekiler."

"Demek bara gittin?" diye sorguladım yükselerek. "İçmek için bara gittin! İnsanların içip içip sahnenin ortasında sevişiyormuş gibi dans ettikleri bir ortama girdin! Hem de bana haber bile vermeden? Ben neyim ya?"

"Kaltak değilsin," dedi baygın gözleriyle bana bakarak. "Eğer kast ettiğin şey buysa?"

Elimdeki defteri komodinin üzerine attım ve kollarımı birbirine sardım. "Sevgilin miyim yoksa oyuncağın mıyım?"

Histerik bir kahkaha patlattıktan sonra bakışları tekrar beni buldu. "Liya, gerçekten bu salak konuşmaların sabrımı sınıyor."

"Ne yaparsın?"

"Bir şey yapmam," dedi. "Daha doğrusu yaparım. Yüzüne bile bakmam. Seninle tek bir kelime konuşmam ve en önemlisi senin varlığını umursamam. Cezaların en büyüğü olur yani."

"Daha önce umursuyor muydun?" diye yükseldim. "Gerizekalısın sen!"

Bir saniye geçmeden dibimde bitti ve sarhoş haliyle bu kadar çabuk hareket ettiğinden dolayı bayılacak gibi oldu fakat onu zamanında tutmuştum. O da bana tutunduğunda yakınlığımızdan dolayı üzerine sinen pis kokuyu duyumsadım.

Yüzümü buruşturduğumda Alihan elini boynuma sarıp gözlerimizi birleştirdi. Soğuk eli tüm bedenimi titretirken içki ve sigara kokan nefesi yüzüme çarptı.

"Konuşma," dedi. "Kafam çok dolu. Her an patlayabilirim. Konuşma yoksa her şey çok daha kötü olucak."

"Daha kötü olamaz ki zaten," dedim alayla gülümserken. "Her şey yeterince boktan!"

"Anlamadım?" dedi kaşlarını çatarken. "Sen mi annenle ilgili iğrenç bilgiler öğrendin? Sen mi sevdiğinle mesafelisin? Sen mi anneni öldüreceksin?" Benimle alay ediyormuş gibi kıkırdadığında yutkundum. "Komiksin! Her şeyi kendi hayatına bağlaman çok komik! Bu benim hayatım, karışmanı gerektirecek bir durum yok!"

"Öyle mi?" dedim ve acıyı öfkeme vurup gülümsedim. "O zaman siktir ol git hayatımdan. Ne zaman içindeki iyiye inansam beni pişman etmenin yolunu buluyorsun nasıl olsa!"

Elini boynumdan çekip salona girdim ve koltuğa uzandım. Battaniyeyi de alıp üzerime örttüm yanan gözlerimi kapattım.

Onun hayatı, benim hayatım. Onun üzüntüsü, benim üzüntüm. Onun acısı, benim acım. Onun sorunu, benim sorunum.

Ama bu söylediği cümle canımı çok yakmıştı. Artık öyle değildi o zaman!

Alihan odaya gitti. Ben de salonda, koltuğun üzerinde uyuyakalmıştım.

———

Burnuma dolan kokularla birlikte gözlerimi araladım ve ağzımı iki metre açarak esnedim. Kollarımı iyice açıp bedenimi gerdirdim. Yavaşça koltuktan kalkıp çıplak ayaklarıma pofuduk terliklerimi giydim.

Eve sinen mükemmel kokuyu takip ederken mutfağa vardım.

Alihan, üzerindeki siyah bornozu ve nemli saçlarıyla pankek yapıyordu. Kulaklarındaki kulaklıklardan müzik dinlediği için kafasını ritime uygun sallıyor ve ara sıra şarkıya eşlik ediyordu.

İtalyanca dinliyor olmalıydı çünkü tek kelime anlamıyordum.

Masaya oturduğum an tekrar esnedim ve kollarımı birbirine sardım.

"Buongiorno," dedi bakışları beni bulduğunda. Bunu anlamıştım. Günaydın demişti. Aksanı o kadar yakışıyordu ki ağzına her seferinde hayran kalıyordum.

Başımı olumlu anlamda salladım. "Sana da."

"Nasıl uyudun?"

"İyi." dedim soğukça.

"Güzel."

Önüme konulan tabak ile gözlerim kocaman oldu. Altı tane pankek üst üste koyulmuş ve aralarına nutella sürülmüştü. Çikolatalı sos ile tabağın üstünde bir kalp yapmıştı.

Gülümsememek için kendimi zor tuttum ve başardım da. Gülmeyecektim!

"Buon appetito." dedi.

"Türkçe konuşur musun?" dedim tersçe.

"Neden?" diye sorguladı ve üst üste koyduğu pankekleri kesip ağzına attığında. "Yarın italyaya gidiyoruz. İtalyanca konuşmaya alışmalıyım."

"Ben gelmiyorum." dedim netçe.

"Geliyorsun."

"Gelmiyorum!" dedim baskınca. "Kendi kararlarımı verebilecek bir yaştayım baba, sağol!"

"Ben gelmeni istiyorsam geleceksin, Liya." dedi umursamazca.

Çatalımı sertçe masaya bıraktığımda Alihan sabır dilercesine boynunu kıtlattı.

"Sen kimsin ya?" dedim sinirle. "Git anneni öldür! Anneni öldürürken seni izleyemem, Alihan. Arkanda durmuyorum bu konu da!"

"Yanımda olmanı istiyorum," diye bağırdı. "Senden güç almak zorundayım! O kadına bakarken öfke patlaması yaşamamak için elini tutmak zorundayım! Sana ihtiyacım var, Liya! Muhtaçım sana!"

Kollarımı birbirine sararak sandalyeme yaslandım ve bakışlarımı ondan çektim.

"Duydun mutlu musun?" dedi ve çatalını masaya bırakarak kalktı ve küskün bir şekilde mutfaktan çıktı. Dudaklarımı yaladım ve yerimden kalkıp mutfaktan çıktım.

Odaya gittiğimde Alihan'ın balkonda olduğunu gördüm. Pufun üzerine oturmuş sigarasını yakıyordu. Balkona girdim ve çaprazında duran pufun üzerine oturduğumda ona baktım.

Yayvanca oturduğu için bornozu yukarı sıyrılmıştı ve kaslı ve kıllı bacaklarının bir kısmını ortaya sermişti. Nemli saçları rüzgardan dolayı uçuşuyorken yüzüne doğru düşüyordu. Bir de üstüne sigarasını içerken çok kusursuz gözüküyordu.

Küs olmasaydık düşünmeden üzerine çıkıp deli gibi inleyerek onu bu balkonda becerirdim.

Kendine gel, Li!

"Bak," dedim ve ellerimi kucağıma koydum. "Seninle gelemem çünkü anneni nasıl öldürdüğünü izleyemem, Alihan." Başımı acıyla gülümserken iki yana salladığımda Alihan bana bakmadan sigarasını içmeye devam ediyordu. "Çünkü sen bir anneyi öldürürken ben bunu izleyip de arkanda durmaya devam edemem. Böyle bir şeyde arkanda duramam. Özür dilerim ama gerçek bu."

"Anne," dedi. Gülmeye başladığında alt dudağını ısırdı ve yutkundu. "Anne?"

"Anne." dedim onaylayarak. "Sizi dünyaya getirdi. Bu onu anne yapıyor."

"Çok şaşkınım şu an," dedi. "Beni anladığını düşünmüştüm. Sen resmen o kadın hakkında iyi konuşuyorsun!"

"Seni bu konu da anlayamam," dedim dürüstçe. "Yaşadıklarını yaşadığım zaman anlarım seni ancak. Benim annem beni hep sevdi. Benim annem kendisini düşünmeden ilk beni düşündü. Alihan, ben bir anne çocuğunu sevmiyor diye bir şeye inanamam."

"Benim hayatım senin hayatın gibi mükemmel olmadı hiçbir zaman!" diye yükseldiğinde dudaklarımı birbirine bastırdım. "Benim annem beni hep sevmedi! Benim annem sadece kendisini düşündü! Benim annem çocuğunu düşünmeden ilk kendisini düşünüp beni terk etti! Bunlar benim suçum muydu ya?"

"Asla." dedim baskınca.

"O zaman ne boş boş konuşuyorsun kızım?" diye dellendi. "Her doğuran kadın anne olmuyor! O kadın kendi götünü kurtarmak için evden kaçıp gitti! Beni sevseydi bunları yapmazdı! Belki benim yaşadıklarımı yaşamadın, ama beni sevdiğin için en azından beni anlamayı denerdin!"

"Denedim," dedim. "Denedim ve düşündükçe anneni sana yaptıklarından dolayı parçalara ayırmak istiyorum! Bu istek var benim içimde! Ama Alihan, anneni öldüremezsin. Bu seni asla haklı çıkarmaz. Bu senin gibi birisi için bile çok fazla. Bunu yapamazsın."

"Ben kötüymüşüm gibi benim arkamda durmuyorsun ya," derken yere bakıyordu. "Gerçekten çok kırıcı."

"Arkanda duramam çünkü seni çok seviyorum," dedim parlayarak. "Eğer anneni öldürürsen rahatlamayacaksın, Alihan! Suçluluk duygusu çekeceksin! Sana bu hayatı veren kadını öldürmenin huzursuzluğu ile yaşayacaksın! Bu seni mahvedecek lütfen inan bana!"

"Düşündüğünden çok daha fazla kötülük var içimde," dedi Alihan. Bana bakmıyordu hala. "Eminim o kadını öldürdüğümde çok iyi hissedeceğim."

"Yapma. Her şeye rağmen o senin annen, Ali!"

Dudaklarında duran sigarasını alıp yere attı. Ama parmaklarıyla aldıktan sonra elinin içinde sıkıp geri kalan çöpünü yere atmıştı. Gözlerim yumduğumda derin bir nefes aldım.

"Git." dedi nefesleri yoğunlaşınca. Gözlerimi açıp ona baktığımda elini alnına yasladığını gördüm. Avucunun içi yanıktı ve derisi kanamaya gelmişti.

"Eline bakacağım." dedikten sonra kendi elimi ona uzattım.

"Sadece git!" diye bağırdığında ayağa kalktı ve balkonun korkuluklarına yaslanıp dişarıyı izledi. "Eğer sana sırtımı yaslayamayacaksam yanımda durmanın bir manası yok! Seni burada istemiyorum, Liya! Git!"

"Anneni öldürürsen," dedim ve ayağa kalktım. Yanına yürüdüm ve elimi koluna koydum. Kolunu çekti ve diğer tarafa bakarak benden kaçtı. "Bir gün benden anne olmamı, daha doğrusu çocuklarının annesi olmamı bekleyemezsin."

Ağır konuştuğumun farkındayım ama onun da kendisine gelmesi gerekiyordu. Arkamı dönüp balkondan çıktım ve bir şey olmamış gibi mutfağa gidip dizilmiş nutellalı pankeklerimi yedim.

Ona karşı o kadar acımasız olmalıydım ki gelip koynuma girmesi gerekiyordu. Göğüsüme tüm acısını dökmesi gerekiyordu.

Acısını öfkeden kurtarmalıydı yoksa annesini gerçekten öldürecekti.

Yemeğimi bitirdiğimde aklıma gelen detayla aceleyle dış kapıya gittim ve kilitleyip anahtarını hırkanın cebine koydum. Mutfağa döndüğümde ortalığı toparladım ve Alihan'ın yarıladığı pankeklerini kenara koydum.

Odaya çıktığımda Alihan hala balkondaydı. Dolaba yöneldim ve kapaklarını açtığımda şaşkına uğradım.

Kadın kiyafetleri vardı.

Kaşlarımı çatıp bu kiyafetlerin nereden geldiğini düşünmeye başladığımda bugün sabahı düşündüm. Saat on bir de kalkmıştım, Alihan benden önce kalkıp gidip almış olmalıydı.

Üstümdeki kiyafetlerin hepsini çıkardım ve çırılçıplak bedenimle kendime üst seçmeye başladım. Beyaz iç çamaşırlarını üzerime giydim ve siyah dar pantolonun üzerinde göbek açık beyaz bir crop top giydim. Sarı saçlarımı açtım ve ellerimle şekil vererek güzel bir hale soktum.

Makyaj yapamazdım çünkü makyaj malzemelerim yoktu!

Banyoya girdim ve dişlerimi fırçaladım. İki dakika sonra fırçayı yıkayıp yerine koydum ağzımı çalkaladım. Odaya geri döndüğümde Alihan'ın pantolonuna kemer sardığını gördüm. Üstüne pantolonuyla aynı renkte olan siyah uzun bir tişört giymişti.

"Seninle hiçbir zaman şu doğum kontrol haplarını almam konusu hakkında konuşamadık," dedim. Kafasını kaldırıp kaldırdığı kaşlarıyla bana baktı. "Konuyu açacağım dedim. Şimdi açmak istiyorum."

"Ne yapıyorsan yap," dedi umursamazca. Şaşkın şaşkın baktım. "Sonuçta zaten çocuklarımız olmayacak. Bir anne öldürünce senden anne olmanı bekleyemem, değil mi? Ayrıca zaten hayatımda bir çocuğa yer yok. Önemsiz yani."

"Yalan söylemeyi kes ya!" diye bağırdım bir anda. Bağırdığım için bana kötü kötü bakıyordu. "Çocuk sahibi olmayı benden çok istiyorsun sen! Sana bir şey diyeyim mi gerizekalı? Sen acını umursamıyormuşsun gibi davranmaya devam ettiğinde o acı büyüyecek. O zaman işte mahvolucaksın sen!"

"O sesini kıs yoksa-"

"Yoksa ne?" diye bağırmaya devam ettim. "Yönetemezsin beni demiştim sana! Bir bok yapamazsın!"

"Seni sustururum ve bunu çok başka yollarla!"

"Tabii ki cinsellikle!" diye bağırmaya devam ettim. "Senin işin gücün bu çünkü! Sen seks bağımlısı olan manyak, psikopat, hissiz, korkak, mal herifin tekisin!"

"Liya, bağırma dedim!" diye bağırdı sinirle ayaklandığında. "Bağırma lan! Ayrıca da hakkımda yalan yanlış konuşma yoksa gerçekten bozuşuruz!"

"Yalan mı?" dedim.

"Her seferinde benimle yatmak için çabalayan sensin ulan sarı şeytan!"

"Şeytan?" diye sorguladım. "Ben mi?"

"Senin içinde çok büyük bir şeytan yatıyor!" dedi öfkeyle. "Sen çok tehlikelisin!"

"Bana bak dediklerini kulağın duysun yoksa-"

"Yoksa ne?" diye bağırdı aynı benim gibi. "Ne yapabilirsin ki ya sen bu küçücük boyunla?"

"Boyumla bir daha dalga geçersen seni döverim çocuk!" dedim ona parmağımı sallayarak.

"Bırak ya," dedi elini havada sallayarak. "Haplarını almaya devam et, okey? Çocukla mocukla uğraşamam ben!"

"Sen gerçekten korkaksın," dedim vurguyla. "Sen korkak herifin tekisin! Ben güçlüyüm diye gezinme ortalık da, sen gördüğüm en güçsüz ve çaresiz insansın! Bunu da o akılsız beynine sok!"

"Dediklerine dikkat et!"

"Doğru diye mi?" diye bağırdım. "Yalan mı be?"

"Bak bağırma!" dedi parmağını kaldırdığında.

"Bağırıcağım!"

"Liya!"

"Bağırırım!"

"Bağıramazsın!"

"Bağırıyorum ama!"

Kenarda duran fotoğraf çerçevesini yere attığında şokla yere baktım. "Yeter lan!"

Fotoğraf...

Fotoğrafta küçük Alihan ve annesi vardı.

Yutkunarak yere eğildiğimde fotoğrafı elime aldım ve tekrar doğruldum. Allahım! Alihan küçükken ne kadar ponçikmiş!

Beş yaşındaki Alihan kameraya şirince gülümserken annesi Neslihan Karalı onu kafasından öpüyordu. Babası Burhan Karalı ise sevgiyle minik oğluna bakıyordu.

"Çok şirin bir fotoğraf," dedim büyülenmiş gibi fotoğrafa bakarken. "Çok da sevgi dolu..."

"Ver şunu!" dedi ve fotoğrafı elimden yırtarcasına aldı.

"Ya ne yapıyorsun?" diye cırladım.

Gözlerimin içine bakarak fotoğrafı parçalara ayırdı ve yere attı.

"Neden?" diye sorguladım.

"Bu fotoğraftaki iki orospu çocuğu benim hayatımı mahvetti," dedi sesindeki nefreti iliklerime kadar hissederken. "Birisini öldüremedim ama diğerini öldüreceğim ve ne sen ne de bir başkası beni durdurabilecek!"

"Pişman olucaksın!"

"Pişman olduğum tek konu," dedi ve dedikten sonra yüzümü süzdü. "Onu şimdiye dek yaşattığım gerçeği."

Bu karşımdaki Alihan Karalı benim sevdiğim adama benzemiyordu.

Bu çok kötü birisiydi!

"Nereye?" diye sorguladım çatallı sesimle.

"Nereye olabilir?"

"Cinayet işleyeceksin..." diye mırıldandım.

"Yeteri kadar geç kaldım zaten," dedi ve dolabını açıp siyah deri çeketini çıkardı. Üzerine giydikten sonra çekmeceleri açıp siyah kar maskesini çıkardı. "Seni de evine bırakayım."

"Kendim giderim, sağ ol!" dedim ve odadan çıktım. Aceleyle merdivenleri indim ve tüm eşyalarımı alıp evden çıktım.

Bir dakika?

Burası neresiydi be?

Kollarımı birbirine sarıp suratımı asarak arabaya yaslanıp beklemeye başladım. Alihan da kısa süre sonra evden çıktığında arabayı açtı. Ön koltuğa geçip kemerimi bağladığım da Alihan arabayı çalıştırmıştı bile.

"Neresi burası?"

"Aratepe," dedi. "Neden?"

"Buraları bilmiyorum, ondan." dedim.

"Okey." dedi.

"Kimi öldüreceksin?" diye sordum konuyla alakasız.

"Uyuşturucu mafyacılığı yapan bir piçi," dedi. "Mafya babası desek daha doğru olur. Yetişkin olmayan gençleri pis işine alet ediyor. Buna göz yumarsam gözüm çıksın."

"Eve gitmeyeceğim," dedim yolun akışını seyrederken. "Yiğit'e bırak beni."

"Neden ona gidiyorsun?" diye sordu.

"Sana ne?" dedim tersçe.

"Cırlama bana," dedi ciddiyetle. "Bırakırız Yiğit'e. Senin gibi kıskançlık krizlerim yok benim."

"Sus ve yola bak." dedim.

"Okey." dedi.

Okeyine sıçacaktım ama bunun!

On dakika sonra Yiğit'in kapısına varmıştık. Kemerimi çözüp kapıyı açacaktım ki duraksadım. Alihan'a döndüm ve derin bir nefes verdim. "Geleceğim seninle italyaya."

"Saat gece on da hazır ol o zaman," dedi bakışları beni bulduğunda. "Yolumuz uzun. Bir gün ve üç saat sürecek yolculuğumuz."

"Okey." dedim bende.

"Ciao ciao!" dedi mükemmel italyanca aksanıyla.

"Bay bay!" dedim bende ve arabadan indim. Kapıyı kapatıp arkama bile bakmadan Yiğit'in kapısına vurup açmasını bekledim.

"Kanki!" diye cırladı resmen kapıyı açtığında. Güldüm ve aynı onun gibi cırladım. "Kankim!"

"Geç kız içeri!" dedi ve beni resmen kolumdan tutarak içeri itti. Alihan'ı arabanın içinde gördüğünde gülüşü soldu fakat kaybolmadı. Piç gülüşü sergileyip Alihan'a orta parmak gösterdiğinde kahkaha atmaya başladım.

Sonra Yiğit beni eve sokarak kapıyı kapattı ve bana sıkıca sarıldı. Sarılışına karşılık verdim ve gülmeye devam ettim. "Keyfin yerinde?"

"Seni gördüm lan!" dedi neşeyle.

Ondan ayrılıp yanaklarını sıktım. "Deli!"

"Geç bakayım." dediğinde salona geçip tekli koltuğa zıplayıp yayıldım. O da karşıma oturdu ve ellerini açtı. "Ee? Yok mu anlatacakların?"

"İtalyaya gidiyoruz bu gece Alihan ile." dedim ve masada duran zürahiyeden boş bardağa su doldurdum.

"Wow," dedi ve arkasına yaslandı. "Seks balayı mı?"

Yüzüm düştü. "Pislik yapma ya!" Yiğit pis pis gülmeye başlarken omuzlarımı silktim. "Aramız bozuk bizim ayrıca."

"Neden?" diye atladı birden. Üzgünlüğümü gördüğünde ayaklandı. "O piçi bu sefer cidden öldüreceğim!"

"Yiğit dur!" diye yükseldiğimde durdu ve üstten baktı. "Benim suçum her şey. Alihan'ın suçu yok..."

Tekrar yerine oturdu ve dikkatle bana baktı. Ona her şeyi anlatmamı istiyordu.

"Uzay Tetikçi'nin, ona ihanet eden dostunun Emre'nin öldüğü gün orada olduğunu biliyordum. O gün, Uzay Tetikçi'nin Emre'ye yardım etme şansı vardı ve o bunu kullanmadı. Ben bunları bilmeme rağmen Alihan'a söylemedim. Ondan sakladım bunları..."

"Ah Liloya," dedi yüzünü ekşitirken. "Acıtır kızım bu!"

"Çok acıttım onun canını zaten," dedim ellerimle oynarken. "O da laflarıyla benim canımı acıttı ve ödeştik. Aramız hala çok soğuk. Duygusal şeyler yaşadık ama yine de değişmedi bir şey."

"Peki, italya nereden çıktı?" diye sordu Yiğit.

"Alihan'ın annesi orada yaşıyor," dememle birlikte kaşlarını çattı. "Onu öldürmek istiyor... Öldürmesine engel olmak için ben de gidiyorum."

"Alihan Karalı bir şey istiyorsa mutlaka alır," dedi Yiğit alayla. "Ona engel olamazsın yoksa yine sen yaralanırsın."

"Annesini öldürmek istemiyor," dedim emin bir tavırla. "Gerçekten istemiyor. Yıllarca beslediği o lanet olası nefreti ona bunu emrediyor ama Alihan bunu istemiyor. İsteseydi 'Benimle gelmene ihtiyacım var, senden güç almalıyım' gibi şeyler demezdi."

"Başarırım diyorsun?"

"Başarırım," dedim. "Alihan ile ben, üç yıl öncesine kadar bu kadar sıkı ve bir değildik. Şimdi her şey çok değişti. Birbirimizi hastalıklı derece de seviyoruz ve tam bu sebepten dolayı Alihan beni dinler."

"Sen eminsen ben de eminim kanki," dedi Yiğit. "Ama eğer sana zarar verirse-"

"Vermez." dedim. "Verirse ilk o öldürür kendisini zaten."

"Çok seviyorsun sen demek bu herifi ha?" dedi ama ses tonunda olumsuz olan bir şey yoktu. Hatta, bunu beğenmişçesine gülümsüyordu.

"Çok seviyorum ben bu herifi..." dedim büyülenmiş gibi.

"Yaptığı her şeye rağmen demek?"

"Evet, çünkü onu gerçekten anlıyorum." dedim. "Ya düşünsene sadece kardeşine sahipsin ve onu dünyadaki herkesten çok seviyorsun. Onun için uğraşıyorsun, kendini paralıyorsun, öldürüyorsun hatta... Sonra da o kişi kollarında ölüyor."

"Feci," dedi Yiğit. "Çok feci."

"Annem... Mesela annem olsaydı o kişi... Yiğit, ben aklımı kaybederdim! Canavar olurdum! O yüzden ben Alihan'ı anlamaktan ziyade yaşıyorum. Ve böyle onun yaşadıklarını düşününce," Dolan gözlerim aktığında gözyaşlarımı derhal yine sildim. "Böyle çok kötü olup ağlıyorum işte. Kıyamam ben ona Yiğit, o neden bunları yaşadı ki? O suçsuzdu."

Kalkıp yanımda bittiğinde beni kollarının arasına alıp sıkıca sardı. Kafamı öptüğünde gülümsedim. "O kadar güzel seviyorsun ki bir tanem, gerçekten ne diyeceğimi bilmiyorum. O piç senin gibi bir kadını olduğu için çok şanslı."

"Ona, 'Eğer anneni öldürürsen bir gün benden çocuklarının annesi olmamı bekleme.' dedim."

Benden ayrıldı ve şaşkın ifadesiyle bana baktı. "Kanka bunu dedin mi gerçekten?"

"Evet, Yiğit!" dedim gözyaşlarımı silerken. "Kendisine gelmesi gerekiyor! Annesini öldüremez anlıyor musun?"

"En zayıf noktasından vurmuşsun onu," dedi Yiğit düşünceyle. "O cümle onun kafasını bir hayli karıştıracak. Alihan, çocuk sahibi olmayı çok istiyor."

"Neden yansıtmıyor bunu sence?" diye sorguladım cevabı bilmeme rağmen.

"Çünkü Alihan, alamayacağını düşündüğü bir şeyi kendisinden uzaklaştırıyor," dedi Yiğit. "Onu veya yaptıklarını savunmuyorum ama Alihan yaşadığı hayattan nefret ediyor, Liloya. O seninle bir aile kurup buradan uzakta bir yerde yaşamak istiyor. Normal bir işe girip çalışmak ve eve geldiğinde minik ailesiyle uğraşmak istiyor."

"Beni bırakıp cinayet işlemeye gitti," dedim üzgünce. "Bu çok normalmiş gibi ama değil, Yiğit! Hayatından nefret ediyor ama kaçışı da yok. Sürekli onu bu dünyaya çekecekler. Alihan istediği hayatı asla yaşayamayacak ki..."

"Maalesef," dedi Yiğit. "Bazı insanlar kurbandır. Alihan Karalı da bir kurban. Kötülük dolu hayata mahkum olan bir kurban. O avcı olduğunu sanıyor ama değil. O, kurban!"

"Haklısın," dedim. "O hep kurbandı. Hep o kaybetti, hep o öldürdü, hep o acı çekti... Emre harıç kimse onu sevmedi, Yiğit. Neden ki? O katil olmadan önce çok düşünceli ve fedakâr bir gençti. Sevdiklerine karşı hala öyle."

"Bazı insanların hayatı hep boktandır," dedi Yiğit gülümseyerek. "Alihan'ın başına hep en korktuğu şeyler geldi. Katil olmaktan, kötü olmaktan korktu kötü bir katil oldu. Kaybetmekten korktu, her şeyini kaybetti. Sevmekten korktu, seni çok sevdi. Kötü bir baba olmaktan korktu, baba olamadı."

"Sen," diye fısıldadım yüzümde bir gülümseme olurken. "Sen onu nasıl bu kadar iyi anlıyorsun?"

"Erkek meselesi sanırım," dedi Yiğit gülerek. "Alihan bana bunları kendisi anlattı."

"Bence sen de onu seviyorsun ama hala affetmediğin için kabul etmek istemiyorsun," dedim ve güldüm. "Bu üç sene önceki Liya'ya benziyor. Alihan beni kaçırmıştı sonuçta. Bana ve sana yaptıkları için ona hep kızmıştım ama sonra bana kendisini açmaya başladığında onu sevmeye başladım. Bunu hiç kabul etmek istememiştim. Kim beni ikna etmişti biliyor musun?"

"Kim kız?" diye sordu merakla.

"Kübra diye bir kaşar," dedim. O kadının yüzü ve halleri aklıma geldikçe gözlerimi devirme isteğim geliyordu! Devirdim de. "Alihan ile çoğu kez yatmıştı. Sürekli yanıma gelip yaptıkları seks detaylarından bahsediyordu."

"Tövbe yarabbi!"

"Sonra bir gün bunlar yine yatmıştı ve ben bunu anlayıp kıskançlıktan deliye dönmüştüm ama bunu dışıma yansıtmadım," dedim. "Bu kadın da gelip bana çok mahrem bir detay verdi."

"Nasıl mahrem?" diye sordu. "Kızım ben senin best friendinim. Benimle açık konuşabilirsin."

"Ya bu kadın o şerefsize sakso çekmiş," dediğimde Yiğit anlamış gibi mırıldandı. "Ama güya Alihan beyefendinin seks kuralları varmış. Kimseye o kadar mahremleşmelerine izin vermemiş. Kübra'ya neden vermiş biliyor musun?"

"Neden?"

"Beni hayal etmiş," dedim. "O gece beni hayal ederek seks yapmış o kadınla. Bu kadında bana bunları ötünce ben o herifin ağzına bir sıçmıştım ama, peh!"

"Aferin kız," dedi. "O nasıl bir iğrençlikmiş öyle?"

"Alihan beni gördükten birkaç gün sonra bana karşı cinsellik çekimini hissetmiş bile. Hoş, ben de birkaç hafta sonra hissettim ama hep kendime kızdım. Ne yapayım yani, adam çok seksi sonuçta."

Yiğit gülerek beni dinlemeye devam ediyordu.

"Öyle işte." dedim.

"Sen, Alihan Karalı'nın içindeki en iyiyi ortaya çıkarıyorsun," dedi ve saçlarımı okşadı. "Seninle gurur duyuyorum kankim. Onu sevdiğin için seninle gerçekten gurur duyuyorum. Öyle birisini sevmek çok zor ve karışık olmalı."

"Böylesini seviyorum." dedim. "O sevilmeyi çok hak ediyor. İnanması zor belki ama Alihan kötü birisi değil. Öyle olduğunu sanıyor, öyle olmak için çok uğraşıyor ama olamıyor. İçi iyi oldukça yaptığı pislikler içini kirletemez."

"Olabilir," dedi Yiğit. "Sen diyorsan öyledir sarışın."

"Film izleyelim mi?" diye sordum.

"Olur, kafamızı dağıtırız."

"Olur." dedim.

Film izledik, abur cubur yedik, konuşup eğlendik ve zamanımızı çok güzel geçirdik.

———

"Dikkat edin kendinize," dedi Leyla ve bana sıkıca sarıldı. "Özleyeceğim seni."

"Bir haftalığına yokum kızım sadece," dedim ve sarılışına sevgiyle karşılık verdim. "Zamanını güzel geçir, olur mu?"

Ondan ayrıldıktan sonra yanaklarını öptüm ve dış kapıdan çıkmadan önce de el salladım. Alihan, arabanın içinde telefonuna bakıyordu. Bagajı açıp küçük bavulumu koydum ve kapattıktan sonra ön koltuğa oturdum.

Alihan telefonunu vitesin orada ki boşluğa koydu ve benimle göz göze geldi. "Selam."

"Selam," dedim bende. "On üç buçuk saat sen sürüyorsun, on üç buçuk saat ben sürüyorum. Yirmi yedi saati ikiye böldüm. Böylelikle de eşitlik oldu."

"Ben süreceğim, sen yorulma." dedi.

"Yorulmam," dedim baskınca. "Bende sürmek istiyorum."

"Kemerini tak hadi," dedikten sonra kemerime uzandım. "Yolumuz uzun. Aç mısın?"

"Yok, sen?"

"Yok." dedi.

Arabayı çalıştırdığında sürmeye başladı. Otoyola girdiğinde ağzımı açtım.

"Ee," diye mırıldandım. "Nasıl öldürdün adamı?"

"Kafasını masaya tam tamına dört kez çarparak." dedi normal bir şeyden bahsediyormuş gibi. "Çok kanlıydı. Midem bulanmıştı."

"Alışkın olduğunu sanıyordum." dedim.

"Ha, sen bilmiyorsun..."

"Neyi, Alihan?"

"Beni kan tutuyor," deyince kafamı ona çevirdim. Kaşlarımı çattığımda Alihan cümlesini düzeltti. "Tutuyordu. Ne kadar çok öldürdüysem, o kadar çok alıştım kanın kokusuna ve görünüşüne."

"Trajik." dedim.

"İnsan Alihan'ın hali mi?" diye sorguladı. "Bence de. Aptal, iyi niyetli herifin tekiydi ve cezasını da yedi."

"Hala insansın farkındaysan? Vampir olmuşsun gibi konuşuyorsun."

"Canavarım," dedi. "İnsan halim mi bu? Olmadığını ikimiz de biliyoruz."

"Abartıyorsun."

"Sanmıyorum."

"Korkuyor musun?" diye sordum.

"Neyden korkuyor muyum?"

"Anneni görmekten..."

"Hayır," dedi dürüstçe. "Korkmuyorum fakat çok gerginim."

"Seni görünce ne yapacak sence?"

"Aşık olmazsa iyidir amına koyayım," dedi Alihan alayla. İster istemez güldüm. "Kalpten gitmesin bari kadıncağız. Önemsiz birini görüyor Liya sende, abarttın iyice."

"Sen asla önemsiz birisi değilsin." dedim. Kafasını çevirip benimle göz göze geldiğinde bu hoşuna gitmiş gibi tebessüm etti.

"Onun için öyleyim sarışın." dedi.

"O neymiş ki?" dedim. "O çok önemli mi?"

"Kaynanan o senin," dedi kınarcasına. "Böyle konuşmamalısın onun hakkında!"

"Şakacı!"

Güldü.

"Ay Alihan, acıktım!" dedim birden.

"Daha demin değildin?"

"Canım ne çekti var ya," derken ağzım sulandı. "Burger King çekti. Kıtır kıtır patatesleri ve o crispy chicken bürgeri var ya! Of!"

"Az ye lan, az!" dediğinde gözlerimi faltaşı gibi açtım. "Dikkat ettim de, sen çok yiyorsun ha. Böyle afiyetli afiyetli götürüyorsun yemekleri görmemiş gibi!" dedikten sonra kahkaha atmaya başladı.

"Sen benim lokmalarımı mı sayıyorsun ya?" diye sorguladım şokla.

Gülmesi şiddetlenirken alınmışcasına kollarımı göğüsümde kavuşturdum ve suratımı astım.

"Çok iyi!" derken hala kahkaha atıyordu. "Yemek yerken ki hallerin var ya-" diyemeden kahkahasının üzerine konulan şiddetli kahkaha sözünü yarıda kesti.

"Çok komik! Çok gülüyorum!"

"Allahım!"

On iki saniye sonra gülmesi ancak durulunca sesi çatallanmıştı. "En son ne zaman bu kadar güldüm hatırlamıyorum. Of iyi geldi!"

"Gerizekalı..."

"Alınma kızım yeme hallerini sevdiğin için bu kadar güldüm." derken hala sırıtıyordu. "Çok tatlı oluyorsun. Yemek yemek sana yakışıyor, sen hep ye."

"Zaten yiyeceğim?"

Bir saat geçmişti, Alihan arabayı Burger King'in park yerine park etmişti ve ikimizde arabanın içinde yiyorduk.

Alihan bir Whopper ve iki tane Crispy Chicken'in yanına dev patates ısmarlamıştı. Ben ise bir Chicken Royale ve Crispy Chicken'in yanına büyük boy patates ısmarlamıştım. Ranch sosu ile birlikte yediğim patatesleri mideme gönderdikten sonra colamı içiyordum.

"O üç bürger nereye gidiyor çok merak ediyorum." dedikten sonra bürgerimden büyük bir ısırık aldım.

"Midemde biraz oyaladıktan sonra bokumla birlikte götümden çıkıyorlar," dedikten sonra çiğnediğim lokmam ağzımda kaldı. Faltaşı gibi açılmış gözlerimle ona iğreniyormuşum gibi baktığımda hayvan gibi ısırıyordu elindeki burgeri. "Sorduğun buysa?"

"Sen iğrençsin ya!" dedim ve ona hiç bakmadım. "Bu kadar detaya gerek yoktu!"

"Sen sıçmıyor musun amına koyayım?"

"O başka bu başka!" dedim konuyu saptırarak.

"Başka maşka değil! Her insan sıçıyor! Ha sen kadınsın diye, dünya güzelisin diye osurup sıçmıyor musun? Saçmalığa bak ya!"

"Şu an gerçekten sıçmamızı mı tartışıyoruz?" diye sordum şaşkınca. "Yuh!"

"Sen tartışıyorsun moruk!" dedi. "Sıçmak çok doğal bir şey yani. Neyim iğrenç benim?"

"Yemek yerken açık açık ondan bahsetmen! Bokun götünden çıkıyormuş. Bilmiyoruz sanki?"

"Allahım kafamı sikeceğim!" dedi Alihan kafasını sinirle koltuğa vurunca. "Sus yemeğini ye ayı."

"Ben mi?" diye bağırdım neredeyse. "Üç bürger götürüp de!"

Attığı kahkaha birden çöktüğü için ağzındaki lokmasını resmen üzerime tükürdü. Allahım beni ne ile sınıyorsun!

"Ç-çok pardon!" diye konuştu Alihan gülmelerinin arasından. Kucağımda, çiğnediği lokması dururken resmen kucağımdan iğrenmiştim.

"Alsana!"

Aldığı lokmasını tekrar ağzına attığında sinir bozukluğuna gülmeye başladım. "Sen gerçekten iğrençsin! Bir de hijyenik sanıyorum ben seni!"

"Sus lan," dedi patatesleri ağzına sokuşturdu. Ağzını şapırtatarak yemesi beni çok geriyordu. "Yola çıkacağız birazdan tekrar. Ye hadi!"

"Sensin lan!" dedim ve afiyetle yemeğe devam ettim. "Dediğimiz gibi! On üç saat sen sürüyorsun, on üç saat ben!"

"Okey."

"Ököy!" dedim onu taklit ederek.

"Sıkıldım," dedi ve bitirdiği bürgerlerinin kağıt çöplerini topladı. "Eğlenceli şeyler yapmak lazım..."

"Ne gibi?" dedim ve patateslerimi yemeğe devam ettim. Birkaç tanesini ağzıma atarak onu da bitirdiğimde çöpleri Alihan'ın eline sıkıştırdım.

"Sevişelim mi?" diye sorduğunda bariz bir şoka girdim. Adamda ki açık sözlülüğe bak arkadaş!

Kaşlarımı çatarak ona garip garip bakarken onun ciddi olduğunu anladım.

"Hayır?"

"Sebep?" diye sorguladı.

"İlla bir sebebi mi olması lazım?" dedim. "Canım istemiyor. Ayrıca arabadayız ve insanlar var ortalıkta. Ve daha yeni yemek yedik, kusmak mı hedefin?"

"Benimle sevişmek istemeyen de ne bileyim..." diye mırıldandı. "Yazık."

"Dün seviştik! Hatta iki kez seviştik!" dedim inanmıyorcasına. "Bu kadar doyumsuz musun? Sana seks bağımlısın derken haklıydım!"

"Seks bağımlısı değilim, şunu demeyi kessen?" dedi sinirle.

"Ah pardon," dedim kafama vurarak. "Biz dün iki kez sevişmedik. Biz ilk seks yaptık ondan sonra seviştik."

"Seks yaparken sen de oradaydın," dedi dellenerek. "Yine her şeyin suçlusu ben miyim?"

"Sen bana sevgi gösterseydin ben sana o sevginin âlasını gösterirdim! Sen bana resmen öfke ve nefret gösterdin! 'Nefret seksi, ha? Hep yapmak istemişimdir' diyen sendin!"

"O zaman neden benimle seks yaptın?" diye bağırdığında alayla gülmeye başladım. "Yapmasaydın o zaman! O kadar yaralıydın madem, neden seve seve kucağıma atladın?"

"Cinsel çekim diye bir illet vardır, bilmem tanır mısın?"

"Yenseydin!"

"Yenemedim!" diye bağırdım. "Senin de asla yenemediğin gibi, ben de aramızdaki o siktiğimin çekimini yenemiyorum!"

"O zaman çeneni kapatıp beni suçlamayacaksın!" dedi sinirle. "Bıktım bundan!"

"Biraz daha bağırırsan bu arabadan inip defolup giderim italyaya da kendin gidersin!"

"Sen beni tehdit mi ediyorsun?"

"Nasıl anladığına bağlı!"

"Vazgeçtim ya," dedi ve çöpleri dişarıdaki çöpe atacağı yerine arabanın arka koltuklarına attı. "Seninle sevişmek istemiyorum! Mümkünse bana varlığını bile hissettirme varana kadar, okey?"

"Okey!" dedim gülümseyerek. Onu gerçekten takmıyordum. Çok yorgundum kavga etmek için.

Gaza bastı ve nefes alışverişlerinden anlaşılıyordu ki, çok sinirliydi. Sevişmek istemediğim için mi bu kadar sinirliydi cidden?

"Ağlasaydın bir de," dedim çenemi tutamayarak. "Seninle sevişmek istemediğim için mi bu tavırların?"

"Sus." dedi.

"Cevap ver!"

"Sus!"

"Cevap ver!"

"Sus dedim!" dedi bağırarak.

"Sağ çek!" dedim sabrım tükendiğinde. "Sağ çek!"

"Kavga mı etmek istiyorsun?" diye sordu hiddetle.

"Sağ çek, Alihan!" diye bağırdım.

"Bana uyar!"

Sağa çektiğinde arabadan indim ve kapısını kırarcasına çarptım. Bagajı açıp bavulumu çıkardım ve bagajı kırarcasına tekrar kapattım. "Git. Ben gelmiyorum seninle."

"Liya, arabaya bin!" dedi Alihan.

"Bıktım Alihan, bıktım artık!" dedim tüm duygularımı haykırırcasına. "Eski Alihan ol istiyorum! Beni seven ve duygularımı umursayan sevgilim ol diye kaç haftadır bekledim ya! Bir öylesin, bir böylesin anlayamıyorum seni de, derdini de!"

Ellerini beline koyup kaşlarını kaldırarak ve dudaklarını yalayarak beni dinlemeye başladı.

"Sen narsist manyağın teki çıktın resmen ya," dedim ve acıyla kahkaha atmaya başladım. "Yaptığın hataları haklıymışsın gibi savunuyorsun, suçu bana atmaya çalışıyorsun, beni siklemiyorsun bile!" Bağırdığım için gelip geçen arabalar bana tip tip bakıyordu ama umrumda değildi. "Sen öldürmeyi bile iyi konuşuyorsun, öldürmeyi doğru buluyorsun... Kinin yüzünden benim nasıl mahvolduğumu görmüyorsun!"

Konuşmuyordu. Beni dinliyordu sadece.

"Daha doğrusu görüyorsun ama siklemiyorsun!" Ne zaman ağlamaya başladım bilmiyordum ama şu an ağlıyordum. "Ne zaman beraber gülüp salaklık yapsak aklıma beni hala affetmemiş olman geliyor. Sonra gülme hevesim kaçıyor. Ama senin keyfin yerinde..."

Bana bakmaktan başka bir bok yapmıyordu.

"Ayrıl o zaman benden!" diye bağırdım tüm acımla. "Beni böyle süründürme! Ayrıl! Yapmadığın şey değil!"

Konuşmadı.

"Sen hastasın," dedim yüzüm değişik bir hal alırken. Sanki iğreniyormuşum gibi bakıyordum ona. "Sen gerçekten akıl sağlığını kaybetmiş bir hastasın! Sen böyle değildin ya?"

"Bitti mi?" diye sordu yutkunduktan sonra.

Arkamı döndüm ve titreyen dudaklarımla birlikte dolup akan gözyaşlarımı ondan sakladım. Hıçkırdığım da gülümsedim. Tekrar ona döndüğümde başımı olumlu anlamda salladım. "Bitti, Alihan."

"Hava soğuk," dedi. "Bin hadi, uyu biraz yolumuz uzun."

"Ben başımın çaresine bakarım," dedim. "Git annenle yüzleş. Kalıyor musun, geliyor musun cidden ilgilenmiyorum."

"Binmezsen seni bindiririm, Liya!"

"Git!" diye bağırdım. "Yetmedi mi yaptıkların?"

Sinirle arabaya vurduğunda dev adımlar atarak üzerime yürüdü ve kolumu kavrayacağı anda onu sertçe geriye ittim. "Sakın dokunma bana!"

"Bin şu arabaya!"

"Gidiyorum ben!" dedim ve koşar adımlarla arkamı dönüp yürüdüm. Hemen dibimden gelen korna sesi ile birlikte gözlerimi kıstım çünkü arabanın farı resmen gözüme tecavüz etmişti.

Sırtım sert bir yere çarptığında ağzımdan küçük bir çığlık kaçtı. Ağzım aralıklı dururken dehşet bir hızla nefes alıp veriyordum ve tam dibimde duran ela gözlere panikle bakıyordum.

Kollarımı sıkı sıkı tutuyordu ve gözlerinde daha önce hiç görmediğim bir duyguya rastladım.

Korku.

Yüz ifadesi o kadar korkuluydu ki, yaşadığı korkunun acısını ben hissetmişim gibi gözlerim doldu.

Aptalın tekiydim!

Alihan bana ne dese haklıydı!

Az daha kendimi öldürecektim!

"Ar-Arabaya bin!" dedi nefes nefese göğüsü hızla inip kalkarken.

"A-Ali-"

"Sadece arabaya bin!" dedi tekrar. Çok sakindi. Sakin olması çok kötü bir işaretti!

Kollarımı sertçe bıraktı ve bavuluma uzanıp tekrar bagaja yerleştirdi. Yavaş adımlarla suçlanılmış bir çocuk gibi arabaya bindim ve kemerimi taktım.

Olayın şokunda olduğum için ellerim hala titriyordu. Gözyaşlarım sessiz sessiz akarken bacaklarımda hafiften titremeye başladı. Durması gerekiyordu!

"Bir yerine bir şey oldu mu?" diye sordu dişlerini sıkarken. Kafasını eğmişti ve bana bakmıyordu. Elleri direksiyonu sıkıyordu.

"O-Olayın şokundayım hala sadece..." diye mırıldandım ağlak sesimle.

"Pişman mısın?" diye sordu bu sefer nefesleri sıklaştığında.

"Pişmanım." dedim.

"Allahım," dedikten sonra gülmeye başladı ve ellerini yüzüne kapattı. Ellerini yüzünden çektikten sonra direksyonun üzerine koydu tekrar. "Ölebilirdin... Ben seni bir saniye sonra geri çekseydim o arabanın altında kalacaktın."

"Yaşıyorum," diye fısıldadım çatallanan sesimle. "Bir şey olmadı. Lütfen yola çıkabilir miyiz artık?"

"Bir daha sakın böyle bir aptallık yapma!" dedi sabırsızca. "Şu an gerçekten elim ayağım titriyor, bir daha asla bana böyle bir korkuyu yaşatma!"

"Haklısın." dedim sadece.

"Dediklerinde haklı olduğun için çenemi açmadım, Li." dediğinde içimde güller açtı. Li mi demişti bu hayvan bana? Bana ilk kez Li demişti. "Sen başıma gelen en güzel belasın. Hatta, en seksi belasın." diye devam etti. "Ben seni nasıl umursamam? Anla beni, ben duygularımı dışa vuramıyorum. Vuramam. Yapım bu benim. Ama seni çok seviyorum kızım ben, çok seviyorum! Bundan asla şüphe duyma! Az önce şüphe duymuşsun gibi konuşman beni o kadar kırdı ki..."

Diyecek bir şey bulamadım.

"Kardeşim benim en zayıf noktam," diye devam ettiğinde yolu seyretmeye devam ettim ama dikkatim aslında onun dediklerindeydi. "Ve en sevdiğim insan, beni en derin zaafımdan vurunca yıkıldım ben. Eskisi gibi şapşal ve mutlu hallerimize dönmek için henüz erken. Zaman vermelisin bana..."

"Seni ne zamandır bu kadar çok seviyorum farkında bile değilim ama seni sevdiğim gibi kimseyi sevmedim, Ali." dedim boğuk çıkan sesimle. "Bekleyeceğim. Ne zaman benim için hazır olursan bekleyeceğim. Bunu sana borçluyum."

"Açıkçası," diye mırıldandı. "Beni bu kadar sevmen hiç sağlıklı değil. Beni bu kadar sevmen beni mutlu etse de, senin için sağlıklı değil."

"Sağlıklı olsaydık birbirimize aşık olmazdık."

"Wow," dedi abartıyla. "Yaramdan vurdun."

"Özür dilerim," dedim tırnaklarımla oynarken. "Yaptığım çok aptalcaydı! İntihara kalkıştım bildiğin... Sana yaşattığım o korku için üzgünüm."

"Geçti gitti," dedi omuz silktiğinde. "Sadece, bir daha olmasın."

"Olmaz." dedim.

"Bu arada," dediğinde kafamı kaldırmadım ve ona bakmadan onu dinledim. "Benimle geldiğin için çok minnettarım. Sensiz gelemezdim..."

"Sorun değil," dedim. "Seve seve geldim."

"Ağlama artık," dedi sıkıntıyla iç çekerken. "Cidden kötü oluyorum. Ağlamanı istemiyorum Li, ağlama. Acıtıyor, gerçekten!"

"Bana hep Li de," dedim sulu gözlerimle. "Çok yakıştı ağzına."

"Ağlamayı kesersen derim."

"Ağlamıyorum ki."

"Sesin çok boğuk?"

"Ağlamanın etkisi yüzündendir belki. Bilmiyorum..."

"Li," dedi bana sesleniyormuş gibi. Nihayet kafamı kaldırıp emdiğim dudağımla ona baktım. "Beni sevdiğin için çok teşekkür ederim. Beni sevmekten vazgeçmezsin hiç, değil mi?"

"Asla!" dedim vurguyla. "Manyak mısın sen?"

"Korkularımın hepsi sana çıkıyor," dedi. "Seni kaybetmekten veya senin benden vazgeçmenden hayvan gibi korkuyorum."

"İkisi de asla olmayacak." dedim baskınca.

"Umarım." dedi.

"Sana bu kadar aşıkken senden vazgeçmem mümkün değil," dedim başımı kaldırıp ona baktığımda. Bakışımı hissetmiş olmalı ki kafasını bana çevirip gözlerime baktı. Araba sürdüğü için çok bakamadı. Tekrar önüne döndüğünde dudaklarının kıvrıldığını gördüm. "Şu an belki bana güvenmen çok zor, bunu anlıyorum da. Ama bu konu da bana güvenmek zorundasın. Ben seni sevdiğim için varolmuşum gibi hissediyorum. Alihan yoksa Liya da yok."

"Arabayı sağa çekmem lazım ama otoyolun içindeyiz!" dedi iç çektiğinde.

"Arabayı neden sağa çekmen lazım?" diye sordum saf bir merakla.

"Seni öpmek için." dediğinde ağzım açık kaldı. Beni öptüğünü hayal ettiğimde alt dudağımı ısırdım. Hayal etmez olsaydım!

"Ha," diye mırıldandım masumca. "Şu an için sağa çekemezsin ki..."

"Sikeyim..." diye mırıldandı.

"Şanssızlık..." dedim. Küçük bir çocuk gibi oturduğum yerde büzüşmüştüm ve patlak gözlerimle yolu izliyor ve masumluk içeren ses tonumla konuşuyordum. "Varınca öpersin?"

"Yok, birazdan boş alan gibi bir yer bulursak hemen dururum öyle öpüşürüz."

"Peki..." dedim.

Biz ikimizde cidden akıl sağlığını kaybetmiş iki deliydik!

Sanki birazdan bir yere park edip içecek alacakmışız gibi nasıl ve ne zaman öpüşeceğiz diye konuşup plan yapıyorduk.

"Alarm kurdum bu arada," dedim. "On üç saat geçince saat sabah on bir oluyor."

"Çok inatçısın, çok!"

"Öyleyimdir," dedim kollarımı göğüsümde bağladığımda. "Eşitlik bu, Ali. Yok ben erkeğim, seni yormam her şeyi ben yapacağım gibi düşünüyorsan seni döveceğim, ona göre?"

"Saçmalama," dedi abartıyla. "Ben senden bile daha feministim, Li. Sonuna kadar eşitliğe inanıyorum. Kadınlar da tabii ki her şeyi yapabilirler. Dövüşebilirler, tamir edebilirler, kıl uzatabilirler, hareketli bir seks hayatları olabilir, başarılı olabilirler... Erkek yapabilir, kadın yapamaz diye bir şey yok. O ne öyle?"

"Konuşan ağzını yesem keşke!"

"Bence o ağzım çok başka ve çok derin yerlerde lazım olucak," dediğinde dudaklarım kıvrılacak gibi oldu ama önledim. "Bence yeme..."

"Ben neyi anlamıyorum biliyor musun?" dedim. "Mesela bir erkek her gece başka bir kadınla yatsa... Veya ne bileyim, sekse çok düşkün olursa adam yerine koyuyorlar veya bu çok iyi bir şey oluyor. Ama bir kadın mesela birden fazla adamla yatsa. Ya da, çok seks yapan bir kadınsa eğer orospu diyip yargılıyorlar. Gerçekten çok sinir bozucu bir olay."

"Katılıyorum bro," Bro deyince gözlerim faltaşı gibi açıldı ama bu hoşuma gittiği için gülmeye başladım. "Olacak gibi değil. Cinsiyetçi insanlardan hiç haz etmem. Kadın olsam hayat cidden çok zor olurdu. Herkes yargılıyor, herkes kusur buluyor. Yok zayıf olucaksın, fiziğin kıvrımlı olucak, kalçaların büyük ve dolgun olucak, memelerin kafam kadar olucak, dudakların etli olucak, gözlerin renkli olucak..." Gözlerini devirdi. "Çok sinir bozucu. Erkek halimle cidden sinir oluyorum."

"İnsan hakları için savaşan bir Alihan Karalı mı?" dedim. "Vay be!"

"Haksız mıyım ama?"

"Çok haklısın," dedim. "Hele şu kilo olayı! Toplu kadınlar veya insanlar çok tatlı ya bir kere! Şişman diye güzel değil neymiş? Çok büyük şerefsizlik bu..."

"Değil mi ya?" diye katıldı bana. "Şişko şişko insanlar olsa keşke sadece. Mesela ben eskiden toplu ve etli bir kadınla yatmış-"

Elini ağzına koyarak kendisini susturduğunda ağzım açıldı.

Ne dedi o?

"Ne?" diye bir tepki verdim.

"Dilimi eşek arısı soksun," dedi pişmanlıkla. "Ağzıma zenci siki girsin amına koyayım ya!"

"Yuh!"

"Gerçekten çok özür dilerim. Bak gerçekten ağzımdan çok kötü kaçtı!"

"Sakin ol, Ali!" dedim. "Kızmadım ki. Geçmişinde olmuş bitmiş. Anlatabilirsin bana gerisini."

"Nasıl yani?" diye sordu şokla.

"Anlat oğlum, ne olucak?" dedim umursamazca.

"Oğlun mu?"

"Bro mu diyim?"

Kısa bir kahkaha attı. "Ne istersen de."

"Daddy mi diyim?"

Yüzünü ekşitti. "Lan sus mal. Aklıma kötü kötü görüntüler geliyor."

"Tamam şaka. Anlat hadi! Aştık biz bunları, normalce konuşabiliriz gerçekten kızmıyorum..."

"Ne diyim ki, Li? Yattığım kadının ismi Yaren'di. Bir festivalde tanıştık, konuşup ettikten sonra işte otel odasında oldu bir şeyler. Detaya girmezsek çok mutlu olurum!"

"Hatırlıyor musun detayları?"

"Çıplaklığını soruyorsan hayır," dedi dürüstçe. "Senden önce yattığım kadınların çıplaklığına dikkat etmedim. İhtiyacımı gidermek için yatıyordum birileriyle. Yoksa seks umrumda değildi."

"Anladım." dedim.

"Kötü hissedersen anlarım," diye devam etti. "Sevdiğin adamım ben senin. Anlarım gerçekten!"

"Hiç porno izledin mi, Alihan?"

Birden sorduğum soruyla bana attığı en garip bakışı attı. Bakışıyla kahkaha atmaya başladığımda bana eşlik etti. "O neydi lan öyle? Birden sorunca bir garip oldum."

"Cevabı ne?"

"Tabii ki izledim, Li! Sende yani, herkes izlemiştir hayatında en az bir kere!" dedi.

"Peki hangi tür?"

"Yuh!" dedi abartıyla. "Kızım kapat konuyu!"

"Ya Alihan! Bunlar normal konular konuşsana ya benimle!"

"Lezbiyen pornosuna bakıyordum!" dedi birden. Ağzım açık kaldığında Alihan alnını ovalıyordu. "Normal, kadın erkek pornosuna da bakıyordum ama en beğendiğim tür lezbiyen pornosuydu, yalan yok..."

Omuzlarım sarsıla sarsıla gülmeye başladığımda Alihan bana masum bir bakış attı. Kahkaham şiddetleşince gülmekten arabanın camına vurdum.

"Of!" dedi. "Gülmesene! Tam bu sebepten dolayı söylemek istememiştim."

"Bende lezbiyen pornosu izliyordum bro." dedim gülmelerimi sakinleştirdiğimde. "Kötü bir şey değil ki? Utandın mı?"

"Porno izlemeyi pek sevmiyordum ama," dedi. "Çok nadir izlerdim. Hayatım kararınca da bir daha hiç izlemedim."

"Peki porno izlerken hiç mastürbasy-"

"Allahım, sussana kızım!" dedi ve elini alnına koydu. "Bunlar nasıl sorular böyle?"

"Bu evet demek oluyor."

"Hayır." dedi baskınca. "Porno izlerken hiçbir zaman mastürbasyon yapmadım."

"Vallahi mi?" diye sordum.

"Vallahi." dedi.

"Tamam bak son soru daha!"

"Allahım sen koru..." diye bir tepki verdi.

"Beni düşünerek hiç mastürbasyon yaptın mı?"

"Bismillahirrahmanirrahim!" dediğinde beni yine gülme tuttu. "Lan uykusuzluk başına mı vurdu senin?"

"Cevap!"

"Hayır."

Kaşlarımı çattım. "Hadi ordan!"

"Hayır?" dedi asabice. "Yapmadım. Tamam, seni hayal ederek seks yaptım bir kere ama mastürbasyon asla yapmadım çünkü bence iğrenç bir davranış. İlk ne zaman mastürbasyon yaptım ben sen biliyor musun?"

"Ne zaman?"

"Hapisten çıktıktan iki gün sonra," dediğinde gözlerimi faltaşı gibi açtım. "Seni de görmüştüm ve özlemimden gebermiştim ama sana dokunamamıştım. Duşun altında ihtiyaç olarak yaptım işte ama seni düşünmedim. Bu kötülüğü de yapmak istememiştim."

"Vay be!"

"O soruların hepsini sana sormak istiyorum şimdi!"

Güldüm. "Okey! Porno izledim ama senin dediğin gibi nadiren. Sen hayatıma girdiğinden beri hiç bakmadım. Lezbiyen pornosu çok izlemedim. İzlediğim tür sert seks değildi ama. Normal, yavaş ve tutkulu porno izledim. Mastürbasyon hiç yapmadım porno izlediğimde. Fakat itiraf edeceğim, seni düşünerek mastürbasyon yapmıştım."

"Ne?" diye bağırdı neredeyse. Ödüm koptuğundan dolayı sıçramıştım hatta. "Ne? Yuh!"

"Ne oluyor be?" dedim korkuyla.

"Beni düşünerek kendine mi dokundun sen?" diye sordu şaşkınca.

"Evet."

"Kim bilir ne fantaziler kurdun. Götten sikmiyordun bari inşallah beni? Yani umarım öyle fantazilerin yoktur, Li! Korkutma beni!"

"Hayır ya!" dedim sinirle. "Öyle değil."

"Nasıl?" dedi. "Anlatsana!"

"Daha neler?" dedim cırlayarak. "Benim fantazimdi o. Seninle paylaşamam. Hem sen fantazilerimin çoğunu biliyorsun, uydur bir şeyler."

"Lan ben vardım o fantazinin içinde!"

"Alihan, ben sevişirken en çok neyi sevip arzularım?"

"Hızlı ve sert olmamı." dedi.

"Evet, başka?" diye sordum.

Şeytani bir gülümseme bahşetti. "Seni yalamamı çok arzularsın ve çok seversin..."

"En sevdiğim pozisyon?"

"Arkadan." dedi pis pis sırıtırken.

"Sırıtma lan öyle! Al, bunları hayal etmiştim!"

"Benim en sevdiğim pozisyon ne biliyor musun?"

"Ne?"

"Sen yatakta yatarken ben dizlerimin üstünde ve senin bacaklarının içinde seni becermeyi çok seviyorum," dediğinde o pozisyonumuzu hayal ettim. Alihan kendisini bana hızlıca ittirken bedenim sallanıyordu ve dolgun memelerim benimle birlikte sallanıyordu. Alihan, aşık olduğu dolgun memelerimi izlerken dudaklarını kemiriyor ve seksice inliyordu.

Lan!

Kafamı iki yana sallayarak kendime gelmek istercesine silkelendim.

Liya, ne oluyor amına koyayım?

"Memelerin böyle sallanırken sen de inlerken ikinizde öyle seksi oluyorsunuz ki o an zevkimden deliye dönüyorum!"

"Konuyu kapatalım mı?"

"Hayrola?"

"Aklımda sahneler canlanıyor işte!"

"Uuu," diye bir tepki verdi. "Görmek isterdim."

"Yola odaklanalım."

"Şimdi sevişmek istedi değil mi canın?" diye sorduğunda kötü kötü güldü. "Kudur!"

"Sus!"

"Okey." dedi.

Eyvah!

Boş alan...

"Heh!" dedi Alihan rahatlıkla ve arabayı sağa çekerek boş alana park etti. Yutkunurken heyecandan ne yapacağımı bilemedim. Sanki ilk kez öpüşecektik gibi ne heyecanlanıyorum bende?

Yavaşça kafamı Alihan'a çevirdiğimde ellerini yüzüme koydu ve beni kendisine çekerek dudaklarımızı birleştirdi.

Cennet dudaklar... Allahım, bu dudakların dudaklarımda eriyip gitmesini deli gibi özlemiştim.

Alihan kemerimi çözdüğünde bedenimle ona döndüm ve ellerimi yanaklarına koyarak mümkünmüş gibi kafasını daha çok kendime çektim. Dudaklarımız büyük bir özlemle birbirine girerken ağzımızdan gelen ıslak öpücük sesleri kadınlığımı sızlattı.

Ne olurdu şimdi beni bu arabanın arka koltuklarında sertçe becerse?

Eli kalçama indiğinde dolgunluğunu kavrayıp sert bir şaplak attı. Ağzının içine inlediğimde dudaklarıma daha da hırçın bir şekilde saldırıp dilini ağzıma soktu.

"Ali." diye inledim tutkuyla.

"Liya." diye inledi aynı tutkuyla.

"Evet." dedim ve dudaklarımızı birbirine kafesledim. Büyük bir aşkla birbirimizi derin bir şekilde öperken Alihan'ın parmakları iki kalçamın arasındaki çizgiye bastırdı ve parmakları bir türlü kalça çatalımdan içeri girdiğinde parmaklarını anal bölgemde hissettim.

"Fantazi diyorduk ha?" diye fısıldadı dudaklarıma doğru. "Bir diğer fantazim ne mi? Anal seksi yapmak istiyorum seninle. O girişini okşamak ve yalamak istiyorum. İstiyorsan bunu iğrenç bul ama bunu deli gibi istiyorum!"

"İkimizin de fantazileri çok mahrem ve çılgın," dedim. "Bunda iğrenç olan bir şey yok. Bende istiyorum..."

"Anal seksi mi?" diye sordu.

"Sen istiyorsan ben de isterim. Senin isteyip de yapmadığımız bir şey olmasın. Aynısı bana da geçerli. Bu diğerine haksızlık olur. Bu ikimizin cinsel hayatı ve biliyorsun ikimizin de cinsel istekleri çok tehlikeli ve hastalıklı!"

Eşofmanın üzerinden parmakları anal bölgemi okşarken elini tutup çektim oramdan. "Kudurtma ikimizi de. Burada olmaz!"

Elini pantolonunun önüne koyduğunda kafasını arkaya attı. "Biraz dana devam edersek aletim sertleşecek."

"Hadi, yola çıkalım." dedim.

Dudağıma son kez uzun ve tutkulu bir öpücük kondurduğunda gülümsedi. "Devamı gelecek..."

"Gelecek..."

Alihan, tekrar otoyola giriş yaptığında ikimiz de daha fazla konuşmadık. Eli bacağının üstündeydi ve eminim beyni aletinin sertleşmemesi için şu an çok çalışıyordu. Eminim ben de ıslanmıştım ama yapacak bir şey yoktu.

İtalyaya varınca belki, tüm italyayı yıkacak bir derece de iyi ve sert sevişirdik...

Belki de değil hatta.

Öyle yapacaktık!

• Bölüm Sonu •

Yapın bakalım çocuklarım, yapın cödösçdödşçfçcçc

Merhaba kuzular, nasılsınız bakalım? Buradan birkaç duyuru yapacağım, dinleyin bakalım...

Fark ettiyseniz, cinsellik sahnelerini her ince detayına kadar açık açık yazıyorum. Bazılarının gözünde iğrenç olan şeyleri bile katıyorum sahneye çünkü cinsellik nefes almak kadar doğal. Cinsellikte iğrenç olan bir şey yok.

Geçenlerde, 65. Bölüm'e birileri 'Çok oldu' , 'Kusucam iğrenç' gibi bir şeyler yazmıştı. Rica ediyorum, yeterince yetişkin değilseniz cinsellik içeren sahneleri atlayın ve sinir bozucu yorumlar atmayın. Emeğe saygısızlık oluyor.

Alihan ve Liya'nın sevişme sahnelerini biraz daha renklendireceğim. Çok daha fazla mahremiyet katacağım. Son sahnede bahsedilen anal seksi de gerçekleşecek. Anal bölgesini iğrenç bulan çok insan var ama bu çok normal bir vücut parçası. Anal deyince hepinizin aklına sıçmak gelmesin, bunu değiştireceğim ÖCÖDÖSÖÖXEŞÖDÖD

Neyse birkaç soruya gelelim;

Alihan ve Liya, İtalya'yı yıkacak kadar sert sevişirler mi sizce?

Alihan içinde bir yerlerde hala masum mu dersiniz?

Liya, Alihan'dan vazgeçer mi?

Alihan'ın feministliği hakkında ne düşünüyorsunuz?

Sizce, Liya mı daha çok seviyor yoksa Alihan mı?

Bir daha ki bölümde yeni yeni gerçekler öğreneceğiz ve Neslihan Karalı ile tanışacağız. Meraklanın bakalım! :)

Umarım bölümü beğenmişsinizdir, ben kaçıyorum Instagram'da görüşmek üzere!

Instagram: @siredtohopeless

Continue Reading

You'll Also Like

6.5K 269 24
Yıllardır rüyalarında gördüğü arkası dönük kadını arayan bir iş adamla ve babasının borcu yüzünden başına gelmeyen kalmayan dövüş kulübü ustası olan...
4.5K 282 8
geçmişe girmek bazı kişileri mutlu eder ama beni etmez.
52.2K 831 12
Bukre , Vazgeçtim ve Yaralı kitabından alıntılar
77.9K 19.9K 39
×❌Yetişkin içerik ❌× Rahatsız olanlar okumasın,, Tanrı yine bir gün dünyaya göndermeden önce yarattığı ruha her zamanki sorusunu sorar : Ruhun hangi...