Mahkumiyet (+18)

By siredtohopeless

4.3M 96.5K 59.5K

❗️Kitap ağır cinsellik ve vahşet içerir❗️ ... "Söz verebilir misin, Liya?" "Sana söz veriyorum, seni sevmekte... More

1. Bölüm : TUTSAK
2. Bölüm : KURTARICI
3. Bölüm : KAÇIŞ
4. Bölüm : MEKAN
5. Bölüm : KIRIK
6. Bölüm : BANA AİTSİN
7. Bölüm : KORKU
8. Bölüm : KARIŞIKLIK
9. Bölüm : SİYAH ŞEHVET
10. Bölüm : TEHDİT
11. Bölüm : DURDURULMAZ
12. Bölüm : YANLIŞ
13. Bölüm : HİSLER
14. Bölüm : ADALET
15. Bölüm : İTİRAF
16. Bölüm : GEÇMİŞTE KALAN
17. Bölüm : KISKANÇLIK
18. Bölüm : KATİL
19. Bölüm : HATA
20. Bölüm : ÇARESİZ
21. Bölüm : KAYIP
22. Bölüm : KÖRDÜĞÜM
23. Bölüm : ONSUZ
24. Bölüm : YENİDEN
25. Bölüm : YARALAR
26. Bölüm : TAKAS
27. Bölüm : ÖZÜR
28. Bölüm : ALEV
29. Bölüm : BEKLENİLMEYEN
30. Bölüm : İHANET
31. Bölüm : DELİK
32. Bölüm : ÇÖKÜŞ
33. Bölüm : ACI
34. Bölüm : GEÇ
35. Bölüm : ZAMANIN SORUSU
36. Bölüm : ÖZGÜRLÜK
37. Bölüm : EKSİK
38. Bölüm : TESLİM
39. Bölüm : KÜVET
40. Bölüm : DEĞİŞİM
41. Bölüm : İKİ BEDEN BİR RUH
42. Bölüm : LANET
43. Bölüm : MAZİNİN BIRAKTIĞI YARA İZİ
44. Bölüm : ALKAN
45. Bölüm : YENİ
46. Bölüm : OYUN
47. Bölüm : ÇOCUK
48. Bölüm : BİTİK
49. Bölüm : RÜVEYDA
50. Bölüm : YÜK
51. Bölüm : KÜÇÜK
52. Bölüm : ANLAYIŞ
53. Bölüm : MASKELİ BALO
54. Bölüm : ÖLÜM TANRISI
55. Bölüm : KİR
56. Bölüm : ŞİKAYET
57. Bölüm : HİSSETMEK
58. Bölüm : BURUK SEVİNÇLER
59. Bölüm : DİŞİ ASLAN
60. Bölüm : GÜCÜN DÖNÜŞÜ
61. Bölüm : SEVDALI RUHLARIN TENLERLE DANSI
63. Bölüm : UNUTULAN GERÇEK
64. Bölüm : DUYGULAR
65. Bölüm : KOYU FANTAZİLER
66. Bölüm : CİVAN
67. Bölüm : İTALYA
68. Bölüm : ANNE
69. Bölüm : DEĞER
70. Bölüm : KARDEŞ
71. Bölüm : EV
29. OCAK 1994
72. Bölüm : YENİ HİSLER
73. Bölüm : SANAT ESERİ
74. Bölüm : YAKIŞ
75. Bölüm : BİLİNMEMEZLİK
76. Bölüm : DÖNÜM NOKTASI
77. Bölüm : DÜŞMAN
78. Bölüm : TEHLİKE
79. Bölüm : KÖTÜ İNSANLAR
80. Bölüm : UZAK
81. Bölüm : ZARAR
82. Bölüm : İKİ YÜZLÜ
21. TEMMUZ 1999
83. Bölüm : SARSILMA
84. Bölüm : YAKLAŞAN SON
85. Bölüm : KAZANIŞ VE MAĞLUBIYET
86. Bölüm : YAŞAM
87. Bölüm : ODAK
88. Bölüm : DÜZEN
89. Bölüm : İMKANSIZ
90. Bölüm : GELİŞME
91. Bölüm : KAYBOLAN BENLIK
92. Bölüm : BARIŞ
93. Bölüm : UMUT
94. Bölüm : HAZIRLIK
95. Bölüm : YARDIM
96. Bölüm : MİNİK
97. Bölüm : DENİZ
98. Bölüm : İHBAR
99. Bölüm : 16. EKİM
100. Bölüm : FINAL
Yeni Kurgu: SESSİZ

62. Bölüm : KARŞI KARŞIYA

34.5K 703 413
By siredtohopeless

Sınır: 72 vote 130 yorum

MERHABALAR, YORUMLARDA BULUŞALIM! Beğendiğiniz yerlere '🔥' koymayı unutmayınız, seviliyorsunuz!

Karşı Karşıya

İnsanoğlu hep muhtaçtır sevgiye. Çocuklar olur, sevgisiz büyürler ve bu sebepten dolayı ona sevgi gösterenleri garipserler. Sevgisiz büyüyen çocuklar sevgi gördüğü an o kişiyi sorgularlar ve istemeden olsa da o kişiye karşı soğuk davranırlar çünkü güvenmezler. Birilerin onları şartsız ve koşulsuz sevdiğini kabullenemezler.

Alihan Karalı gibileri mesela...

Dövmesini gördükten sonra hiç soru sormamıştım. O anın üzerinden iki saat geçmişti ve Alihan dizimde uyuyakalmıştı. Onun telefonu elimdeydi öncesinde ona haber vermiştim onun Instagram ana sayfasında gezinirken saçlarını okşamıştım ve o da öyle uyuyakalmıştı.

Yiğit gideli ise çok olmuştu. Gitmemesi için çok dil dökmüştüm ama o bizi yalnız bırakmayı tercih etmişti sağolsun.

Bir dakika?

Alihan neden Megan Fox'u takip ediyordu?

Megan Fox'un hesabına girdiğimde fotoğraflarına baktım. Allahım, hepsinde çok iddialı giyinmiş ve güzel memelerini sunmuştu. Üstelik, Alihan göğüslerinin açıkta olduğu bir fotoğrafı beğenmişti!

Elimi kaldırıp Alihan'a vuracaktım ki son anda durdum. Sürtük herif ya!

Bir mesaj gelmişti.

Uzay'dan.

Tetikçi'nin piçi
Bugün ne zaman müsaitsin? Önemli bir konu konuşmamız gerekiyor.

Mesajın üstüne bastım.

Cevap yazdım.

Ben Liya

Noldu

Alihan nerde?

Kucağımda uyuyor

Onunla konuşmam lazım Li

Uyanınca söyle arasın beni

Uzay

Kötü bir şey mi

Yüz yüze konuşacağız bunu sende orada olunca duyarsın

Bir şey yazmadım daha.

Sohbetinden çıktığımda diğer sohbetleri çıktı karşımda. Tetikçi'nin piçinden sonra Rüva yazıyordu. Merakıma yenik düşüp sohbetlerine girdiğimde en yukarısına kadar çıktım fakat çok yazışmadıkları için yukarıya çıkmak çok sürmedi.

Rüva

14 mayıs 2023

Ali

Sakinleştin mi biraz?

Çocuk değilim ben

Sorup durmazsan cidden sevinicem

Mal mal cevap verme bana

Sadece merak ettim?

İyiyim

Sevdiğin kadını başka bir adamla öpüşürken gördün

İyi olamazsın ve bu çok normal

Sertçe yutkunduğumda modum düşmüştü. Bu mesajları okumaya cesaretim yoktu. Çünkü buradaki Alihan, aptal Liya tarafından büyük darbe yemiş Alihan'dı.

İyi olucam

Yıkılmak bana göre değil

Dengem sarsıldı o kadar

Bence çoktan yere çakıldın ama haberin yok

Ölmek istiyorum

Neden

Beni istemiyor

Benden nefret ediyor

Benim değil başkasının tenine dokunuyor bunu yaptıkça beni de kendisini de öldürüyor

Onsuz yaşayamam

Ben onun için yaşıyorum

O yok

O zaman ben neden yaşıyorum?

Gözlerimin yandığını hissettiğimde elimi Alihan'ın saçlarına indirip okşamaya başladım. Sessizce ağlamaya başladığımda ona baktım. "Bunun için özür dilerim sevgilim..."

Geliyorum

Nereye?

Odana

Sarılıcam sana

Biraz daha aşağı indirdiğimde üç gün önce yazıştıklarına baktım.

Kankii

Nerdesinnn

Liya'yı bekliyom

Onun evindeyim yani

Niye noldu

Hee

Napcanız

Dişarı çıkıp gezicez biraz

Neden

Yok bişey

Cinayet işlicem onu haber verim dedim

Suçu?

Dolandırıcılık

Coolsun meeen

Sohbetlerinden çıktım.

Alihan uykusunda huysuzlanıp hareket ettiğinde elimi kaldırdım. Boğazını temizledi ve uykulu uykulu mırıldanıp kafasını kucağımda daha rahat bir pozisyona getirdi.

Elimi tekrar saçlarına daldırdığımda tişörtünün yukarıya kıvrıldığını gördüm. Kasıkları açığa çıkmışken gri eşofmanından oldukça belli olan erkekliğine kaydı gözlerim.

Siktir, çok iştah açıcı duruyordu.

Siktir! Ne saçmalıyordum ben?

Kendime bir tokat attıktan sonra bakışımı çekmeye çalıştım ama olmadı. Belirgin olan şişkin erkekliğine dokunmak istiyordum. Dokunmaktan ziyade, o aletini ağzıma almak istiyordum.

Bakışlarımı zor da olsa özel bölgesinden çektim.

Adamı resmen uykusunda taciz ediyordum!

Telefonuna döndüm ve arşivlenen sohbetlerinde yazan '1' yazısını gördüm. Kaşlarımı çatıp arşive girdiğimde gördüğüm yazı yüreğimi sızlattı.

Bro

Bro...

Emre...

Kendimi tutamayıp sohbetlerine girdiğimde neredeyse iki dakika yukarıya kadar çıktım.

Tarih, 30. Aralık 2013 gösteriyordu.

Emre'nin 15 olduğu, Alihan'ın da 19 olduğu zamanlardı...

30 aralık 2013

abiii

ABİİ NERDESİN

Noldu lan

leyla var ya

anlattım ya sana

Evet

Dünyanın en güzel en iyi kalpli kızı diye tanıttığın eleman evet

Biliyorum onu

abi biz öpüştük lan

Pardon ney?

abi biz öpüştük

NE

öpüştük

LAN ANLADIM ORASINI

niye soruyon o zaman

Hangi ara olum

Hangi ara seni sevdi

Seni amk

Seni kim sever

oha...

ağlıyım mı

Evet

YA ABİ

çok güzeldi

beni gerçekten seviyo

ÖFÖDÇCÖDÇCÇDÇÖC

ya sen tam bir orospu çocuğusun

geber ya

Lan tamam ya adkslaçdsmeöf

Anlat hadi

Nasıl oldu

Ne hissettin

İleri gitmediniz dimi

nasıl ileri abi

İşte öpüşmekten çok daha ilerisi?

dilli öpüşme mi?

LAN SAF ÇOCUK

Sevişmediniz dimi

İlla söylettirecek saf salak ya

YUH

hayır tabii ki de

daha küçüğüz amk uçtun

Bence de daha çok küçüksünüz

biliyor musun çok güzel bir histi

iğrenmiyorsun nefesinden veya ıslak olmasından

hiç iğrenmeden daha fazlasını istiyosun

birini öperken sevgiyi de hissediyosun tabii öpüştüğün kişiyi seviyorsan

ve ben cidden onu çok seviyom abi

Ayyy

Yazııık

Çarpılmışsın gerizekalı

ne?

Aşk diyo ya akssllalaşdşd

Güldüm

abi

gerçekten aşka inanmıyo musun

Hayır

neden?

Birisinin bedenine dokunabilmek için aşk bir bahane yani birisine sahip olunca adını aşk koyuyorlar

Bir nevi birisinin eline tasma veriyorlar

Aşk ne?

Aşk denen bir bok yok

Cinselliği aşk sanıyorlar

Saçma

sevişmek isteyen öyle de sevişiyo

ne alaka

çok yanlış düşünüyosun

Öyle değilse de

Aşk yok

Aşk neymiş?

aşk çok güzel bir duygu

birisini seviyorsun ama şartsız koşulsuz böyle

tüm hatalara rağmen

sevdiğini sürekli korumak istiyosun onu asla paylaşmak istemiyosun

aşk her şeye rağmen sevmektir

Sen malsın

sensin lan mal

sonra sana niye bi bok anlatmıyorum

böyle olduğun için

Aga ben aşka inanmıyorum sana noluyo

Sana saygı duyuyorum ve mutluluğun mutluluğumdur

Derdin ne amk ergeni

aşık olmadan ölen bir insan yok

ister inan ister inanma aşık olucaksın abi

Hadi ya

Öcödlelşeieidşxöskösmd

Ben mi?

evet

Aşk denen bir bok yok dedim

Aşık olmam ben

Olmicam

Orta parmağımı alıp Alihan'a gösterdim.

"Oldun." dedim gülümseyerek.

Sohbetlerine geri döndüğümde devam okudum.

tamam abi

tamam

Bence de tamam :)

3 ocak 2014

Emre

Daha iyi misin

abimsin sen

o yüzden sana karşı dürüst olucam

hiç iyi değilim

Sen böyle dedikçe o kızı boğasım geliyo bak

Böyle görmek istemiyorum seni

Toparlanmaya çalış

beni savunmadı abi

gerçekten bir tecavüzcü olduğuma inandı

ben bunu nasıl sindiriyim

nasıl aşıyım ben bunu söylesene

Şimdi hatırlamıştım...

Emre ve Leyla'nın mesajlaştıklarını okuduğumda Ocak aylarında kavga etmişlerdi daha doğrusu Emre ondan ayrılmıştı çünkü o iftiraya uğradığında Leyla ona inanmamış, onu suçlamıştı ve okuldan atılmasını sağlayan kişilerden olmuştu.

Haklısın

Çok ağır bir şey

Anlayamam seni belli ki ama anlamaya çalışıyorum en azından gerçekten

Ve çalışması bile boktan

Ama ben hep yanındayım ve ben yanında olduğum sürece sen hep iyi olucaksın

Belki canın yandığında ilk zamanlar çok acıyacak ama ben burdayım Emre ve söz veriyorum acısını zamanla hafifleticem

Unutma bu dediklerimi çünkü ben asla unutmicam

Dolan gözlerimi kapatarak eski haline getirdiğimde uyuyan güzel adama kaydı gözlerim. Eğilip alnını uzunca öptüm ve saçlarını okşadım.

Benim sevdiğim adam böyle birisinden, gamsız bir seri katiline nasıl dönüşmüştü?

Sevdiğim adam o kadar acı çekmişti ki, çektiği acıları onu değiştirmişti.

Bu tabii ki yaptıkları için bir bahane değildi ama yaptıklarını değiştiremezdi hiçbir güç...

"Seni çok seviyorum Alihan," diye fısıldadım uyanmasın diye. "Sen de bunu asla unutma çünkü ben unutmayacağım..."

Telefonun ekranına döndüğümde Emre'nin yazdıklarına baktım.

iyi ki varsın abi

sen olmasan benden ne olurdu

benden bir bok olmazdı

sen yoksan bende yokum

biz biriz

sende bunu unutma çünkü ben asla unutmicam

Tamam sus amk

Duygusallaşma iki dakika da

Vallahi dediğime pişman ettin he

şsçsçxçwldldldçfşddmwm

işte bu benim abim

duygusal hissettiği anda 180 derece de dönüp kendisine geldiğini sanması

ama aslında içinin çok temiz olması

mis gibi bir adam olması

bu işte ya

budur alihan karalı

:)

Seni sikerim Emre

Adam ol

sik beni🥵🥵🥵

LAN

ıhmmm evet

ohhh ağğhh yes daddyyy🥵🥵

OROSPUNUN DÖLÜ

NE DİYON LAN

ÖDÖDÖDEELWŞWŞWW

şaka yapıyom ya

relax ol koçum

BAK SENİ SİKERİM

alihan karalı tarafından sikilmek mi?

allahım nasip et

yengem çok şanslı...

eğer gelecekteki yengem bunu okuyorsa

SELAM YENGEEEE

Yengene de sıçarım

Sana da sıçarım

Piçe bak lan

tamam tamam

sustum

ne zaman gelcen abi

Yarım saate evdeyim

Bak ne aldım sana

📷Fotoğraf

Burger King poşetinin fotoğrafıydı.

AĞAĞAĞAĞAĞAĞA

ABİİİİ

BURGER KINGG

Evet

ABİ SENİ ÇOK SEVİYOM

AY ÇOK MUTLU OLDUM

Salak ya dmeöeöeldlemmd

Bana bir Whopper bir Chicken Royale ve Big Chicken aldım

Sana iki tane Chicken Royale ve bir tane Whopper

Sonra sana King Patates bana da Dev patates

Yeter herhalde?

uuuu evet

Yuh!

Üç tane burger mi yiyorlardı?

Ağzım açık kalmıştı.

Maşallah yani!

10 ocak 2014

abiii

Hayır

ne?

Hayır

ne hayır?

Hayır

DAHA SORMADIM BİLE

Abi dediğine göre kesin bir şey isticen

Yok sana

ya abi

para lazım

leylayla bowling oynamaya gitcez de param yetmiyo

Emre

O 200 liraya noldu?

Sen bu paraları yiyon mu amk?

pantolon aldım

özür dilerim

söz çalışınca hepsini ödicem

Kes boş konuşma

İt

okidoki

"Liya,"

Kafamı indirdiğimde Alihan'ın ela gözleriyle karşılaştım. Telefonunu kapatıp yanıma koydum ve bir elimi saçlarına koyup bir elimi boynuna yerleştirdim. Eğilip burnuna minik bir öpücük kondurdum.

"Selam."

"Selam." dedi uykulu sesiyle. "Ne kadar uyudum?"

"İki saat oluyor," dedim saçlarını okşamaya devam ederken. "Hala uykun var mı?"

"I-ıhm..." diye mırıldandı olumsuzca.

"I-ıhm?" diye sorguladım.

"I-ıhm!" diye mırıldandı yine bebek gibi. Gülmeye başladığım an Alihan'ın da dudakları kıvrılmıştı. Yanağını sertçe öptükten sonra gülmeye başladı. "Bebek gibisin ya!"

"Bebek gibi miyim?" diye sorguladı kısık gözleriyle.

"I-hım!" diye onayladım.

"Katil bebek mi olurmuş?" diye sorguladığında gülüşüm solacak gibi oldu ama buna izin vermedim. "Demek ki oluyormuş."

"Acıktım ben." dedi.

"Peki, beyim ne ister?" diye sordum alayla.

"Beyin mi?"

Güldüm. "Evet, beyimsin."

"Peki hanım, canım pasta çekti."

"Pasta?"

"Ih-hı," diye onayladı. "Bol bol krem şanti ve çikolatalı pasta."

"Sadece o mu?"

Alt dudağımı ısırdı. "Seni de yiyebilirim aslında..."

"Beni?"

Kafası bacağımın üzerindeydi ve bile bile kafasını kadınlığıma bastırdığında yutkundum. "Evet bebeğim, seni..."

Yaptığı imayı anlar anlamaz boğazımı temizleyip sakalsız yüzünü sevmeye başladım. "Dün gece bence çok yedin, yetmedi mi?"

"Her an, her saat, her dakika, her saniye seni yalayabilirim." diye konuştu edepsiz edepsiz. "Yalamayı geçer yerim, ağzımla seni yerim ve seni zevkten ağlatırım aynı dün yaptığım gibi." Bu kadar açık ve edepsiz konuşmasına rağmen yüzünde çok tatlı bir gülümseme olmuştu. "İstemez misin?"

"İsterim ama şimdi değil," dedim saçlarını okşamaya devam ederken. "Dün gece âlasını yaşadık Ali, bence üstünden biraz zaman geçmeli."

"Neden?"

"Sürekli sevişirsek bu ilişkinin sadece seks üzeri olduğunu düşünürüm ve bunu beni çok üzer," Gergince dudaklarımı yaladım. "Çok sevişen çiftler bir zamanla buna bağlı oluyor ve ben sürekli sevişmekten yana değilim."

Elimi tutup uzunca öptü. "Belki inanmayacaksın ama ben de sürekli sevişmekten yana değilim."

"Sen?"

"Evet ben," dediğinde merakla onu dinlemeye devam ettim. "Bana sorarsan bir ilişkide seks şart. Sürekli sevişmek sağlıklı olsa bile haklısın, insan bağlanıyor ve bu seks bağımlılığına kadar gidebilir. Ama sevişmemek de olmaz çünkü bir insanın buna ihtiyacı var, üstelik duygularla sevişirsen bu insana çok iyi hissettirir yani kısa süreli mutlu eder."

"Çok güzel konuşuyorsun, biraz daha konuşsana." dedim büyülü büyülü. "Konuşan o ağzını yiyeceğim şimdi ya!"

"Yesene," diye fısıldadı.

"Ali, devam et ne diyordun?"

"Diyordum ki, sevişmek ilişkinin tuzu biberi ama dozunda bırakırsan öyledir. Kabul, sevişmeyi çok severim fakat doğru kişiyi bulduktan sonra böyle düşünmeye başladım. Seninle sevişmek çok başka çünkü sana aşığım sarı güzelliğim," Parmakları çıplak kolumda dolanırken gözlerine bakıyordum. "Dediğim gibi, seks başka sevişmek başka. Ben seninle asla seks yapmadım bir tanem, seninle hep seviştim. Hep duygularım işin içindeydi ve duygularla sevişmek başıma gelen en güzel şeylerden biri. Teninden çok bana olan sevgini ve o tertemiz ruhunu hissedebiliyorum ve o hisse aşığım..."

"Devam et," dedim kararan sesimle.

"Tenini hissetmek benim tutkum fakat ruhunu hissetmek yaşamım. Sevişirken ikisini de aynı anda hissedebiliyorum ve ben o duyguyu hissettiğimden beri sadece sevişmek istedim, yaptım da..."

"Alihan," dedim. "Bana eski düşünce tarzını anlat. Sevişmenin ne olduğunu bilmeyen Alihan nasıldı?"

"Sen yokken," diye başladı sözüne. "Çok seks yapmıyordum açık konuşmak gerekirse. Yani nasıl desem, vücudum alıştığı için sağlığım için birisiyle yatıyordum. Uyuşturucu aldığım süreçte çoğu kez tek bir kişiyle seks yapmışım ve bunu hayal meyal hatırlıyorum bugüne kadar bile... İşte, orda da bir alışkanlık hale gelmiş. Böyle konuşunca kendimi kötü hissediyorum, neden anlatıyorum?"

"Ben anlatmanı istiyorum."

"Ama canın yanıyor..."

"Olsun," dedim. "Geçmişin o senin, geçmiş geçmişte kaldı. Artık sadece ben varım, sadece ben."

"Sadece sen."

"Anlayacağın yani sevgilim," dedi. "Sevişmek muhteşem bir şey çünkü seviştiğim kadın sensin. Konu bambaşka yerlere kaydı ama olsun..."

Güldüm. "Evet, öyle oldu. Ben şey diyordum, sürekli sevişmeyelim diyordum. Doymayı bilelim istiyorum, sorun olur mu?"

"Hayır bebeğim, düşüncelerimiz aynı." dedi. "Sevişelim, hep sevişelim ama sürekli değil. Sürekli dediğim de her gün..."

"Aynen öyle."

"Tadın damağımda tütecek ama olsun," diye mırıldandı gözleri kısılırken. "İdare edeceğiz."

"Bir şey soracağım."

"Sor gülüm."

"Dün iyi miydim?" diye sordum. "Hani ilk kez yaptım ya böyle bir şeyi. İlk kez sakso çektim ya, çok acemi miydim? Tecrübeli olduğumu söyledin de bilmiyorum, çok uçuk geldi."

"Tekrar deneyebiliriz?" dediğinde ona vurdum ve vurduğum an gülmeye başladı. "Ya Ali!"

"Şaka ya!"

"Cevap ver bana."

Kafasını kucağımdan çektiğinde karşıma oturdu bağdaş kurarak. "Liya'm, acemice yapsaydın boşalmazdım. Ayrıca, bir erkeğin sadece oral seks ile boşalması çok nadiren. Dün gece toplam altı dakika bana sakso çektin ve ben boşaldım. Çok iyiydin sevgilim, çok profesyonel ve şeytaniydin..."

"Ali," dedim.

"Efendim?"

"Benden önce oral seksi yaşattığın kadınlar oldu mu?" diye sordum kendime hakim olamayarak.

"Hayır," dedi. "Dediğim gibi, sadece ihtiyacım olduğu için kadınlarla yatıyordum. Ön sevişme ve oral seks hiç işin içinde olmuyordu. Hatta yatarken hiç öpüşmediğim kadınlar bile oldu."

"İğrendin mi?"

"Evet desem saçma olur mu?" diye sorduğunda kaşlarımı çattım. "Öpüşmek bence çok başka bir şey. Bir insanın nefesini ve ağzının ıslaklığını hissediyorsun sonuçta ve ben bunu istemedim."

"Sana sakso çekilmesini de istemiyordun."

"Evet, istemiyordum."

"Çektiler ama..." diye mırıldandım yine aklıma gelen yaşanmışlıkla.

"Bir kişi, ilk ve son kez." dediğinde başımı olumlu anlamda salladım. "Keşke değiştirebilsem ama olmuyor sevgilim."

"Boşver," dedim. "Geçmiş sonuçta, değil mi?"

"Pasta yapalım mı?" diye sordu tekrardan. "Ya bak cidden canım çekti!"

"Tamam tamam," dedim. "Ama önce kalk elini yüzünü yıka. Gözlerin çapaklanmış ve şişmişler."

"Hmm," diye mırıldandı. "Peki."

Yarım saat sonra beraber mutfaktaydık ve ben saçlarımı toplayıp yukarıdan dağınık bir ev topuzu yapmıştım. "Ben yemek yapmayı pek bilmem, YouTube'dan pasta tarifine mi baksak?"

"Ne?"

"Ne?" diye sorguladım.

"Pasta yapmasını bilmiyor musun sen?"

"Biliyorum tabii ki ama aklımda tam tamına bir tarif yok. Ondan tarif bakalım dedim, daha kolay olsun diye."

"Bırak ya," dedi elini havada salladığında. "Ne tarifi? Ben yapacağım o pastayı, niye başkalarının zihninde oluşan şeyi yapıp yiyeyim? Saçmalık!"

"Tamam patron," dedim alayla. "Sakin olun, bir şey demedim. Sahne sizin."

Gülümsedi. "Teşekkür ederim bayan."

Alt dolaplardan içi derin bir kap çıkardım. Alihan'ın isteği üzerine buz dolabından yumurtaları ve sütü çıkardım. Sıvıyağ, un, şeker, kabartma tozu ve kakaoyu da tezgaha koydum. Alihan yanıma durduğunda omzumu öptü. "Sağol güzelim."

"Yemek marifetini de görelim bakalım," diye mırıldandım. "Merak ettim."

"Bebeğim, daha görmediğin çok marifetlerim var."

"Alihan sus."

"Ne be?"

"Alihan," dedim ve ciddiyetle ona baktım. "Başlayalım hadi?"

"Ben başlıyorum, sana ne oluyor?"

"Ha ben yokum yani?"

"Şu an için lazım değilsin," dedi ve yanaklarımı sıktı. "Ama beni izleyebilirsin."

"Peki," dedim i'yi uzatarak. Kenara çekilip belimi tezgaha yasladım ve kollarımı birbirine bağlayıp izlemeye başladım.

İlk yumurtaları çarpıp bir su bardağı şeker koydu mixer ile çırptı. Daha sonra yarım bardağı sıvıyağı ve bir buçuk bardak sütü ekleyip yine çırptı. Dört bardak un ekleyip üç kaşık kakao attı ve en sona kabartma tozunu da koyup çırptı.

"Çok yakıştı," dedim yan profilini izlerken. "Tam bir ev erkeğisin sen, aferin!"

"Bundan öncesinde tek başıma yaşıyordum," dedi gözleri kek hamurundayken çünkü mixer ile çırpıyordu hala. "Çamaşırımı, yemeğimi, bulaşıklarımı ve temizliğimi ben yapıyordum. Bu işlerin cinsiyet ile bir alakası yok, bunlar her insanın yapması gereken şeyler."

Gülümsedim. "Haklısın sevgilim, öyle tabii ki."

"Haksız olduğum bir an yok," dedi ve kısa süreliğine bana bakıp göz kırptı. "Var mı?"

"Vardır." dedim bile bile.

"Pardon?"

"Pastaya bak sen!"

"Hatırlatırım bu lafını."

"Unutma bence de."

Borcam çıkardı ve içine tereyağı iyice yedirdikten sonra kaptaki kek hamurunu içine boşalttı. Kapta kalan çikolatalı kek hamurunu parmağı ile sıyırdı ve ağzına götürüp parmağını emdi.

Benimle göz göze geldiğinde göğüsümü şişiren derin bir nefes aldım ve Alihan o sıra hamurun tadını beğenmiş olmalı ki erkeksi bir şekilde beğeniyle inledi. Parmağını ağzından çıkardığında çapkın bir tavırla tebessüm etti. "Tadı muhteşem..."

"Ö-Öyle mi?" diye sorduğumda yutkundum ve gözlerimi yumup yumruğumu sıkı sıkı sıktım. Mal gibi kekeleyerek etkilendiğimi belli etmiştim!

Gözlerimi araladığımda Alihan karşımda duruyordu. Bir şey çaktırmamak adına gülümsedim. "Yeteneklisin sonuçta, eminim güzeldir."

"Tadına bakmak ister misin?" diye sordu derince gözlerimin içine bakarken.

"Neyin tadına?" diye sordum nefeslerim hızlanırken.

Alihan gülecek gibi oldu fakat kendisini toparladı. "Kekin tadı bebeğim..."

Allahım, üst üste kaç kez rezil olmuştum böyle?

"Haa," dedim ve gülümsedim. "Sen onu diyorsun..."

"Evet."

"Yok ya, ben-"

"Bence denemelisin." dedi ve parmağını kabın içine götürüp parmağı ile kek hamuru sıyırdı. Baş parmağını çeneme götürüp baskı uyguladı ve böylelikle alt dudağım aşağıya doğru çekildi. Ağzım aralanırken Alihan parmağını dudağımdan içeri sızdırdı.

"Dilini çıkar sarı güzelliğim," diye konuştu koyulaşan sesiyle. Dilimi çıkardığımda parmağını dilimin üzerine koyup sürttü. Ağzımı kapatıp parmağını emdim ve sıvı kek hamurunun onun parmağından çıkmasını sağladım. Ağzımı açtığım an Alihan parmaklarını çıkardı fakat bunu istemiyormuş gibi davranmıştı.

"Tadı nasıl?" diye sordu ve her iki yanımdan ellerini tezgahın kenarına yaslayıp beni kafesledi.

"Güzel." dedim.

"Beğendin mi tadını?"

"Beğendim." dedim.

Gözleri dudaklarıma kaydığında dişlerimi alt dudağıma geçirdim ve elimi kaldırıp enseme götürdüm. "Borcamı fırına sürmeliyiz. Boşuna bekletmesek?"

"Haklısın," diye mırıldandı ve gözlerini gözlerime dikti. "Bence de keki artık fırına sürmeliyim."

Ellerini çekip benden uzaklaştığında derin bir nefes verdim burnumdan. Alihan arkasını dönüp borcamı fırına sürmekle uğraşırken saçlarımı kaşıdım.

Dün gece tutkuyla sevişmemize rağmen neden hala aramızda böylesine kuvvetli bir cinsel çekimi vardı?

İkimiz de fazlasıyla azgın ve doyumsuzduk!

"Ne kadar süre pişecek o?" diye sordum şu an ki havayı değiştirebilmek için.

"Yarım saat kadar." dedi. "O zamana kadar üstüne gelecek çikolatalı sosu hazırlayacağım."

"Yardım edeyim mi?"

Omzunun üzerinden bana döndü. "Kadınımı yoracak adam mıyım ben? Ayıp ediyorsun..."

"Ne alakası var canım sende..."

"Yardım etmeni istemiyorum." dedi. "Ben yapacağım sen yiyeceksin ve puan vereceksin. Okey mi?"

"Okey." dedim.

"Güzel," dedi ve mutfaktaki cama ilerleyip sonuna kadar dayadı. "Bir sigara yakayım güzelliğine ondan sonra sosu yaparım."

Güldüm. "Kekocuk seni," Yanına vardım ve yanağımı koluna yasladım. "Her halinle çok tatlısın, nasıl oluyor bu?"

"Alihan Karalı'ysan olur." dedi ve kafamı öptü uzunca. "Saçların çok güzel kokuyor."

"Hijyenime düşkün bir kadınımdır." dedim ve kafamı kaldırıp onunla göz göze geldim. "Yine benzeyen bir yanımız."

"Olmasaydın sana yaklaşmazdım bile."

"Ciddi mi?"

"Evet," dedi. "Şaka yok."

"Peki," dedim. Alihan camın kenarında duran sigara kutusunu alıp içinden bir dal çıkarıp dudaklarının arasına yerleştirdi. Gözlerimin içine içi giderek baka baka sigarasını ateşledi ve derin bir nefes çekti içine.

Gerçekten güzelliğime bir sigara yakmış gibiydi...

"Sigaranın yandığından daha çok yandım sana," dedi ve yine derin bir nefes çekti sigarasından. "Belli oluyor mu?"

"Oluyor oluyor," dedim ve arkamı dönüp çekmeceyi açtım.

Doğum kontrol hapları bıraktığım gibi orada duruyordu. Geçmişimin zehirli görüntüleri aklıma saldırmaya başladığında çekmeceyi kapattım ve acıyla yutkundum.

Reglim üç gün sonra başlayacaktı. Üç gün sonra bu hapa başlamalıydım.

"Ne oldu?" diye sordu.

"Ne?" dedim ona baktığımda.

"Güzelim iyi misin?" diye sordu ve yanıma vardı. Gözlerine bakıp gülümsedim. "Bir şey yok Ali, ne olsun?"

"Çekmeceyi nasıl bir gürültüyle kapattığının farkında değilsin sanırım?" diye sorguladı gözleri kısılırken. "Ne var içinde?"

Bir şey demedim.

Alihan çekmeceyi açtığında dudağımın içini dişlemeye başladım. Hap kutusunu alıp incelediğinde bana baktı ve bana baktığından dolayı bende ona bakmak zorunda kaldım.

"Doğum kontrol hapı bu," diye mırıldandı. "Doğru mu?"

"Evet," dedim. "Doğum kontrol hapı, doğru."

Alihan tekrar bana baktı ve bakışlarındaki merak kısa süre içinde şaşkınlığa dönüştü ve şaşkınlığın içinde saklı olan hüzünü gördüm. "Hap mı alacaksın?"

"Korunmadık," diye mırıldandım ama gözlerine bakamadım. "Önlem almalıyız."

"Korunmak mı istiyorsun?" diye sordu yavaşça.

"Sen istemiyor musun?" diye sordum yavaşça.

Ağzı açılıp kapandı. Bir şey diyemedi, bir şey diyemeyince boğazını temizleyip yutkundu ve başını iki yana salladı. "Yok, her şey yolunda."

"Alihan," dedim ve çekmeceyi gürültüyle kapatıp kollarını tuttum. "İstediklerinden kaçmaktan vazgeç! Sana bir soru sordum ve cevabımı istiyorum!"

"Sosu yapacağım Liya, bırakır mısın kollarımı?" diye mırıldandı.

Sertçe kollarını bıraktıktan sonra bana ters ters bakmaya başladı çünkü o sertliğe bedeni biraz arkaya sedelemişti. "Bırakırım, Alihan!"

Arkamı dönüp mutfaktan çıkacaktım ki sert sesi beni durdurdu. "Ne duymak istiyorsun?"

Durdum ama arkamı dönmedim.

"Bir bebeğimiz olsun istiyorum dememi mi duymak istiyorsun?" diye konuştu ve neredeyse hırladı. "Duydun, oldu mu?"

Yavaşça ona döndüm ve elimi alnıma koyup tenimi kaşıdım. Ne diyecektim ki?

Alihan, ben anne olmak istiyorum ama senin o cani düşmanın olduğu sürece olmaz mı deseydim?

Alihan, ben anne olmak istiyorum ama bebeğimin kaybından sonra hazır hissetmiyorum mu deseydim?

Demedim.

Diyemezdim.

Bir şey dememi bekliyormuş gibi bakıyordu. Göğüsümü şişiren derin bir nefes alıp verdim ve üstüne yürüyüp kollarımı boynuna sarıp onu kendime çektim. Burnumu boynuna dayayıp derin bir nefes aldığımda gözlerimi yumdum.

"Özür dilerim," diye fısıldadım sesim alçalanırken. "Özür dilerim sevgilim."

Kollarını belime sardı ve çenesini omzuma koydu. Elimi ensesine çıkarıp saçlarını okşadım. Yaklaşık yarım dakika böyle kaldıktan sonra yavaş yavaş geri çekildim ve ellerini tuttum. Ellerimi geri bıraktığında göz göze geldik.

"Sorun yok," dedi kısık çıkan sesiyle. "Problem değil."

"Kızgın mısın bana?"

"Değilim." dedi.

"Emin misin?"

"Yalan söyleyecek halim mi var, Liya?" diye sordu ve omzumu sıvazladı. "Sana niye kızgın olayım?"

Gülümsedim ama bu gülümseme de acı vardı. "Ben yukarıya çıkıp üstümü değiştireceğim. Bir de odayı öyle bıraktık, biraz toplayacağım tamam mı? Sen başla sosu yapmaya, geleceğim ben."

Ona söz hakkı tanımadan mutfaktan çıkıp merdivenleri çıkarak odama vardım ve içeri girdim. Sonuna kadar dayadığım camı kapattım ve yatağımım çarşaflarını değiştirdim. Yerdeki kiyafetlerimizi kirli sepetine attım ve aynada kendimle göz göze geldim.

Yüzümde hüzün vardı. Çokça hüzün ve bastırılmış gözyaşları...

Alt dudağımı kemirerek dolabıma yöneldim ve kapaklarını açıp giysilerime baktım.

Yüksek bel siyah saten paçası bol pantolonumu çıkarıp üstüne beyaz uzun kollu göbek açık crop top seçtim. Giysileri yatağa koydum ve zihnimdeki düşüncelerin sesini kısmaya çalıştım ama olmuyordu.

Dolabı sakince kapatıp derin bir nefes aldım. Üzerimdeki kiyafetlerimi çıkarıp yere koyacaktım ki birden olağanüstü bir öfke patlaması ile kiyafetlerimi yere attım.

Göğüsüm titremeye başlarken ellerimi başıma götürdüm ve sessizce göğüsüm sarsıla sarsıla ağlamaya başladım.

Gözlerim gibi okyanus mavisi olan iç çamaşırlarımla yatağa oturdum ve oturduğum için kalçamın sızısını kalbimin sızısı yüzünden pek hissetmedim.

Anne olmak istiyordum.

Alihan, baba olsun istiyordum.

Bebeğimin babası Alihan olsun istiyordum.

Allah kahretsin, bebeğimiz olsun istiyordum...

Ellerimi yüzüme kapatıp ağlamaya devam ettim. Sesim çıkmasın diye sessizce ağlıyordum ve bunu yaptığım için göğüsüm sarsılıyordu ve nefeslerim tıkanıyordu. Ellerimi yüzümden çektim ve havaya bakarak derin bir nefes aldım.

Sadece sevdiğim adamla mutlu olmak istiyordum, çok mu istiyordum?

Kafamı kaldırıp sağ tarafıma çevirdim ve aynada kendime baktım. Dudaklarım şişip kızarmıştı ve gözlerim patlak patlaktı. Alihan beni böyle görmemeliydi.

Yaşlı yüzümü sildim ama işe yaramadı çünkü gözlerimdeki yaşlar yenileniyordu. Kafamı eğdim ve ellerimi başıma koydum.

Odamın kapısı açıldığında içimden bin lanetler okudum. Kısa süre sonra yere oturan bedenin sahibi yüzümü görmesin diye ellerimi alnıma koydum ve onu duymamışım gibi davrandım ama bu çok salakçaydı!

Eli bileğimi tuttuğunda elimi yüzümden çekmek istedi ama izin vermedim. Bu hareketiyle gözlerim tekrar dolup akarken yumruğumu sıkıyordum.

"Güzelim, benim..." dediğinde dudaklarımı birbirine bastırdım. "Saklanma benden, benim."

Konuşmadım.

"Çek ellerini yüzünden, göster yüzünü bana," dedi ve elimi çekmek için hamle yaptı ama hayır dercesine mırıldandım çocuk gibi. "I-ıhm!"

"Liya, lütfen..."

Ofladım ve ellerimi yüzümden yavaşça çektim fakat Alihan dayanamayıp bileklerimi tutup ellerimi indirdi ve çenemi tutup kafamı kaldırdı.

Alt dudağım dişlerimin arasındaydı ve gözlerim buğulu buğulu ona bakıyordum. Gözlerini kırpıştırdı ve yutkundu. Beni böyle görmek onu çok üzüyordu, bu her yanından belliydi.

"Neden ağlıyorsun bir tanem?"

"Niye geldin yukarı?" diye sordum ağlamaktan boğuk çıkan sesimle.

"Kötü olduğunu biliyordum," dedi ve ıslak olan yanaklarımı sildi. "Yalnız kalmak istersin diye düşündüm ama sonra dayanamayıp geldim. Ve bu halini görmek beni çok üzdü..."

"Bir an öyle öfke patlaması yaşadım ya, önemli değil."

"Bu öfke değil," diye mırıldandı ve elini yüzümde gezdirdi. "Bu acı..."

"Hayır-"

"Liya bu sözlerin boş," diye böldü lafımı. "Sana bakıyorum ve seni görüyorum. Gözlerin, içinin bir aynası ve gözlerin bana çok fazla acıyla bakıyor."

"Önemli değil Ali bak gerçekt-"

"Ya ne demek önemli değil?" diye çıkıştı birden sertçe. "Sevdiğim kadın karşımda acı çekiyor ve ben o acıyı alamıyorum ondan!"

Ellerimi yüzüne koyup dolan gözlerime lanet okudum. "Ya sana ne olacak? İçindeki acı o kadar çokken, benim acımı da yüklenemezsin. Buna asla izin vermem."

Elimi alıp avucuma uzun bir öpücük kondurdu. "Güzel kadınım," Elimi tekrar yanağına koydu. "Sen yeter ki acı çekme ben tüm acıları yüklenirim. Sen yeter ki acı çekme, sen acı çekmeyi hak etmiyorsun..."

Dudaklarım titremeye devam ederken gözyaşlarım birer birer aktı. "Ya sen? Sen hak ediyor musun?"

"Vereceğim cevap hoşuna gitmeyecek o yüzden susuyorum..."

"Hayır," dedim ve kafamı iki yana salladım. "Hak etmiyorsun. Sevgilim sen on üç senedir acı çekiyorsun. Sen annen sizi bıraktığından beri acı çekiyorsun. Sen acı çekmemelisin..." Alihan gözlerime uzanıp gözyaşlarımı sildi. "Bu hayat sana çok darbe vurdu. Sen mutlu olmayı herkesten çok hak ediyorsun..."

"Yaptığım tüm kötülüklere bakarsak acı çekmeyi hak ediyorum..."

"Hak etmiyorsun ve sen de bunu çok iyi biliyorsun," diye fısıldadım. "Sen başına gelen şeylerin hiçbirisini hak etmedin. Sen acıların en büyüğünü çektin, sevdiğin herkesi kaybettin. Niye mi? Çünkü sen Burhan Karalı ve Neslihan Karalı'nın oğluydun. Bu kadar..."

"Teşekkür ederim..." diye fısıldadı.

"Ne için?"

"Beni her türlü kabul edip sevdiğin için..."

"Her zaman." dedim ve gülümsedim. "Seni hep seveceğim, bunu aklına sok tamam mı?"

"Hak etmedim, Liya." diye mırıldandığında ela gözlerindeki o hüzün içimi parçaladı. Omuz silkti ve gülümsedi. "Çektiğim acıları hak etmedim... Babamın bana olan nefretini, kardeşimin ölümünü, kendimi kaybedişim," Yutkundu ve başını eğdi. "Başıma gelen onca kötü şeyi hak edecek kadar kötü biri değildim..."

"Hak etmedin sevgilim," diye fısıldadım. "Ama hayat çok adaletsiz ve acımasız."

"Seni böyle görmeye dayanamıyorum." dedikten sonra gözlerimi sildi. Gülümsedim ve ellerini tuttum.

"Ağla o zaman." dedim.

"Ağlamamı niye bu kadar çok istiyorsun?"

"Bilmem," dedim dudağımı büzdüğümde. "Seni hiç ağlarken görmedim. Merak ediyorum sadece..."

"Çok nadir ağladığım için olabilir."

"Derken?" diye sorguladım.

"En son üç sene önce ağladım. 16. Aralık 2020'de, Emre'nin mezarının başında."

Yutkundum. "Ondan önce?"

"Ondan önce, beş sene önce. Barda, lavabodayken. Emre öldükten iki hafta sonra."

"Emre öldükten önce ne zaman ağladın?"

"İlk kez birisini öldürdüğümde. Yani Emre'nin ölümünden üç sene önce."

"Baban sana bunu nasıl yapabildi hala inanamıyorum biliyor musun?"

"Benden nefret ediyordu. Onun çıkarları için ona lazımdım ve o sadece kendi istediğini umursayan bir psikopattı. Bunların hepsi de bir araya gelince yaptı işte."

"Senden neden nefret ediyordu?" diye sordum sinirli sinirli.

"Neslihan Bianchi Karalı'nın oğlu olduğum için."

"Bianchi?" diye sorguladım.

"Kızlık soyadıydı."

"Hangi dil?"

"İtaliano." diye konuştu yüzündeki egolu sırıtışı ile ve aksanı çok iyiydi.

Gülmeye başladığımda o da güldü.

"Ama ne alaka italyanca?"

"Annem italyandı çünkü," dediğinde kaşlarımı çattım.

"Bana bundan hiç bahsetmedin?"

"Amına koyayım, beni terk eden annemden niye bahsedeyim?" diye bir tepki verdi ama kötülüğüne dememişti.

"Şimdi bahset o zaman, merak ettim."

"Narella Bianchi," dedi muhteşem italyan aksanı ile. "Onun gerçek ismi Narella Bianchi."

Ağzım açık kalmıştı. "Annen türk değildi yani?"

"Annesi, yani anneannem türktü ama babası, yani dedem italyandı."

"Yarı türk yarı italyan diyebiliriz bence?"

"Diyebiliriz," dedi. "Annem on altı, babam on on sekiz yaşındayken italyada tanışmışlar. Babam, babasıyla birlikte o zamanlar bir iş görüşmesine gitmiş. Dedem çok zengin ve çalışkan bir iş adamıymış ama mafyacılık da işin içindeymiş. Ee, İtalya da mafyacılık için tanınan bir ülke."

"Annen ne zaman taşınmış peki buraya?"

"On sekiz yaşındayken." dedi.

"Neden?"

"Çünkü bana hamileydi ve Türkiyeye taşınmak istiyordu," dediğinde bariz bir şoka uğradım. "Annem on sekizken doğurmuş beni. Tabii bundan sonra ismini Neslihan olarak değiştirdi."

"Peki neden?"

"Evlenmeden hamile kaldığı için dedem onu evden atmış. Üstüne üstlük dedem italyan olduğu için annemin bir türkten hamile kalması onu delirtmiş, annemi öncesinde darp etmiş ben karnındayken."

"Oha," diye bir tepki verdim. "Kendi kızını soğukkanlılıkla darp etti?"

"Aynen öyle," dedi. "Babam bunu öğrenince deliye dönmüş ama dedeme bir şey yapmamış çünkü annem bunu istememiş. Her neyse, Türkiyeye taşındılar beş ay sonra da ben doğmuşum."

Gülümsedim. "Yaa, yerim!" Yüzünü avuçlayıp yanağına gürültülü bir öpücük kondurup geri çekildim. İyi ki doğmuşsun."

Güldü. "Ponçiklik yapma, hikayeyi anlatıyorum şurada!"

"Ben doğduktan bir sene sonra İtalyaya taşınmışız. Dedemden çokça uzakta, şehirin merkezinde yaşadık. Beş yaşıma kadar orda yaşadık. Annem Emre'ye hamile kalınca yine Türkiyeye taşındık çünkü babamın işleri çok iyi gitmişti ve bok gibi parası olmuştu. Ondan öncesinde durumumuz pek iyi değilmiş yani, öyle."

"Baban italyanca biliyor muydu peki? Nasıl iletişime geçtiler?"

"Babam tam tamına beş dil konuşuyordu. Türkçe, almanca, ingilizce, italyanca ve arapça."

"Vay be," diye bir tepki verdim. "Peki sen italyanca biliyor musun?"

"Ma certo tesoro."

Dudaklarım aralandı ve içten bir gülümseme serdim ortaya. Ne demişti bilmiyorum ama aksanı o kadar iyiydi ki, italyan olduğunu düşünürdüm.

Bir de çok yakışıyordu ona...

"Yaa," dedim ve eline vurdum. "Ne dedin? İtalyanca mı anlıyorum ben?"

"Tabii ki bebeğim dedim."

"İtalyanca konuşmak sana çok yakışıyor," dedim. "Daha fazla duymam dileğiyle."

"Quello che vuoi piccola."

Sırıttım. "Ne dedin?"

Sırıttı. "Nasıl istersen güzelim dedim."

"Bana bak, gizli gizli bana küfür etmiyorsun dimi?"

"Sana küfür edip de ne yapıyım?" dedi. "Tabii ki hayır."

"Haklısın, küfür edilmez derece de güzelim." diye konuştum yapmacık çapkın bir tavırla.

Güldü. "Öylesin sarı güzelliğim."

Sustuk.

Sessizliği o bozdu.

"Neden ağladın, Liya?"

"Şimdi konuşmayalım bu konuyu," dedim sesim kısılırken. "Söz veriyorum bu konu kapanmayacak ben yine açacağım ama sadece şimdi değil tamam mı?"

"Tamam..." dedi. Bakışları yarı çıplak bedenime kaydığında kaşlarını çattı ve gözleri gözlerime bağlandı. "Sen niye iç çamaşırlarınla duruyorsun?"

"Duygularım beni boğmaya başlayınca üstümde ne var ne yok attım," dedim. "Öyle oldu yani..."

"Üşüteceksin güzelim," dedi ve elini hızlıca tenime sürterek beni ısıtmaya çalıştı. Daha sonra ellerini çıplak bacaklarıma koyup karnıma öpücükler kondurdu. Gülmeye başladım. "Üstünü giyin hadi."

"Ya dur!" dedim gülerek ve kafasını çektim. "Gıdıklanıyorum!"

"İşte bu gülüş," dedi dudaklarıma büyülenmiş gibi bakarken. "Görmek istediğim bu cenneti andıran güzel gülüşün. Bu gülüşü görmek için neler yapabilirim sen biliyor musun?"

"Tahmin edebiliyorum," dedim ve elini alıp uzunca öptüm. "Deli..."

"Sana deliyim."

"İyi ki varsın," diye fısıldadım. "İyi ki seni sevmişim. İyi ki sen..."

Gülümsedi. Gülümseyişine öldüm...

"İşte bu gülüş," dedim bende ve güzelliğini seyrettim. "Bu gülüşü görebilmek için kendimi asla güldürmemem gibi bir şey söz konusu olsaydı, ölene kadar mutsuz olurdum."

"Sen mutsuzsan ben mutlu olamam," dedi baskınca. "Sen olmazsan ben gülemem. Sen olmazsan ben iyi olamam. Sen olmazsan ben olmam." İçim sevgi ateşi ile yanarken içim giderek ona baktım. "Benim varlığım sadece sana bağlı, bunu unutma olur mu?"

"Ali, seni çok seviyorum." diye fısıldadım gülümserken. Başımı her iki yana sallarken deli gibi gülmeye başladım. "Seni hastalıklı bir derece de çok seviyorum, aklın almaz!"

"Ben de küçüğüm, ben de..." diye mırıldandı yüzündeki içten tebessüm beni mutlu ederken. "Ama bence artık üstüne bir şeyler giy. Hasta olmanı istemiyorum."

"Tamam." dedim.

Ayağa kalktığımda kalçam sızladı fakat acısını belli etmedim. Arkamı dönüp yatağımın üzerindeki kiyafetlerimi elime aldığımda Alihan'ın elini kalçamda hissettim. Daha sonra yerde dizlerinin üstünde oturduğunu görünce şaşkına uğradım. "Alihan?"

"Kalçan kızarık," diye mırıldandı ve hafif dokunuşlarla tangamdan dolayı sallanan kalça yanaklarıma dokundu. "Dün ki kadar kırmızı değil ama kızarıklığı duruyor. Bu normal mi?"

"Bilmem ki," dedim. "Normal mi?"

"Liya, endişeleniyorum!" dedi birden baskınca kafasını kaldırıp alttan gözlerime baktığında. "Ya ciddiyse?"

"Ali, acıyor ama bu kadar. Sakat değilim, sakin ol?"

"Ya daha kötüleşirse?" diye sorguladı. "Hayır ya, doktora gidelim."

"Doktora mı gidelim?" diye sorguladım.

"Doktora gidelim." diye onayladı.

"Tabii," dedim ve elimi havaya kaldırıp kendime gösterdim. "Merhaba doktor bey, sevgilimin kalçasına gerekli müdaheleyi yapın. Dün gece sevişirken çok sert çarptım kendimi ona, çok sert içinde hareket ettim. Çok sert bir şekilde seviştik de, ondan..." Alihan'ın gözleri belirdi. Gözlerimi devirdim. "Böyle mi diyeceksin, Alihan?"

"Anasını sikerim ama ben böyle işin!" dedi ve ofladı. "Ayrıca elin doktoruna senin bu güzel kalçalarını göstertmem! Kadın doktoru daha makbul. Çünkü bu dolgun ve yumuşak kalçalarını adam görseydi, o gören gözleri artık o zamandan itibaren görmezdi."

"Ali," diye uyardım onu. "Sus."

"Bebeğim, eğil." dediğinde gözlerimi kıstım. "Kollarını ve üst bedenini yatağa eğ ama kalçanı bana ver."

"Ali, hay-"

"Düşündüğün gibi değil!" diye uyardı. "Sadece vajinana bakacağım. Eğer kötüyse gidip krem falan alırım ne bileyim amına koyayım."

"Ya-"

"Liya, laf dinle biraz ya!" diye isyan etti.

"İstemiyorum, Alihan!"

"Utanıyor musun?"

"Hayır tabii ki de!"

"Bebeğim, rızan yoksa bakmam ben sadece seni düşünüyorum ve endişeliyim... Bu kadar..."

Yutkundum. "Tamam."

Bedenimi ona çevirip kalçamın üzerine yatağa oturdum ve oturduğum an ağzımdan bir inleme kaçtı. Bacaklarımı da kaldırıp yatağa birbirinden uzak koydum fakat bacaklarımı kendime çekmiştim ve ayaklarım yatağın üzerinde duruyordu. Sırtımı ise yatağa koydum.

Uzanıyordum, bir bacaklarımı kendime çekip ayırmıştım çünkü Alihan başka türlü görmezdi.

Elini kasıklarıma götürüp tangamın kumaşını kavradı. "İzin veriyor musun bebeğim?"

"Evet," dedim. "Tabii ki."

Tangamı yavaşça bacaklarımdan sıyırıp çıkardı ve çıkardığı an kumaşı alıp omzuna koydu. Okyanus mavisi tangam omzunda asılı dururken yutkundum. Ruh hastası ya!

"Siktir," diye mırıldandığında yüz ifadesine baktım. Baş parmaklarını kadınlığımın ferç dudaklarına hissettiğimde kasıldım. "Ah, yavaş!"

"Acıdı mı?"

"Kısa bir an..."

"İyi görünmüyor bebeğim," dediğinde korkmaya başladım. "Kızarmış hatta morarmaya bile gelmiş. Böyle olacağını bilseydim o kadar sert davranır mıydım ki? Allah kahretsin ya..."

"Ya korkutma beni!" dedim ve sırtımı yataktan kaldırıp oturur pozisyona geldim. Kafamı indirip vajinama baktığımda pek bir şey göremedim. "Görmüyorum ben!"

"Göremezsin ki," dedi. "Yok, ben krem falan alayım. Ne bileyim, kızarıklığa iyi gelen krem falan."

"Alihan," diye kızdım ona. "Saçmalama! Her seviştiğimiz de böyle krem mi süreceğiz vajinama? Ayrıca, her sert sevişen çift krem alıyor olsaydı Türkiyede krem kıtlığı olurdu! Ne tür belirsiz şeyleri sürmem vajinama tamam mı? Sürdürtmem de!"

"Çemkirme be, öf!" diye isyan etti. "Kafamı ağrıttın amına koyayım, ne kadar çok konuşuyorsun öyle?"

"Diyeceğimi dedim, Ali! Bir kadınlık organından bahsediyoruz! Vajina iltihapı kapmak istediğim son şey bile değil!"

"Liya, bir sakin mi olsan?"

"Korkuttun beni!"

"Krem diyorum kızım, krem! İşimizi görür!"

"Sürmem diyorum sen sağır mısın?" diye çıkıştım panikle. "Of!"

"Sevgilim, başka yolu var o da günlerce acı çekip vajinanının kötüleşmesi..."

"Erkek değil misin ya?" diye çıkıştım sertçe. "Hepiniz dertsizsiniz, hep siz yapın biz çekelim! Erkeksiniz işte!"

"Cinsime yönelik niye hakaret ediyorsun lan?" diye söylendi şaşkınca. "İnsanım ben, insan!"

"Ya of, hayvan gibi davrandın al bak ne oldu..." dedim ağlamak üzereyken.

"Düşmanınmışım gibi becer beni Alihan'ı da diyen ninemdi zaten..."

"Ya ben gerizekalıyım, sen niye uyuyorsun bana sen niye dinliyorsun beni?" diye konuştum hızlıca. Elimi alnıma vurdum. "Allahım aklımı alsaydın!"

"Aklını ben aldım bebeğim, yüce rabbim değil." derken yüzünde çapkın bir sırıtma vardı.

"Alihan!"

"Ne ya? Öyle."

"Sus!"

"Haklıyım tabii ki sus dersin."

"Alihan!" diye bağırdım neredeyse.

"Şu ağzını hayıra açsan her şey daha iyi olucak!" Dudaklarını yalayıp alt dudağını ısırdı birden. "Ya da ağzını başka şeyler için açsan da iyi olur. Mesela benim için açs-"

"Alihan!"

"Tamam!" diye bağırdı aynı şekilde.

"İstemiyorum hiçbir şey! Kalkıp üstümü giyinmek istiyorum tangamı ver." dedim ve bacaklarımı kapatıp mahremimi sakladım. Yatağın uç kısmına geldim ve tangamı omzundan alacaktım ki Alihan önce davranıp tangayı benden uzak tuttu. "Versene!"

"Vermiyorum," dedi sertçe. "Böyle bırakmayacağım seni."

Eline uzanıp tangamı alacaktım ki yatağımın köşesine attı. "Ya ne yapıyorsun?" diye kızdım.

Cevap vermeyince ona arkamı dönüp yatağımın üzerine çıktım. Dizlerimin üstünde hareket ederek yatak başlığıma varıp eğildim ve köşeye baktım. Yerdeydi.

Eğildiğim için kalçalarımın yanaklarını gerdirmiştim ve böylelikle mahrem bölgem apaçık duruyordu fakat bu gördüğü bir şey olduğu için umursamadım.

Tangamı elime aldım ve tekrar doğruldum. Yataktan kalktığımda Alihan'ın öldürücü bakışlarıyla karşılaştım. Tangamı bacaklarımdan geçirip kasıklarıma kadar çektim ve ince ipinin kalçamın arasına girmesine izin verdim.

"Küstün mü?" diye sorguladım.

"Kızdım," dedi hala kötü kötü bakarken. "Kızgınım."

Bana cevap hakkı tanımadan odamdan çıktığında arkasından seslendim ama geri dönmedi. Üstüme crop topumu ve siyah saten paçası bol pantolonumu giydiğimde aceleyle arkasından indim.

"Ali!" diye seslendim ve mutfağa girdim. Pastayı fırından çıkarmıştı ve şu an kesiyordu. Hazırladığı çikolatalı sos ocakta duruyordu. "Niye kızgın olduğunu sorabilir miyim acaba?"

"Bu halde olmanın sebebi benim!" dedi birden yüksek sesle. "Bu yetmiyormuş gibi sana yardım etmek istiyorum ama sen bunu kabul etmiyorsun! Kötü hissediyorum ve sen kendini umursamadıkça daha da kötü hissediyorum!"

"Alihan, dün gece sen kendi başına sevişmedin tamam mı?" dedim hemen. "Ben de vardım ve ayrıca sert davranmanı isteyen yine bendim. Ben de üstteydim, senin üstündeyken nasıl bir delilikle kucağında zıpladım hatırlamıyor musun?"

"Hatırlıyorum," dedi. "Unutmak mümkün mü?"

"Ee? Sorun ne o zaman?"

"Acı çekmeni istemiyorum o kadar," dedi ve omuz silkti. "Ne yapıyım? Aşk insanı delirtiyor, ne yapıyım yani?"

Yanına vardım ve kolundan tutarak onu kendime çevirdim. Boyuna ulaşabilmek için ayak parmaklarımın üstünde durdum ve ellerimi boynuna koydum. Dudağının kenarını öptüm sevgiyle. "Beni düşündüğün için çok teşekkür ederim ama ben iyiyim. Kötüleşmeyecek de. Sert sevişen belki milyonlarca çift var ve ben bunun yüzünden hastanelik olan bir kadın tanımıyorum."

"Ama-"

"Ayrıca ben kimin kadınıyım?" diye sorduğumda yutkundu. "Ben senin kadınınım. Sence bana bir şey olur mu?"

"Bilemeyiz..."

"Olmayacak." dedim.

"Olmasın." dedi baskınca.

"Olmayacak gözlerini yediğim," dedim ve gülümsedim. "Olmayacak. Birkaç güne daha iyi olacağım ve sonra biz tekrar sevişince yine böyle olucak. Ve ben senin bana verdiğin acıdan delicesine zevk alıyorum!"

Son sözümden sonra elleri yüzümü avuçladı ve kafama baskı uygulayarak beni kendisine çekti. Dudaklarıma tutkuyla kapanırken gülümsedim ve dudaklarımı kıpırdatarak üst dudağını esir aldım.

O kafasını sağa ben kafamı sola eğdiğimde öpüşümüzü derinleştirdik fakat bu öpücük tutkudan uzaktı. Kendime hakim olamayıp sırıttığımda Alihan belimi avuçlayıp dudaklarımdan ayrıldı. "Kızım sırıtıp durma, dudağın dudaklarımdan kayıyor."

Küçük bir kahkaha attığımda yanağımı öptü. "Çok pardon," dedim ve saçlarımı arkaya atıp dudağına kısa bir öpücük kondurdum. "Duralım yoksa bizi kimse tutamayacak."

"Tabii ki hanımefendi," dedi ve burnumu öptü. "Emrinize amadeyim."

Birbirimizden ayrıldığımız da Alihan sıcak sosu pişmiş olan kekin üstüne döktü. Sanırım ıslak kek olarak kalacaktı.

"Evde krem şanti kalmamış ben de ıslak kek yapıyım dedim."

"Alırım ben sana," dedim ve omzunu öptüm. "Merak etme sen tontişim."

"Tontiş değilim ben?"

"Sevdiğimden diyorum ya."

"Ya diyen ağzını yerim!" dedi ve yanaklarımı tutup birbirine bastırarak dudaklarımın büzüşmesine sebep oldu. "Yerim!"

"Yeme, ağzım sana daha lazım olur." dedim dudaklarım büzüştüğü için zar zor konuşurken. Alihan sertçe büzüşmüş dudağımı öptü ve yanaklarımı serbest bıraktı.

"Şimdi pastayı dolaba koyuyoruz ve birlikte evden çıkıyoruz."

"Nereye?" diye sordum.

"Uzay ile buluşacağız." dedi. "Güzel bir buluşma olmayacak, Liya. Baştan uyarıyorum, ya benimle gel ya da burada kal ama beni vazgeçirmeye çalışmak gibi bir şey yapma."

"Ne yapacaksın, onu söyle."

"Merak etme, öldürmeyeceğim onu. Gerisini de gelince görürsün zaten. Bugün benim için çok önemli bir gün. Birçok şey belli olucak."

"Alihan, açık konuşsana benimle?"

"Gidelim, Liya."

———

"Uzay Tetikçi," diye seslendi Alihan yüzündeki sahte gülümsemeyle. Eli elimi sıkı sıkı tutuyordu ve büyük adımlarla birlikte Uzay'a doğru yürüyorduk. "Seni görmek ne güzel böyle?"

Topuklu ayakkablarımın boş depoda çıkardığı tık tık sesleri birçok adamın dikkatini çekti. Eski püskül kiyafetleriyle grup halinde duruyorlardı ve her köşede varlardı. Topuklu ayakkabım yüzünden bana bakıyorlardı ama Alihan'ın ters bakışlarıyla birlikte tırstılar. "Dönün önünüze yoksa ben döndürürüm."

"Senōr Karalı," dedi Uzay kollarını iki yana açarak. "Sizi gördüm ve şeref duydum..."

"Şerefin olmadığı içindir." diye lafı soktu Alihan hemen sevimsiz bir gülümsemeyle.

"Bakıyorum da formundasın." diye mırıldandı Uzay ve benimle göz göze geldi. "Ne haber, Lili?"

Gülümsedim nazikçe. "İyidir, senden?"

"Belli olmaz," dedi. "Şimdilik iyiyim, sevgiline bakar bu iş."

"Korktun mu, Tetikçi?" diye dalga geçti Alihan onunla.

"Hayır," dedi Uzay net bir tavırla. "Sadece hissettiğimi söyledim."

"Kuvvetli hissin varmış kardeş," dedi Alihan. "Takdir edilir."

"Doğru yani?"

"Laf sikiştirme benimle, Uzay." dedi Alihan ciddiyete geri dönüş yaparken. "Benimle konuşmak istemişsin ama bence sıra ben de bugün. Seninkine sonra geliriz..."

Uzay güldü. "Canım için korkmalı mıyım?"

Alihan dilini olumsuzca şaklattı. "Yok canım, o kadar da değil."

"Karalı'ların sağı solu belli olmuyor," dedi Uzay yüzündeki kötü adam sırıtışı ile.

"Karalı ailesi sana ne yapmış olabilir ki? Biz Tetikçi'lerin saldırısına uğradık." dedi Alihan iğneleyici bir tavırla.

"Karalı'ların kazığından sonra," dedi Uzay bastırarak.

"Civan'ı kast ettiğini biliyorum," dedi Alihan. "Ama bilmelisin ki Civan bana benzemez. Ne Civan, ne de başka bir Karalı üyesi bana benzemez. Onlar korkak, ben değilim."

"Bak bu doğru," Uzay bize doğru bir adım attı. "Civan Karalı benimle oynamaya çalıştı ama hak ettiği muameleyi de görecek, az kaldı."

Ali omuz silkti. "Civan sadakatsiz, korkak, düzenbaz herifin teki. Hamlelerini düşünerek de yapmaz, düşünerek yapsaydı bu halde olmazdı. Yani onunla ne yapacağını haber et, işkence varsa belki ben de gelip bir iki deşerim onu. Sıkıntı olmaz."

Uzay keyifle gülmeye başladı. "Ben bu Karalı-Tetikçi arasındaki düşman-dost ilişkisine hayranım..."

"Ne sikim saçmalıyorsun yine?"

"Bilmem, ne sikim saçmalıyorum?" diye mırıldandı Uzay. "Hm?"

"Ölmek mi istiyorsun?"

"Henüz değil," dedi Uzay. "Daha işlerim var, ondan sonra."

"Şu haline bak Uzay," dedi Alihan ve ona acıyormuş gibi küçümseyici bakışlar attı. "Vicdanının sızısından gözlerime bakamıyorsun. İki üç adamının sahte sadakatine güvenip bana karşı gelebileceğini sanıyorsun. Gizliliğini ön plana sürüklemeye çalışıyorsun, hayırdır?"

Uzay kollarını birbirine bağladı ve Alihan'a doğru bir adım attı. "Belki planlarım vardır."

"Derken?"

"Senin bilmemen gereken planlar..."

"Onlar var zaten, biliyorum bunu." dedikten sonra Uzay kaşlarını kaldırdı. "Belki diğerleri sana güveniyor olabilir ama ben sana zerre güvenmiyorum, Tetikçi'nin piçi. Bir işler çevirdiğin çok belli ama gün yüzüne çıkması da çok sürmez."

"Nasıl gün yüzüne çıkaracaksın?" diye sorguladı Uzay. "Yapayalnızsın Alihan, ne bir timin ne bir istihbaratın ne bir gücün... Hiçbirisi yok."

Alihan ile göz göze geldiğimizde kendisini tutamayıp kahkaha attı ama ben ciddiydim. Gülmeye devam ederken Uzay'a döndü. "Pardon ne?"

"Komik olan?"

"Senin varlığın bir şaka, Tetikçi." dedi Alihan ve gülmeye devam etti. Biraz olsun sakinleştiğinde derin bir nefes aldı. "Bakıyorum da adamlarının sadakati aynı seninkine benziyor. Yok çünkü!"

"Sinirlenmeye başlıyorum yavaştan," diye konuştu Uzay dişlerini sıkarak. "Sikik sikik palavra yapma, açık konuş anlayalım."

"Hay hay," dedi Alihan. "Liya ve Rüva'yı kurtardığım gün bir şov sergiledim, adamlarına dedim ki "Bunu Uzay'a iletin." dedim. Ama bakıyorum ki kimse sana haber vermemiş, hmm neden acaba?"

Uzay arkasını döndü ve tamamen siyah giyinmiş adamlarına baktı. "Beyler?"

"Beycikler," diye seslendi Alihan. "Hayırdır? Neden Uzay'a haber vermediniz? Ayıp yani!"

"Ali," diye uyardım tuttuğum elini sıktığımda. "Ortam gergin biraz dursan mı?"

"Neden?" diye sordu.

"Kötü şeyler olsun istemiyorum çünkü, Uzay çok sinirli duruyor." dedim.

"Sıkıyorsa bir bok yapmaya çalışsın," dedi Alihan umursamazca. "Yapamaz, merak etme sen."

"Göreceğiz..."

"Sorunu cevaplayabilirim, Uzay!" dedi Alihan ve elimi bıraktı. Uzay'a bir adım attı ama hala yakın değildiler. "Çünkü bu adamlar sana çalışmıyorlar!"

"Karalı," diye konuştu Uzay sesindeki sinir ve yüzündeki sırıtış beni tedirgin yaparken. "Ters yönüme gelmeni tavsiye etmem!"

"Yaa..." diye mırıldandı Ali ve dudağını büzüp ağlama taklidi yaptı. Yumruklarını gözüne götürüp bebeklerin yaptığı gibi salladı. "Çok korktum, çok!"

"Ne istiyorsun?" diye hırladı Uzay.

"Yıkılışını!" dedi Alihan birden ciddiyetle. "Yıkılacaksın ama bunu ben yapacağım. Yere öyle çakılacaksın ki, bir daha kalkamayacaksın çünkü ben sen yerdeyken sana sürekli darbeler indireceğim."

"Zayıfsın çünkü!" dedi Uzay neredeyse bağırarak. "Sekiz sene geçmiş ama hala kardeşinin ölümünde oynadığım rol için benden nefret ediyorsun. Güçlü olduğunu sanıyorsun Karalı ama zayıflığından o kadar acizsin ki, güçlenmek için habire bir şeyler deniyorsun."

Alihan güldü. "Denediklerim işe yarıyor demek ki, daha ne olduğunu bilmeden böyle delirdin çünkü olacaktan korkuyorsun."

"Fazla geveleme lan," dedi Uzay ve öfkeyle Alihan'a baktı. "Ne diyeceksen de, sonra siktir git."

"Şimdi şöyle-"

"Sadede gel, direkt söyle!" dedi Uzay baskınca.

"Peki," diye mırıldandı Alihan. "Bana çalışacaksın."

Uzay birkaç saniye Alihan'ın yüzünü analiz ettikten sonra gülümsedi ve alay ediyormuş gibi kafasını sağa sola salladı. "Bu mu?"

"Bana çalışacaksın," dedi Alihan üstüne basa basa. "Ya bana çalışacaksın ya da seni ve o işe yaramaz küçük aileni hapise gönderirim. Seçim senin!"

Şaşkınca Alihan'ı izlerken Uzay öfkeden soluklarını hızlandırmıştı ve göğüsü inip kalkıyordu. "Bu bir tehdit miydi, Karalı?"

"Evet," dedi Alihan.

"Seni öldürebilirim bunu biliyorsun değil mi?" diye dellendi Uzay. "Seni öldürtebilirim."

"Tabii ki yapabilirsin ama götüne sorsak 'Yemem' der." dedikten sonra kendi şakasına gülmeye başladı. Komikti ama gülecek havamda olmadığım için gülmedim.

"Beyler," diye seslendi Uzay. Arkasındaki siyah giyinimli adamlar kıpırdamadı. Uzay, onların bir hamle yapmasını bekliyordu ama adamlar kıpırdamıyordu.

"Beyler, ne oldu size?" diyen Alihan kendisini tutamayıp kahkaha attığında Uzay ona öldürücü bakışlar gönderdi. "Kıpırdayınsanıza, alınıyorum ama..."

"Emir verdim lan size!" diye bağırdı Uzay onlara doğru. Silahını çıkarıp bir adamına doğrulttuğunda yan yana dizilmiş yedi adam silahlarını çıkarıp Uzay'a doğrulttu.

"A-aa!" diye bir tepki verdi Alihan elini ağzına götürdüğünde. "Ay ne oldu öyle?"

"Alihan," dedim ve omzuna vurdum hafifçe. "Komik değil!"

"Bence çok komik!"

"Ne oluyor lan?" diye bir tepki verdi Uzay kükrediğinde. "Ne dönüyor burada?"

"Seni neden dinlemiyorlar biliyor musun?" dedi Alihan kollarını birbirine bağladığında. "Çünkü onlar senin adamların değil."

Uzay silahlara arkasını döndü ve Alihan'a baktı. "Sen ne saçmalıyorsun? Bu adamlar-"

"Benim adamlarım," dedi Alihan sözünü kestiğinde. Ve nedense bu duruma pek şaşırmamıştım. Uzay'ın ağzı açık kalırken yumruğunu sıktığını gördüm.

"Alihan?"

Arkamı döndüğümde Rüveyda'yı gördüm. Siyah deri pantolonu, siyah büstiyeri ve siyah deri çeketi ile orada duruyordu. Aynı şekilde siyah olan çizme topukluları ve siyah ojesi vardı. Siyah dalgalı saçları da omuzlarına dökülmüştü.

Rüveyda, siyahlar içerisinde çok güzel ama bir o kadar da tehlikeli ve asil duruyordu.

Alihan arkasını dönmeden konuştu. "Ben de seni bekliyordum, Rüva."

"Ne oluyor burada?" dedikten sonra yanıma yürüdü ve bana baktı. Benden ses çıkmayınca Uzay'a baktı ve Uzay'ın arkasındaki adamları gördüğünde belinden siyah silahını çıkarıp birisine doğrulttu. "Ne yapıyorsunuz siz lan?"

"Silahı indir, Rüva." dedi Alihan ve Rüveyda'ya baktı. "Önce bir durumu öğren."

"Durum ne Alihan, biliyor musun?" dedi hiddetle ve kafasını sola yani Alihan'a çevirdi. "Senin hep her şeyi mahvetmen! Adamların var, istihbaratın var, paran var, sevgilin var ama bunlar sana hiçbir zaman yetmiyor! Sen her şeyi istiyorsun! Ve istediklerini alabilmek için insanlara zarar veriyorsun ve bundan şikayetçi olmuyorsun! Durum bundan ibaret, bildim mi?"

"Aha," dedi Alihan a'yı uzatarak. Üstüne kısa bir kahkaha patlattığında yutkundum. "Çok pardon bu durumda olmamızın tek sebebi bendim değil mi?"

"Sebebi değilsin ama eski hesapları bugüne taşıyarak hiçbir zaman huzurlu yaşayamayacaksın. Ne sen, ne biz!"

"İndir o silahı, Rüva!" dedi Alihan sertçe.

"Ne oluyor burada bana hemen anlat yoksa şu adamların hepsini teker teker vururum!" dedi Rüveyda öfkeyle.

"Sizin adamlarınız sandığınız bu adamlar bunca zaman benim adamlarımdı," dedi Alihan yüzündeki tebessümle. "Hiç sadık değildiler, Uzay'a ve size ihanet ettiler. Bana çalışıyorlardı, ben hapisteyken bile bana çalışıyorlardı."

"Bunu yaptın mı gerçekten?" diye sorguladı Rüveyda yüzündeki negatif gülümsemeyle. "Bizimle çalışmış gibi yaparken bize karşı mı çalıştın?"

"Aynen öyle," dedi Alihan. "Yaptım."

"Uzay'a bir seçenek sundum," diye devam etti Alihan. "Ya bana çalışacak, ya da o ve sizin timinizi polise ifşalayacağım."

"Beni de?" diye sorguladı Rüveyda.

"Seni o yüzden buraya çağırdım, Rüva." dedi Alihan ve devam etti. "Sen de tarafını seçeceksin. Ya bana çalışırsın ya da seni de ifşalarım. İnan bunu istemem ama sen yanlış kararı verirsen yaparım."

"Savaş imzalıyorsun yani?" diye sorguladı Rüveyda. "Savaş imzalıyorsun çünkü ben asla Uzay'a arkamı dönmem. Uzay'ı seçiyorum ve böylelikle seni karşıma alıyorum. Artık karşı karşıya olacağız, birlikte değil."

Alihan kafasını salladı. "Son kararın mı?"

"Son kararım, Alihan." dedi Rüveyda.

"Tamam Rüya," dedi Alihan iğneleyici bir tavırla. "Seçimine saygı duyuyorum."

"Uzay," diye seslendi Alihan tekrardan. "Yine soruyorum ve bu sefer cevabımı istiyorum! Bana mı çalışırsın yoksa hapise mi girersin?"

Rüveyda silahı ateşledi ve bunu bir kere değil tam tamına arka arkaya yedi kez yaptı ve Alihan'ın yedi adamını vurdu. Silahı elinden bırakmadan Alihan'a doğrulttuğunda Alihan'ın ifadesi öfkeden geçilmiyordu.

"Ne yaptığının farkında değilsin, Rüya!" dedi Alihan neredeyse bağırarak. "Bunu yapmayacaktın."

Arkamızdan sesler yükselirken esrarkeş sandığım pis giyinimli adamlar toplandı ve Rüveyda ile Uzay'a silah çektiler. Saydığım kadarıyla on dört kişilerdi.

Tekrar önüme döndüğümde Alihan öfkeyle Rüveyda'ya bakıyordu.

"Bundan sonra," diye tısladı Alihan. "Bundan sonra en iyi arkadaşım değil, Uzay gibi düşmanımsın! Sana değer verdiğim için onun timinden hep ayrı tuttum ama sen Uzay için bana karşı geliyorsan artık dostum falan olamazsın. Biz onunla bir savaş halindeyken sen hep araya gireceksin çünkü, onun yüzünden bu dostluğu bitirip böylelikle kurtulalım bu problemden."

"Kurtulduk," diye mırıldandı Rüveyda ve yüzündeki hüzün görülüyordu. O Alihan'a değer vermişti ve Alihan'da ona değer vermişti fakat şimdi ikisi de birbirine çok değişik bakıyordu.

"Savaş başladı, Alihan." dedi Rüya ve silahını indirdi. "Ama bu sefer kazanan olmayacak çünkü duygular işin içinde oldukça insan hep kaybeder."

"Savaş başladı, Rüya." diye tekrarladı Alihan. "Ama kazanan olucak. Onu da artık zamanla göreceğiz. Şimdi, cevabımı istiyorum!"

"Alihan," diye seslendim sesimi ilk kez çıkararak.

"Karışmanı gerektirecek bir durum yok ortada, Liya." dedi sakince. "Bu işin içinde değilsin, dışında durmaya devam et çünkü buralar çirkin yerler."

"Bunu yapmak zorunda mısın?" diye sorguladığımda bana döndü.

"Liya," Bana döndüğünde üstüme yürüdü ve karşımda durduğunda başını iki yana salladı. "Savaşı ben başlattım, ben bitireceğim ve seni de buradan uzak tutacağım. Anlaştık mı?"

Cevap vermedim.

Kimse konuşmadı.

Rüveyda bakışlarıyla Alihan'a olan hayal kırıklığını anlatıyor, Uzay ciddi ciddi Alihan'ın dediği şeyi düşünüyordu.

Alihan'ın dediği gibiydi.

Savaşı o başlatmıştı, bitirmek de onun elindeydi. Onu durduramazdık çünkü hepimiz biliyorduk ki, Alihan Karalı bir şey isterse onu mutlaka alırdı.



• Bölüm Sonu •

Helloooo, nasılsınız? Bölümü nasıl buldunuz?

Açıkçası bu bölümden sonra yazacaklarımdan korkmuyor değilim. :)

Siz ne düşünüyorsunuz?

Alihan'ın yaptığı bu hamle doğru mu yanlış mı?

Uzay'ın cevabı ne olacak?

Sizce Rüveyda Alihan'a karşı çalışır mı?

Liya ne yapacak?

Cevaplarınızı merak ediyorum, bir sonraki bölüme görüşmek üzere!!! 🤍

Continue Reading

You'll Also Like

9.8K 902 46
Bir silah sesi... Tüm hayatımı alt üst eden o ses. Zihnimden asla çıkmayacaktı bu ses. Ben daha ilk sesin şokunu atlatamadan ikincisi yükseldi. Ateş...
KUSURSUZ By *

Teen Fiction

16K 9.6K 20
Aşk bir görme kusurudur. Bütün suçlar aşk adı altında işlenirler, aşık insan karşısındakinin kusurlarını görmez, bir nevi maskedir aşk. Ve o gid...
1.5K 588 17
Bir kadın en fazla ne olabilir ki ? Diğer kadınlardan nasıl farklı olabilir ? Ne yapabilir ya da nelere karşı çıkabilir ? Ve bu kadın, inançları ve...
91.8K 191 26
Bir kadın bunu yazabilir mi? Evet yazar , hemde erkeklerden daha iyi yazar. Konuya gelince , hikayen sıradışı, çok dehşet ve aşırı tahrik ediciydi. İ...