Mahkumiyet (+18)

By siredtohopeless

4.3M 97.1K 59.7K

❗️Kitap ağır cinsellik ve vahşet içerir❗️ ... "Söz verebilir misin, Liya?" "Sana söz veriyorum, seni sevmekte... More

1. Bölüm : TUTSAK
2. Bölüm : KURTARICI
3. Bölüm : KAÇIŞ
4. Bölüm : MEKAN
5. Bölüm : KIRIK
6. Bölüm : BANA AİTSİN
7. Bölüm : KORKU
8. Bölüm : KARIŞIKLIK
9. Bölüm : SİYAH ŞEHVET
10. Bölüm : TEHDİT
11. Bölüm : DURDURULMAZ
12. Bölüm : YANLIŞ
13. Bölüm : HİSLER
14. Bölüm : ADALET
15. Bölüm : İTİRAF
16. Bölüm : GEÇMİŞTE KALAN
17. Bölüm : KISKANÇLIK
18. Bölüm : KATİL
19. Bölüm : HATA
20. Bölüm : ÇARESİZ
21. Bölüm : KAYIP
22. Bölüm : KÖRDÜĞÜM
23. Bölüm : ONSUZ
24. Bölüm : YENİDEN
25. Bölüm : YARALAR
26. Bölüm : TAKAS
27. Bölüm : ÖZÜR
28. Bölüm : ALEV
29. Bölüm : BEKLENİLMEYEN
30. Bölüm : İHANET
31. Bölüm : DELİK
32. Bölüm : ÇÖKÜŞ
33. Bölüm : ACI
34. Bölüm : GEÇ
35. Bölüm : ZAMANIN SORUSU
36. Bölüm : ÖZGÜRLÜK
37. Bölüm : EKSİK
38. Bölüm : TESLİM
39. Bölüm : KÜVET
40. Bölüm : DEĞİŞİM
41. Bölüm : İKİ BEDEN BİR RUH
42. Bölüm : LANET
43. Bölüm : MAZİNİN BIRAKTIĞI YARA İZİ
44. Bölüm : ALKAN
45. Bölüm : YENİ
46. Bölüm : OYUN
47. Bölüm : ÇOCUK
48. Bölüm : BİTİK
49. Bölüm : RÜVEYDA
50. Bölüm : YÜK
51. Bölüm : KÜÇÜK
52. Bölüm : ANLAYIŞ
53. Bölüm : MASKELİ BALO
54. Bölüm : ÖLÜM TANRISI
55. Bölüm : KİR
56. Bölüm : ŞİKAYET
57. Bölüm : HİSSETMEK
59. Bölüm : DİŞİ ASLAN
60. Bölüm : GÜCÜN DÖNÜŞÜ
61. Bölüm : SEVDALI RUHLARIN TENLERLE DANSI
62. Bölüm : KARŞI KARŞIYA
63. Bölüm : UNUTULAN GERÇEK
64. Bölüm : DUYGULAR
65. Bölüm : KOYU FANTAZİLER
66. Bölüm : CİVAN
67. Bölüm : İTALYA
68. Bölüm : ANNE
69. Bölüm : DEĞER
70. Bölüm : KARDEŞ
71. Bölüm : EV
29. OCAK 1994
72. Bölüm : YENİ HİSLER
73. Bölüm : SANAT ESERİ
74. Bölüm : YAKIŞ
75. Bölüm : BİLİNMEMEZLİK
76. Bölüm : DÖNÜM NOKTASI
77. Bölüm : DÜŞMAN
78. Bölüm : TEHLİKE
79. Bölüm : KÖTÜ İNSANLAR
80. Bölüm : UZAK
81. Bölüm : ZARAR
82. Bölüm : İKİ YÜZLÜ
21. TEMMUZ 1999
83. Bölüm : SARSILMA
84. Bölüm : YAKLAŞAN SON
85. Bölüm : KAZANIŞ VE MAĞLUBIYET
86. Bölüm : YAŞAM
87. Bölüm : ODAK
88. Bölüm : DÜZEN
89. Bölüm : İMKANSIZ
90. Bölüm : GELİŞME
91. Bölüm : KAYBOLAN BENLIK
92. Bölüm : BARIŞ
93. Bölüm : UMUT
94. Bölüm : HAZIRLIK
95. Bölüm : YARDIM
96. Bölüm : MİNİK
97. Bölüm : DENİZ
98. Bölüm : İHBAR
99. Bölüm : 16. EKİM
100. Bölüm : FINAL
Yeni Kurgu: SESSİZ

58. Bölüm : BURUK SEVİNÇLER

41.8K 1K 559
By siredtohopeless

HELLO! 🤎

BİLGİLENDİRME

Sınır koyacağım fakat vote ve yorum sayısı çok fazla olmayacak. Kitaplarımın ikisini de bir an önce bitirmek istediğim için bölüm yazdığım an atacağım bundan sonra...

1,25bin okumaya rağmen vote sayısının 100 olması çok zor oluyor ve ben bunu anlayamıyorum, bir yıldıza basmak bu kadar mı çok görülüyor emeklerime gerçekten?

Neyse, canınız sağolsun.. <3

Vote yapıp yorum atanlara çok teşekkür ediyorum, bence bölüme başlayabilirsiniz!

Sınır: 50 vote 100 yorum

Buruk Sevinçler

Mutluluk, tüm bedenime ve hücrelerime yayılıp beni kafeslerken güzel yüzümde bana yakışan güzel bir gülümseme olmuştu. İçimde ilk kez huzur oluşurken karşımdaki adama bakıyordum.

Ela gözlü, sakalsız, kahverengi saçları olan bir adamdı. Karşımdaydı, içten bir şekilde gülümsüyordu. Sadece ikimiz vardık.

"Alihan," diye cırladım sevinçle. "Burası şahane!"

"Burayı şahane yapan sensin sevgilim." dedi ve ellerimi tuttu. Moderin deponun içini süslemiş ve her tarafa resimlerimizi asmıştı. Etrafı çiçek ve mumlarla da süslemişti.

Üzerimdeki mavi elbisem mavi gözlerime muhteşem derece de uymuştu. Ayaklarımda beyaz spor ayakkablarım vardı ve saçlarımda bir taç. Kraliçe tacı...

"İnanmıyorum. Sen nasıl hazırlarsın burayı? Bunu düşünsen bile miden bulanır..."

Gülmeye başladı. "Kusmak üzereydim, doğru. Romantik bir adam olmadığımı biliyorsun, sen sevdiğin için yaptım elimden gelen en iyi şeyi."

"Ali..." diye fısıldadım ağlamak üzereyken.

"İyi ki doğdun sevgilim." dediğinde gözlerim dolmuştu bile. "Milyonlarca kez iyi ki sen. Hayatımda beni mutlu eden, beni ayakta tutan tek şey senin bu minik varlığın. Sana her şeyimi borçluyum, ilk başta insanlığımı... Seni çok seviyorum, çok çok seviyorum."

Gözyaşlarım aktı fakat yüzüm gülümsüyordu. Kollarımı onun boynuna sarıp yanağını öptüm. "Teşekkür ederim. Her şey için teşekkür ederim, Ali."

"Ağlamanı istemiyorum." dedi ve yüzümü avuçlarının arasına aldı. "Mutluluktan olsa bile ağlama. Gül böyle koskocaman, gül de içim ısınsın güzelim."

"Şapşal." dedim ve kollarımı boynuna sardım. "Ne yapacağız peki?"

"Ne istersen."

Güldüm. "Ne istediğimi bilmiyorum."

"Ben biliyorum." dedi boğuk çıkan sesi. Gülümseyen ifadem yavaş yavaş solduğunda yutkundum. "Pasta yok mu?"

"Sadece biz varız." dediğinde yine gülümsedim.

"Bu daha güzel." dedim. Ellerini belime koydu ve direkt gözlerime baktı. "Değil mi?"

Onayladım.

"Peki," diye mırıldandım koyu bir tonda. "Hediyem?"

Gülümsedi. "Hediyene şimdi mi geçmek istersin?"

"Evet."

Hediyem...

On sekizinci yaş günümün hediyesi, onunla sevişmem olucak demişti Alihan. Ve bu hediyeyi alabilmek için çok heyecanlıydım.

"Gel," diye fısıldadı ve elimi tuttu. O önde ben arkasında yürürken bir kapıyı açmıştı ve içeri girer girmez odanın güzelliğine baktım.

Duvarları ve yeri tahtadan oluşan küçük bir odaydı ve yatağın üstü yani çarşafı beyazdı. Yerlerde güller vardı ve komodinin üzerinde mumlar yanıyordu.

Alt dudağımı ısırarak gülümsedim. "Ya, çok güzel!"

"Senin kadar değiller." dedi.

Ona döndüğümde elleri ile yüzümü avuçladı ve baş parmağı ile yanaklarımı okşadı. Yutkundum ve derince gözlerinin içine baktım. Uzun süre bakışlarımızla konuştuk. O beni sevdi, ben daha çok sevdim. O güzelliğime hayran kaldı, ben ise çekiciliğinde kaybettim kendimi. Benden izin istedi, ona izin verdim.

Dudaklarıma uzandı ve dudakları ile kapattı dudaklarımı. Elleri hala yanaklarımdaydı ben ise ellerimi onun beline koymuştum. Nazikçe alt dudağımı emiyor ve dudaklarımın üstünü dudaklarımdan çekilmeden öpüyordu.

Kafamı yana yatırarak ona ayak uydurmaya çalışmaktan öte öpüşümüzü derinleştirdim. Alihan bu hareketimle yüzümü tutarak beni kendisine çekmişti ve dilini ağzımın içine ittirmişti.

Onun gibi cüretkâr olmak istedim, dilimi aynı onun gibi ağzına ittirdim ve dudaklarını öptüm. Üst dudağını emerken kafamı sağa sola yatırarak işin içine renk katıyordum.

"Sevgilim," diye fısıldadı.

"Efendim?"

"Devam mı edelim?"

"Hayır, ileriye gidelim."

Saniyeler içerisinde kendimi yatakta onu da üstümde bulduğumda ellerimi boynuna yerleştirerek onu öpmeye devam ettim. Dili dilime karışıyor, dudaklarımız tutkuyla çarpışıyordu. Öpüşü nazikti fakat ıslaktı.

"Liya'm," dediğinde gözlerini açtım. "Duralım mı güzelim? Ani bir istekle bana kapılmanı istemiyorum sevgilim, emin olmanı istiyorum. Sen emin olmadan sana dokunamam."

"Eminim. Seni istiyorum."

"Yemin et."

"Yemin ediyorum eminim."

"Yüzde yüz mü?"

"Yüzde yüz eminim!" Dudaklarını öptüm. "Seni çok seviyorum, seninle olmak istiyorum. Senin olmak istiyorum. Bir beden olalım istiyorum. Çok eminim sevgilim."

Ellerimden tutarak beni tekrar kaldırdı ve elleri sırtıma kaydı. Mavi elbisemin fermuarını indirmeye başladığında tenim diken diken oldu.

"Utanıyor musun?"

"Biraz." dediğimde yavaşça elbisenin askılarını indirdi. Elbise düşecekti ki göğüsümden tuttu. "Sana bakmayacağım. İstemediğin hiçbir şey yapmayacağım sevgilim."

"Bırakabilirsin." dediğimde elbiseyi bıraktı fakat gözlerini gözlerimden çekmedi. Altımda mavi iç çamaşırlarım vardı ve Alihan ben utandığım için bana bakmıyordu.

"Alihan, bakabilirsin bana." dediğimde yutkundu. "Biraz utanıyorum dedim. Bir yanım delicesine sana tüm bedenimi sunmak isterken diğer yanım utanıyor ama cüretkâr olan yanımı dinlemek istiyorum."

"Emin misin?"

"Evet." dedim.

Gözleri yavaş yavaş göğüslerime kaydığında alt dudağını ısırdı ve burnundan soluklandı. Ellerini kaldırdı ve karnımda gezdirmeye başladı. Eli tekrar sırtıma gidip sütyenimin kopçasını ikinci deneyişinde açtığında askılarını yavaşça indirip sütyeni bedenimden çekip yere attı.

İkimizde aynı anda sertçe yutkunurken bakışları göğüslerime kaydı. Çenesinin seğirmesi ile gözlerinin koyulaştığını hissettim.

"Dokunabilir miyim?" diye sorduğunda başımı salladım. İki eliyle iki göğüsümü avuçlayıp yavaşça yoğurmaya başladığında dudaklarımı yaladım ve derin bir nefes verdim.

"Dudaklarımı gö-"

"Evet, Alihan!" dedim. "Benimle istediğini yapabilirsin, sorup durma lütfen."

"Emin misin?"

"Eminim."

Tuttuğu göğüslerimi sıktı ve kısa süre içinde ıslak dudaklarını göğüslerimin ucunda hissettiğimde belim kavislendi. Derin bir nefes çektim içime ve gülümsedim. "Evet..."

"Hoşuna gidiyor mu?"

"Evet, sevgilim." dedim ve ellerimi saçlarına gömdüm. Alihan bu sırada göğüsümün ucunu ağzına almıştı ve sesler çıkararak emiyordu. Kafamı arkaya atarak inlediğimde elleri kalçama kaydı.

"Sana kendini o kadar iyi hissettireceğim ki," dedi dilini memelerimde gezdirirken. "Zevkten çığlık çığlığa bağıracaksın ve en iyi yanı seni kimse duyamayacak çünkü ormanın içindeyiz."

Beni omuzlarımdan tutarak yatağa oturdu ve biraz baskı uygulayarak sırtımı yatağa serdi. Alihan üzerime eğilerek her iki mememe güzel işkencesini yapmaya devam etti. Gülümsüyor ve sesli soluklarımı dişarıya veriyordum.

Yere oturduğunda kafası bacaklarımın arasındaydı. Göz göze geldiğimizde yutkundum. Elini bacağıma koyup okşadı. "Güven bana, şimdi yapacağım şeye çıldıracaksın. Kendini bana bırak, tamam mı?"

"Güveniyorum. Ve ayrıca bırakalı çok oluyor..."

Gülümsedi. Elleri iç çamaşırımı kenarlarına gidip aşağıya indirdiğinde kumaşı bacaklarımdan çıkardı ve bacaklarımı yavaşça araladı fakat gözlerimdeydi gözleri.

"Bu çok hoşuna gidecek bebeğim." dediğinde karnımı okşuyordu. "Çok..."

Gözlerimin içine bakarak kafasını mahremime doğru yakınlaştırmaya başladı. İki parmağını ferç dudaklarıma koyup ayırdığında mahremim apaçık önündeydi. Eğildi ve dilini bana sürttüğünde gözlerini bir kez olsun çekmedi üzerimden.

"Çok eşsiz kokuyorsun." dediğinde çıplak kadınlığıma yaklaşıp derin bir nefes aldı. Aldıktan sonra gülümsedi ve gözlerini gözlerimden çekip dilini kadınlığıma gömdü.

Ağzımın içinden inlediğimde bacaklarımı ayırdım ve Alihan'ın daha rahat olabilmesini sağladım. Dilini kadınlığımda gezdiriyordu ve işin içine kısa süre içinde ağzı da girmişti.

Zapt edemediğim iniltiler çıktı ağzımdan ve biz bu sırada bakışıyorduk. Beni inlerken görmek onu tatmin etmiş olmalı ki gözleri parıldadı ve daha da hırçınlaştı ağzı.

"Ah," diye inledim saçlarını çekiştirirken. "Bu çok güzel, Ali! Evet!"

Ağzını kadınlığıma gömüyor ve diliyle her zerresini okşuyordu ve bu benim zevkten kasılmama ve sesli bir şekilde inlememe sebep oluyordu.

Dilini yukarılara çıkararak bedenimde gezdirdi ve son durağı dudaklarım oldu. Kısa bir öpücük bıraktıktan sonra onu yan tarafa itip ben üzerine çıktım fakat arkaya kayarak yere oturdum.

Tişörtünü üstünden çıkardığında esmer tenine ve karın kaslarına baktım. Pantolonunun kemerine uzandığında elini tuttum ve tam o an göz göze geldik.

"Ben çıkarabilir miyim?" diye sordum masumca.

"Çıkar." diye mırıldandı koyu bir tonda.

Heyecandan titreyen ellerimi kemerine koyup çözmeye başladım. Alihan kafama bir öpücük kondurduğunda gülümsedim ve kemeri üzerinden çıkarıp yere koydum. Siyah pantolonunun düğmesini açtığımda fermuarını da indirdim.

"Kaldır bakayım poponu." dediğimde güldü ve kalçasını biraz kaldırdığında pantolonunu çıkardım üzerinden ve bacaklarından da sıyırarak yere attım. Siyah boxeri ile karşımda dururken alt dudağımı ısırdım ve boxerine de uzandım.

Ellerim o kadar titriyordu ki...

Kendime çeki düzen vererek boxerini de üzerinden çıkardığımda o noktasına baktım. Küçük olmayan fakat çok büyük de olmayan aleti karşımda duruyordu. Kalındı ama çok kalın değildi. Boyu idealdi. Gözlerimle ölçebildiğime göre aleti on beş santimetrelik de bir büyüklükteydi. Bir çetvelin yarısı kadardı...

"Senden daha yakışıklı." dediğimde ikimizde güldük. Yanağımı öptüğünde küçük bir kız gibi şımardım ve heyecandan titreyen ellerimle aletine uzanıp ellerimi çıplaklığına koydum. Aleti çok sıcaktı ve nabız gibi atıyordu.

Yutkundum ve onunla göz göze geldim. "Şimdi sıra bende."

"Emin misin güzelim?" diye sorduğunda elimle aletini okşuyordum. "Yüzde yüz..."

"İlkinden çok olmaz mı senin için?"

"Onu ağzımda hissetmek için çok sabırsızım." dediğimde sertçe yutkundu. Açık açık mahrem şeyler konuşmam onu azdırıyordu. Elleri çarşafı sıkıyordu ve karnı hızla inip kalkıyordu. "Sen heyecanlandın mı?"

"Her gün yaşamıyorum bunu, tabii ki çok heyecanlıyım."

"Alihan..."

"Söyle güzelliğim?"

"Seni tatmin edememekten korkuyorum." dediğinde bakışları sertleşti. "Hiç yapmadım böyle bir şeyi. Yani çaylağım daha çünkü bu ilkim... Seni tatmin etmek istiyorum ve becerememekten korkuyorum."

Eğildi ve yüzümü avuçlarının arasına alıp kısa bir öpücük kondurdu dudaklarıma. "Senin o güzel ağzın ne kadar boş konuştu şu an?"

"Öyle ama..."

"Liya, ben de yaşamadım böyle bir şeyi. Seni yaladığımda tatmin ettim mi?"

"Haddinden fazla." dedim.

"Ee?" dediğinde yanaklarımı okşadı. "Sen o mavilerini bana diksen yeter, ben tatmin olurum. Beraber bunları yaşadıkça ustalaşacağız sevgilim, tamam mı?"

"Seni delirtmek istiyorum zevkten." diye fısıldadığımda alt dudağını emdi.

"Yapacağına eminim."

Burnuna bir öpücük kondurduğumda elleri saçlarıma gitti. Kafamı eğdim ve aletine yaklaşarak ilk temasımı burnumla gerçekleştirdim. Burnumu aletinin uzunluğuna yasladım ve tenine sürttüğümde soluklarını duydum.

Ellerini arkaya yaslayıp kendisini oturur pozisyonda tutmaya devam ederken elimle aletini kavrayıp kaldırdım ve dilimi başına sürttüğümde bir soluk daha kaçtı ağzından.

Dilimi aletinin etrafında daire şeklinde gezdirdikten sonra başını ağzıma alıp dudaklarımla sarmaladığımda kafasını arkaya attı.

Önüme gelen saçlarımı arkaya attım ve aletini ağzıma biraz daha ittirerek aşağı yukarı şeklinde kafamı hareket ettirdiğimde emişimin sesleri Alihan'ın inlemesine karıştı.

"Siktir..." diye fısıldadı.

Mavi gözlerimi gözlerine diktim ve aletini emmeye devam ettim. Kafamı hareket ettirerek derisini sürtüştürüyordum ve bu ona iyi hissttiriyordu. Gözlerinin içine bakarak ona sakso çekiyordum ve yüzündeki ifadeye baktıkça içimdeki edepsiz şeytanın ateşi harlanıyordu.

"Çok yavaşsın, biraz hızlan." diye rica ettiğinde aletini tuttum ve dibini elimle okşarken başından biraz daha fazlasını ağzımda tutuyor ve kafamın iniş çıkış hızını arttırıyordum. Hızlı bir şekilde aletini emerken elleri saçlarıma çıktı ve ağzından derin inlemeler döküldü. "Muhteşemsin güzelim devam et."

Sert ve baharatlı tadı damağıma yayılırken bundan tiksinmeden onu tatmin etmeye devam ettim. Gözlerimi kapatıp bu anı iliklerime kadar hissettim ve Alihan'ın kafama destek vererek ittirmesine izin verdim.

"Böyle devam et, evet! Sikeyim çok iyi!"

Onu tatmin edebilmenin verdiği mutluluğuyla daha da hızlanıp hırçınlaştım ve aletini büyük bir hızla emmeye ve okşamaya devam ettim. Erkeksi iniltisi odayı doldurduğunda beni kafamdan tutarak ittirdiğinde aletini ağzımdan çıkardı.

"Devam edersen boşalacağım!" dedi ve nefes nefese. "İçine girmeden boşalmak istemiyorum. Çok sabırsızım, sıcaklığını hissetmek istiyorum aletimde."

Gülümsedim ve ayağa kalkıp kucağına yerleşecektim ki belimi tutarak beni yatırdı ve bacaklarımı iyice ayırarak dizleri ile bacaklarımın arasına yerleşti ve beni kendisine çektiğinde kadınlığım erkekliğine çarptı ve ikisi de mıknatıs gibi birbirini çekmek istedi.

"Allahım!" dedim boğuk sesimle. "Alihan, çok sızlıyor. Seni istiyorum, çok istiyorum!"

Çekmeceye uzanıp içinden prezervatif çıkardığında ağzına götürüp minik paketi açtığımda paketi elinden aldım. "Hayır."

"Liya, içine boşalmam çok riskli. Risk almayalım bebeğim daha gençsin, daha gençiz."

"Onu hissetmek istiyorum. Tenin tenime değsin istiyorum." dediğimde bakışları koyulaştı. "Senin de istediğin bu ama beni düşündüğün için bu arzunu yok sayıyorsun. Olmaz sevgilim, kullanmayacağız bunu."

"Hap almana izin veremem bu bedenin için zararlı olur daha gençsin." dediğinde paketi yere attım ve onu kendime çekip dudaklarına tutkulu bir öpücük kondurdum. "O saçmalayan ağzını vakumlarım. İçime gelmezsin o zaman sevgilim..."

"Liya..."

"Alihan, bacaklarım titriyor hadi artık!"

Ellerini belime koydu ve bacaklarımın arasına girdi. O dizlerinin üzerinde otururken ben uzanıyordum. Elleri bacaklarımdaydı ve iç kısmını nazikçe okşuyordu. Erkekliğini kadınlığıma sürttüğünde ikimizinde karnı kasıldı.

"İçine girmeyi çok istiyorum fakat canını yakmak istemiyorum güzelim." dediğinde gülümsedim. "Neden gülüyorsun?"

"Senin bana verdiğin acıdan ölümüne zevk duyarım." dediğimde yutkundu. "İlkinde acıması çok normal, Ali. Canımı yakmayacaksın sevgilim."

"Ama-"

"Sus ve içime gir artık!" diye isyan ettim. "Dayanamayacağım daha fazla!"

Dudaklarını yaladı ve aletini tutarak başını kadınlığımın girişine dayadı. Gözlerimin içine bakarak yavaşça içime süzüldüğünde acıyı bekledim.

"Birden gir içime." dediğimde kaşları çatıldı. "Birden girersen acısını da ilkinde hissetmiş olurum ve alışırım."

"Acırsa çok özür dilerim sevgilim." dedi bacağımı okşarken.

"Hazırım." dedim.

Ellerini belime koydu ve beni tutup erkekliğine ittirdiğinde aynı zamanda erkekliğini de sertçe içime soktu ve kadınlığımda baş gösteren keskin sızı inlememe sebep oldu.

"Çok mu acıyor?"

"Çok değil." dedim. "Hareket et içimde."

Aletinin kadınlığımın duvarlarına sürtmesini hissettiğimde içimdeki acı henüz gitmemişti önce alışmam gerekiyordu. Ali böyle yavaşça içimde hareket ederken yüzündeki ifadeyi gördüm.

"Kendini çok zor tutuyorsun, biliyorum..." dediğimde dişlerini sıktı. "Sertleşebilirsin."

"Hayır!" dedi sertçe. "Önce acın yok olucak."

Saatler geçti...

Sevdiğim adamın kucağındaydım ve onun yardımı ile kucağında zıplıyordum. Aleti içimi keşfederken aldığım zevkten dolayı inliyor ve Alihan'ın içimdeki varlığını en dibine kadar hissediyor ve bu hissin keyfini çıkarıyordum.

Kucağında uyguladığım iniş kalkışım hızlandığında Alihan beni birden yatağa atıp arkamı dönderdi. Kalçalarıma sertçe vurduktan sonra neler olduğunu ilk anlayamamıştım bile çünkü her şey çok hızlı gelişmişti.

"Dizlerinin üzerinde dur, kafanı yatağa koy, kalçalarını aç ve bana doğru ver."

Dediğini uyguladığımda mahremim onu apaçık davet ediyordu. Kafamı yatağa koydum ve belimi iyice havaya kaldırarak Alihan'a sundum. Aleti boşluğumu doldurduğunda gülümsedim ve içimde yaptığı yumuşak gel gitlerini hissettim.

"Daha sert ve daha hızlı."

"Emin misin?"

"Yüzde yüz."

Elleriyle sıkıca belimi tuttu ve beni hem kendisine çekerek hem de kendisini bana ittirerek içimde sert ve hızlı gel gitler yapmaya başladığında inlemelerim seslendi ve yoğunlaştı.

"Evet!" diye bağırdım. "Evet daha hızlı!"

Sertliğini tuttu fakat hızını arttırdı ve beni bağırtmayı başardı. Zevkten susmak bilmiyor ve sürekli iniltilerimi haykırıyordum.

"Geliyorum sevgilim!" diye hırladığında gülümsedim. Daha da hızlandığında kasıklarımdaki sıvı aktı ve inlemelerim çığlıklara dönüştü. Alihan aletini içimden çıkardı ve inlemelerinin eşliğinde kendi sıvısını belime boşalttı. Kadınlığım ve bacaklarım titrerken hala sakinleşememiştim.

"Otuz dakika." diye fısıldadı hırıltılarının arasından. "Bence gayet iyi."

"Alihan," diye fısıldadım.

"Güzel sevgilim, söyle..."

"Seni çok seviyorum!" dedim sesimdeki aşk duyulurken. Yanağıma uzun bir öpücük kondurdu. "Ben de seni çok seviyorum."

Sıçrayarak gözlerimi açtığımda karanlıkta göremediğim odamda bakındım. Göğüsüm şiddetle inip kalkarken ellerimi yatağıma yaslayarak yavaşça doğruldum ve oturur hale geldim. Komodinin üzerinde duran telefonumu elime aldım ve gözlerimi ovaladım.

Saat gece üçtü.

Ben rüya mı görmüştüm yoksa kabus mu?

Bence her ikisiydi!

Bacaklarımı birbirime bastırdığım gözlerimi kıstım ve lanet okudum. Mahremim ıslaktı ve sebebi gördüğüm rüyaydı. Ellerimi kafama koydum ve saçımı yolmak istercesine sertçe avuçladım.

Kafayı yemiş olmalıydım!

Abajurumu açtım ve telefonumu açtım. Instagram'a girdim ve tanıdığım birkaç kişinin hikayesine bakıp birkaç post beğendim. Tam o sıra bana atılan mesaj ile dikkatim dağıldı. Yiğit bana Instagram üzerinden bir gönderi atmıştı.

Mesaj kutuma yöneldiğimde Alihan'ın profilini de gördüm ayrıca çevrimiçiydi. Beyefendi neden bu saatte Instagram'da geziyordu?

Yiğit'in gönderdiğine sonra bakarım diye düşündüm ve WhatsApp'a girip Alihan'ın sohbetine tıkladım.

Ali

Neden uyumuyorsun? (03:12)

İki dakika sonra çevrimici oldu ve mesajımı okuduktan on bir saniye sonra yazdı.

Aynı soruyu bende sana sorabilirim? (03:14)

Rüya mı gördüm kabus mu gördüm bilmiyorum ama uyandım (03:14)

Sen? (03:14)

İşim vardı (03:15)

İşim vardı galiba cinayet işledim demek oluyor... (03:15)

Bunu duymaktan hoşlanmadığını bildiğim için demedim ama sen yine de anladın (03:15)

Neyse (03:15)

Ne suç işledi? Kadın mıydı Erkek mi? (03:16)

Erkek (03:16)

Dolandırıcılık yaptığı için fakir bir ailenin evi alındı ve çocukları şu an aç susuz sokakta yaşıyor anne ve babasıyla (03:16)

Şerefsiz (03:16)

Nasıl öldürdün? (03:16)

Önemli mi bu? (03:17)

Bilmek istiyorum Ali (03:17)

Kötü bir şekilde (03:17)

Ali??? (03:17)

Bilmeni istemiyorum Liya zorlama (03:18)

İşkence ettin mi? (03:18)

Evet (03:18)

O adama acımayacağım? (03:18)

Peki söylüyorum (03:18)

O adamı dört gün önce yakalayıp bize ait olan saklı yeraltına indirdim (03:19)

Ne mi yaptım küçük? (03:19)

Günlerdir aç susuz bıraktım aynı o çocukların ve anne babanın şu an aç ve susuz olduğu gibi (03:19)

Daha doğrusu şimdi ailenin durumu gayet iyi Uzay'ın timiyle onlara daha iyi bir durum sağladık (03:19)

Ama ne yaptığımı söylüyordum dur (03:19)

O şerefsizi zincirlerle yere bağladım ve üç gündür onun ziyaretine gidip çeşitli çeşitli yemekler yedim (03:20)

Yalvardı bana (03:20)

Ağladı hatta (03:20)

Ben kahkaha attım çünkü bundan zevk aldım (03:20)

Ağlayarak suya uzandığında gözlerinin içine baka baka yudum yudum içtim ve boş şişeyi üstüne attım (03:20)

Son nefeslerini verirken hala yalvarıyordu ama ben sadece izledim (03:21)

Ona ruhsal bir ölüm yaşattım ve bilirsin ruhsal ölümler hep daha çok acı verir (03:21)

Ne yazacağımı bilemedim birkaç saniye. Öylece ekranımı izledim ve parmaklarımı zorladım. En sonunda baş parmaklarım klavyenin üzerinde dolanmayı istedi ve içimdeki tüm hislerimi sevdiğim adama döktü.

Sen çok güzel bir adamsın (03:23)

Anında cevap yazdı.

Ne? (03:23)

Sen hasta mısın? (03:23)

Hayır (03:23)

O ailenin hali o kadar zoruna gitmiş ki onlara daha iyi bir hayat sağlamışsınız (03:23)

Ve sen zoruna giden şeyleri buna sebep olan pislikleri öldürerek biraz olsun kolaylaştırmaya çalışıyorsun (03:23)

Kurbanlarına, onların kurbanlarına yaşattığı aynı zararı yaşatıyorsun ve bu zararın onları yavaş yavaş acı çektire çektire öldürmesini bekliyorsun (03:24)

Kötü şeyler yapıyorsun Alihan evet (03:24)

Ama kötü birisi değilsin (03:24)

Bunu kim diyor peki? (03:24)

Yüce Tanrıça Liya Arsalan mı? (03:24)

Güldüm (03:24)

Ve seni özledim (03:24)

Demek öyle? Son görüştüğümüzde ağzıma sıçıyordun (03:24)

Liya biz geçmişi ve yaşananları aşamadan sağlıklı bir ilişkiye giremeyeceğiz (03:25)

Mesela biri sana gelse benim hakkımda yalan yanlış şeyler anlatsa o kişiye inanırsın (03:25)

Bana güvenmeyi öğrenmen gerekiyor (03:25)

Biliyorum bu zor çünkü ben zorlaştırdım ama bildiğin gibi deniyorum bir şeyleri (03:26)

Biliyorum (03:26)

Ve sen çabaladıkça sana güvenmek istiyorum (03:26)

Ve bu çok iyi bir şey Ali gerçekten (03:26)

Bu günleri de atlatacağız sana yemin ederim (03:26)

Karşımda olsan ve bunları bana deseydin seni ne yapardım bende bilmiyorum😎 (03:27)

Dudakların dudaklarımdayken daha mantıklı ve cüretkâr konuşuyor mesela... (03:27)

Ali sus😭 (03:27)

Dudağım yara😭 (03:27)

😭😭😭😭😭😭😭 (03:28)

Ağlasana bi Ali (03:28)

İnsanlar sevdiği mutlu olsun ister bizimki ağlamamızı istiyor (03:28)

İşte bu yüzden bizim ilişkimiz öbürlerine bakarak 5-0 önde (03:28)

Veya arkada... (03:28)

Bilemiyorum (03:29)

Isırırım seni (03:29)

👄🦷 (03:29)

Isırsana😋 (03:29)

HAM HAM HAM HAM (03:30)

Özürlü müsün amk? (03:30)

Sensin amk (03:30)

Senin kimin amk amk? (03:30)

Ben senin amk (03:30)

Amım yok (03:30)

Çok yakışıklı, iri, babayiğit, lezzetli ve azgın bir çüküm var (03:30)

👅 (03:30)

YUUHHHH (03:31)

KCDKEÖÖCÖSÖCLDLEÖEÖD (03:31)

Aliyi kaybettik (03:31)

Lezzetli olduğu tartışılır canım bu arada tecrübemle konuşuyorum :) (03:31)

NE? (03:31)

Ne diyon lan sen? (03:31)

İyi misin güzelim? (03:31)

Sen bana hiç sakso çekmedin ki (03:32)

😔😔😔😔😔😔 (03:32)

Siktir! Ne yazmıştım ben?

Gördüğüm rüyayı ona nasıl açıklayacaktım ben şimdi? Ali peşini bırakmaz çünkü şimdi bu işin...

Rezil olacağım ya of!

O kadar rezil olacağım ki birazdan... (03:33)

Noldu be (03:33)

Ali ben bir rüya gördüm (03:33)

O RÜYANDA DA BANA SAKSO MU ÇEKİYORDUN? (03:33)

Bir dakika ne? (03:33)

HAYIR SALAK (03:34)

Yani evet (03:34)

😏 (03:35)

Sen kafayı yemişsin moruk (03:35)

Benden daha azgınsın maşallah (03:35)

Dinlesene oğlum beniiiiii (03:35)

Efendim anne (03:35)

Rüyamda yine eski şahane hayatımızı gördüm (03:36)

On sekizinci yaş günümdü (03:36)

Ve benim hediyem seninle sevişmekti çünkü sen öyle demiştin (03:36)

Abi her yerde aynıyım (03:36)

Hiç şaşırtmıyorum (03:36)

Sevişmemize kadar hemen hemen her şeyi görüp hissettim (03:37)

Detay versene azcık (03:37)

Ben mi üstteydim sen mi? (03:37)

Oral seks oldu mu?

Kıllı mıydım? (03:37)

Sert miydi yoksa yumuşak mı? (03:38)

Kaç pozisyona girdik? (03:38)

Bismillahirrahmanirrahim (03:38)

Yavaş (03:38)

SÖYLESENE (03:38)

BAĞIRMA BANA (03:39)

İkimizde üstte veya altta olduk, evet yaşadık, kıllı değildin, yumuşak değildi ama çok sert de değildi, 3 pozisyona girdik (03:39)

Tadımı hatırlıyorsun kötü dediğine göre? (03:39)

Ali bunu sana diyecek değilim herhalde??? (03:39)

LAN BENİM ÇÜKÜMÜN TADI (03:39)

YA SKSKDŞWMALSKDLS (03:40)

Gerizekalı kahkaha attım (03:40)

Bir cinsel organın tadı nasılsa öyleydi işte of ne biliyim rahat bırak beni (03:40)

Kötü müydü cidden? (03:40)

O kadar hijyenik o kadar bakımlı bir adamım eğer ciddi diyorsan oturup ağlarım (03:40)

Hayır tadın kötü değildi Ali (03:41)

Yaparken çok zevk aldığımı hatırlıyorum ve çok istekliydim (03:41)

Sonuçta bu bir organ şahane tattığını söyleyemeyiz ama senin tadın baştan çıkarıcıydı çünkü cinsellikti (03:41)

Mesela benimkisi? Onun da tadı mükemmel değildir (03:42)

Senin tadın çok eşsiz ve deli edici... (03:42)

Ağzımı orana gömdüğümde geri çekmek istemiyorum çünkü tadın aklımı başımdan alıyor (03:42)

Ama haklısın evet tam olarak bir tadı yok varsa da tadı cinsellikten ibaret (03:42)

Seninle açık açık mahrem şeyler konuşabilmek ve bunu ciddi bir şekilde yapabilmek çok güzel (03:43)

Sevdiğin adamım (03:43)

Sevdiğim kadınsın (03:43)

Her şeyi açık açık konuşmamız çok önemli bebeğim (03:43)

Rüyalarına kadar girdiğine göre delicesine tadıma bakmak istiyorsun dimi (03:44)

Valla güzelim gel buyur hayır demem (03:44)

Terbiyesizsin... Hemde çok (03:44)

Diyene bak? (03:44)

Rüyanı hatırlatırım sana? (03:44))

SUS BE (03:45)

🤬 (03:45)

Camımın şiddetli açılmasıyla birlikte sıçrayarak kafamı telefonumdan kaldırdım ve beni şok eden bir görselle karşılaştım. "Alihan?"

"Hayırlı geceler." dedi ve camımdan içeri girip zemine basacaktı ki ayağı kaydı ve tam yere düşecekken onu tuttum fakat o kadar ağırdı ki ikimizde yere kapaklanmıştık.

"Yuh!" diye cırladığımda Alihan'ın gülmeye başladığını duydum. Kafasını boynuma gömmüştü ve gülüşünün güzel melodisi kulağıma veriyordu.

"Ali!" dedim kızarak ve onunla birlikte gülmeye başladım. Üzerimden yavaşça kalktığında iki elimden de tutup bir çırpıda kaldırdı beni ve yüzümü avuçlarının arasına aldı. "İyi misin sarı güzellik?"

Gülmem durulduğunda başımı salladım. "İyiyim az daha eziyordun beni!"

"Ben kayıyorum da sana ne oluyor düşmeye meraklı mısın?"

"Sus sus!" dedim ve aniden gelen dürtüyle kendimi ona yaslayıp kollarımı boynuna sardım. Sarılışıma anında karşılık verdiğinde elimle sırtını sıvazladım. "Salak çocuk! Ali, ben özür dilerim."

"Niye?" diye sorduğunda benden ayrılacaktı ki izin vermedim.

"Bunu gözlerine bakarak söylersem ağlarım o yüzden yerinde dur!" diye kızınca bana daha sıkı sarıldı. "Sana o kadın yüzünden öyle yükseldiğim için çok üzgünüm. Haklısın, sana güvenmeyi öğrenmem gerekiyor ve söz veriyorum öğreneceğim bana sadece biraz daha zaman ver."

Eli saçlarıma çıkıp onları teker teker okşadığında kafasını salladı. "Bekleyeceğim seni. İsterse yıllar sürsün savaşmaktan vazgeçmeyeceğim."

Ondan ayrıldığımda sakalsız yanağına uzun bir öpücük kondurdum ve gülümsedim. "Evet, savaşmaktan asla vazgeçmeyeceğiz."

"Biliyorum." dedim ve ellerinden tutarak onu yatağa oturttum bende karşısına oturdum. "Şey... Kübra kişisi yüzünden sana çok yükseldiğim için asıl merak ettiğimi soramadım. Yiğit ile ne konuştun?"

"Havadan sudan... Asıl Kübra sana ne dedi?"

"Bana bak!" dedim dellenerek. "Onun adını ağzına almıyorsun bu bir! İkincisi, soruma düzgün cevap ver ve soruyla cevap verme."

Bıkkınlıkla ofladı. "Ondan af diledim, Liya. Oldu mu?"

"Efendim?"

"Yiğit'den af diledim. Beni biraz olsun anlasın diye hayat hikayemden ve duygularımdan bahsettim." dediğinde öylece kaldım ama içimde öyle bir his vardı ki, ona hayran kalmıştım. "Sakin sakin konuştuk, daha fazlasını bilmene gerek yok."

"Ali, sen ciddi misin...?"

"Yüzde yüz."

"Duygularından derken? Biraz açsana bana konuyu, merak ediyorum."

Alaylı bir gülümseme bahşetti. "Hayır, bu bir erkek meselesi. Seni ilgilendirmez."

"Erkek meselesi?"

"Adam meselesi daha makbul."

Kaşlarımı çattım. "Ali?"

"Ne istiyorsun? Neyi bilmek istiyorsun?" diye sordu hiddetlenerek. Derince yutkunduktan sonra kafamı yavaşça iki yana salladım.

"Neden yaptın böyle bir şeyi? Yanlış anlama ama yani sen Alihan'sın. Yiğit'den hiç hoşlanmadın ve ayrıca o seni dövdü."

Şeytani bir gülümseme bahşetti. "Yiğit, ben izin verdiğim için beni dövebildi zaten. Aksi olsaydı şu an yaşıyor olmazdı. Hak ettiğimi bildiğim için kendimi savunmadım."

"Neden yaptın, Ali?"

Dilini dudaklarından geçirirken yeri izledi bir süre sonra benimle göz göze geldiğinde soluklandı. "Çünkü bu aralar bende bir şeyler oluyor. Sanırım gerçekten istiyorum..."

"Neyi istiyorsun?"

"İyi bir adam olmayı..." Çatık duran kaşlarım yavaşça çözüldüğünde dudaklarım aralandı ve mavi gözlerim onun ruhuna bakmak istiyor gibi daldım ela gözlerine. "Senin için iyi bir adam olmak istiyorum. Kendim için de..."

Açık durmaktan kuruyan ağzımı yutkunarak ıslattığımda ne diyeceğimi bilmiyordum hala.

"Sen bana böyle bakınca içimdekileri söylemek daha zor oluyor." diye söylendi keyifsizce gülümserken. "İnanması zor evet ama seninle olabilmek için ne gerekiyorsa yaparım. İstiyorum bunu."

"Ali-"

"Biliyorum kiralık bir katilken bu dediğim zor olucak ama bende çifte hayat sürdürürüm. Onun dışında kimseye zarar vermem ve herkese affettireceğim kendimi inan... Yiğit'e, Koray'a, Efekan'a..."

Gözlerim yandığında dudaklarım iki yana kıvrıldı ve ellerim ellerini daha sıkı sıkı tuttu. "Ben sana inanıyorum. Senin iyi biri olmana gerek yok sen kötü birisi değilsin ki."

"Liya, bu tuttuğun ellerimde masum birisinin kanı var, unuttun mu?" dediğinde içimi huzursuzluk kapladı ama ellerini daha sıkı tuttum. "Bu baktığın adam iki yüz on bir insan öldürdü. Sen bu kadar temizken nasıl sevebiliyorsun böyle kötü bir adamı? Her seferinde çok şaşırıyorum."

"Kötülük yapıyorsun ama bu kalbine yansımıyor çünkü orası kirli değil. Ali ben görüyorum bunu sen ne zaman göreceksin ya? Yalvarırım, gör artık!"

"Kalbimi en iyi ben bilirim-"

"Hayır, senin kalbin benim!" dedim baskınca. Dudaklarını birbirine bastırdı ve gözlerime dalıp gitti. "Kendimi en iyi ben bilirim değil mi?"

"Bu konu hakkında konuşmak istemiyorum. Yorgunum." dedi. "Spor yaptım, kokuyorum ama duş almaya çok üşeniyorum."

"Pis kokulu birisini yatağımda yatırmam. Pipirikliyim bu konuda!" Gözlerini devirerek ayağa kalktı ve tek kelime etmeden banyoya girdi.

Yatağıma uzandım ve telefonumla oynadım o gelene kadar. Yaklaşık on beş dakika sonra banyonun kapısı açıldığında belinde duran beyaz bir havluyla dikildi. Esneyerek yatağıma oturduğunda telefonumu komodinin üzerine koydum ve elimi yumruk yapıp çeneme koyduktan sonra onu izlemeye başladım.

Sırtını yatağımın başlığına yaslamıştı aynı kafasını yasladığı gibi ve ayakları yatağın dışındaydı. Havlu dizlerine kadar uzanıyordu.

"Böyle uyusam, çok uykum var..." dedi küçük bir bebek gibi.

"Nasıl istersen," dedim. "Ama oturarak uyunulmaz ki."

"Uzanmaya üşendim." dedi.

"Gel buraya koca bebek!" dedim ve yatakta dizlerimin üzerinde durarak bacaklarına uzanıp ikisini de yatağa çıkarıp uzattım. Ellerimi kollarına koyduğumda onu aşağıya çekecektim ki elleri kafamı avuçladı ve göğüsüne yasladı.

Yüzümde bir gülümseme olduğunda teninin ferah kokusu burnuma doldu ve bu gözlerimi yummama sebep oldu. Derin derin kokladım onu.

"Uyuyalım."

"Oturarak uyuyamazsın, boynun tutulur."

Zar zor sırtını yatağıma yaslayıp kafasını yastığa koydum. Gözleri arkaya kaydığında tekrar açıldı. Mis gibi kokan ve son derece de çekici duran bedenine bakıyordum. Elimi karnına koyduğumda derin bir soluk verdi. "Liya, ne yapıyorsun?"

"Tenin çok iştah açıcı görünüyor." dedim ve elimi çıplak üst vücudunda gezdirdiğimde boğazından mırıldanmalar yükseldi. "Ama sen çok uykulusun."

"Dokun bana." diye fısıldadı katı sesiyle gözleri kapalıyken. "Uyumam. Sadece bedenime biraz daha dokun istiyorum, çok iyi hissettiriyor."

Gülümsedim. "Nasıl istersen."

Elimi pürüzsüz göğüsünde ve karın kaslarında gezdirdikçe nefesi sıklaşıyor ve karnı içine göçüp duruyordu.

"Bu kaslı, yumuşak ve çekici bedenine aşığım." diye fısıldadığımda eğildim ve karnına bir öpücük kondurdum. "Çok güzel kokuyorsun. Teninin kokusu uğruna canımı verebilirim, yemin ederim veririm."

"Devam et." dedi boğuk sesiyle.

Koluna uzandım ve elini dudaklarıma götürüp nazik nazik öpücükler kondurdum. "Bu merhametsiz, acımasız ve vahşi ellerine aşığım. Kötüleri acımasızca bu ellerinle öldürürken, bana gelince ellerinin gevşemesini ve bana cenneti hissettirmesini aynı zamanda cennet kokmasını çok seviyorum. İki yüz on bir insan öldürmekten kirlenen bu ellerin uğruna da ölebilirim."

"Küçük kızım," dediğinde eli kafamı buldu ve karnına bastırdı tekrar. "Beni çıldırtıyorsun."

"Çıldır." dedim ve karnını öptüm. Kaslı karnının her bir zerresini kokladıktan sonra derince öptüm ve dilimi karın deliğine sokup geri çıkardıktan sonra orayı tekrar yaladım. "Mhmm, teninin tadı muhteşem."

"Daha derine." diye sayıkladı. "Daha derine in, sevdiğim."

Ellerimi havlusunun önüne koyup aşağıya sıyırdığımda aleti kasıklarına doğru yatılıydı. Kasıklarına eğilip dilimi sürttüm ardından derin öpücükler bıraktım ve bunu yaparken yanağım aletine değiyordu.

İri eli kafamı bulduğunda parmaklarını saçlarıma daldırdı ve parmak uclarıyla kafama çok hafif bir masaj yaptı.

"Çok iyi hissettiriyor." diye fısıldadığında gülümsedi. "Rüyan gerçek olabilir biliyorsun değil mi... Onu şimdi ağzına alabilirsin."

"Evet, olucak." dedim. Rüyamda ona sakso çektiğimi ve bundan zevk aldığımı hatırlıyordum. Ona zevk verirken zevk almam muhteşem bir şeydi! "Sana sakso çekeceğim."

"Uykuluyken mi?" diye mızmızlandı. "Ben niye bu kadar şanssız bir adamım?"

"İstediğin zaman yine yaparım, sonu değil."

Gülümsedi. "Azgın kızım benim..."

"Aşık kızım daha doğru olucaktı."

Ellerimi aletine koydum ve burnunu uzunluğuna yasladığımda derin bir nefes aldım. Ferah kokuyordu çünkü yeni yıkanmıştı. Dudaklarımı aletine sürttüğümde karnı şişip kaldı. Dudakları yavaşça yukarı kıvrılırken kafası yana düştü ve nefesleri yavaşladı.

Kıkırdadım ve havluyu tekrar kasıklarına kadar örttüm ve yorganı alıp karnına kadar örttüm çünkü odam sıcaktı. Yanına uzandım ve kafamı göğüsüne yasladığımda soluklandım.

"Güzel uykular sevgilim." diye fısıldadığımda içimi hem burukluk hem de mutluluk sardı. Gözlerimi yumdum ve kafama vuran nefeslerini hissederek güzel bir uykuya daldım.





Dişlerimi üç dakika fırçaladıktan sonra ağzımı çalkaladım ve iç çamaşırlarımla odaya döndüm. Nemli saçlarımı kurumaları için açık bıraktım ve yatakta uzanan ve hala mışıl mışıl uyuyan Alihan'a baktım.

Uyurken karnının üzerine dönmüş olmalıydı çünkü sadece sırtını ve saçlarını görüyordum.

Dolabımın kapaklarını açtım ve kiyafetlerime baktım. Siyah dar yüksek bel bir pantolonun üzerine siyah, dantelleri karnıma kadar uzanan büstiyer seçtim ve giydim. Hava sıcak olduğu için blazer giymeye gerek duymadım. Makyaj masama yönelip küçük sandalyeye oturdum ve gerekli makyaj malzemelerimi çıkardım.

Hafif bir göz makyajı yaptıktan sonra dudaklarıma pembe parlatıcı sürdüm. Nefesim kokmasın diye sakız aldım ve çiğnemeye başladım. Saçlarımı açık bıraktım çünkü kuruyunca dalgalanacaklardı.

Ayağa kalkıp arkamı döndüğümde yatakta uzanan Alihan'a baktım. Kıpırdamamıştı bile!

Yorgan kalçalarına kadar kaymıştı ve çekici sırtı meydandaydı. Dizlerimi yatağa koyarak yanına eğildim ve saçlarını okşadım. "Aliş."

Tepki vermedi.

Çenesine minik bir öpücük kondurdum fakat yine tepki vermedi.

"Ali," diye seslendim yavaşça. "Aç şu güzel gözlerini de işe gitmeden önce motivasyonum olsun."

Yanağını okşamaya başladım ve bu sefer çenesine sert bir öpücük kondurdum. Dudaklarını büzerek huylandığını belli etti. Elim omzuna indi ve çıplak kolunu okşamaya başladı.

"Ali!"

"Hımm?" diye seslendi uykulu uykulu. Kulağına yaklaşıp sakızı çakur çukur çiğnemeye başladım. Bundan huylanıp kaşlarını çattı.

"Oğlum, git başımdan!" diye kızdığında güldüm ve devam ettim. Gülüşümü solduran hüzünlü bir sözünden sonra donmuş gibi durdum. "Belanı sikeceğim, Emre!"

Doğrularak yatakta oturur hale geldikten sonra yavaşça ayağa kalktım. Zar zor yutkunarak kenarda duran çantamı alıp omzuma taktım ve saçlarımı karıştırdım.

Onu böyle görmek bana acı veriyordu. Kardeşinin ölümünü atlattığını söylüyordu her seferinde ama atlatamamıştı, sevdiğim adam hala oluk oluk kanıyordu ve bu kanamayı durduramayan ellerimden nefret ediyordum.

"Hey," diye seslendiğinde durdum ve yavaşça arkamı döndüm. Üzgünlüğümü belli etmemek için gülümsedim. "Nereye?"

"İşe gidiyorum." dedim. "Benim senin gibi rahat bir iş hayatım yok beyefendi."

Uykudan küçülen gözleriyle gülümsedi. "Sabah uyanıyorum ve hanımımın ilk işi bana laf sokmak. Vay be."

Gülümsedim ve yanına ilerledim. Yere çöktüm ve elimi boynuna koydum. "Günaydın."

"Çok uykum var," dedi uyumaktan boğuk çıkan sesiyle. "Uyuyacağım daha."

"Uyu." dedim ve saçlarını okşadım. "Ben gelmeye umarım güzel bir yemek hazırlayıp beni ve karnımı mutlu edersin."

"Uykuma sormam lazım..." dedi. "Büyük ihtimalle izin vermeyecek."

"Çok kötüsün."

"Sağ ol." dedi ve gülümsedi. "Sen gel, dişarı çıkıp bir şeyler yeriz. Hatta, parka gider eğlenceli aktiviteler da yapabiliriz." Sıkıntıyla soludu. "Aslında sevişmek en sevdiğim aktivite ama o biraz zor..."

"Yani." dedim onu onaylayarak.

Uzanıp yanağına derin bir öpücük kondurdum. "Güzel uykular."

"Hayırlı çalışmalar." dediğinde sadece gülümsedim.

Ayağa kalktığımda kombinime baktı ve gözleriyle bir güzelcene kesti beni. Büstiyerim çok fazla dekolte sunmadığı için bir şey demedi fakat deseydi de giyerdim.

"Nefes kesici gözüküyorsun." dediğinde şirince gülümsedim ve kapıya doğru yürüdüm.

"Bye bye!" dedim.

"Görüşürüz sarı güzellik."





Leyla, salonda abur cuburların arasına oturmuş en sevdiği dizisini izlerken merdivenlerden gelen ayak seslerine dikmişti kulağını. Liya çalışmıyor mu diye düşünürken Alihan'ı gördü.

"Alihan?"

"Selam, Ley." dedi Ali ve üzerine giydiği eşofmanlarla koltuğa oturdu. Leyla ona cips uzatmıştı fakat Ali başını olumsuza sallayarak teşekkür etti.

"Sen gece burada mı kaldın?"

"Evet." dedi Ali. "Liya'yı bekliyorum. O gelince dişarı çıkacağız."

"Hmm," diye mırıldandı Leyla gülümserken. "İyi eğlenceler aşk böcekleri."

"Eyvallah," Televizyona baktığında kaşlarını çattı. "Hangi dizi?"

Leyla ağzındaki cipsi çiğnedikten sonra cevap verdi. "Supernatural."

"Güzel dizi, izledim ben de." dedi Alihan ekrana bakarken.

"Sen dizi mi izliyorsun?"

"Katiller dizi izleyemez diye bir kural mı vardı?" diye soran Ali'ye güldü Leyla. "Yok canım, sen sevmezsin aslında. Ondan dedim."

Ali bir şey dememeyi tercih etti ve Leyla ile diziyi izledi Liya gelene kadar. Yirmi iki dakika sonra dış kapının açılıp kapanma sesi geldi ve kısa süre içinde sarı saçları ve güzel fiziği ile ortamı aydınlatan Liya girdi içeriye.

"Ooo," diye bir ses çıkardı. "Keyfiniz yerinde bakıyorum."

"Seni bekliyordum." dedi Alihan.

"Şimdi mi çıkıyoruz hemen?"

"İstiyorsan biraz dinlen öyle çıkalım."

"Yok," dedi Liya. "Üzerimi değiştiriyim, geleceğim."









Üzerimi değiştirdikten sonra Alihan'la evden çıkıp güzel şehrin sokaklarında yürümeye başladım. Ayaklarımda siyah topuklularım, bacaklarımda siyah kotum ve üzerimde askılı güzel beyaz bir bluz vardı. Ali de üstünü değişmiş siyah bir pantolonla beyaz tişört kombinlemişti.

"Yazı çok özlemişim," diye mırıldandım yürürken. "Güneşli hava beni sebepsizce mutlu ediyor."

"Ben hiç sevmem yazı mesela..."

"Cidden mi?"

"Cidden." dedi ve o an göz göze geldik. "Sıcak hava beni boğuyor sıkıştırılmışım gibi hissediyorum. Yaz mevsimi düşmanım gibi bir şey..."

Önüme baktım tekrar. "Evet, insanlardan çoğu kez duyuyorum bunu. Anlıyorum da."

"İş nasıl gidiyor?" diye sorduğunda gözlerimi kıstım. "Çok yoruluyor musun?"

"Yorulmuyorum ya, seviyorum işimi. Çalışanlar iyi, patronum iyi... Şikayetim yok yani Ali bey."

Güldü. "Şikayetin varsa ilk bana diyorsun ve ben de gidip o şirketi başlarına yıkıyorum."

"Yapsan şaşırmam ha, biliyor musun?"

"Yargılar gibi söyledin?"

"Aa!" dedim ve ona baktım alaycı bir ifadeyle. "Olur mu öyle şey? Saygım sonsuzdur Ali bey..."

Gülmeye başladığımda bakışları gülüşüme kaydı ve büyük eli elime dolandı. Bakışım ellerimize indiğinde yüzümde şirin bir gülümseme oldu ve yanağımda Alihan'ın elini hissettim. Sevgi dolu bakışlarımı kaldırıp ona diktiğimde onun da gülümsüyor olduğunu gördüm.

"Gülümseyince çok daha güzelsin, çok daha canlısın..."

"Gülümsememi sağlayan tek kişisin." dediğimde kısa bir an afalladı sonra toparlayıp otuz iki diş sırıttı. "Gördüğün gibi, bu dediğin karşılıklı."

"Gülümserken o kadar masum görünüyorsun ki," diye mırıldandığımda Alihan merakla gözlerimin içine baktı. "Çok temiz, tatlı ve masum oluyorsun. Sanki o Alihan hala içeride bir yerlerde ve ben onun kırık kalbini onarıyormuşum gibi..."

"Neden gibi?" Kaşlarımı çattım. "Belki öyledir. Belki gerçekten kırık kalbimi onarıyorsundur..."

"Belki mi yani?"

Olumsuzca dilini şaklattı. "Yok, değil. Öyle."

"Seninle olmak, sensiz olmaktan çok daha güzel." dediğimde bakışları parladı. "Seninleyken ben çoğu zaman acıyı ve kötü yaşanmışlıkları unutabiliyorum. Seninleyken umrumda olan tek şey, seninle olabilmek. Seninle olmak bana kim olduğumu gösteriyor."

"Kimmişsin sen?" dediğinde eli yanağımı okşamaya devam etti. Ellerimi göğüsüne koyup aşkla baktım gözlerine.

"Senin küçüğün," Dudakları yukarı kıvrıldı. "Senin küçük kızınım. Senin sarı leydinim. Senin ergeninim. Senin kadınınım. Seninim, tüm kalbimle sadece seninim." Ona bir adım daha yaklaşık yüzlerimizi hizaladım. "Ve senin olmak, bana mutluluğu en dibine kadar tattırıyor ve ben senin olmayı her şeyden çok seviyorum."

İçtenlikle tebessüm etti. "Keşke bana bu büyülü sözleri söyleyen dudaklarını öpebilsem."

"İyileştiğinde öpersin." dedim ve uzanıp yanağına uzun ve içli bir öpücük kondurdum. Ondan ayrıldığımda şımarıkça güldüm. "Devam edelim mi?"

"Dudağımın iyileşmesi ne anlama geliyor bunu biliyor musun?"

"Hı-hım..." diye mırıldandım.

"Sevişeceğiz." dediğinde tenim diken diken oldu. "Çılgınca, vahşice, ıslakça saatlerce deliler gibi sevişeceğiz."

"Sevişeceğiz." dedim onu onaylayarak. "Deliler gibi..."

"Kaç pozisyonda peki?" diye sorduğunda bana iki gün önce dediği sözleri beynimde canlandı.

"Dokuz farklı pozisyonlarda."

"Nerde?"

"Odamda."

"Neresinde?"

"Her bir köşesinde."

Gülümsedi. "Unutmamışsın, güzel."

"Unutmadım." dedim ve elini sıktım. "Nasıl unuturum ki dört gözle beklediğim o anı?"

Alt dudağını ısırdı. "Beklediğine değecek, söz veriyorum."

"Merak ettiğim bir şey var," dediğimde gözlerini kıstı. "Neden dokuz pozisyon?"

"Üç sene ayrı kaldık," diye mırıldandı. "Üç pozisyon çok az olacağı için üçü çarptım. Ayrıca dokuzu on beşe çıkarmamı istemiyorsan sus."

"Çıkarsana." diye fısıldadım.

"O gün geldiğinde bakarız." dedi. "Hadi gel, sokağın sonundaki parka gidelim."

El ele sıcak havada yürürken adımlarımızı saydım ve etraftaki çocuklu anne babalara, gençlere ve çiflere baktım. Parka girdiğimizde çok kalabalık olmadığını gördük. Birkaç anne baba ve kumda oynayan çocuklar vardı. Parkın sonunda bir dondurmacı görünce gözlerim parladı ve Alihan ben ağzımı açmadan beni yöne yönlendirdi.

Önümüzde iki erkek ve onların arkasında yani bizim önümüzde küçük bir kız vardı. Pembe elbisesi ve kıvırcık sarı saçları vardı ve saçlarında sarı bir kurdele vardı. İşaret parmağını dudağının kenarına koymuş dondurma çeşitlerine bakarak tatlı tatlı düşünüyordu.

Sıra küçük kıza geldiğinde dondurmacı ona hangi çeşit istediğini sordu ama küçük kız tatlı tatlı mırıldanıp bilmediğini söylemişti.

"Limonlu çok güzeldir." dedi dondurma satan amca. "Bir de bu havada seni ferahlatır. Koyayım mı kıvırcık tosun?"

"Ama çikolata da çok güzel duruyor." Küçük kız avucundaki paraya baktı. On lirası sadece bir topa yetiyordu. "O zaman çikolata almak istiyorum!"

Çantama uzandım ve çaktırmadan on lira çıkarıp yere attım. Minik kız yerdeki parayı gördü fakat almadı. Ama ne kadar tatlıydı!

Ali elimi sıktığında ona döndüm ve bana şefkatle gülümsediğini gördüm. Ona öpücük attım ve eğilip yerdeki parayı alıp kızın omzuna dokundum. "O zaman ben sana bunu vereyim sen de hem çikolatalı hem de limonlu al."

"Olmaz." dedi tatlı sesiyle.

"Niye olmaz?"

"Yabancılardan para alınmaz ki," dediğinde dudağımı büzecek gibi oldum. "Hem bir top yeter bana."

"Yoo," dedim. "Yetmez. Hem ben iyilik yapmak isteyen bir yabancıyım. Annen baban nerede?"

"Evdeler onlar." dedi küçük kız. "Biraz gürültü çıkınca beni dondurma alayım diye buraya gönderdiler. Ama ben burada çok eğleniyorum, oynuyorum burada!"

Alihan cebinden yirmi lira çıkarıp dondurmacıya uzattı. "Dayı, iki top bitanesi limonlu diğeri çikolatalı."

"Tamamdır."

"Ama-"

"Ama yok pembiş!" dedim ve burnunu sıktım. "Ama yok! Yoksa Ali abi kızar sana."

Kız minik kafasını kaldırıp Alihan'a baktığında Ali kafasını olumsuz anlamda sallayıp gözlerini sıktı samimiyetle.

"Peki." dedi minik kız. "Ama borcum olsun."

"Borç mu?" Gülmeye başladığımda Alihan'ın da gülümsediğini gördüm. "Bu küçücük boyunla ne borcu cadı?"

"Ben böyle gördüm annemden babamdan!"

Ellerimi yumruk yapıp göğüsüme yasladım. "Öpebilir miyim seni?" dedim dayanamayarak.

"Evet!" dedi kız neşeyle. Gülümseyerek tombul yanağına uzandım ve derin bir öpücük kondurduğumda kız kollarını boynuma sardı. Dudağımı büzerek bende ona sarıldığımda Alihan dondurmayı kıza uzattı. "Al bakalım."

Kız benden ayrıldığında gofretteki dondurmayı aldı ve tatlı tatlı gülümsedi. "Teşekkür ederim abi ve abla."

"Bana Liya diyebilirsin." dedim. "O da Ali."

"Teşekkür ederim Liya abla ve Ali abi!"

"Ne demek prenses!" dedim ve yanaklarını sıktım. "Hadi git arkadaşlarınla oyna ve dondurmanı bitir, tamam mı?"

"Tamam!"

Kız koşa koşa salıncağa gittiğinde gülümseyerek arkasından baktım. Alihan elimden tutarak beni kaldırdığında ikimizin de yüzünde bir tebessüm vardı.

"Siz ne alırsınız?" diye sordu amca.

"Ben vanillalı istiyorum bir top. Gofrette olsun." dedim ve Alihan'a döndüm. "Sen neyli alırsın?"

"Bana da aynısı." dedi.

"Hemen." diyen adama ben cebimden yirmi lirayı çıkarıp Ali ödemeden ödedim bile. Bana ters ters bakmaya devam ederken ona şirince gülümsedim ve adamın bize uzattığı dondurmaları alıp bir tanesini Alihan'a verdim.

"Eyvallah dayı." dedi Alihan. Ben de, "Teşekkürler." dedim.

"Güle güle."

İkimizde çimenlere doğru yürüdük ve bağdaş kurup karşılıklı oturduk. Çantamı kenara koydum ve derin bir nefes verdim. "Kız çok tatlıydı ya!"

"Öyleydi evet," dedi. "Tam cadıydı."

"Kızın dondurmasını resmen haram parayla ödedin!" dedim birden. Bana şaşkınca bakarken hemen açıklama yaptım. "Yani sen öldürerek kazanıyorsun paranı, ondan! Haram yani!"

"Bağır!" dedi sertçe. "Mikrofon al tüm parka duyur seri katili olduğumu."

"Pardon," dedim sessizce. "Dişarıdan bakılınca seri katiline benzemiyorsun."

"Sus."

"Sen sus."

"Dondurmanı ye."

"Sen ye!"

"Liya!"

"Tamam." dedim. Dilimi soğuk dondurmaya sürttüğümde vanilla aroması damağıma yayıldı ve hiç beklemeden ağzımı dondurmaya gömerek afiyetle mırıldanarak dondurmamı yemeye başladım.

"Tövbe sümme haşşa!"

Bu tepkisine şaşırırken dilimi bir kez daha dondurmamdan geçirdiğimde ağzı açılıp kapandı. "Ne oluyor?"

"Kızım... Arkanı dön."

"Alihan, iyi misin?"

"Düzgün yala şunu, Liya..." Dudağını emdi. "Yalama hatta! Sakın yalama." Kaşlarımı derince çattım. "Siktir, ağzına sakın alma! Dondurma yeme bence!" Elini kafasına bastırdı. "Kafamda ne türlü sahneler canlandı bilemezsin!"

"Sen..." Anlamayan bakışlarım jeton düştüğünde kaybolurken gözlerimi faltaşı gibi açıp resmen bağırdım. "Yuh!" Arkamı döndüm hızlıca. "İştahımı kaçırdın, Ali! Aklın hep mi oralarda olur senin?"

"Bence de kaçmalı. İnan benimkinin tadı daha güzeldir..."

"Denedin sanırım?"

"Aynen, her gün yaparım."

"Sen tam bir gerizekalısın!" dedim sertçe. Sırtımı sırtına yaslayıp surat astım. "Adam akıllı dondurma da mı yiyemeyeceğim ben karşında? Aklın sadece cinselliğe yönelik."

"Lan dondurmayı karşımda yalayarak, emerek ve ağzına alarak yedin bu benim suçum mu?" dedi kendisini koruyarak.

"Dondurma dondurmadır! Senin şeyin değil yani!"

"Şeyim? O şey sana girer yalnız!" dedi sinirle ama dediği şey o kadar mantıklıydı ki.

"Haklısın," Ciddiyetle bunu dediğimde gülmeye başladı. "Girer."

"Şey değil o bir kere! Küçük bir şey değil."

"Dondurma yerken senin şeyin hakkında konuşmayacağım herhalde!" dedim cırlayarak.

"Bak daha hala şey diyor!" dedi ve sırtını sırtıma vurdu. Gülmeye başladım. "Tabii, dondurma yerken konuşmak istemezsin çünkü sende onu hayal edersin ve ulu orta yerde olmaz, değil mi?"

"Sen hastasın..." dedim şokla.

"Kimin sayesinde?" dedi hemen.

"Benim." dedim pis pis gülerek.

Eliyle dirseğimi ittirdiğinde dondurmam yere düştü ve ben o an resmen zıplayarak bağırmıştım. "Hayır!"

"Ne oluyor?" dedi ve hızlıca arkasına dönüp bana baktı.

"Dondurmam!" dedim acıyla. Yüzümdeki öldürme arzusu ile Alihan'a döndüğümde alt dudağını kemiriyordu. "Dondurmam gitti ya! Allah senin belanı versin, tamam mı?"

"Düşeceğini tahmin etmemiştim ki," Elindeki dondurmayı bana uzattığında küçük çocuk gibi ellerimi göğüsümde birleştirdim. "Al benimkini."

"Senin yalayıp süpürdüğün şeyi ben ne alacağım? İğrenç!" dedim atarla ve yere düşüp eriyen dondurmama hüzünle baktım.

"İğrenç olduğuna emin misin? Dudaklarımı-"

"Sus!" dedim yüksek sesle.

"Tamam." dedi ve sessiz sessiz dondurmasını devam yemeye başladı. Üzgün üzgün ona bakarken bakışlarını devirdi ve dondurmasını bana uzattı. "Al işte, sen bana öyle bakarsan ben yiyemem."

Dondurmayı elime verdiğinde yüzüm yine birden güldü ve Alihan kısa bir kahkaha attıktan sonra yanağımı sıktı. "Çok tatlısın bak, yemiyim seni!"

"Tüm DNA'nı saçtın bu dondurmaya ama neyse," dedim ve dilimi gözünün içine baka baka sürttüm topa. "İdare edeceğiz."

Gözleri dilimi izlerken ona bakarak dilimi dondurmanın etrafında gezdirmeye devam ettim ve ağzımın kirlendiğini hissettim. Parmağımla kirlettiğim yerleri silip parmağımı emdim ve emdiğim an Alihan'ın delici bakışlarıyla karşılaştım.

Biraz kurnazlık yapsam fena olmazdı, değil mi? İntikamım çok acı olucaktı!

Dondurmayı gofretinden tutarak topunu dudaklarıma yanaştırdım ve ağzımı açarak dilimi dondurmaya bastırıp gofretini döndermeye başladım ve böylelikle dondurmanın etrafını yalamıştım. Dilimdeki beyaz dondurmayı ağzımı kapatarak ve kendi dilimi emerek boğazıma gönderdim.

Alihan'ın bakışları yoğunlaşırken bu sefer dudaklarımı dondurmaya sürttüm ve ağzımı açıp dondurmayı emerek yemeye başlamıştım. Onun gözünde o kadar acayip şeyler gerçekleşiyordu ki, benim de aklımda gerçekleşiyorlardı ama ben ondan sadece intikam alıyordum.

Cüretkâr mavilerimi ona dikerek dilimi dondurmaya sürttüm ve bunu onun gözüne soka soka yaptım. Sertçe yutkunduğuna bakışlarını çekti ve dişlerini sıktı. "Liya, ne yapmaya çalışıyorsun?"

"İntikam alıyorum." dediğimde gözlerini yumdu. Bir mırıldanma bahşettim. "Fazlasıyla tahrik oldun değil mi?"

"Dua et de milletin içinde erekte olmayayım!"

"Ol, rezil ol. Banane?" dedim ve çenesinden tutarak kafasını kendime çevirdim. "Ağzıma bulaşmış mı?"

"Evet." dedi nefesi titrerken.

"Silsene, ben şimdi göremem..."

Baş parmağını yalayarak dudağımın kenarına sürttü ve ağzımın etrafına bulaşan dondurmayı dudaklarımı izleyerek temizledi. Baş parmağını kendi ağzına alıcakken elini tuttum ve parmağını ağzıma alıp emmeye başladım. Ağzı açılıp derin bir nefes verdiğinde ben sinsi sinsi gözlerimle gülümsüyordum.

"Ye şunu hadi, eriyecek." dedi.

Yedim.

Ellerimi arkaya attım ve üst bedenimi biraz arkaya yatırdım. Kafamı arkaya atarak güneşin yüzüme vurmasına izin verdim. Tenim yanıyordu ama önemli değildi, bu hissi seviyordum.

"Bak kim geliyor."

Kafamı sol tarafa çevirdiğimde pembe elbiseli o tatlı kızı gördüm. Elleri belindeydi ve koşa koşa bana doğru geliyordu. Yanıma vardığında nefes nefese konuştu. "Gözlerini kapat!"

Ellerimi gözlerime koyduğumda gülümsedim. "Çabuk ama, çok merak ederim!"

"Şimdi aç!"

Ellerimi gözlerimden çektiğimde bana uzattığı papatyaya baktım ve samimiyetle gülümsedim. "Yaa, bu çok güzel! Ben çok severim papatyaları, biliyor musun?"

"Bana yok mu?" diye sordu Ali.

"Ya şey, hani erkekler böyle şeyleri sevmez ya. Ama istiyorsan sana hemen bir tane getirebilirim!"

"Düşünmüşsün bu yeterli benim için." dedi Ali. "O papatyayı Liya ablanın kulağına takmasında yardımcı olsana, daha güzel durur."

"Tamam!" Saçımı kulağımın arkasına taktım ve kızın papatyayı kulağımın arkasına koymasına izin verdim. Uzun uğraşlar sonra elleriyle papatyayı yerleştirmeyi başardı. "Oldu mu Ali abi?"

"Çok güzel oldu." dedi Ali bana bakarak. Çekingen bir tavırla gülümsedi.

"Siz aşık mısınız?"

"Hı-hım." dedi Ali ve gözlerini üzerimden çekip kıza dikti. "Hem de çok. Sen nereden anladın bakayım?"

"Bakışlarınızdan!" dedi bilmiş bilmiş. "Annemle babamda öyle bakarlar birbirlerine, ondan."

"Adın ne senin kıvırcık cadı?" diye sorduğumda anında cevap verdi. "Beren! Beren benim adım!"

"Okula gidiyor musun?"

"Seneye başlayacakmışım dedi annem."

"Gel otur." dediğimde ikimizinde çaprazına oturdu ve çimenlerle oynadı. Alihan'a baktığımda kızın yaptığını izliyor ve ardından kızın tatlı yüzüne bakıyordu. Yüzünde bir gülümseme olduğunda hayran hayran onu izlemeye başladım.

"Saçların çok güzelmiş, annen mi yaptı?"

"Kurdeleyi annem taktı." dedi. "Kıvırcıklarım kendi kıvırcıklarım."

"Çok güzeller ya, kıskanıyorum!" dedim küçük bir çocuk gibi. "Hep kıvırcık saçlarım olsun istemişimdir..."

"Ama seninkiler daha güzel." dedi Beren. "Rengi çok güzel. Açık sarı değil ama koyu da değil. Ama sarı yani, çok güzel." Dudaklarımı büzdüğümde yanağıma dokundu. "Üzülme, sen daha güzelsin."

"Yaa..." dedim içim giderek ve elini tutup uzunca öptüm. "Yerim ki ben seni..."

Ali'nin bakışları o kadar acayipti ki, çözemiyordum. Hüzünlü gibiydi, mutlu gibiydi... Biliyordum, beni anne ve küçük çocuğu da çocuğumuz gibi hayal etmişti. Halleri garipti çünkü biraz.

Rüzgar esintisinden dolayı saçlarım uçuştu ve gözlerimin önüne geldi. Öbür kulağımın arkasına taktım diğer saç tellerimi ve Beren'e baktım. Minik kıvırcıkları yüzüne geliyordu ve eliyle onları çekemiyordu.

Alihan elini kaldırıp kızın saçlarını kulağının arkasına takacak sandım fakat gözleri kendi elini gördüğünde ateşe değmiş gibi çekti elini. Kaşlarımı derince çatıp Alihan'a baktığımda ellerini birbirine sardı ve gergince çimenlere baktı.

Sorunu neydi?

"Sigara içeceğim ileride, gelirim birazdan." diyerek kalktı ve bizden on metre uzaklıktaki ağacın yanına varıp sırtını yasladı aynı bir bacağını arkaya atıp ayağını yasladığı gibi. Cebinden sigara kutusunu çıkarıp bir dal aldı ve çakmağı ile ateşlediğinde içine çektiği dumanı sigarasını ağzından aldığından sonra üfledi.

Çimenlerin üzerinde duran telefonundan zil sesi geldiğinde bana dönük olan ekranına baktım. Gelen mesajla birlikte huzurum yerle bir olmuştu.

WHATSAPP 18:04
Tetikçi'nin piçi
Ding dong! Cinayet vakti geldi! Mesajı gördüğünde ara beni adamı atacağım.

Alihan bu mesajı görecekti ve allahıma dualar ediyordum Uzay'ı aramasın diye. Çok eğlenmiştik, hala da eğleniyorduk ve vakit geçiriyorduk ve eğer Uzay'ı ararsa gerçekten ona küsebilirdim.

Beren ile konuşurken Alihan'ın gelmesiyle birlikte kısa süreliğine sustuk. Bağdaş kurarak yere oturdu ve ikimize baktı. "Niye sustunuz ben gelince? Ne konuşuyordunuz?"

"Liya ablaya arkadaşlarımı anlatıyordum da..."

"Hıı," diye bir tepki verdi Alihan. "Anladım."

Eli çimenlerin üzerinde duran iPhone'una gitti ve ekranı açıp mesajı okudu. Bakışlarını çimenlere sabitleyip dudağının kenarını kemirerek bir şeyi düşündü.

Telefonunun ekranını kapattı ve tekrar çimenlerin üzerine koydu. Yüzümde güzel bir gülümseme olduğunda Alihan bana baktı. Kaşlarını kaldırıp indirdiğinde bende aynısını yaptım.

"Nerede kalmıştık?"

"Beren!"

Hepimiz sesin geldiği yöne doğru baktığımızda küçük bir çocuk gördük. Erkek çocuğuydu. "Beren, hadi gel oynayalım!"

"Ben gidip oynasam olur mu?"

"Tabii ki güzelim." dedim ve yanaklarını öpüp ona sarıldım. Bana sıkı sıkı sarıldıktan sonra Alihan'a döndü. Ali ona sevgiyle gülümseyince küçük kız Ali'nin yanına yürüyüp ona sarılacaktı ki Alihan'ın geriye çekilmesiyle birlikte yüzü düştü.

Benimde yüzüm düştü hem de oldukça...

"Hadi sen git oyna." dedi Ali. "Güle güle cadı!"

Beren üzgün üzgün baktı. "Güle güle."

Bana gülümsedikten sonra arkasını döndü ve arkadaşına koştu. Ali garipçe Beren'in arkasından bakmaya devam edince ben ona ters ters bakıyordum. Öyle ters baktım ki bunu hissetmiş olmalıydı ki bakışları beni buldu.

"Ne yapıyorsun sen, Ali?"

"Ne yapıyorum ben?" diye cevap verdi aynı benim gibi ters bir ifadeyle.

Keyifsizce güldüm ve baş parmağımla arka tarafı, yani çocukların oynadığı parkı gösterdim. "Beren sana sarılmak istedi. Küçücük çocuk sana sarılmak istedi ve sen soğukkanlılıkla geri çekildin. Çok üzüldü, görmedin mi? Neden öyle yaptın?"

"Sarılmak zorunda mıyım?" diye cevap verdi ciddiyetle. "Hı?"

"Ne oluyor sana?" diye sordum yüzümü buruşturduğumda. "Nerede çocukları çok seven o Alihan? Neden birden sinirleniyorsun sorunca? Anlamıyorum, bana anlatmıyorsun da. Anlat da anlayayım, Alihan..."

"Anlamak zorunda değilsin."

"Pardon?"

"Kurcalayıp durma artık Liya, seni ilgilendirmiyor." dedi bana bakmadan.

Açık duran ağzımı kapattım ve kırılan kalbimi belli eden yüzüme bir gülümseme taktım. Başımı olumlu anlamda salladım ve kenarda duran çantamı omzuma taktım. "Peki."

Ayağa kalkıp parka bir göz attığımda bana bakan Beren'e el salladığımda minnoş minnoş bana el salladı. Parktan çıktığımda çantamdaki telefonumu çıkardım ve saate baktım. Yediye geliyordu. Hava yavaş yavaş kararmaya başlamıştı.

Telefonumu tekrar çantama koydum ve evin yolunu takip ettim.

Peşimden gelme gereği bile duymamış mıydı?

"Liya, tamam dur bekle!"

Duymuş...

Durmadım.

"Nereye gidiyorsun, dursana!"

"Senden uzağa, gördüğün gibi!"

Kolumdan tuttu beni ve kendisine çevirdiğinde sıkıntıyla soludu. "Tamam, çok tepki gösterdim. Özür dilerim seni üzmek istemedim."

"Benimle konuşmuyorsun!" dedim birden yüksek sesle. "Seninle konuşmaya çalışıyorum beni tersliyorsun! Derdini anlamaya çalışıyorum bana kızıyorsun! Ya ben ne yapayım, Ali? Ne yapayım? Neden anlatmıyorsun bana problemi? Neden saklanıyorsun benden?"

"Duygularımı dişarıya vurmayı sevmiyorum, biliyorsun bunu."

"Ama benim, ben!" dedim elimi göğüsüme koyup kendimi işaret ettiğimde. "Sevdiğin kadınım aynı zamanda seni seven kadınım ben! Bana neden duygularını göstermiyorsun? En çok bana göstermelisin, neden böyle yapıyorsun?"

"Duygularımla hareket edersem ne olur biliyor musun?" diye sorduğunda yutkundum. "Yıkılırım. İçimde o kadar nefret, o kadar öfke, o kadar acı var ki bu herkes de büyük bir etki bırakır ve bu bir keresinde olmuştu!"

"Neydi, Ali?" diye sordum. "Beren'e dokunmak istememe sebebin neydi?"

Dudaklarını yaladı ve kendisinden utanıyormuş gibi kafasını eğdi suçluymuş gibi. "Bu kanlı ellerimle o temiz tenine dokunamadım. O kadar masum ve temiz ki daha, onu kirletmek istemedim."

Göğüsüme acı düştüğünde gözlerimin önüne Beren'in saçlarını çekmek isteyecekken eline attığı o bakış geldi. Garip hallerini şimdi anlayabilmiştim ve aslında düşünmesi zor değildi.

"Buydu." dediğinde acıyla başımı salladım. "Bu yani, bu."

"Ali, sen kendine neden böyle davranıyorsun? O minik kız seni, bizi çok sevdi çünkü bizim gerçek yanımızı gördü. Senin için gerçek yanını gördü. Sen sanıyorsun ki, sen sadece katillikten ibaretsin. Sadece kötülükten, karanlıktan, kirden ibaretsin sanıyorsun ama hayır işte, değilsin!"

Histerik bir kahkaha attı. "Tam bu sebepten dolayı sana söylemek istemedim. Çünkü yine saçma bir şekilde beni savunacaktın ve iyi birisi olduğumu söyleyecektin... Anlamıyorsun beni."

"Anlıyorum!" dedim baskınca. "Düşünce yapını anlıyorum ama hak vermiyorum! Gerizekalı herif, ben seni seviyorum! Ben kötü birisini sevemem? Kendine böyle davranmayı bırak artık!"

"Kendimi en iyi ben bilirim." dedi. "O kadar vahşi öldürme planları yapıyorum ki bazen ben bile korkuyorum kendimden. Mecburiyetim falan yok, öldürüyorum çünkü bunu seviyorum! İstiyorum ve öldürüyorum... En vahşi, en kanlı arzularımı en iyi ben bilirim. Böyle birisi iyi olamaz?"

"Öldürmeyi sevseydin böyle davranmazdın kendine!" diye yükseldim. "Eğer öldürmeyi çok sevseydin böyle utanmazdın kendinden. Eğer öldürmeyi sevseydin kendini kabul ederdin ve öldürmekten kötü bir şeymiş gibi bahsetmezdin." Ellerimi yanaklarına koydum ve parmaklarımla baskı uyguladım. "Uyan artık gerizekalı, uyan! Sen öldürmeyi sevmiyorsun, sevdiğini sanıyorsun çünkü alışmışsın ama sadece bu! Sadece alıştın, sevgi yok işin içinde."

"Ama istiyorum!"

"İstiyorsun çünkü bağlısın! Öldürmek senin bağımlılığın! Olmasaydı öldürmezdin."

Güldü. "Bu dediklerinin hepsi boş! Öldürmek benim mesleğim! Sadece mesleğim de değil öldürmek benim tutkum ve ihtiyacım! Bu asla değişmeyecek. Değiştirebilecek bir güç yok çünkü bu içimdeki pislik çok fazla..."

"Ali-"

"Uzay'ın mesajını gördüğünü biliyorum!" dedi. "Ben bugün birisini öldürmek istemiyorum çünkü bugün çok güzeldi. Bugünün güzelliğini böyle bir pisliğin bozmasını istemiyorum!" Yüzümü avuçlarının arasına aldı ve kendisine yakınlaştırdı beni. "Bugün öldürmeme izin verme, Liya. Lütfen beni durdur, bugün olmaz tamam mı? Bugün değil..."

"Bugün değil." dedim. "Sakin ol. Gel, bir şeyler yiyelim. Acıktım ben."

"Yemeğe hayır demem!" dediğinde gülümsedim. "Gel." dedim ve elini tuttum.

"Bekle." dediğinde durdum. "Beren'i eve bırakalım. Bir de ona bir sarılma borcum var, onu ödeyeyim."

"Olur." dediğimde el ele parka yürüdük ve minik Beren'i aldık. Bir elini Alihan tutuyor diğerini de ben tutuyordum, böylelikle el ele sokakta yürüyorduk hep beraber.

"Şuradan sola girmemiz gerek ondan sonra varıyoruz zaten!"

Üç dakika ardından Beren'in evinin önüne varmıştık ve minik kız kapıya vuracaktı ki Alihan durdurdu. "Bekle."

"Ne oldu?"

Dizlerinin üstüne çökerek Beren'in boyuna vardı ve derin bir nefes verdi. "Sarılmak yok mu?"

"Ama sen bana sarılmak istemedin ki..."

"Tabii ki istedim!" dedi Ali Beren'in saçlarını eliyle severken. "Ama orada bir şey oldu bana. Şimdi iyiyim ve sen bana sarılırsan çok daha iyi olacağım."

Ali kollarını açarak Beren'in ona sarılmasını beklediğinde Beren küçük kollarını Alihan'ın boynuna sardı. Bu görseli mutlulukla izlerken sevdiğim adamın iri kolları minicik bedeni sarıp sarmaladı. "Şimdi çok daha iyiyim."

"Bende!" dedi Beren ve birbirlerinden yavaş yavaş ayrıldılar. Ali küçük kıza sıcakca gülümsedi ve yanağını sevdi. "Hadi gir bakayım evine."

"Tamam, görüşürüz!"

"Görüşürüz!" dedik aynı anda. Beren zile bastığında apartmanın içine girdi bizde Alihan'la el ele tutuşarak sokaktan çıktık ve onun bildiği bir köfteciye doğru yürüdük.

Boş sokaklarda duyulan gürültüyle Alihan'la aynı anda durduk. Gürültü daha da şiddetlenirken bunun bir kadın çığlığı olduğunu anladım. Ali ile el ele koşarak sesin geldiği yöne yol aldık. Ayaklarımda topuklularım vardı ama sorun değildi.

Beren'in yaşadığı sokağa saptığımızda yerde oturan ve ağlayan bir kadın gördük. "İyi misiniz?" diye seslendim.

"Kızım, Beren!" Yanına vardığımız an gördüğüm görüntüyle buz tutmuş gibi durdum ve ellerimi ağzıma götürdüm.

Pembeler içinde olan o minik kız şuan kırmızılar içindeydi. Ensesinden akan kan yere, omuzlarına ve pembe elbisesine bulaşmıştı.

"Beren!" Annesi çığlık çığlığa ağlamaya devam ederken Alihan hiç beklemeden Beren'in nabzını kontrol ettiğinde gözlerimdeki yaşlar akmaya başlamıştı bile.

"Yaşıyor mu?" diye sordu kadın. Sarı saçlı, en fazla otuz beş yaşlarında güzel bakımlı bir kadındı. "Lütfen, söyle kızım iyi olucak değil mi?"

Ali'nin gözleri beni buldu ve gözlerindeki o şoku ve hüzünü iliklerime kadar hissettim. Bu bakışların ne anlama geldiğini anlamıştım. Anladığım için çaresizce yere çöktüm ve az önce gülücük saçan kızın cansız bedenine baktım.

"Üzgünüm." dedi Alihan sadece ve olayın şokunu atlatamıyormuş gibi hala Beren'e bakıyordu. Elini yavaşça geriye çekerken o elinin ilk kez o kadar titrediğini görmüştüm.

Kadın Alihan'ın yakalarını tuttu. "Lütfen! Lütfen söyle bana, kızım yaşıyor de bana!" diye bağırdı ağlayarak Ali'nin suratına. "Lütfen bir şeyler yap, lütfen!"

"Özür dilerim." dedi Ali sessizce. "Kızınız öl-"

"Hayır!" diye bağırdı kadın acıyla. "Hayır hayır hayır! Beren! Beren annem ne olur uyan..."

Gözyaşlarım akıyordu fakat çıtım çıkmıyordu. Kollarımı birbirine sarmıştım çünkü titriyordum ve gözlerim Beren'in kanlı bedeninden ayrılmıyordu.

"Liya, kadını yukarıya götür lütfen..." dedi Alihan sesi titrerken.

Kıpırdamadım. Sadece gözlerimi kırptım. Tepki vermeyeceğimi anladığında kadını kollarının arasına aldı ve onu kızının bedeninden zar zor ayırdı. Beren'in cansız bedeniyle yalnız kaldığımda yavaşça hareket ettim ve titreyen elimi elbisesine koydum. "Beren, ablacığım..."

Ağzımdan bir hıçkırık kaçtığında elimi ağzıma bastırdım. "Kim yaptı bunu sana? Kim ne istedi senden?"

Yerdeki kana daha dikkatlı baktığımda içinde beyaz bir şey gördüm. Beyaz bir kağıttı ama kan bulaştığı için beyazlığını biraz kaybetmişti. Elime notu aldığımda Beren'in kanı parmaklarıma bulaştı. Bu görüntü beni korkuturken yutkundum ve beyaz kağıdın içinde bir şey yazdığını gördüm.

'Beren'in ölümüyle ölüm oyununu başlatıyorum, sıradakiler sevdiğin herkes olabilir AK'

Not elimden düştüğünde kanlı parmaklarımı umursamadan ellerimi saçlarıma gömdüm ve etrafıma baktım ama kimseyi göremedim.

O orospu çocuğunu bulup parçalara ayıracaktım!

Ellerimi yüzüme kapatıp tekrar ağlamaya başladığımda tırnaklarımı yüzüme batırdım. Mutlu olmuştum ve yine mutlu olduğum için pişman olmuştum.

Ellerimi yüzümden çektiğimde kapattığım gözlerimi açtım ve açtığım an kafama inen darbeyle bedenim yere çakıldı.

Gözlerim arkaya kayarken kalan son gücümle başımda dikilen adamın yüzünü seçmeye çalıştım ama yapamadım.

Savaşmak istedim ama gücüm yetmedi.

Alihan diye bağırmak istedim ama gücüm yetmedi.

Ölüm oyunu başlamış mıydı şimdi?




Bölüm sonu

Evet, sanırım başladı Liya...

Kitabımdaki en sevdiğiniz karakter hangisi kızlar? Merak ettim cödöeçfmöedösmöslx

Liya ve Alihan artık oluyor mu dersiniz?

Bir sonraki bölüm bomba gibi!!! 💣

Continue Reading

You'll Also Like

522K 28K 34
Yaş farkı vardır, dikkate alarak okuyun. Karakterlerime gelen en ufak hakarette engellenirsiniz. Siz: adınız lütfen bayım :) 0535*: Karşılığında bana...
15.4K 1.2K 20
Her Türk asker doğardı. Lakin sadece bazılarının yaşamı asker olarak son bulurdu. Onlar vurulduklarında değil, unutulduklarında ölenlerdi. Onlar şanl...
100K 207 28
Bir kadın bunu yazabilir mi? Evet yazar , hemde erkeklerden daha iyi yazar. Konuya gelince , hikayen sıradışı, çok dehşet ve aşırı tahrik ediciydi. İ...
9.9K 904 46
Bir silah sesi... Tüm hayatımı alt üst eden o ses. Zihnimden asla çıkmayacaktı bu ses. Ben daha ilk sesin şokunu atlatamadan ikincisi yükseldi. Ateş...