Dünya Ellerimde 'Vatan Uğruna...

By _beyzanurcgrmn_

1.8M 96.3K 46.2K

"Çocukken yanağıma kondurduğun öpücük sayesinde tüm acılarım geçmişti. Şimdi ben senin kalbinden öpsem geçer... More

1.Bölüm:'Benim Hikayem'
2.Bölüm:'Cellat'
3.Bölüm:'Anka'
4.Bölüm: 'Ödeştik'
5.Bölüm:'Gülüşüne Hapsoldum'
6.Bölüm:'Vatanım'
7.Bölüm 'Ruh Hastası'
8.Bölüm 'Korkmadık, Savaştık'
9.Bölüm: 'Biz Bir Aileyiz'
10.Bölüm
12.Bölüm:'Gün Doğmadan'
13.Bölüm: 'Canım Feda'
14.Bölüm:'Sarı Civciv'
15.Bölüm:'Sevda'
16.Bölüm:'Melek'
17.Bölüm:'Eyvallah'
18.Bölüm:'Bozkurt'un Kızı'
19.Bölüm:'Söz'
20.Bölüm:'Yavru Kurt'
21.Bölüm:'Vatan Uğruna'
22.Bölüm:'Zeytinli Poğaçam'
23.Bölüm:'Asena Plus'
24.Bölüm:'Sevdaya Tutulmak'
25.Bölüm:'Güney'
26.Bölüm:'Tek Güzel Anım'
27.Bölüm:'Sevdiğim Adam'
28.Bölüm:'İlaç Gibisin'
29.Bölüm:'Sakın Açma'
30.Bölüm:'İlk Darbe'
31.Bölüm:'Mucize'
32.Bölüm:'Hangimiz Sevmedik'
33.Bölüm:'Sevmedim'
34.Bölüm:'Kara Sevda'
35.Bölüm:'Onuncu Koğuştaki Güzel'
36.Bölüm:'Affetme'
37.Bölüm:'Zalım Geceler'
38.Bölüm:'Kendini Sev'
39.Bölüm:'Gitme'
40.Yavru Kurt & Güzel Gözlü Çocuk
41.Bölüm:'İkizim'
42.Bölüm:'Son Nefesime Kadar'
43.Bölüm:'Mr. & Mrs. Voland'
44.Bölüm:'Sevdiğim Kadına'
45.Bölüm:'Sen Benimsin Ben Seninim'
46.Bölüm:'Şiir Gibisin'
47.Bölüm:'Sınırsız'
48.Bölüm:'Aşk Saçmalamaktır'
49.Bölüm:'Sert Adamlar Sert Oynar'
50.Bölüm:'Sadece Sana Deliyim'
51.Bölüm:'Maskeli Beşler'
52.Bölüm:'Veda'
53.Bölüm:'Bekleyeceğim'
54.Bölüm:'Uyuyan Devi Uyandırdınız'
55.Bölüm:'Gönlüm Hep Seni Arıyor'
56.Bölüm:'Ah Be Asena'm'
57.Bölüm:'Dünya Ellerimde'
58.Bölüm:'Benim Sevgilim'
59.Bölüm:'Sevene Zor'
60.Bölüm:'Suç Makinesi'
61.Bölüm:'Anne'
62.Bölüm:'I Said Yes'
63.Bölüm'Senin Uğruna'
64.Bölüm:'Ben Kimim'
65.Bölüm:'Kalbi Güzel Adam'
66.Bölüm:'İyi ki'
67.Bölüm:'Periler De Postal Giyer'
68.Bölüm:'Emanet'
69.Bölüm:'Biz Evde Yokuz'
70.Bölüm:'Karıcığım'
71.Bölüm:'Hoş Geldin'
72.Bölüm:'Öp ve Geçsin'
73.Bölüm:'Çılgın Mother'
74.Bölüm:'Vatanım Sensin'
75.Bölüm:'BKK'
76.Bölüm:'Bizim Hikayemiz' (Final)
Özel Bölüm (1)
Özel Bölüm (2)

11.Bölüm: 'Kardeşim'

29.7K 1.5K 645
By _beyzanurcgrmn_

İyi okumalar dilerim

Beğeni ve yorum sayısı beni tatmin ederse bir sonraki bölümü erken atabilirim. Size bağlı yani. Ama gerçek yorum atın lütfen.


11. Bölüm: Kardeşim

🔫🔫

Toplantı bitiminde; nasıl kalktığımı, nasıl toplantı odasından çıktığımı bir ben bir de Allah biliyor. Alparslan ve Poyraz arasında ki gerginlik herkesi sarmıştı. En çokta beni.

Masamda oturmuş dosyalarla ilgilenirken baskına girer gibi kapım açılmıştı. "E yuh yani. Kırsaydın." dedim. Yavuz koltuğa oturup ayaklarını sehpaya uzatırken Alparslan odanın içinde volta atıyordu. Karşıma geçip ellerini sertçe masaya koydu. Baş parmağımla damağımı kaldırdım. "Kendine gelir misin?" dedim. Yumuşak bir sesle. "O herif niye bu kadar senin üstünde duruyor?" dedi Alparslan. "Herif değil. Onun bir adı var; Poyraz." dedim. "Asena! Bana cevap ver." dedi. "Abartıyorsun. Farkındasın umarım." dedim arkama yaslanıp. "Sinirlendirme beni!" dedi desibelini yükselterek. Oturduğum yerden doğruldum. "Alparslan kendine gel. Benim komutanım o. Üzerimde durması gayet normal. Sen de Yavuz'un ya da Mete abinin üzerinde durmuyor musun? Ne o yoksa onlara aşık mısın?" dedim sinirle. Otuz saniye boyunca gözlerimin içine bakıp çıktı odadan.

Alparslan'ın çıkmasıyla Yavuz kahkaha atmıştı. "Güzel laf soktun ama ben de sevmedim o herifi." dedi Yavuz. Göz devirdim sadece.

Dosyalarla ilgilenmeye devam ediyordum. Yavuz ise beresini yüzüne koymuştu. Gözlerini dinlendireceğini, onu rahatsız etmememi söylemişti. Sessiz adımlarla yerimden kalkıp Yavuz'a yaklaştım. Beresini alıp hızlıca odadan çıktım. "Asena!" dedi arkamdan ama ben durmaya pek niyetli değildim. 

"Evde değiliz. Yakalarsam kötü olur. Beremi getir." dedi Yavuz, normal bir ses tonuyla. "Bir kerecik takacağım ya." dedim. Yavuz'a dönmüş geri geri yürüyordum. "Ne halin varsa gör." dedi Yavuz. Beni umursamayıp bahçeye çıktı. Olduğum yerde durdum. Ama sayılmaz. Böyle tadı çıkmaz ki. Dudaklarımı büzüp arkamı döndüm.

Arkamı dönmem ile sert bir şeye çarpmam bir olmuştu. "Taştan mı yapıldın?" dedim, burnumu ovalarken. "Ben sakarım demiyorsun suçu bana atıyorsun." dedi Poyraz. "Maalesef arkamda gözlerim yok." dedim. Elimi tutup indirdi. Diğer eliyle de burnuma dokundu. "Yamukluk yok hâlâ havada." dedi alaylı bir şekilde. Kaşlarımı çattım.

"Bayan çatık kaş. Sana daha çok uydu gibi." dedi, gülumseyip.

Güldüm. "Bence ben Bayan mükemmel olmalıyım." dedim.

"Ol bari." dedi. Kalorifere yaslanıp kollarını göğüsünde bağladı. "Seninkiler buraya gelmeden iyi bir araştırma yapmışlar, bizler hakkında." dedi. Yavuz'un beresini takıp ben de yaslandım onun gibi. "Ben buraya gelmeden zaten her şeyi araştırmışlardı, sizler hakkında." dedim. "Her ne kadar bir şey söylemesem de yanlış anlaşılmadan dolayı kusura bakma." dedi Poyraz. Gülümsedim. "En azından Mert gibi ağıza alınmayacak şeyler söylemedin. Daha iyi. Sorun yok. Alışkınım." dedim.

Sessiz bir şekilde karşıya bakıyorduk. "Asena?" dedi Poyraz. 'Efendim' der gibi Poyraz'a döndüm. Tam dudaklarını aralamışti ki Mert'in bize doğru geldiğini gördüm. "Sonra konuşuruz." deyip Poyraz'ın yanından ayrıldım.

Bahçeye çıktığımda Alparslan ve Yavuz'un kamelyada oturduklarını gördüm. Alparslan'ın arkasından dolaşıp boynuna sarıldım. "Siz bensiz dolaşır mıydınız?" dedim, kıkırdayarak. "Amca oğlu." dedi Yavuz. Ben daha olayı anlamadan Alparslan kollarımı tuttu ve Yavuz beresini aldı. Kolları kurtarıp saçlarımı düzelttim. "İsteseydin verirdim zaten." deyip göz devirdim.

"Asena, naber?" dedi Sinan. Ona dönüp gülümsedim. "İyi. Senden?" dedim. "İdare eder. Müsait olunca revire uğra birer kahve içeriz." dedi Sinan. Dudaklarımı araladığım sırada Alparslan ve Yavuz ayaklanıp önüme geçmişlerdi. "Sakin olun. 'Kahve içelim' dedi. 'Benimle evlen' demedi." dedim fısıldayarak. Sinan bunlar kim der gibi bir onlara bir bana bakıyorlardı. "Tanıştırayım, kuzenim ve ikizim." dedim. Gülümseyip bize doğru geldi. "Merhaba. Ben de Doktor Sinan." dedi. Kimseden ses çıkmayınca Sinan devam etti. "Asena kardeşiniz olduğu için gurur duymalısınız. İki işini de layıkıyla yapıyor. Ve çok güzel." dedi son cümleyi ah çeker gibi söyleyerek. Yutkundum. "Güzel olduğu için başı dertte olmalı." deyip kahkaha attı. Susmuyordu. Ve her söylediği kelime, hanesine eksi bir olarak yazdılığından haberi bile yoktu.

"Ne diyorsun lan sen?" dedi Alparslan. Sinan'ın üzerine doğru bir adım attı. "Gerçekleri." dedi Sinan, gevşek gevşek. "Sinan sen revire geç hadi." dedim. "Tamam canım. Bekliyorum." dedi Sinan. "Bak hâlâ konuşuyor. Yürü git! Elimde kalacaksın." dedi Yavuz. Ben gözlerimi yummuş Sinan bir kelime daha etmesin diye dua ederken, o susmuyordu. "Ben kaçtım beyler. Görüşürüz güzelim." dedi. Sırf onlar daha çok sinirlensin diye konuşuyor gibiydi ya da sarhoştu.

Alparslan, Sinan'ın yakasından tutup kaldırdı. Sinan'ın ayakları havalanmıştı. "Alparslan indir! Napıyorsun ya?" dedim. Çekmeye çalışıyordum ama nafile. Yavuz da sırıtıyordu. "Kardeşimden uzak duracaksın. Bir daha saçma sapan konuştuğunu duyarsam bu kadar sakin kalmam." dedi. Sinan'ı sertçe yere bıraktı. Dengesini koruyamayıp yere düştü. Sinan'a doğru adım atacakken Yavuz engel olmuştu. Beni kolumdan tutup içeriye doğru sürüklediler. Arkamı dönüp Sinan'a kusura bakma der gibi baktım. Gülümsedi. 

🐺

Alparslan ve Yavuz'u odama götürmemden, daha doğrusu onlar beni götürdü ama neyse, ağzıma geleni söylememden ve onların beni kâle bile almamasının üzerinden iki saat geçmişti. Şimdi ise kıyafetlerimi değiştiriyordum. Bizimkilere küsmüştüm ama beni yemeğe çıkaracaklarını söyleyince affedesim geldi.

Ceketimin yakasını düzeltip son kez aynadan kendimi izledim. Güneş gözlüğümü taktıktan sonra odamdan çıktım. Topuklu ayakkabılarımın zeminde çıkarttığı ses çok hoşuma gidiyordu.

"Tak tak tak." dedi Batu yanıma gelince. Gülümsedim. "Diğerleri nerede?" dedim. "Beni bekliyorlar. Bahçedeler." dedi. "Alparslan ve Yavuz da beni bekliyor." deyip güldüm. "Assolistler sonda gelir. Beklesinler." dedi Batu havalı havalı. Kıkırdadım.

"Sinan'ı dövmüşler diye duydum. İyi yapmışlar. Sana olan bakışları zaten hiç iyi değildi." dedi Batu. Göz devirdim.

"Çok kıskançsınız hepiniz." dedim.

"Olalım bir zahmet. Herkesin böyle güzel kardeşi yok." dedi Batu. Dudaklarım yukarı doğru kıvrıldı. Omuzuna vurdum hafif. Kahkaha attı.

Bahçeye indik. "O kadar alıştım ki bizimle gidip gelmene. Şimdi başka arabaya binince garipsiyorum." dedi Batu. "Yeni geldim. Ne çabuk alıştın?" dedim. "Kanım ısındı." dedi gülümseyerek. "Benim de galiba. Burak'tan sonra en sevdiğim asker arkadaşım sensin." dedim. "Burak ile tanışmalıyım. Belki yer değiştiririz." dedi Batu. Sesli bir şekilde güldüm. Hepsi bize dönmüştü. "Teğmen Burak KURT. Tanıştırırım sizi. Seversiniz birbirinizi." dedim. "Teğmen mi? Tüh. Neyse vermezse kaçırırım." dedi. "Kimi?" dedim. "Seni. Belki paylaşmayı sevmez. Bir de benim üstüm. Mecbur kaçıracağım. Paylaşmayı sevmem." dedi. Yine güldüm. "Kendinle çelişiyorsun şu an. Farkında mısın?" dedim gülerek. Omuz silkti.

Arabalara yaklasınca Yavuz bana doğru geldi. "Havalar soğudu artık." deyip ceketimin düğmelerini ilikledi. "Yaz ayındayız." dedim, yok artık der gibi. Gözlerini gözlerime dikip kaşlarını çattı. Göz devirip dudaklarımı büzdüm. Kolunu omuzuma atıp saçlarımı karıştırdı. Küçük bir çocukmuşum gibi. "Yavuz ne yapıyorsun ya?" dedim. Poyraz ve Oğuzhan'ın arasına girdim. "Hadi binin arabaya." dedi Alparslan.

"Arabayı ben kullanacağım." dedim. "Ben arkaya oturmam." dedi Yavuz. "Ben hiç oturmam." dedi Alparslan. "Üç kişi önde mi oturacağız?" dedim ve güldüm. Alparslan anahtarı elimden çekip aldı. "Sen arkaya geç." dedi, bana. Bana bana, kardeşine. "İyi akşamlar." Alparslan iyi dileklerini sunduktan sonra şoför koltuğuna geçti. "İyi akşamlar." dedi Yavuz. Diğerleri de iyi dileklerini sununca Yavuz da ön koltuğa geçip oturdu. "Gelmiyorum ben." dedim. "Bin şu arabaya. Küçük çocuk gibisin ya." dedi Yavuz. Omuz silktim.

"Ben taksiye binip gideceğim." dedim. "Bu arada. İkiniz de binmişsiniz. Ben arkaya nasıl geçeceğim. Kapı, duvar gibi şeylerden geçme gibi bir özelliğim yok." dedim. Alparslan arabadan inip koltuğunu öne doğru çekti. "Hadi geç. Yemin ederim senin yüzünden sinir hastası olacağım en yakın zamanda." dedi. "Hıh." dedim.

Başımı eğip üstü açmak için düğmeye bastım. Açılınca arkaya atladım. "Komutanım? Üstteğmeni neden indirdiniz?" dedi Batu hayretle. "27 yıldır, ben yaptığı şeyleri çözemiyorum. Sen de çok kafaya takma." dedi Yavuz. Kıkırdadım.

Kolumu uzatmış güzel bir müzik seçiyordum ama her şeyde olduğu gibi bunda da kavga ediyor, anlaşamıyorduk.

Üzerimdeki ceketi çıkarıp koltuğa bıraktım. Ayağa kalkıp ellerimi havaya kaldırdım. Hafiften rüzgar esiyordu ve çok hoşuma gidiyordu. "Asena insan gibi otur. Düşeceksin." dedi Alparslan. "Şu çeketini de giy." demeyi de unutmadı. "Duyamıyorum seni." dedim, kulağının dibinde bağırarak. "Asena! Birgün o ses tellerini elimle bana söktüreceksin. Az kaldı." dedi Alparslan. Kahkaha attım.

Kırmızı ışıktı durunca yanımızda da keçi ve koyun dolu bir kamyon durmuştu. "Naber?" dedim. Yavuz kahkaha attı. Koyun me'liyordu. "Ne diyor?" dedi Alparslan, gülerek. Kaşlarımı çattım. "Diyor ki; 'Önde ki iki yaban otunu uzat ta karnımı doyurayım.'" dedim. İkisi de bana döndü sinirli bir şekilde. Kahkaha attım.

Kırmızı ışıkta beklemeye devam ederken sol taraftan çok hızlı bir araba geçti. Arkasından da iki Polis arabası gidiyordu. Silahımı çıkarıp nişan aldım. "Alparslan sür!" dedim. Alparslan gaza yüklenince hedef yaklaşıyordu. Sağ arka tekere nişan alıp sıktım. Tam isabetti. "Geliştirmişsin." dedi Yavuz. "Ah evet." dedim. Silah namlusunu havalı bir şekilde üflerken. Araba durmak zorunda kalınca polis arabaları etrafını sarmıştı. Yavuz ve Alparslan da silahlarını çıkartıp arabadan inmişlerdi ama ben oturuyordum.

"Teslim ol!" dedi Polis memuru. Ama kimse arabadan inmemişti.

Arabadan atlayıp indim. Ellerimi arkamda bağlayıp kendimden emin duruşumla ilerledim arabaya doğru. "Asena yerinde kal!" dedi Yavuz. Omuz silktim.

Arabanın ön kapısını açtım. Üç kişi vardı. "Yemeğe gideceğiz biz. Yani burada sizi mi bekleyeceğim? Çabuk inin. Sıkarım kafanıza." dedim.

Kapıya kolumu yaslamış inmelerini bekliyordum. Polisler diğer ikisini alırken sürücü koltuğundaki birden beni kendine çekip kolunu boynuma sardı. Başıma da silahı dayamıştı. "Uzaklaşın buradan. Yoksa ölür." dedi. "Asena bir mi? Iki mi?" dedi Alparslan. Bu bizim aramızdaki bir şifreydi. "Biri yapsın. İkiyi yapamaz." dedi Yavuz. "Niye yapamazmışım?" dedim, kaşlarımı çatıp. "Lan adam senin üç katın." dedi Yavuz. Omuz silktim. "Bırak onu. Beynini patlatırım." dedi Alparslan. "Silahını yere bırak." dedi arkamdaki. "Tamam sakin." dedim. Yere eğilmiş gibi yapıp kolları arkama uzattım. Adamın başından tutup üzerimden yere attım. Yere düşünce çok kötü ses çıkmıştı. "Uff." dedi Yavuz gözlerini kısıp. "Sağlam kemik kalmadı." diye devam etti. "Hani yapamazmışım." dedim. Havalı havalı.

Polisler şok halinden çıktıktan sonra hepsini toplayıp arabalara bindirmişlerdi. Yanıma Polis memurlarından biri gelip elini uzattı. "Çok memnun oldum. Cesur tavrınız karşısında oldukça utandım, doğrusunu söylemek gerekirse." dedi. Elini sıkıp gülümsemekle yetindim.

Arbaya geçtik. "Herkesin annesi, babası miras olarak yüklü miktarda para falan bırakır. Bizim annemizin mirası 'belâ ve aksiyon'. Vay be." dedi Alparslan. Yavuz ile beraber kahkaha attık. "Ne güzel işte amca oğlu. Hayatımıza renk katıyor." dedi Yavuz. "Lan Asenaya bir şey olsaydı ne olurdu? Salak gibi atılıyor. Mal işte. Özel güçleri olduğunu sanıyor galiba." dedi Alparslan. Kaşlarımı çattım.

"Salak olduğunu yeni mi anladın?" dedi Yavuz. Gözlerimi kısıp ikisine birden baktım.

"Ben buradayım yalnız. Dedikodumu yapmayın. Hem bir şey olmadı. Ve zaten silahın içi de boştu." dedim. Cevap vermediler. Alıştım artık görünmez olmaya.

🐺

Alparslan ve Yavuz hararetli hararetli konuşurken ben sessizce salatamı yiyordum. "Asena?" dedi Yavuz. "Efendim." dedim. "Senin odanda iki çiçek buketi vardı. Sen sevmezsin. Hayırdır?" dedi Yavuz. "Çiçek çok severim biliyorsunuz ama kopartılmasından yana değilim. Dalında güzel." dedim. "Bizi aydınlattığın için çok teşekkür ederiz." dedi Alparslan, alaycı bir ifadeyle. "Şu hayatını kurtardığım Savcı varya. O aldı." dedim. "Sebep?" dedi Yavuz. "Teşekkür için." dedim, bıkkınlıkla. "Gerek yok." dedi Alparslan. "Off. Artık bana karışmasanız mı? Kim ne alıyorsa alsın? Kiminle konuşuyorsam, konuşurum? Boğuyorsunuz beni gerçekten." dedim. Arkamaya yaslandım.

Yavuz elini uzattı. 'Ne var?' der gibi baktım eline. "Evet güzelim haklısın. Kusura bakma." dedi. Gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Alparslan kahkaha attı. "Lan şimdi inanacak. Yapma böyle espiriler." dedi. Yavuz da güldü. "Sen benim kardeşimsin. Tabii ki de karışacağız." dedi Alparslan. Sıkıntılı bir nefes verdim. Salak gibi inanmıştım. "Ben doydum kalkalım mı?" dedim, normal bir ses tonuyla. "Tamam." dedi Alparslan.

Hesabı ödedikten sonra çıktık. Çıt çıkmıyordu. Ve bunun sebebi bendim. Genellikle onlar çok konuşmazlar. Ben girersem araya konuşmak zorunda kalırlardı. Şimdi ise ben konuşmayınca onlar da susmuştu.

"Arabayı kullanmak ister misin?" dedi Alparslan. "Yok." dedim. "Geç öne otur öyleyse." dedi Yavuz. "Hayır. Arkada oturacağım." dedim. Öndeki koltuğu öne doğru itip arkaya geçtim. İkisi de bana uzaylı görmüş gibi bakıyordu. Alışkın değiller bu halime. Ceza olsun onlara da biraz vicdan yaparlar belki. Gülmemek için derin bir nefes alıp verdim. Yüzümü görmesinler diye başka tarafa baktım.

Gözlerimi kapatmıştım. Rüzgarı içimde hissediyordum. "Güzelim, istediğin şarkı var mı açayım?" dedi Yavuz. "Farketmez." dedim, gözlerimi açmadan. "Senin evinin yakınında market var değil mi? Çikolata alırız." dedi Alparslan. "Evde var yeterince." dedim. Sustular. Gözlerimi açıp onlara baktım. Yavuz arkasını dönmüş bana bakıyordu. Alparslan ise bir yola bakıyor, arada da dikiz aynasından bana bakıyordu. Gülmemek için dudağımı ısırmaya başladım. Yüzlerindeki şaşkınlık görülmeye değerdi.

"Ne oldu?" dedim. Yavuz elini uzatıp alnıma koydu. "İyi misin?" dedi. "Evet." dedim. "Bundan böyle kararlarına saygı duyacağız." dedi Yavuz. Öne atıldım. "Gerçekten mi?" dedim, heyecanlı heyecanlı. "Ama sorun olduğunu düşünürsek karışırız." dedi Alparslan. "Anlaştık." dedim.

Kolumu uzatıp müziği değiştirdim. Son ses parti havasında bir müzik açıp yerimde oynamaya başladım. "Kandırdın değil mi bizi?" dedi Yavuz. "Evet. Beni anlayın siz de. Nöbetçi gibi başımda dikiliyorsunuz." dedim. "Sen bizim kıymetlimizsin. Keyfimizden değil. Koruma içgüdüsü dolayısıyla yaptıklarımız." dedi Yavuz. "O koruma içgüdüsü Babam, dayım ve amcalarım olmasın?" dedim. Gülümsedi.

İki yıl önceydi. Tüm aile piknik yapmaya gitmiştik. Güzel vakit geçiriyorduk. Telefonum çalınca seslerden uzaklaşmak için başka tarafa geçmiştim. Hem telefon ile konuşup hem de etrafıma bakıyordum. 500 metre ileride bir direğin tepesinde hareketlenme vardı. Telefonu kapatıp bizimkilere doğru koştum. Haber vermek için. Yavuz ve Alparslan'ın önünde durduğumda vurulmuştum. Bir ay boyunca yoğun bakımda, iki ay boyunca da yatakta kalmıştım. Sırtımda hâlâ kurşun izi var.

Bu olaydan dolayı herkes çok üstümde duruyordu. Alparslan ve Yavuz ise gereğinden fazla. Koruma olayı tamam ama. Kıskançlıklarını hâlâ anlamış değilim.

Alparslan arabayı park edince ayağa kalktım ama inmedim. "Hadi beni sırtınıza alın." dedim. Kollarımı uzatmıştım. "İn hadi. Kapatacağım üstünü." dedi Alparslan beni takmayıp. Yavuz'a baktım. "Belim nasıl ağrıyor? Çok kötü." dedi Yavuz. Göz devirdim. "İki gram ağırlığındayım ya." dedim. Kahkaha attılar. Onlara dönünce sustular ama gülmemek için zorlandıkları belliydi. Arabadan atlayıp apartmana girdim. Her konu da benimle alay ediyorlar. Bıktım.

Eve girdiğimde ayağımdakileri çıkarıp salona girdim. Kendimi koltuğa attım. "Ben duş alayım." dedi Alparslan. "Ben de diğerine girip alayım." dedi Yavuz. "E ben?" dedim doğrulup. "Eben mi?" dedi Alparslan kaşlarını çatarak. Kahkaha attım. "Arada boşluk var. Ben ne yapacağım demek istemiştim." dedim. "Bize ne?" dedi Yavuz. Beni takmayıp gittiler. Ben de yine kahkaha attım.

Yarım saat geçmişti. "On saat geçti ya. Makyajınızı mı çıkartıyorsunuz?" dedim bağırarak. "Ne bağırıyon lan?" dedi Yavuz. Kıyafetlerini giymişti. Saçları nemliydi. "Saçlarını kurut. Hasta olacaksın." dedim. "Uğraşamam." dedi. Odama girdim. Alparslan da çıkmış tişörtünü giyiyordu. "Saçlarını kuruttun mu?" dedim. "Hayır." dedi. "Yavuz ile bir akrabalığınız var mı?" dedim ama söylediğim şeyin ne kadar saçma olduğunu farkına varmam uzun sürmedi. Gülümsemekle yetindim.

Saç kurutma makinesini dolaptan çıkarıp salona geçtim. Fişi prize takıp Yavuzun saçlarına tuttum. Allahtan başka yere oturmamıştı. Bir de kaldırmakla uğraşamazdım. "Serin serin oturacaktım ben." dedi Yavuz. "Hasta olursan ben bakmak zorunda kalıyorum. Seni düşündüğümden değil yani." dedim. Güldü.

Yavuz'un işi bitince Alparslan ile uğraşmıştım. "Kazık kadar adamlarsınız hâlâ ben sizin saçlarınızı kurutuyorum." dedim. "Sen bizi alıştırdın." dedi Alparslan. "Aynen. Evde de bazen Asena gelse de kurutsa diye bekliyoruz." dedi Yavuz. Güldüm. "Bensiz eksiksiniz biliyorum." dedim. Yine bir iltifat veya cevap alamamıştım. Ama buna da alıştım. Odama girip kıyafetlerimi ayırdım. Banyoya girdiğim gibi banyo kapısı çaldı.

"Asena?" dedi Alparslan.

"Burada da mı rahat yok? Efendim?" dedim.

"Telefonunun şifresini söylesene." dedi.

"Sebep?"

"Kurcalıyacağım. Bak eğer söylemezsen kırarım şifreni uğraşmak istemiyorum."

"Benim özel alanım değil mi ya?"

"Söyle hadi."

"Dokuz milyar iki yüz elli sekiz milyon yedi yüz yirmi üç bin dokuz yüz doksan iki." dedim ama çıt çıkmadı. "Girdin mi?" dedim.

"Lan o nasıl şifre ezberlemek?" dedi. Güldüm.

"Gerisi sende artık rahatsız etme beni."

"Kafam karıştı. Tek tek söyle."

"Yavuz'a da söyle beraber tek tek rakamlar çıkarırsınız."

Kapının sert bir şekilde kapanmasından gittiğini anlamıştım. Küvetin içini su ile doldurup köpürmesi için birkaç bir şey sıktım. Gevşemem lazımdı. Küvetin içine girip gözlerimi kapattım. Keşke içecek bir şeyler de getirseydim.

Kırk dakikalık keyfimin ardından yıkanıp çıktım. Askılı pijama takımımı giydim. Saçlarımı havluya sarıp odamdan çıktım. "Ben acıktım galiba ya. Tatlı mı yesek?" dedim. Salona girince olduğum yerde kaldım. Üst ve karşı komşularım buradaydı. "Hoşgeldiniz." dedim, zoraki bir şekilde.

Alparslan kolumdan tutup beni odama kadar götürdü. "Heriflerin karşısına böyle mi çıkacaksın? Uzun bir şey giy. Altına da üstüne de." dedi. "Pardon ama benim evime benden habersin misafir çağırırsanız 'herif'lerin karşına böyle çıkarım." dedim bastıra bastıra. "Yapacak bir şey yok. Giyin hadi." dedi. "Hem sevmiyordunuz sanki onları. Hayırdır?" dedim. "Ne demişler; 'Dostunu yakın tut, düşmanını daha yakın.'" dedi. Kaşlarımı çattım.

Alparslan çıkınca eşofmanımı giydim. Saçlarımı da kurutup tekrardan salona döndüm. "Tekrardan hoşgeldiniz." dedim sıcak bir tavırla. "Hoşbulduk." dedi Batu herkes adına. Tek boş yer Poyraz'ın yanı olduğundan oraya geçip oturdum.

"Asena çay koymuştuk. Tatlı da dolapta. Hadi git getir." dedi Yavuz. "Tatlı mı aldınız?" dedim. "Dün almıştık." dedi Alparslan. "Benden sakladınız mı?" dedim. "Çok konuşuyorsun. Hadi!" dedi Alparslan. "Ben size yardım edeyim komutanım." dedi Oğuzhan. "Zahmet etme. Asena halleder." dedi Yavuz. "Asena hizmetçi zaten." dedim fısıldar gibi.

Mutfağa girdim. Arkamdan Oğuzhan gelmişti. "Niye kalktın?" dedim. "Poyraz kalk dedi. Alparslan Üstteğmen otur dedi. Ben de geldim." dedi gülümsedim. "Kim davet etti sizi?" dedim. Bir yandan da tatlıları tabaklara koyuyordum. "Alparslan üstteğmen gruptan mesaj attı. Davet etti." dedi. "Anladım." dedim.

Oğuzhan'ın yardımıyla çay ve tatlıları salona taşıdık. Gülüyorlardı. Yerime oturunca "Neye gülüyorsunuz?" dedim. "Batu âlem adamsın." dedi Yavuz. "Neye gülüyorlar?" dedim Poyraz'a. "Batu maceralarını anlatıyor." dedi Poyraz. Öksürük sesi gelince Alparslan'a döndüm. Ters ters bana bakıyordu. Göz kırptım. Arkama yaslanıp tatlımı yemeye başladım.

"Asena ile aranız nasıl?" diye sordu Yavuz. "Çok iyi. Çok sevdik." dedi Batu. Gülümsedim. "Belli." dedi Alparslan kinayeli bir şekilde. "Karşısındakinin rütbesine bakmaz ileri geri konuşur. Çok takmayın." dedi Yavuz. "Arda Yüzbaşıya yumruk atmıştı ama haklıydı." dedi Batu. Öldürücü bakışlarımı Batu'ya gönderdim. "Her şeyi anlatmasak mı?" dedim. "Anlat anlat. Başka ne yaptı bizim deli kız." dedi Yavuz. "O kadar." dedi Batu. Susmuştu çünkü Poyraz da ters ters Batuya bakıyordu.

"Biz alışkınız Asena'nın bu hareketlerine. Annemi örnek alıyor. Siz dikkat edin yani." dedi Alparslan. "Anneniz ne iş yapıyor?" dedi Mert. Alparslan ve Yavuz sanki Mert küfür etmiş gibi yüzüne bakıyorlardı. " Asena bahsetmedi mi?" dedi Alparslan. Öksürmeye başladım. Kocaman tatlı boğazımda kalmıştı. Poyraz sırtımı sıvazlarken Yavuz su getirmişti. Suyu içtim ama hâlâ öksürüyordum. "Nefes al." dedi Alparslan. Sinirliydi çünkü bir şeyler sakladığımı anlamıştı.

"Tamam iyiyim." dedim. "Normal insanlar yediğin parçayı dörde falan böler. Bence sen insan değilsin." dedi Yavuz. Gülümsedim. "İyi misin?" dedi Poyraz. Başımı aşağı yukarı salladım. Konu da kapanmıştı. Kurtuldum.

"Asena doğduğundan beri çok mızıkçıdır." dedi Yavuz. "Anlattığı şeylere inanmayın." dedim. Çayımdan bir yudum aldım. "Biz çocukken oyun oynardık. Asker olurduk. Asenayı teğmen yapınca küserdi. Neden binbaşı olmuyorum diye? Her oyunu bize zehir ederdi." dedi Alparslan. Güldüm.

"Amca oğlu altı yaşlarındaydık galiba değil mi?" dedi Yavuz. "Evet." dedi Alparslan. "Telepati yoluyla anlaşıyorlar." dedim. Leb demeden leblebiyi anlıyorlardı. Her konuda.  "Saklambaç oynuyorduk. Bilin bakalım Asena nereden çıktı?" dedi Yavuz. Bir cevap beklemediğinden devam etti. "Çamaşır makinesine girmiş. Bir saat boyunca tüm ev halkı onu aradık." dedi. Bana şaşkınlıkla bakıyorlardı. Ama uzun sürmedi gülmeye başladılar.

"Ama güzel saklandım. Kabul edin." dedim. Alparslan konuşmaya devam etti. "Annem ve babam operasyona çıkınca biz de karargâhta oyalanırdık. Bir defasında karargâhı birbirine kattı. Başka biri olsa çoktan atarlardı ama babamın korkusundan kimse sesini çıkaramadı." dedi Alparslan. "Niye benim rezilliklerimi anlatıyorsunuz ki?" dedim. "Ne yaptı ki?" dedi Poyraz. Merak etmişti. "Paşayı biliyor musunuz?" dedi Yavuz. Hepsi başını olumlu anlamda salladı.

"Karargâhtaki ses sisteminin olduğu odaya girmiş. Paşa geliyor diye anons vermişti. Herkes nasıl koşuşturuyor ama varya. Hazırlıklar yapmaya başladılar. Tüm bölükler dışarıda sıraya girmişti. Rütbeli komutanlar evlerinden dönmüştü." dedi Alparslan. Kahkaha attım.

"Kaç yaşındaydın sen?" dedi Poyraz. "Beş." dedim sırıtarak.

"Göstermiyor ama teknolojik aletlerle arası çok iyi. O yaşta nasıl yaptı bilmiyoruz ama sesini değiştirmiş." dedi Yavuz.

"Sonra ne oldu?" dedi Oğuzhan. Hepsi niye bu kadar merak etmişti ki.

"Herkes hazırlanmış, eğitimler durmuş, yemek saati geçmiş hâlâ Paşa bekleniyor. Ben ve Yavuz da Asenayı arıyoruz. Kantine gitmiş ayaklarını uzatmış televizyondan çizgi film izliyor aynı zamanda çikolataları yiyordu." dedi Alparslan.

"Bizimkiler operasyondan geldi. Herkesi öyle görünce şaşırdılar. Paşayı aradılar. Öyle bir şey olmadığını söylediler. Herkes çok sinirlenmişti. Asılsız haberi vereni aradılar. Asena olduğunu öğrenince bir şey yapamadılar ama." dedi Yavuz.

Güldüm yine. Poyraz bana 'yok artık' der gibi bakıyordu. Kendini tutamayıp küçük çaplı güldü.

"Annemden iyi azar yedi. Bir daha da yapmadı." dedi Alparslan. "Komutanım çok fenasınız." dedi Batu. Sırıttım. "Ben olmasam konuşacak konuları yok." dedim.

Mutfağa gidip çay doldurdum kendi bardağıma. Geri döndüğümde Poyraz'ın çayı da bitmişti. "Poyraz, bardağını uzat." dedim. "Poyraz?" dedi sorar gibi Yavuz. Alparslan kaşlarını çatmıştı. Mavi gözleri kırmızıya dönüşmek üzereydi. Yutkundum.

"Bardak, komutanımı uza-" konuşmamı Yavuz'un kahkahası bölmüştü.

Saçmaladığımın farkına varıp bardağı kendim aldım. Poyraz çaktırmasa da alttan alttan gülüyordu. Sinirle mutfağa girdim. Batu arkamdan iki bardakla gelmişti. Gülmekten gözleri yaşlarla dolmuştu. Bardakları tezgâha bırakıp yerde oturdu. "Ay karnıma ağrılar girdi." dedi. "Batu!" dedim, kızarak. Ama gülmeye devam etti.

Çayları doldurup odaya geçtim. Yerime geçip oturdum. Yavuz bana bakıp sırıtıyordu. "Bakma bana." dedim. "Tamam sinirlenme. Bundan sonra bardak ile konuşuruz sana komutanını verir. Alınma hemen. Belki duymamıştır." dedi Yavuz, alayla. "Yavuz ya!" dedim. Ayağımı uzatıp bacağına vurdum sertçe ama benim parmaklarım acımıştı. Yüzümü astım.

Poyraz önümdeki boş tabak ile kendi tabağının yerini değiştirmişti. "Neden yemiyorsun?" dedim, fısıldayarak. Diğerleri sohbete dalmıştı. "Sevmiyorum." dedi Poyraz. "Bir tane denemelisin." dedim. Bana uzattığı tabaktan bir dilim tatlıyı kendi boş tabağıma koydum. Benim kullandığım çatalı eline alıp tatlıyı ikiye böldüm küçük parçasını ağzına atıp arkasına yaslandı. "Güzel değil mi?" dedim. "Eh işte." dedi. Yüzünün aldığı şekil, tatlıyı sevmediğini kanıtlar nitelikteydi.

Poyraz'a bakmayı kesip karşıya baktım. Alparslan ile göz göze gelmiştik. Gülümsedim. Acaba Onlar kalkınca ben de mi kalksam? Çünkü sorgulanacağım galiba.

Tekrar mutfağa gidip çay doldurup döndüm. Alparslan benim oturduğum yere geçmişti. Çayları masaya bırakıp Yavuz'un kaldırdığı kolunun arasına girdim. "Asena bizim için çok özel." dedi Yavuz. "Ölümden döndüğüm için beni bu kadar seviyorlar. Yoksa başka bir açıklaması olamaz." dedim gülerek ama kimse gülmemişti.

"Kardeşimi üzeni üzmem. Öldürürüm." dedi Alparslan. Resmen tehdit ediyordu. Yavuz ise beni sıkı sıkı sarmalamıştı. "İki güne gideceğiz. Sizi tanımak istedik. Allah'a şükür iyi insanlarsınız." dedi Yavuz. "Aklınız kalmasın. Bize emanet." dedi Batu. "Çocuk muyum ben?" dedim. Yavuz güldü. "Başta öyle olur ama bir bakarsınız hepiniz Asenaya emanetsiniz." dedi Alparslan. Kıkırdadım. Bu doğruydu.

Geçen zaman içerisinde Batu, Oğuzhan ve Mert konuşmuştu. Mert bana bakamıyor, her göz göze geldiğimizde utançla kafasını eğiyordu. Oh olsun.

"Biz artık kalkalım. Yarın operasyon var. Dinlenmeye ihtiyacınız vardır." dedi Poyraz. "Otursaydınız." dedim ama çoktan ayaklanmışlardı. Vedalaştıktan sonra kapı kapandı ve Alparslan ile Yavuz üzerime doğru geldiler. "Benim çok uykum var." dedim esnemiş numarası yaparak.

"Niye saklıyorsun bizimkileri?" dedi Yavuz. "Çünkü ben Asena ARAL olarak tanınmak istiyorum. Annem ve babam ile değil." dedim. "Bilmedikleri için yakınlar sana." dedi Alparslan. "Önceki birliğimde Buraktan başka arkadaşım yoktu. Zaten o da yıllardan beri arkadaşım. Hepsi çok iyiydi bana karşı ama bunun sebebi Bozkurt'un kızı olmam. Mutlu değildim. Şimdi hepsi çok iyi. Beni ben olduğum için seviyorlar. Zamanı gelince öğrenirler." dedim. "Haklı sayılırsın ama çok ta samimi olmasınlar." dedi Yavuz. Omuz silktim.

"Tamam. Hadi güzelce uyu. Yarın en çok iş sana düşüyor." dedi Alparslan. "Ay çok heyecanlandım. İlk defa çıkıyoruz sizinle operasyona." dedim. Ellerimi birbirine vuruyordum. "Salak salak hareketler yapma git uyu." dedi Yavuz. Alparslan ise kahkaha attı. Göz devirdim. Hevesimi kursağımda bırakıyorlar.

Etrafı toplayı yataklarını yaptım. İkisininde yanaklarına kocaman öpücükler kondurduktan sonra yatağımla kavuştum. Yarın beni çok zorlayacaklarına eminim. Planlar kursam iyi olacak. Karışmasalar iyi olur. İnşallah. Umarım.

_______________

Pazar günü soru cevap yapalım mı sizce instagramdan?

Takip etmeyi unutmayın. @_beyzanurcgrmn_

Hoşçakalın❣

🐺🤞💞


Continue Reading

You'll Also Like

5.3K 315 24
Bora hayatıma girene kadar hayatım oldukça sıradandı. Sıradan bir hayatı olan sıradan bir dansçı... Bora'nın hayatıma girmesiyle her şey değişmeye ba...
1.6K 119 7
Yeşili deniz, ah bir görseniz... Yüzü derya, hani aşk derler ya. ~ O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler, arkalarında doldurulması mümkün olmay...
729K 12.7K 27
🔞Türkiye'nin en büyük mafyası tarafından kaçırılmak ve onla ilişki yaşamak.🔞 🔞Bolca +18 vardır. 🔞
2.1K 254 20
Genç bir kız, karmakarışık duygular... Huzuru sağlamak için kendi hayatını riske atan insanlar... Heyecan, macera ve tutkulu bir aşk! Gizli, zorlu...