𝑶𝒕𝒉𝒆𝒓 𝑯𝒂𝒍𝒇 |𝑱𝒊𝒎�...

By Armysmiler

136K 12.2K 13.9K

"Bu böyle devam edemez. Seni o insanlardan kurtarmam gerek." Bir eliyle göz yaşlarını silerken şaşkın bakışl... More

𝑻𝑨𝑵𝑰𝑻𝑰𝑴
①⓪
①①
①②
①③
①④
①⑤
①⑥
①⑦
①⑧
①⑨
②⓪
②①
②②
②③
②④
②⑤
②⑥
②⑦
②⑧
②⑨
③⓪
③①
③②
③③
③④
③⑤
③⑥
③⑦
③⑧
③⑨
④⓪
④①
④②
④③
④④
④⑤
④⑦
④⑧
④⑨
⑤⓪
⑤①
⑤②
⑤③
⑤④
⑤⑤
⑤⑥
⑤⑦
⑤⑧
⑤⑨
⑥⓪
𝑭𝒊𝒏𝒂𝒍
The real me

④⑥

1.7K 191 84
By Armysmiler

Oy ve yorumlarda ufak bir artış olursa sevinirim. Ben aktifleştiçe buralar durgunlaşıyor gibi.

Ayrıca bu bölümle birlikte elimdeki birikmiş bölümleri tüketmiş bulunmaktayım. Her gün yeni bölüm gelemeyebilir.

Keyifli okumalar
🌾




Lena'nın anlatımından...

Yine her şeyin üst üste geldiği dönemlerimden birini yaşıyordum. Daha babamın annemi aldattığı gerçeğini kabul etmek istemezken birde kardeşim olacağı durumuyla yüzleşmek zorundaydım.

Dürüst olmak gerekirse ne hisettiğimi bilmiyordum. Mutlu değildim ama içimde bir yerlerde bu duruma karşı kinde duymuyordum. Çünkü ne olursa olsun işin içinde hiçbir şeyden haberi olmayan, daha doğmamış bir bebek vardı. Üstelik annelerimiz farklı olsa bile aynı kanı taşıyorduk.

Annemin bunu bilip bilmediğini merak ediyordum ama onu aramaya cesaret edememiştim. Üstelik babam Taehyung ile bizzat konuşacağını söylemişti ama ondan da her hangi bir ses yoktu.

Kafamı toparlamaya çalışarak oturduğum koltukta uzanmaya karar verdim. Başımı yastığa yasladığım an gözlerimi yummuştum ama çok geçmeden geri açmam bir oldu.

Jinsoul eşyalarını toplaması için Jungkook'a yardıma gitmişti. Ben ise Ga Yoon ile evde yalnızdım. Şu an son ses dinlediği müzik ise kafamı toparlamama hiç yardımcı olmuyordu.

Sinirle yerimde kıpırdandım ve onu uyarmaya karar vererek uzandığım yerden kalktım fakat tam o anda zil çaldı.

Kesin komşulardan biri şikayete gelmişti. Zaten bir iki kere uyarılmıştık. Bir kere daha uyarılmayı istemiyordum.

Sinirlerim daha da gerilirken kapıyı boş verip direk Ga Yoon'un odadına ilerledim. Kapısını açtığım an bakışları beni buldu.

"Kıs şunun sesini. Komşular yine şikayete geldi. Zili çalıyorlar."

Bana anlamaz bir şekilde baktı. "Ne diyorsun?"

Gözlerimi devirip ona doğru ilerledim. "Eben Ga Yoon, eben."

Sanırım bunu duymuştu yada ağzımı okumuştu çünkü gözlerini devirdiğini gördüm.

"Of rahatta yok ya."

Tavrıya katlanamayacağıma karar verip,ona doğru ilerledim ve yatağının üzerine koyduğu hapörlerden çalan şarkının sesini kıstım.

"Farkında mısın bilmiyorum ama kulaklık diye bir icat var. Denemeni tavsiye ederim."

Yapmacık bir şekilde gülümsediğimde Ga Yoon yalnızca bana ters bir bakış atmakla yetindi.

"Açma şunun sesini. Apartmandan atılmak istemiyorum."

Ve cevap vermesini beklemeden odasından çıktım. Çok kısa bir süre sonra bu oda da yaşayacak olmama inanamıyordum. Jungkook geldiğinde Jinsoul ile kalacaktı ve bende anlayışlı bir insan olduğum için aşıkları ayırmaya kıyamamıştım.

Fedakarlık yapıp Ga Yoon'a katlanacaktım yani.

Koridoruda geçtikten sonra dış kapıya ulaştım. Gelen kişinin gittiğini düşünmeye başlamıştım ama ben tam kapının önündeyken zil yeniden çaldı.

Korkunun ecele bir faydası yok diye düşünerek önce delikten baktım. Karşılaştığım yüz birazda olsun rahatlamama sebep oldu. Neyseki o yaşlı komşulardan biri değildi.

Gelen kişiyi daha fazla bekletmemek adına hızla kapıyı açtım.

"Selam Lena."

"Selem." Ardından bakışlarım mahçup bir hal aldı. "Ses için geldiysen çok özür dileriz. Bir daha olmayacak."

Hyunjin başını olumsuz anlamda sallayıp gülümsedi. "Hayır, ben aslında evde ufak bir tadilat yapıyorum da, sizde tornavida var mı diye soracaktım."

"Ah iyi bari!" Dedim rahatlayarak. Sese gelmediği için kendimi rahatlamış hissediyordum. "Evde bir alet çamtası var. Hemen bakıp geliyorum."

Tam arkamı dönüp gidecektim ki aklıma gelen şeyle yeniden ona döndüm.

"içeride beklemek ister misin? Kapıda bekleme."

Hyunjin yeniden gülümsedi. Fazlasıyla güler yüzlü biri olduğunu fark etmiştim.

"Sorun değil burada beklerim."

"Çantanın nerede olduğunu tam olarak bilmiyorum. Biraz aramam gerekebilir. O yüzden gir lütfen."

Islarlarımın üzerine başını olumlu anlamda sallayıp içeriye girdi. Ona yönü göstererek elimle salonu işaret ettim.

"Bakıp geliyorum."

Hyunjin ufak bir mırıltı çıkarıp beni onayladığını ifade etti. Ondan onay aldıktan sonra içeriye doğru gittim. Çantanın nerede olduğunu tam olarak hatırlamıyordum ama muhtemelen evin arka balkonunda duruyordu.

ilk hedef olarak orayı seçmiştim. Arka balkonun içine girip bakışlarımı etrafta gezdirdim ve en uçta durduğunu fark ettim. Ardından hiç zaman kaybetmeden küçük alet çantasını açıp içinden tornavidayı almıştım.

Kutuyu geri kapatım balkonun çıkışına ilerledim ve yeniden salona doğru yönlendim. Salona girdiğimde Hyunjin'i koltuklardan birinde oturmuş bekliyordum ama o yoktu.

Kaşlarımı kaldırıp dış kapının olduğu tarafa doğru ilerledim ve onu orada buldum.

"İşte tornavida."

Sesimi duyunca bakışları beni buldu. Önce bana bir bakış attı ve daha sonra elimde tuttuğum tornavidayı aldı.

"Çok teşekkür ederim Lena. işim biter bitmez getiririm."

"Acele etme. Sana kolay gelsin."

Bana yalnızca gülümsemekle yetindi ve arkasını dönerek evden çıktı. O çıkar çıkmaz kapıyı kapatarak yeniden salona doğru ilerledim. Koltuklardan birine oturup canım çok fazla istemesede elime televizyon kumandasını aldım. Fazla televizyon izleyen bir tip değildim ama belki kafamı birazda olsun dağıtabilirim diye düşünüyordum.

Fakat ben daha televizyonu açamadan kapı zilinin yeniden çaldığını duydum. Hyunjin gideli daha bir dakika bile olmamıştı. belkide başka bir şey daha istemek için geri dönmüş olabilirdi. Onu kapıda bekletmemek adına hızlı davranıp dış kapıyı açtım.

Gelen kişi Hyunjin değildi. "Taehyung?"

Hafif bir şekilde gülümsedi. Surat ifadesinden fazlasıyla bitkin ve düşünceli olduğunu anlayabiliyordum. Neden böyle olduğunu tahmin ettiğim için derin bir iç çekmiştim.

"Gir hadi."

Başıyla beni onaylamasının ardından beklemeden içeriye girdi. Bende ardından kapıyı kapatıp onu takibe koyuldum.

"Nasılsın?"

"Eh işte." Cevabını verip kendini koltuklardan birine attı. Bende gidip tam yanına oturdum ve yan dönerek ona baktım.

"Babamla konuştun değil mi?"

Gözleri ağır bir şekilde beni buldu ve başını olumlu anlamda sallayarak beni onayladı. Onun bu konu hakkında ne düşündüğünü çok merak ediyordum.

"Dün akşam konuştuk ve geceden beri bunu düşünüyorum."

Gözlerini sıkı bir şekilde yumarak başını geriye doğru attı. "Ne hissediyorsun peki?"

Sorumun ardından bir süre hiçbir şey demedi. Gözleri hala kapalıydı. Sanırım tam olarak vereceğini cevabı düşünüyordu.

"Bilmiyorum Lena." Ardından gözlerini açıp oturduğu yerde dikleşti. "Çocukları sevdiğimi biliyorsun. Bir kardeşimizin olacak olması düşüncesi heyecanlı geliyor ama o annemden değil."

Evet, Taehyung çocukları gerçekten seviyordu ve bu konuda bana kıyasla daha kolay yumuşayabileceğini düşünüyordum.

"Babam kendi küçük ailesini kuruyor."

Aklımdaki düşünceler benden izinsiz sesli bir şekilde ağzımdan döküldüğünde Taehyung'un bakışları beni buldu ve hiçbir şey diyemedi. Babama çok sinirli olmamın yanında aynı zamanda fazlasıyla kırgında hissediyordum. Çünkü bizi bırakmayı tercih edip kendine yeni bir aile inşa ediyordu.

"Kendime engel olamayıp daha doğmamış bir çocuğu kıskanıyorum ama onun hiçbir suçu olmadığınıda biliyorum. Sonuçta onunda bir babaya ihtiyacı var." Ardından derin bir nefes aldım. Duygusallığım yine üzerimde olduğu için gözlerim dolmuştu.

"Hatta bizden daha çok ihtiyacı var."

Kıskançlık tam olarak doğru ifade miydi emin değildim? Babam bizi sevdiğini söylüyordu ama sevgi böyle bir şey değildi ki.

"Neden böyle düşündüğünü anlayabiliyorum Lena. Sanki senin yerini almış gibi hissediyorsun ama o daha doğmamış masum bir bebek."

Başımı olumlu anlamda salladığım sırada Taehyung'un bana doğru yaklaştığını fark ettim.

"Babamı affetmek zorunda değiliz ama bu aynı kanı taşıdığımız kardeşimizi hiç sevmeyip, görmeyeceğimiz anlamına gelmiyor."

Yeniden başımı olumlu anlamda salladım. Dedikleri doğruydu ve ne olursa olsun işin içinde masum bir bebek vardı. Üstelik o bizim kardeşimizdi.

"Babamın yanında olmasak bile kardeşimizin yanında olmamız gerektiğini düşünüyorum."

Ondan beklenmeyecek bir şekilde olgun konuşuyordu. Sanırım onun bu konudaki düşünceleri beni biraz olsun rahatlatmıştı. Benimkileri tamamen değiştirdiğini söylemiyordum ama bunları söylemesi olaya biraz daha farklı bir açıdan bakmama sebep olmuştu.

O bebek babamın sevgilisindendi ama bu olanlar onun suçu değildi.

"Haklısın. Onu sevip korumamız gerekiyor. Annelerimiz farklı olsa bile."

"Gel buraya." Taehyung gülerek beni kendine doğru çektiğinde beklemeden başımı göğsüne yasladım. "Hemen gözlerin doluyor."

Dalga geçercesine konuşmuştu. Gözlerimi devirip, kolunu hafif bir şekilde sıktım. Kolunu sıkmama hiçbir şey dememişti. Hatta güldüğünü işittim.

"Daha iyi hissediyor musun?"

"Evet, üstelik senin bu kadar mantıklı konuşman bazen ümitlerimi arttırıyor." Alayla gülüp başımı göğsünden kaldırdım.

"Senin gibi bir salağında aslında mantıklı biri olabileceğine dair ümitlerim yani."

Taehyung ona laf sokmamla birlikte kaşlarını çattı. "Kaşınma istersen."

Umursamaz bir şekilde omuzlarımı silktim ve ona cevap vermedim. Bunun üzerine gözlerini devirmekle yetinmişti. O beni sürekli sinir ediyordu bir tane laf soktuysam ne olmuştu yani?

Arkamaya yaslanıp gözlerimi yumdum ve kendimi biraz daha olsun rahatlatmaya çalıştım. Normalde Taehyung'la çok nadiren bu şekilde duygulu konuşurduk ve bunu yaptığımız zamanlarda aslında buna ne kadar ihtiyacımız olduğunu düşünüyordum.

O benim kardeşimdi ve çoğu zaman tartışıyorduk. Maalesef ki tartışmalarımızın çoğuda Jimmy ve Jimin yüzünden oluyordu. Bu konuda beni çok yoruyordu ama onun ikizim olduğu gerçeğini değiştiremiyordum.

Ne kadar farklı fikirlere düşsekte günün sonunda ailem oydu.

Gözlerimi yeniden açtım. Zihnimden onları geçirmek aklımın bir an bar gecesine gitmesine sebep oldu. Kaşlarımı çatarak oturduğum yerde doğruldum. Babam sağ olsun bu konuyu tamamen unutmuştum.

"Taehyung sana bir şey soracağım. Bebek durumu yüzünden unutmuşum."

Meraklı bakışları beni buldu ve başını olumlu anlamda sallayıp, sessiz bir şekilde devam etmemi bekledi.

"Hani iki gün önce barda Lia ile bir olay yaşadım ya? Sencede onların o akşam orada olması biraz abartı tesadüf değil miydi?"

Söylediğim şey kaşlarını çatmasına sebep oldu. Şu an onu ve hareketlerini çok iyi analiz etmeliydim.

"Yoo." Dedi kabul etmeyerek. "Gayet normal bir tesadüf."

Kaşlarım havaya doğru kalktı. Rahat ve umursamaz görünüyordu ama hala süphelerim vardı.

"Lia'nın oraya gelmeyi bilerek planladığını düşünüyorum. Yanımıza geldi ve sonra saçma sapan bir oyun oynamak istedi. Benimle uğraşmak için yaptı."

Gözlerinin içine bakarak tepkisini değerlendirdim. "Birinden akşam o barda olacağımızı öğrenmiş olmalı."

Jimin, Taehyung'un yapmış olabileceğini söylemişti ve bir yandan baktığım zaman en olabilir şüpheli oydu. Sonuçta bir kere daha onunla iş birliği yapmıştı değil mi?

"Bana doğruyu söyle Taehyung. Ona sen mi söyledin?"

Taehyung yalan söylediği zamanlarda kendini çok kolay ele veriyordu. Onu iyi analiz ediyordum ve şimdiye karar bundan hiç şaşmamıştım.

"Hayır, ben söylemedim."

inanmıyordum.

Gözlerini kaçırdı. Surat ifadesi fazlasıyla düzdü ama bir yandan tedirgin olduğunu görebiliyordum. Evet, şu an surat ifadesi bana hiçbir ip ucu vermiyordu ama başka bir şey vermişti.

Elleriyle oynuyordu ve bence farkında değildi.

"Sana inanmıyorum. Sen söyledin değil mi? Dürüst ol diyorum."

Kendimi tutamadım ve sesimi yükselttim. Yalan söylediğini düşünüyordum ama bir yandan da doğru söylemesi için dua ediyordum.

Lütfen bunu yapmış olma Taehyung.

"Ben yapmadı..."

"Taehyung lütfen yalan söyleme."

Yalvarır bir şekilde konuştuğumda yutkundu. Hala suratıma bakamıyordu. Başımı umutsuzca iki yana sallayıp, ona bir bakış attım.

"Neden yaptın?"

Ses tonup fazlasıyla duygusuz çıkmıştı. Taehyung hiçbir şey diyemedi. Bu onun yaptığı anlamına geliyordu değil mi?

"Sana gerçekten inanamıyorum."

Oturduğum koltuktan kalktığımda o da hemen hareketlendi ve beni tutmaya çalıştı.

"Gitme konuşalım. Çok özür dilerim."

Cidden o yapmıştı.

"Konuş o zaman. Neden yaptığını söyle mesela."

Sesim asla alçalmıyordu. Ga Yoon'a yüksek ses müzik dinliyor diye kızıyordum ama şu an komşuları rahatsız eden bendim ve bu hiç umurumda değildi.

"Bana Jimin'i korkutmak istediğini söyledi. Bu yüzden gideceğimiz yeri söyledim seninle o şekilde uğraşacağını bilmiyordum."

Ona şaşkın bir şekilde bakmaya başladım. Yaptığı açıklama beni kesinlikle yumuşatmıyordu. Düşündüğüm tek şey onun Lia'nın oraya gelmesinim sebebi oluşuydu.

"Aptal, o kız Jimin'i benden kıskanıyor ve tek derdi benimle uğraşmak. Hiç mi tahmin edemedin."

Bakışları gittikçe tedirgin bir hal alıyordu. Dudaklarını dişleyip, bana doğru geldi.

"Özür dilerim Lena. Cidden seninle uğraşacağını bilmiyordum. Bilsem yapar mıydım sence?"

Son söylediği şey alayla gülmeme sebep oldu. "Bence yapardın Taehyung."

"Saçmalama." Bana yeniden ulaşmaya çalıştı ama geriye doğru gidip buna engel oldum.

"Jimin ve Jimmy beni kandırdı diye onlara sinirlisin ama sende arkamdan iş çeviriyorsun."

Bu kez geri duymayıp ona doğru yaklaştım. "Üstelik sen benim kardeşimsin."

Yüzüne doğru bağırdığımda gözlerini yumdu. Ondan yeniden uzaklaştım ve ellerimi bilinçsizce saçlarımdan geçirdim. iyice sıcak olamaya başlamıştı.

"Özür dilerim. Tek amacım Jimin'le biraz uğraşmaktı belki korkarda okuldan gider diye düşündüm."

Söylediği her şey sanki onu daha çok dibe batırıyordu. "Ya sen kıt mısın? Sana bu konunun seni ilgilendirmediğini söyledim."

"Nasıl ilgilendirmiyor Lena? Sen benim kardeşimsin. Sana yapılan bir hata banada yapılmış demektir."

Böyle düşünüyordu ama yaptıkları bana zarar vermekten başka bir işe yaramıyordu.

"Karışma artık bana. Bırakta kendi meselemi kendim çözeyim. Elini attığın her şey mahvoluyor. Bıktım artık Taehyung. Senden ve saçma sapan korumacı tavırlarından bıktım."

Bunun ardından hiçbir şey diyemedi. Bunu fırsat bilerek sinirle konuşmaya devam ettim.

"Sana bile güvenemiyorum artık. Beni sürekli hayal kırıklığına uğratıyorsun."

Ona arkamı dönerek salonun kapısına doğru ilerledim. "Git. Şu an cidden suratını görmek istemiyorum."

Gözlerinin içine bakıyordum ve onların hüzün barındırdığını görebiliyordum fakat bunun beni etkilemesime izin vermedim. Taehyung'un dersini alması gerekiyordu.

"Lena ben..."

"Git diyorum. Daha fazla sinirlerimi bozma."

Sıkıntılı bir iç çekti ama başka bir şey söylemedi. Yaptığı tek şey başını eğerek kapıya doğru yürümeye başlamak olmuştu. Yanımdan geçerkende bana ufak bir bakış attı. Ne kadar öfkeli olduğumu görmesi açısından hırsla bakışlarına karşılık verdim.

Öfkeliydim,kırgındım ama şaşkın değildim. Jimin bana bunun olma ihtimalini söylediğinde bile bir türlü kafamın içinde bunu tam anlamıyla inkâr edememiştim.

Çünkü Taehyung'u tanıyordum. Eğer aklına bir şeyi koyduysa ve birine karşı kin besliyorsa onunla uğraşmak için elinden gelen her şeyi yapardı. Etrafındakileri görmezdi bile.

Jimin'in okuldan gitmesini istiyordu. Beni düşündüğünü söylüyordu ama aslında düşündüğü tek şey kendisiydi. Jimin'in hala okulda olmasını kendine yediremiyordu.

Onu alt etmek istesede bunu bir türlü yapamamıştı çünkü Jimin her seferinde bir yolunu buluyordu. O da bundan nefret ediyordu.

Yani, olay tam olarak beni düşünmesi değildi. Hem Jimmy'i hemde Jimin'i göndermek istiyordu.

Kendince kurduğu planların bana zarar vermediğini düşünse bile aslında tam tersiydi ve o bunu hala görememişti.

Koltuğa yeniden oturup sakinleşmek adına derin nefesler alıp vermeye başladım. Bir şeyler düşünmekten dolayı başıma ağrılar girmeye başlamıştı bile.

Kurtulmak istiyordum. Tüm her şeyden uzaklaşmak istiyordum ama mümkün değil gibiydi. Bunu şu an çalmaya başlayan telefonum bana kanıtlamıştı.

Nefesimi verip koltukta duran telefonumu elime aldım ve ekranda gördüğüm isimle şaşırmadan edemedim.

"Bayan Park?"

Şaşkınlığım sesimede yansımıştım Jimin ve Jimmy'nin annesinin şu an neden beni aradığı bilmiyordum.

"Ah merhaba Lena. Nasılsın?"

"iyiyim teşekkürler, siz?"

Sesi fazlasıyla zarif çıktığı için kendimi gülümserken buldum. O bu şekilde konuştuğundan dolayı istemsizce bende kibarlaşıyordum.

"Fena değilim diyelim. Sana bir şey sormak istiyordum."

Konunun ne olduğunu az çok tahmin etmiştim ve bu yerimde rahatsızca kıpırdanmama sebep oldu.

"Tabii ki, dinliyorum."

Gözlerimi yumarak heyecanla soracağı şeyi bekledim. "Jimmy şu sıralar çok depresif takılıyor. Senin bu konu hakkında bir bilgin var mı?"

Tam olarak beklediğim konuyu açmıştı. Dediği şey yutkunmama sebep oldu. Nasıl cevap vereceğimi bilemiyordum.

"Üzgünüm bir bilgim yok."

Başka ne diyebilirdim ki? Sesimi elimden geldiğince inandırı tutmaya çalışmıştım.

"Öyle mi? Sen bir şeyler biliyorsundur diye düşünmüştüm. Benimle çok konuşmuyorda. Sürekli odasında ve doğru düzgün yemek bile yemiyor. Onun için endişeliyim."

Bir kere daha yutkundum ve elimi kalbimin üzerine koyarak gözlerimi sıkıca yumdum. Bunları duymak sol tarafımın sıkışmasına sebep oldu. Rahatlamak adına nefesimi verdim.

"isterseniz onunla konuşurum."

"Çok iyi olur. Gerçekten ne yapacağımı bilmiyorum. Jimmy'nin sana çok değer verdiğini biliyorum. Belki onunla konuşmam iyi olabilir."

Kendimi tutamayarak sessiz bir şekilde ağlamaya başladım. Annesinin kurduğu her cümle beni daha da çok üzüyordu.

"Merak etmeyin Bayan Park. Ben durumla ilgileneceğim."

"Teşekkür ederim canım. Görüşmek üzere."

Göz yaşlarımı silerek görmeyeceğini bilsemde gülümsemeye çalıştım. "Görüşürüz."

Ve ona veda etmemin ardından hemen aramayı sonlandırdım. Jimmy'i uzun bir zamandır görmüyordum ve zaten Jimin bana iyi olmadığını söylemişti.

Şu zamana kadar bunu hep görmezden gelmiştim. Ona kızgın olduğum için onunla yüzleşmek yada kötü hissettiğini kabul etmek istememiştim ama daha ne kadar görmezden gelmeye devam edebilirdim bilmiyordum.

Onun kendini zihinsel olarak kötü hissetmesi şu zamana kadar bana hep koymuştu. Bu yüzden her zaman onun hem yanında hemde arkasında durmuştum.

Şimdi beni kandırdığını kendime hatırlatmaya çalışıyordum ama bir zamanlar en yakınım dediğim insan bu haldeyken onu görmezden gelmeye devam edemeyeceğimi biliyordum.

Çünkü ben bu kadar kötü bir insan değildim.



Continue Reading

You'll Also Like

11.7K 1.4K 20
"Çünkü bazen onun gözlerine bakıyorum ve orada bizden bir iz görüyorum." ~ Lalisa Manoban ve Jeon Jungkook, aylar önce ayrılmıştı. Ve hayatlarında bi...
126K 10.2K 25
burada aklı başında olan bile delirirdi. -its about misaki- #627
2K 497 44
alışmıştım. onu uzaktan görmeye, uzaktan izlemeye, uzaktan sevmeye. alışmıştım artık.
90.6K 6.2K 39
"burada bizim kurallarımız geçer" Kaşlarımı kaldırıp ona bakınca diğer çocuklar kafa sallamaya başladı.. Gözlerimi onlara döndürdüğüm de yavru köpe...