Dünya Ellerimde 'Vatan Uğruna...

By _beyzanurcgrmn_

1.8M 96.3K 46.1K

"Çocukken yanağıma kondurduğun öpücük sayesinde tüm acılarım geçmişti. Şimdi ben senin kalbinden öpsem geçer... More

1.Bölüm:'Benim Hikayem'
2.Bölüm:'Cellat'
3.Bölüm:'Anka'
4.Bölüm: 'Ödeştik'
5.Bölüm:'Gülüşüne Hapsoldum'
6.Bölüm:'Vatanım'
7.Bölüm 'Ruh Hastası'
9.Bölüm: 'Biz Bir Aileyiz'
10.Bölüm
11.Bölüm: 'Kardeşim'
12.Bölüm:'Gün Doğmadan'
13.Bölüm: 'Canım Feda'
14.Bölüm:'Sarı Civciv'
15.Bölüm:'Sevda'
16.Bölüm:'Melek'
17.Bölüm:'Eyvallah'
18.Bölüm:'Bozkurt'un Kızı'
19.Bölüm:'Söz'
20.Bölüm:'Yavru Kurt'
21.Bölüm:'Vatan Uğruna'
22.Bölüm:'Zeytinli Poğaçam'
23.Bölüm:'Asena Plus'
24.Bölüm:'Sevdaya Tutulmak'
25.Bölüm:'Güney'
26.Bölüm:'Tek Güzel Anım'
27.Bölüm:'Sevdiğim Adam'
28.Bölüm:'İlaç Gibisin'
29.Bölüm:'Sakın Açma'
30.Bölüm:'İlk Darbe'
31.Bölüm:'Mucize'
32.Bölüm:'Hangimiz Sevmedik'
33.Bölüm:'Sevmedim'
34.Bölüm:'Kara Sevda'
35.Bölüm:'Onuncu Koğuştaki Güzel'
36.Bölüm:'Affetme'
37.Bölüm:'Zalım Geceler'
38.Bölüm:'Kendini Sev'
39.Bölüm:'Gitme'
40.Yavru Kurt & Güzel Gözlü Çocuk
41.Bölüm:'İkizim'
42.Bölüm:'Son Nefesime Kadar'
43.Bölüm:'Mr. & Mrs. Voland'
44.Bölüm:'Sevdiğim Kadına'
45.Bölüm:'Sen Benimsin Ben Seninim'
46.Bölüm:'Şiir Gibisin'
47.Bölüm:'Sınırsız'
48.Bölüm:'Aşk Saçmalamaktır'
49.Bölüm:'Sert Adamlar Sert Oynar'
50.Bölüm:'Sadece Sana Deliyim'
51.Bölüm:'Maskeli Beşler'
52.Bölüm:'Veda'
53.Bölüm:'Bekleyeceğim'
54.Bölüm:'Uyuyan Devi Uyandırdınız'
55.Bölüm:'Gönlüm Hep Seni Arıyor'
56.Bölüm:'Ah Be Asena'm'
57.Bölüm:'Dünya Ellerimde'
58.Bölüm:'Benim Sevgilim'
59.Bölüm:'Sevene Zor'
60.Bölüm:'Suç Makinesi'
61.Bölüm:'Anne'
62.Bölüm:'I Said Yes'
63.Bölüm'Senin Uğruna'
64.Bölüm:'Ben Kimim'
65.Bölüm:'Kalbi Güzel Adam'
66.Bölüm:'İyi ki'
67.Bölüm:'Periler De Postal Giyer'
68.Bölüm:'Emanet'
69.Bölüm:'Biz Evde Yokuz'
70.Bölüm:'Karıcığım'
71.Bölüm:'Hoş Geldin'
72.Bölüm:'Öp ve Geçsin'
73.Bölüm:'Çılgın Mother'
74.Bölüm:'Vatanım Sensin'
75.Bölüm:'BKK'
76.Bölüm:'Bizim Hikayemiz' (Final)
Özel Bölüm (1)
Özel Bölüm (2)

8.Bölüm 'Korkmadık, Savaştık'

31.8K 1.5K 416
By _beyzanurcgrmn_

İyi okumalar dilerim❣

Bayram hediyesi olsun bu bölüm.💝💝

Yorum yapmayı ve beğenmeyi unutmayın.

8.Bölüm: Korkmadık, Savaştık

'Gökte Kartal, Yerde Aslan, Dağda Bozkurt'

🔫🔫

Tam olarak şu an sağ ayağım mayının üzerindeydi. Kıpırdadığım taktirde kimse parçamızı bile bulamazdı. Poyraz ve Mert ağır ağır bana döndüler. "Sakın korkma tamam mı?" dedi Poyraz. Başımı aşağı yukarı salladım.

"Usta ETMTS-2'yi (Mayın dedektörü) çıkar. Herkes olduğu yerde kalsın." dedi Poyraz.

Mert ağır hareketlerle çantasını indirip dedektörü çıkardı. Kendi etrafını kontrol ettikten sonra Poyraz'ın etrafını kontrol etti. Orası da temizdi. Poyraz benim yanıma geldi. Mert'te diğer tarafları kontrol etti. "Komutanım korkmayın biz buradayız." dedi Batu. "Salak ondan dolayı korkuyorum zaten. Bana bir şey olsa neyse de. Size olmasın." dedim. "Sus!" dedi Poyraz. Sustum.

"200 metre arayla üç mayın var." dedi Mert. Elindekileri yere bırakıp çöktü. "Siz beni bırakıp gidin. Köylülerin hayatı daha önemli." dedim. "İkinci bir emire kadar konuşmayacaksın." dedi Poyraz. Göz devirdim. "Ayrı gayrı yok komutanım. Yaşayacaksak beraber, öleceksek beraber." dedi Oğuzhan. Bir şey diyemedim.

"Usta halledebilecek misin?" dedi Poyraz.

Mert sağ ayağımın etrafını kazmıştı. Mayın tüm çıplaklığıyla ortadaydı. "Basit düzeneklerden ama Asena Teğmenim ile aynı ağırlıkta bir şey koymamız lazım." dedi.

"Fırtına sen etrafta bak. Büyük taş var mı?" dedi Poyraz.

"Komutanım kaç kilosunuz?" dedi Batu. Gözlerimi kıstım. "Lan mal. Kadınların kilosu sorulmaz." dedi Oğuzhan. Batu az geriye gidip bana baktı. "20 kilo desek üzerinizdeki ağırlıklarla 55 falansınız." dedi Batu. Kahkaha attım.

Evet şu an ayağım kaysa parçamın bile bulunmayacağı bir durumda kahkaha atıyordum.

"Yok canım 10 kiloyum. Üflesen uçacağım." dedim. "Saçma sapan konuşmayın da etrafınıza bakın." dedi Poyraz. "Sakin olun." dedim. "Onu bizim size söylememiz gerekmez miyidi?" dedi Mert. Cebimden çikolata çıkarıp yemeye başladım. Evet benim de sakin kalmaya ihtiyacım vardı. "Komutanım afiyet olsun?" dedi Batu. "Sağol. Sen de yiyecek misin?" dedim. "Yemin ederim sizde ki rahatlık şu an evinde oturan kimse de yok komutanım." dedi Oğuzhan. Kıkırdadım.

Poyraz koca bir taş ile yanımıza geldi. "Şimdi dediğimde, Komutanım siz ayağınızı çekeceksiniz. Sizde aynı anda taşı koyacaksınız. Tamam mı?" dedi Mert. "Benim yüzümden birinize bir şey olursa kendimi affetmem. Lütfen siz gidin?" dedim. "Biz hazırız?" dedi Poyraz. Kimse beni takmıyordu.

"Şimdi!"

Poyraz bana güvenmeyip dirseğiyle beni itmişti. Sırtımdaki çantanın yüksekliğinden başım yere değmemişti. Ellerimle gözlerimi kapatmıştım.

"Sen şimdi gözlerini kapattın diye bomba patlamıyacak mı?" dedi Poyraz alayla karışık bir şekilde. Parmak aralarımı açıp bizimkilere baktım. Hepsi gülümsüyordu. "İyisiniz değil mi?" dedim. Poyraz'ın uzattığı eli tutup kalktım. "Az önce mayının üzerinde olan sizdiniz? Asıl siz iyi misiniz?" dedi Mert. Üzerimi silkeledim. "İyiyim ben." dedim. Kahkaha attılar. "Gerçekten ruh hastasısın." dedi Poyraz. Omuz silktim.

En başta Mert dedöktörle birlikte ilerliyordu. Bizde arkasından ilerliyorduk. "İnsanın Usta Bombacısı olunca kurtuluyor işte." dedim. "Biz ona Tahrip uzmanı diyoruz." dedi Poyraz. "Aynı şey." dedim. Güldüler.

Köyün girişine gelmiştik. "Bir şey söyliyeceğim." dedim. "Komutanım yine mi mayına bastınız?" dedi Batu. "Yok o değil. Sizce fazla sessiz değil mi?" dedim. "Gecenin 4'ü herkes uyuyor. Normal değil mi?" dedi Poyraz. "Koruyucular nerede o zaman? Bizim geleceğimizi biliyorlardı." dedim. Hepsi bana hak vermiş olacak ki yerlerinde durmuşlardı. "Felâket tellalı gibisin Anka. Siper alın!" dedi Poyraz. Cümlesini bitirdiği gibi tabiri caizse üzerimize kurşun yağmaya başladı.

Olduğum yerde çöküp sıkmaya başladım. "Allahım ne günah işledikte bize bunu gönderdin." dedi Poyraz. Çelik yeleğimin arkasından tutup beni sürükledi. Başımı geriye atıp Poyraza baktım. "Bu dediğin şey ben mi oluyorum?" dedim. "Tam olarak sen oluyorsun. Mal gibi niye ortada duruyorsun? Anlamadım ki." dedi. Göz devirdim.

Siper aldık. Sayıları fazlaydı. "İkiye ayrılıyoruz. Usta ve Casper siz arkadan dolanın. Fırtına ve-"

"Ben karşıdaki direğe çıkabilirim. Buradan görüş alanım kapalı." dedim Poyrazın sözünü kesip.

"Sayıları çok fazla. Direkle aramızda neredeyse 200 metre var." dedi Poyraz. "Yapabilirim. Sadece 45 saniyeliğine onları oyalayın." dedim. "Size güveniyoruz." dedi Batu. Doğruldum. "Dikkat edin. Sakın öleyim demeyin, bozuşuruz."

Sniper'ı omuzuma atıp beylik silahımı elime aldım. "Çıkıyorum." dedim ve koşmaya başladım. Ayaklarımın dibine kurşunlar yağıyordu. Tahmin ettiğimden daha kısa sürede direğe ulaşmıştım. Hızlı adımlarla merdivenlerden yukarı çıktım. Sniper'ın gece görüşünü açıp etrafı kontrol ettim. "Anka sayı verebilir misin?" dedi Poyraz. "Kişi başı 10'dan fazla kelle düşüyor. Sayıları fazla." dedim.

Yeleğimden telsizi çıkardım. Frekansları dolaştım ve sonunda istediğime ulaşmıştım. "Kimse sağ kalamyacak!" diyordu şerefsiz. "İt." dedim. "Sen de kimsin?" dedi telaşla. "Sen de senin gibi olan itlerinde... Hepiniz iyi dinlesin. Bu ismi aklınıza iyi kazıyın. Ben Teğmen Anka. Eceliniz olmaya geliyorum." dedim. Sesler kesilmişti. Telsizi bırakıp Sniper'ı demirlere yasladım.

M; "Gökte Kartal"

O; "Yerde Aslan."

B; "Dağda Bozkurt."

"Korkmadık," dedi Poyraz sert sesiyle. "Savaştık." dedim ve sıktım.

Şerefsizlere göz açtırmıyordum. "Komutanım hani kelle başı 10 kişiydi. Hepsini siz vurdunuz. Ben oynamıyorum ya." dedi Batu. Güldüm. "Lan burada bari ciddi olun." dedi Poyraz. "Ciddi olmak mı? O da ne? Yiyiliyor mu?" dedim. Güldüler. Hatta Batu on dakika boyunca gülmeye devam etti.

"Geri çekiliyoruz." dedi pislik. "Hop nereye koçum? Daha karpuz kesecektik." dedim. Batu kahkaha attı. "Kelleni ellerim arasına alınca nasıl konuşacaksın göreceğiz komutan." dedi. "Yaklaşık iki adım arkandaki adama bak." dedim ve tam gösterdiğim teröristin alnından vurdum. "Şimdi hemen yanındakine bak." kaçmaya başladı ama onu da vurdum.

"Ziyaretin kısası makbuldür. Hoşçakal." dedim. Lazeri tam pisliğin alnına getirdim. "Yapma!" dedi. "Yaptım bile."

Silah sesleri kesilmişti. "Evlere girelim." dedi Mert. "Bekleyin." dedim. Çantamdaki hopörlörü çıkarttım. "Güvende olan evinin ışıklarını yaksın." dedim. Tam da düşündüğüm gibi olmuştu. "İkinci, üçüncü ve yedinci evlere bakın." dedim. "Ama onlar açtı komutanım." dedi Oğuzhan. "Şerefsizler benim sesimi duydu ama köylüler duymadı. Güvenmedikleri biri seslendi diye niye ışıklarını açsınlar ki? Şu an açık olanlar ise sadece kafa karıştırmak için açtılar. Yani oralar dolu." dedim. "Komutanım daha önce ne kadar çok zeki olduğunuzu söylemiş miydim?" dedi Batu. Kıkırdadım.

"Rehineler olabilir dikkat edin." dedi Poyraz. Poyraz yedinci evin kapısının önündeydi. Batu ikinci ev, Mert üçüncü, Oğuzhan ise tam ikisinin ortasında durmuştu. "Şimdi." dedi Poyraz ve kapıyı kırdılar. Silah sesleri, çığlıklar ile dolmuştu kulağım. Ama Poyrazdan ses çıkmıyordu. Sniper'ı Poyraz'ın olduğu eve çevirdim. Tam pencerenin önünde şerefsizin biri küçük bir çocuğu rehin almıştı. "Üstteğmenim sadece bir kişi mi var?" dedim. "İki." dedi. "Penceredeki benim." dedim. Lazeri şakağına getirdim. Hissetmişti buraya doğru baktı. "Eceliniz olacağım demiştim değil mi?" dedim ve tam alnının ortasından vurdum.

Evlerden çıktılar. "Herkes iyi mi?" dedim. "Evet." dedi Mert. Diğer evleri de kontrol ettiler. Tüm köy halkı çıkmıştı. Koruyucuları evlerinde bağlamışlardı bize yardım etmemeleri için. Rabbime şükür şehidimiz yoktu. "Aşağı iniyorum." dedim. Son kez etrafa baktıktan sonra indim.

"Sniper'ı iki omuzum üzerine yerleştirip ellerimi üzerine koydum. Bizimkilerin yanına gidince Oğuzhan ve Batu ıslık çalmaya başladı. Köy halkı da alkış çaldılar. Güldüm. "Yapmayın ya utanıyorum." dedim. "Kahraman Teğmen Asena ARAL." diye bağırdı Batu. "Batu ya." dedim.

Sokaktaki tüm ışıkları açmışlardı. Güneşte yavaştan yüzünü göstermeye başlamıştı. 50 yaşlarında bir amca elinde sürahi ve bardaklarla yanımıza geldi. "Soğuk ayran içinde kendinize gelin." dedi. "Sağolun." dedi Poyraz. Amca bardağı uzatınca gülümseyip aldım. "O iti sen mi vurdun?" dedi kendi evini gösterip. En son vurduğum şahısı kastediyordu. Başımı aşağı yukarı salladım evet anlamında. "Oğlumu kurtardın. O bizim tek çocuğumuz. Allah razı olsun." dedi. O kadar içten gülümsüyordu ki içim ısınmıştı. "Allah sizden de razı olsun amca." dedim. Kollarını açtı. Poyraza baktım. Onay verir gibi gözlerini açıp kapattı. Ben de amcaya sarıldım. Ağlamaya başladı.

Tüm köy halkı teker teker yanımıza gelip teşekkür ediyorlardı. İkinci ekip gelince biz gidecektik. Onların gelmesini bekliyorduk. Ama geç kalmışlardı. "Açsınızdır size bir şeyler hazırlıyalım." dedi az önceki amca. Galiba köyün Muhtarıydı. Poyraz teşekkür ederek redettmişti. "Belki ben kabul edecektim niye herkesin adına konuşuyor ki?" dedi Batu. Güldüm. "Komutan olunca işte." dedim.

Başımdaki kaskı çıkarıp küçük çocukların yanına gittim. "Merhaba." deyip çöktüm. "Merhaba tatlım." dedi 5,6 yaşlarında esmer bir oğlan. Güldüm. Az ötedeki çiçeği koparıp yanıma geldi. Sağ kulağımın arkasına sıkıştırıp yanağımdan öptü. "Ben Ali." dedi elini uzatıp. "Ben de Asena." dedim minik elini sıkıp. "Asena benimle evlenir misin?" dedi Ali. Kahkaha attım. "Ama senin yaşın küçük, ufaklık." dedim. "Ben büyüyene kadar beni bekler misin?" dedi. Başından öptüm. "O zamana kadar başkasını seversin belki." dedim. Başını kaşıdı. Şaşkın halleri çok tatlıydı. "Biz komutanımızı vermeyiz." dedi Batu uzaktan. "Benim babam çok zengin. Tüm paramı verirsem size verir misiniz?" dedi Ali. "Kabul." dedi Batu. Batuya bakıp uzaktan tükürdüm. "Dua et çocuk yanımda." dedim.

Ali beni yalnız bırakıp Batu ile anlaşma yapmaya gitmişti. Onları gülümseyerek izlerken Poyraz koşar adımlarla yanıma gelip başımı göğsüne dayadı. Diğer tarafa dönecekken silah sesi geldi.

Elimi kulağıma dayadım. Çicek ve elim kan olmuştu. Bacağımdaki silahı çıkarıp tek ateşte arkadaki teröristi alnından vurmuştum. Poyraz'a baktım. Kalbim yine hızlanmaya başlamıştı. "İyi misiniz?" dedi Oğuzhan. "Nerden çıktı bu? Etrafa iyice bakmadınız mı?" dedim. "Öldü sanmışız." dedi Mert sinirle. "Kulağın kanıyor." dedi Poyraz. Gözlerim omuzuna düştü. Kanıyordu.

"Omuzun?" dedim. Yeni farketmiş gibiydi. "Sorun değil." dedi. Kurşun, Poyraz'ın omuzunu yaralayıp benim kulağımı sıyırmıştı. İkimizde milimi milimine kurtulduk diyebilirim. Hayatımı kurtarmıştı.

Sırtımdan çantamı indirip ilk yardım çantasını çıkardım. "Sıyırdı. Gerek yok Anka." dedi Poyraz ama dinlemedim. Gazlı bez çıkarıp üzerine alkol döktüm. Omuzuna bastırınca inlemişti. Batu ve Oğuzhan da o sırada köylüleri evlerine gönderiyordu. "Dikiş atmam lazım." dedim. "Sar,geç. Gerek yok o kadarına." dedi. "Benim yüzümden vuruldun. Gerek var." dedim. Üzerini sıyırdım. Yapabildiğim kadarıyla dikiş atıp üzerini kapattım.

Eli kulağıma gitmişti. Başımı çevirince elini geri çekti. Kendime sinirliydim. Belki de benim yüzümden daha kötü vurulabilirdi.

İlk yardım çantasını elimden alıp pamuğa biraz alkol damlattı. Çenemden tutup beni kendine çekti. "Operasyondan kaskımızı çıkarmıyoruz." dedi. Pamuğumu kulağıma değdirince acıyla gözlerimi kapatmıştım. Yeşillerimi açıp Elâ gözlerine baktım. "Önüme atlamadan önce söyleseydiniz keşke. Vurulmazdınız." dedim. "Ben şimdi sana yat yere, siper al gibi şeyler söyleseydim sen, 'niye ki?' derdin ve vurulurdun. Tam şuradan." dedi alnımı gösterip. Devam etti. "Mağlum soru sormadan duramıyorsun. Ben de işimi garantiye aldım." "Ama sen vuruldun." dedim. "Abarttın ama küçük bir sıyırık." dedi. "Ama benim yüzümden." dedim. Sinirle derin bir nefes alıp verdi.

Elini tutup indirdim. Eşyaları toplayıp çantayı tekrardan sırtıma aldım. Kulağım hâlâ kanıyordu. Ali yanıma gelince dizimin üzerine çöktüm. Minik elindeki peçeteyi kulağıma koydu. "Acıdı mı?" dedi. "Geçti." dedim. Minik kollarıyla boynuma sarıldı. Sırtını sıvazladım. "Hadi bakalım eve." dedim. "Bekle sana bir şey vereceğim." dedi Ali. "Bekliyorum." dedim. Ali evine giderken ben de ayağa kalktım.

"Komutanım kulağınıza pansuman yapmanız gerekiyormuş. Şey yani gerekiyor." dedi Batu. Gülümsedim. "Hallederim sonra." dedim.

"Diğer ekip geldi. Çıkabiliriz." dedi Mert. "Hadi toparlanın." dedi Poyraz. Köylüler bir kez daha teşekkürlerini iletip veda ettiler. Ben olduğum yerdeydim Ali'yi bekliyordum. "Komutanım hadi." dedi Mert. "Siz ilerleyin ben yetişirim." dedim. "Siz üçünüz ilerleyin, geliyoruz." dedi Poyraz. "Siz de gidin komutanım." dedim. Tabii ki dinlemeyip yanıma geldi.

"Asenacım geldim." dedi Ali. Nefes nefese kalmıştı. Tekrardan çöktüm yere. "Beklettin, kırıldım." dedim dudaklarımı büzüp. Yanıma yaklaşıp her iki yanağımdan öptü. "Geçti mi?" dedi. Evet anlamında başımı sallayıp gülümsedim. Cebinden bir avuç leblebi çıkarıp elime bıraktı.

"Ben çok severim leblebiyi. Acıkırsan yersin."

"Leblebiye bayılırım."

"Bu benim tavşanım. Geceleri korkarsan bununla birlikte uyuyabilirsin. Benim için seni koruyacaktır." dedi oyuncak peluş tavşanı uzatıp.

"Ama sen geceleri korkunca kime sarılacaksın?" dedim.

"Ben artık büyüdüm. Korkmam. Okulumu bitirip senin gibi asker olacağım ve seninle evleneceğim." dedi Ali. Güldüm. "Anlaştık o zaman. Tavşanına gözüm gibi bakacağım." dedim. Alnından öpüp kalktım. Poyraz'ın yanına gitti bu defa. "Asenama iyi bak. Sana emanet şimdilik abi." dedi. Gülümsedim. Poyraz Ali'nin saçlarını karıştırdı. "Çok iyi bakacağım." dedi.

Poyraz'ın iki adım arkasında, ilerlemeye başladık. Tek omuzundaki çantası ha bire düşüyordu. Yaklaşıp çantayı aldım. "Ne yapıyorsun sen?" dedi. "Ben taşırım." dedim. "Gerek yok." dedi. Omuz silkip çantayı kendi çantamın üzerine taktım. Elimdeki kaskı da üstün körü kafama geçirdim. "Üzerindekiler senden daha ağır. Şimdi düşeceksin." dedi Poyraz. Takmadım.

Bizimkilere yetişmiştik. Hatta ben onların önüne bile geçmiştim. Üzerimdeki ağırlık hafifleyince arkamı döndüm. Mertti. "Ben taşırım." dedi. "Peki." dedim. Çıkartıp verdim. İlerlemeye devam ettim. Cebimden Ali'nin verdiği leblebileri çıkarıp yemeye başladım. Hem açıkmıştım, bir o kadar uykusuzdum. Ve sürekli boynum ıslanıyordu. Elimi boynuma götürünce kan olmuştu. Cebimden peçete çıkarıp temizlemeye başladım.

Helikopterin bizi alacağı bölgeye varmıştık. Yüksek bir taşın üzerine geçip oturdum.

"Asena."

Siz hiç isminizin sesleniş şekline hayran kaldınız mı?

Sanki ilk defa bu ismi duymuş gibiydim. İsmimin ne kadar güzel olduğunun bir kez daha farkına vardım. Poyraz ilk defa ismimi kullanmıştı. Ağır ağır bakışlarımı ona çevirdim. Bana doğru geliyordu.

"İyi misin?" dedi. Cevap veremedim. Biri beni dürtsün. Hâlâ etkisinden çıkamıyorum. Omuzumdan tutup sarstı. "Hı? Ne oldu? Teröristler mi geldi?" dedim telaşlı bir şekilde. Omuzlarımdan tutup oturttu. "Sakin ol." dedi. Gülümseyip gözlerinin içine baktım. "Çok kan kaybetti galiba." dedi Batu. Poyraz kaskı kafamdan çıkarıp kulağıma baktı. "Çantanı çıkar pansuman yapalım." dedi Poyraz. Gülümseyerek "Tamam." dedim. Uykusuzluktan kafayı sıyırmış olabilirim.

Malzemeleri Batu elimden aldı. Poyraz ile birlikte kulağıma pansuman yapıp sargı beziyle sardılar. Ben hâlâ deli gibi gülümsüyordum. "Komutanım? İyi misiniz?" dedi Oğuzhan. "Evet." dedim. Batu pamuğa alkol damlatıp boynumdaki kanları temizliyordu.

"Batu ne yapıyorsun?" dedim. "Kanları temizliyeyim dedim." dedi. "Ben hallederim." dedim. Elindeki pamuğu alıp yapabildiğim kadarıyla temizledim. Malzemeleri tekrardan çantaya koyup ayağa kalktım. Poyraz elindeki kaskımı başıma takıp kemerini taktı. "Bir daha bunu operasyondayken çıkarmıyoruz. Anladın mı ruh hastası?" dedi Poyraz. Kaşlarımı çattım.

Helikopter iniş yapmayıp yukarıdan ağlarını atmıştı. Batu, Oğuzhan ve Mert çıkmıştı önce. "Hadi." dedi Poyraz. İplere tutunup tırmandım. Poyrazda çıkınca helikopter hareket etti. Bir elimi sarkıtıp gözlerimi kapadım. Uçuyor sayılırdık. "Çay, kahve bir şey ister misiniz?" dedi Poyraz. Kıkırdadım. Benden sonra Poyraz da gelince kapıları kapattılar. Telsizden cızırtılar gelince Poyraz çıkarıp frekansıyla oynadı.

"Ben Özel kuvvetlerden Üstteğmen Alparslan. Durumunuzu bildirin Kurt Timi."

Gözlerim kocaman açıldı. Alparslan niye bizim telsiz koduna girmişti ki?

"Üstteğmen Poyraz. Geri dönüyoruz."

"Hepinizin durumu iyi mi?" demişti sevgili ikizim ama benim durumumu öğrenmekti asıl amaç.

"Allaha şükür şehidimiz de yaralımız da yok."

"Psikopat Anka?" dedi Alparslan. Beni rezil edecek şimdi.

"İyi o da." dedi Poyraz yine kaşlarını çatıp bana bakarak.

"Anka'ya dikkat edin. İsmine kapılıp şimdi helikopterden uçmaya kalkışır." dedi Alp alaylı bir şekilde. Sen dua et şu an herkes bizi duyuyor. Kaşlarımı çatıp tam karşıma baktım.

Poyraz telsizi kapatmıştı. "Kafamda deli sorular. Bordo bereliler neden bizi arıyor? İkinci olarakta Komutanım sizinle alay mı etti?" dedi Batu. "Bütün anormal komutanlar beni buluyor." dedim. Poyraza dönünce kaşlarını çattığını gördüm. Gülmemek için alt dudağımı ısırdım. "Sözüm meclisten dışarı."

Başımı geriye atıp gözlerimi kapattım. Kulaklarım Poyraz'ın Asena deyişiyle dolmuştu. Gülümsedim. "Üstteğmen Alparslan ile tanışıyor musun?" dedi Poyraz. İkizim olur kendileri. "Birkaç defa adını duymuştum. " Neredeyse her gün. "Neden özellikle seni sordu?" dedi Poyraz. Sinirli bir şekilde gözlerimi açıp gözlerine baktım ama anında yumuşadım. Dudağımın kenarı yukarı doğru kıvrılınca ısırdım. Ne oluyor bana? "Bilmem." diyebildim sadece. Biraz daha gözlerine baksam çözülecektim. Yönümü diğer tarafa çevirip Batuya baktım. "Leblebi yer misin?" dedim. "Olur." dedi Batu. Cebimden sadece iki tane çıkarıp verdim. Bir elindeki iki leblebiye bir bana baktı. Kahkaha attım. "Başka kalmamış." dedim. Yüzünü asıp ağzına attı.

Tugaya gelince helikopter iniş yaptı. Sırasıyla indik. Albayın göğsü kabarmıştı. Ellerini arkasında bağlamış gururla bizleri izliyordu. Yan yana dizilince Albay karşımıza geçti.

"Sizinle gurur duyuyorum. Afferin."

"Sağol."

"Yaralı yok değil mi?" dedi Albay bizleri inceleyerek. Herkesten önce atıldım. "Yok komutanım." dedim.

"Yarın izinlisiniz. Şimdi odalarınıza gidip dinlenin."

"Emredersiniz komutanım!"

Teçhizat odasına girdik. Üzerimdeki çıkarıp aynanın karşına geçtim. Her yerim kandı. Yüzümü buruşturdum. Aynanın yansımasından arkamda hazırlanan Poyraz'a baktım. İsmimi söyleyişi aklıma geliyor, sırıtıyorum. "Komutanım iyi misiniz?" Batu'nun sesiyle irkilmiştim. "İyiyim." dedim. "Az önce yüzünüzü astınız hemen ardından gülümsediniz. İyi olduğunuza emin misiniz?" dedi. "Sen bana deli mi demek istiyorsun?" dedim. "Niye değil misin?" dedi Poyraz. "Bana söyleyenler de akıllı olsa." deyip omuz silktim.

Tavşanımı alıp odama çıktım. Üzerimdeki gömleği çıkarıp lavaboya girdim. İyice yıkadım. Eve gidene kadar idare ederdim. Tavşanı kucağıma alıp koltuğun üzerinde uzandım. "Asena, ya bana Asena dedi." Tavşanı yüzüme bastırıp ayaklarımı ard arda kanepeye vurdum. Uyusam iyi olacak. Hâlim içler acısı.

🔗🔗

"Poyraz elimi bırakma. Poyraz!"

Koltuktan yere düşmemle uyanmıştım. Dudaklarımı büzüp yerden kalktım. Nasıl rüyaydı ya o? Telefonumun kilidini açıp saate baktım. Sadece iki saat uyuyabilmişim. Buna da şükür. Saçlarımı bağlayıp lavaboya gittim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra aynaya baktım. Elim kulağıma gidince gülümsedim.

Çekmecemden çubuk krakeri alıp bahçeye çıktım. Biraz hava almak benim için iyi olacaktı. Krakerimi yiyerek bahçeye gidip en arkadaki banka oturdum. Telefonum çalınca cebimden çıkarıp baktım. Annemdi. Hem de görüntülü arıyordu. Hızlıca saçlarımı açıp kulağımı örtecek şekilde düzelttim.

"Canım kızım benim." dedi annem. Sesi o kadar huzurluydu ki.

"Annem." dedim kaşlarını çattı.

"Asena saçlarını kulağının arkasına koysana."

"Ni-niye?"

"Ne oldu? Vuruldun mu?"

"Ben saklamıştım ama ya."

"Vurulmuş mu?" deyip telefonu bir hışımla annemden aldı babam.

"Sadece sıyırdı. İyiyim." dedim.

"Manyak annen bitti sıra sen de mi? Sizin yüzünüzden doğru düzgün nefes alamayacak mıyım ben?" dedi Babam. Annem de yeşil gözlerini kısıp babama ters ters bakıyordu. Babam fark etmiş olacak ki anneme bakıp öpücük attı. Annemde anında gülümsedi. O kadar tatlılardı ki.

"İyiyim ben. Siz nerdesiniz?" dedim konuyu değiştirip.

"Umay hanımın evde canı sıkılmış da dışarı çıktık." dedi Babam. Güldüm.

"Ya ben kızımla rahat rahat konuşamıyacak mıyım? Ben aramadım mı? Konuşmak istiyorsan sen arasaydın ya. Hem benim canım dondurma çekti. Alır mısın?" dedi Annem.

"O kadar laf söyle bir de dondurma alır mısın?" dedi Babam kaşlarını çatıp. "Tabii ki alırım."

"Ya ama ben sizi çok özledim."

"Deli annenin dondurmasını alıp geliyorum. Seninle işim bitmedi." dedi babam.

"Canın acıdı mı?" dedi annem babam gittikten sonra.

"Hayır. Aslında küçük bir sıyırık ama arkadaşlar pansumanda abartmış. "

"Bir yaramazlık yok değil mi kızım?"

"Yok annecim. Evden işe, işten eve diyeceğim ama eve gittiğim yok."

"Asena? Bir şey var sende."

"Ne gibi anne?"

"Sürekli sırıtıyorsun da."

"Sizi gördüğüm için olabilir mi?" dedim ama pek inanmış gibi değildi. "Anne? Babamdan hoşlandığını nasıl farkına vardın?" dedim birden.

Kalbini gösterdi. "Buradaki yaraları kapatıp tekrardan atmasını sağladı. Gözlerinin içine bakıp heyecanlanmam ondan hoşlandığımın en büyük kanıtı ve anlamamın sebebi diyebilirim de hayırdır?"

Gülümsedim. Ve babam her zamanki gibi tam zamanında gelmişti.

"Hatun al bakalım." dedi Babam. Annem kaşlarını çattı. "Ben bunu sevmiyorum. Kaç yıllık karınım ya. Hâlâ öğrenemedin mi?" dedi annem. "Her şeyi yediğin için sevmediğin bir şey olduğunu düşünemedim." dedi Babam. Gülmemek için ağzımı kapattım. "Öküzsün." dedi annem. "Sağol bebeğim." Annem dondurmasını değiştirmeye gidince babamla baş başa kaldık.

"Ee küçük cadı?"

"Sorun yok. Çılgınlık yapmıyorum. Kimse yanıma yaklaşmıyor. Evden Tugaya, Tugaydan eve."

"Afferin Asker."

"Sağolun komutanım." Ne yaptığımızın farkına vardıktan sonra ikimiz de güldük. "Siz de nasıl gidiyor?" dedim.

"Anneni bir türlü emekli olmaya ikna edemiyorum. Bir de ne diyor biliyor musun?" Soran gözlerle babamın vereceği cevabı bekledim. "Mareşalliğe kadar yükseleceğim diyor. Ne güzel emeklilik hayalleri kuruyordum ben ama cadı annen buna müsaade etmiyor."

Sesli bir şekilde gülmeye başladım. "Ya ben sizi yerim." dedim. Babam bakışlarını başka tarafa yönlendirip kaşlarını çattı.

"Güzelim nereye?"

"Silah sesi geldi duymadın mı?" Uzaktan geliyordu sesi annemin.

"Allahım sen bana sabır ver. Bu kadın niye hâlâ aksiyon peşinde. Bekle geliyorum başımın belası bekle. Yaşlı başlı kadınsın yerinde dur be." dedi babam. Alttan alttan gülüyordum.

"Yaşlı senin kocandır tamam mı? Beni lafa tutma kaçıracağım adamları." dedi annem.

"Güzel kızım dikkat et kendine. Sonra konuşuruz. Mağlum annen yerinde durmuyor."

"Dikkat edin. Seviyorum sizi."

Babam veda ettikten sonra telefonu kapatıp şirin hallerine güldüm.

Çubuk krakerim bitince ayaklanıp odama gittim. Operasyon ile ilgili dosyalarla uğraştım bir süre. Telefonumla ilgilenirken kapı çaldı. "Gel!" dedim. "Komutanım hazırsanız çıkalım diyecektim." dedi Batu. "5 dakika içinde hazırlanırım." dedim. "Bekliyoruz."

Batu çıktıktan sonra üniformamı çıkarıp kendi kıyafetlerimi giydim. Tavşanımı da elime alıp odadan çıktım. Arabaya yaslanmış beni bekliyorlardı. "Ben geldim." dedim mutlu bir şekilde. Poyraz bana doğru dönüp soğuk bakışlarıyla baktı. "Ağaç olduk." dedi. "Sadece 10 dakika." dedim. "Ben kimseyi beklemek zorunda değilim." dedi. Sinirle burnumdan nefesimi verdim. "Beklemeseydin. Zorla tutan yok." dedim. "İkiniz de yorgunsunuz. Hadi eve gidip dinlenelim. Sakin." dedi Oğuzhan. Poyraz'ın sürücü koltuğuna oturacağını düşünerek arkaya oturdum ama benimle beraber Poyraz da arkaya oturmuştu. Mert sürücü koltuğuna geçti. Oğuzhan da ön koltuğa oturdu. "Ben bagajda mı seyehat edeceğim. Azıcık kaysanız." dedi Batu. Sessizce güldüm. Poyraza yanaştım. Batu da oturunca arabayı sürmeye başladı Mert.

Batu tüm koltuğa genişçe yayıldığı için Poyraza değiyordum sürekli. Bu da kalbimin daha hızlı atmasına sebep oluyordu. "Batu biraz kayar mısın?" dedim. Bana daha çok yaklaşıp Poyraz'a yapıştırdı. Aralarında küçücük kalmıştım. Poyraz Batu'nun kafasına vurunca kapıya yapıştı. "Dünya varmış. Ben niye ikinizin ortasında oturduysam artık." deyip burun kıvırdım.

Dikiz aynasından Poyraz'a baktım. Sol omuzunda ıslaklık vardı. "Omuzun kanıyor." dedim. "Olabilir." dedi. Kaşlarımı çattım. Tavşanımı Batu'nun kucağına bırakıp öne doğru uzandım. Peçete kutusunu alıp oturdum. "Bana döner misiniz komutanım?" dedim. "Gerek yok." dedi. "Eve gidince pansumanı yaparız. En azından kanamayı durdururuz gidene kadar." dedim. Ters ters baktı. Doğrulup Poyraz ile Mert'in koltuğunun arasına girdim. "Keçi misin sen? Laf dinlesene." dedi Poyraz. Omuz silktim.

Gömleğini sıyırıp peçeteleri koydum. Omuzunu zorlamış olacak ki dikişleri açılmıştı. "Eve gidene kadar idare eder." dedim. Mert birden arabayı durdurunca Poyrazın kucağına düştüm. Aniden kalkınca bu defa kafam yukarı çarpmıştı. Başımı tutup yerime oturdum. Mert'e baktım. Çaktırmadan sırıtıyordu. "Acıdı ama ya." dedim. "Kedi çıktı önüme. Kusura bakmayın." dedi Mert. Dudaklarımı büzdüm.

Batu elini başıma koyup ovaladı ama hemen geri indirdi. Telefonunu çıkarıp oyalanmaya başladı. 30 saniye de neler oldu anlamış değilim. Bende Batu'nun telefonuna baktım.

"Ben kurt gibi açım. Ne yiyoruz?" dedi Oğuzhan. "Şu an her şeyi yiyebilirim." dedi Batu. "Biliyoruz. Her zaman ki hâlin." dedi Mert. Oğuzhan bize dönüp "Ee siz bir şey demediniz? Ne istiyelim?" dedi.

"Farketmez."

"Farketmez."

Poyraz ile aynı anda aynı kelimeyi kullanmıştık. "Zeytin olmayan her şeyi yiyebilirim." dedim ek olarak. Ortamdaki havayı dağıtmak için. Çünkü hepsi dik dik bize bakıyordu.

Tavşanı sarılıp Batu ile telefona bakmaya devam ettim. "Komutanım o tavşan nereden çıktı?" dedi Oğuzhan. "Yumurtadan." dedi Batu. Kahkaha attı kendi kendine. Göz devirip Oğuzhan'a baktım. "Ali'nin hediyesi." dedim. "Şu sizninle evlenmek isteyen mi?" dedi Mert. "Evet o." dedim. "Gönlünüzü çalmaya çalışıyor. Fena çocuk." dedi Batu. Gülümsedim.

Apartmanın önüne gelince Mert arabayı park etti. "Kimin evinde toplanıyoruz." dedi Oğuzhan. "Mert ve üstteğmenimin evinde. Pansuman yapacağım. Yemekten sonra da çay içer kalkarız." dedim. "Kabul." dedi Batu. "Ev sahiplerinden de çıt çıkmıyor." dedim gülerek. "Karar vermişsin işte. Gelme desem de geleceksin." dedi Poyraz. Yüzümü astım. "İyi gelmem ben de. Siz yiyin. Ben evde kahvaltılık hazırlarım." dedim. Kimseyi beklemeden apartmana girdim. "Komutanım siz yanlış anladınız." dedi Mert arkamdan. Ama umursamadım. Çok meraklıyım sanki sana Poyraz efendi.

Batu ve Oğuzhan yukarı çıktılar. "Görüşürüz komutanım." dedi Batu. "Görüşürüz." dedim. Mert te eve girip kapıyı kapattı. Kaldık mı Poyraz ile baş başa. Anahtarı cebimden çıkarıp kapı deliğine soktum. Evin kapısını açınca Poyraz beni itip kendisi de girdi. "Napıyorsun sen?" dedim. "Asıl sen napıyorsun? Neyin tribi bu şimdi?" dedi. "Trip atmıyorum. İstenmediğim yere gelmem." dedim. "Çok yorgunum biliyor musun? Evime gidip duş aldıktan sonra uyumak istiyorum." dedi. "Bunu bana söyleyeceğine evine gidip yapabilirsin." dedim. Üzerime doğru gelmeye başladı.

Geri geri adım atarken "Ayakkabı ile evime giremezsin." dedim. "Çok konuşuyorsun." dedi. Daha çok yaklaştı. Sırtım duvarla yapışınca durmak zorunda kaldım. Bir elini duvara dayadı. Gözlerini gözlerime dikmişti. Ama öyle bakarsan kalbim yerinden çıkacak. Diğer eliyle saçımı kulağımın arkasına koyup eğildi. Yutkundum. "Keçi gibi davranmayı bırak. Ya kendin gelirsin ya da kolundan tutup zorla götürürüm." dedi kulağıma fısıldayarak. "Tamam mı?" "Ta-tamam." dedim kekelememe engel olamayarak.

Ters ters bakıp arkasını dönüp gitti. Kayarak yere oturdum. Beni ne hale getirdin Poyraz ya. Memnun musun? Allahım sen kalbime ve aklıma mukayet ol.

Sürüne sürüne odama gittim. Üzerimdekileri çıkarıp soğuk suyun altına girdim. Anca kendime gelirim. Gözlerimi kapatınca Poyraz çıkıyordu karşıma. Sinirle kulağımdaki sargı bezini çekip attım. "Çık aklımdan. Çık!"

30 dakikalık bir duşun ardından çıkmıştım. Kulağım sızlıyordu. Dolabımın karşısına geçip baktım. Kumaş şortumu giyip üzerine de tişörtlerimden birini giydim. Aynanın karşısına geçtim. Kulağıma bakınca gülümsüyordum. "Evet Asena. Sen kafayı yedin." Kulağıma pansumanını yapıp sardım. Saçlarımı kuruttuktan sonra açık bıraktım. Poyraz böyle sever. Gülmeye başladım.

İlk yardım çantasını ve telefonumu aldıktan sonra aynanın karşısına geçtim. "Sadece pansuman yapacaksın. Başka amaçla gittiğin yok. Batu çok ısrar etti zaten ondan dolayı." Aynen Batu çok ısrar etti. Kimi kandırıyorum ki ben? Derin bir nefes aldıktan sonra evden çıktım.

Kapıyı iki kere tıkladıktan sonra geri çekildim. Mert kapıyı açtı. Sırıtıyordu. "Hoşgeldiniz komutanım." dedi. "Benim adım Asena. Hoşbuldum." deyip girdim. "Peki Asena." dedi. "Ben tek mi geldim?" dedim. "Gelir birazdan diğerleri de." dedi Mert. Oturma odasına geçip oturdum. Etrafıma bakınınca "Poyraz odasında." dedi Mert. "Anlamadım?" dedim. "Merak ettiysen diye söyledim." dedi. Kaşlarımı çattım. Gülümsedi.

"Istersen odasına git pansumanı yaparsın. İşini bitirene kadar zaten yemekler gelir." dedi Mert. "Olur." dedim heyecanlı bir şekilde. Niye heyecanlandıysam artık. Poyraz'ın odasının önüne gelince kapıyı çaldım. Ses gelmeyince girdim. Ama kimse yoktu. "Komutanım?" dedim. Cevap gelmedi. Sandalyeyi çekip oturdum. Odası gereğinden fazla düzenliydi. Kocaman bir kitaplığı vardı.  Hayran hayran odasını inceliyordum.  

Odanın kapısı açılınca o tarafa baktım. Belinde havluyla Poyraz girmişti. Üstü çıplaktı. Hızlıca ayağa kalktım ama kolum çalışma masasına değince üzerindeki birkaç kitap düsmüştü. "Be-ben özür dilerim." dedim. Kapı kolunu tutup açmaya çalışıyordum ama açılmıyordu. "Aşağı doğru indirmen gerekiyor." dedi Poyraz alay ederek. Kapı kolunu aşağı indirip sertçe kendime doğru çektim. Kapı burnuma çarptı ve sırt üstü yere düştüm. Nasıl becerdiğim hakkında hiçbir fikrim yok. Gözlerim kapalı bir elim burnumda diğer elimde başımdaydı. Ağlamak istiyorum.

Odanın kapısı açıldı. "Ne oldu? O ses neydi?" dedi Mert. "Siz napıyorsunuz burada?" dedi Oğuzhan. "Böldük pardon." dedi Batu. Kaşlarımı çattım. Gözlerim hâlâ kapalıydı. "Saçmalamayın da beni buradan kaldırın." dedim.

Batu'nun yardımıyla ayağa kalkmıştım. Oturma odasına gidince Mert elinde buzla yanıma geldi. Burnumun üzerine koyup bizimkilere baktım. "Niye öyle bakıyorsunuz?" dedim. "Biz anlayacağımızı anladık." dedi Batu. Ayağımdaki ayıcıklı pandufumu çıkarıp Batu'nun kafasına attım. "Mert bana Poyraz'ın odasında olduğunu söyledi. Ben de pansuman yapmak için gittim ama odasında yoktu. Sonra o halde karşıma çıktı. Kapı da tutukluluk yapınca yüzüme çarptı ve yere düştüm." dedim tek nefeste. "Biz bir şey demedik ki." dedi Mert. Her zamanki gibi rezil olmayı başarıyordum.

Poyraz üzerini giyinip yanımıza geldi. "Burnum yamulmuş mu?" dedim yan dönüp. "Yok komutanım. Hâlâ havada." dedi Batu. Ayağa kalkıp girişteki aynaya baktım. Biraz kızarmıştı ama şekil değişikliği yoktu.

Aynaya bakmaya devam ederken kapı çaldı. "Ben bakıyorum." dedim içeriye seslenerek. Kuryeydi. Elindeki paketleri aldıktan sonra telefonumun arkasındaki kartı uzattım. Ödemeyi aldıktan sonra kapıyı ayağımla kapatıp içeriye girdim. "Mert bunları nereye koyacağım?" dedim. "Masanın üzerine koyabilirsin." dedi. "Ben ödeyip geliyorum." dedi Oğuzhan. "Neyi?" dedim. "Ücretini." dedi Oğuzhan. "Ben hallettim." dedim. "Kim sana ödemeni söyledi?" dedi Poyraz. Duymamazlıktan geldim. "Paketlerde ne var?"  

Diğerleri masayı hazırlarken ben ve Poyraz oturuyorduk. Benim teklifimi kabul etmemişlerdi. Poyaraza göz ucuyla baktığimda beyaz tişörtünün omuz kısmı kırmızılaşmıştı. Gelme amacımı unutmuş olabilirim. "İlk yardım çantası odada düşmüştü. Ben getireyim." dedim. Odaya doğru giderken Poyraz da arkama takılmıştı. Çalışma masasının üzerinden çantayı aldım. Poyraz yatağının üzerinde oturdu. "Ne yapacaksan burada yap. Yapta kurtulayım artık." dedi. Göz devirdim. 

Tişörtü aşağı doğru sıyırmıştım ama sürekli yukarı çıkıyordu. "Komutanım şunu tutsanıza." dedim. Tişörtün tamamını çıkardı. Yutkundum. Islanmış sargı bezini çıkarıp yarayı temizledim. Aklıma gelen fikirle kıkırdadım. Dikiş atmaya başlamıştım. Eğildiğim için saçlarım Poyraz'ın yüzüne çarpıyordu. Saçlarımı eline dolayıp arkaya attı.

"Sürekli şort giymek zorunda mısın?" dedi Poyraz. "Hoşuma gidiyor." dedim. "Etrafındakilerin daha çok hoşuna gidiyor. Tugayda giyinme." dedi ama sesi normaldi. Gülümsememe engel olamadım. Şaheserimi bitirip uzaktan baktım. "Çok güzel oldu." dedim. "Anlamadım?" dedi Poyraz. "Hiç." dedim. Ayağa kalkıp aynadan baktı. "Bu ne?" dedi. "İmzamı atayım dedim ama yetmezdi ben de 'AA' yazdım." dedim. "AA?" dedi. "Asena ARAL." dedim ve gülümsedim. Kaşlarını çattı. "Kapatalım üstünü nazar değmesin." dedim. Sargı beziyle sardıktan sonra malzemeleri topladım. "Sağol." dedi. "Rica ederim." dedim.

Poyraz üzerine başka bir tişört giyince odadan çıktık. Lavaboya gidip ellerimi yıkadım. Sandalyemi çekip oturdum. Dört paket pizza kutusu ve Poyraz'ın önünde de lahmacun vardı. Paketlerden birini önüme çekecekken Poyraz geri aldı. Soran gözlerle baktım. "Seninki bu. Zeytinsiz." dedi önüme başka paketi bırakarak. "Teşekkür ederim." dedim.

"Bana lahmacun da isteseydiniz." dedi Batu. "Lahmacun arası Pizza mı yiyeceksin?" dedim yüzümü buruşturup. Sırıttı. "Yerim ben." dedi. "Midesiz o komutanım. Takmayın." dedi Oğuzhan. "Benim adım Asena. Tugay dışında komutanım demenize gerek yok." dedim.

"Ama siz de Poyraz'a komutanım diyorsunuz." dedi Batu.

"İsimiyle hitap etmemi istemeyebilir. Ben öyle istediğim için söyledim."

"Belki istiyordur ismiyle hitap etmenizi."

"Bunu kendisi söylemeden ben nerden bilebilirim ki?"

"Utanıyor belki. Ondan söyleyemiyordur." dedi Batu. Kahkaha attım.

Poyraz Batuya uzak olduğu için bir şey yapamadı ama sert bakışı Batu'nun susması için yeterli olmuştu.

Batu'nun pizzası bitmişti. Ben hâlâ yarısındaydım. İki dilimini Batuya uzattım. "Komutanım siz yiyin ben doydum." dedi Batu. "Ben fazla yiyemiyorum. Çöpe mi gitsin?" dedim. Bir şey demeden kocaman dilimi ağzına attı. Güldüm.

Masayı topladıktan sonra koltuklara geçtik. Hepsinin gözünden uyku akıyordu. "Evlerimize gidip uyuyalım. Yarında bir yerde çay içeriz olur mu?" dedim. "Çok iyi fikir." dedi Batu. Diğerleri de onaylamıştı. Batu ve Oğuzhan çıktıktan sonra ben de evde pandufumun diğer tekini arıyordum. Evet Batu'nun kafasına attığımdan beri tek pandufla dolaşıyorum evin içinde. "İyi geceler Asena." dedi Mert. "İyi geceler." dedim. Odasına gitti. Poyraz başımda dikilmişti.

"Burada kalmak için bahaneler üretmene gerek yok." dedi. Çıplak ayağımı yukarı kaldırdım. "Böyle mi gideyim eve? Bahane de ürettiğim yok." dedim. Arkasından pandufumu çıkarıp salladı. Elinden alıp ayağıma geçirdim. "Evinde kalmamı istediğin için bahaneler üretmene gerek yok." dedim havalı havalı. Dudağı yukarı doğru kıvrıldı ama hemen ciddiye büründü tekrardan.

Kapıyı açıp Poyraz'a döndüm. "İyi uykular." dedim. "İyi geceler Asena." dedi. Yutkundum. Hızlıca evin kapısını açıp girdim eve. Derin nefes alıp verdim. Mutfağa girip bir sürü çikolata yanıma aldım. Oturma odasına geçip Burak'ı görüntülü aradım.

"Kıvırcık çok mu özledin beni?"

"Eh işte. Uyumuyordun değil mi?"

"Yok. Nöbetim var bir saat sonra. Kulağına ne oldu senin?"

"Operasyonda oldu?"

"İyi misin? Bir şey oldu mu?"

"Öldüm. Ruhum seninle konuşuyor." dedim. Kaşlarını çattı. Çikolatamı açıp yemeye başladım.

"Bu saatte çikolata yediğine göre bir şey var. Hadi anlat dinliyorum." İşte benim kankam.

"Burak! Birinden etkilenmemek için ne yapabiliriz?"

"Yine kime aşık oldun?" Burak'ın kurduğu cümleyle kaşlarımı çattım. Gülmeye başladı.

"Gerizekalısın biliyorsun değil mi? Kapatıyorum."

"Ya tamam tamam. Kim o?"

"Tim komutanı." dedim ve kalbim hızlanmaya başladı. Burak kaşlarını çattı.

"Bana bak aşık falan değilsin değil mi? Ben vermem kıvırcığımı kimseye."

"Tabii ki hayır. Ama bilmiyorum."

"Neyinden etkilendin?"

"Bana Asena dedi." Bu cümleyi kurmamla beraber Burak kahkaha atmaya başladı. Ama öyle normal bir kahkaha değil. Gözlerinden yaş akıyordu, yüzü ise kıpkırmızı olmuştu gülmekten.

"Ne deseydi ya? Mahmut mu? Senin adın Asena değil mi salak?" dedi ve gülmeye devam etti.

"Kapatıyorum ya telefonu. İki dakika ciddi bir şey konuşamıyorum seninle."

"Tamam sustum. Devam et sen." Yanaklarını sıkmıştı.

"Gözlerimi kapatınca karşıma o çıkıyor. Onu görünce kalbim hızlanmaya başlıyor."

"Hoşlanıyor musun?"

"Bilmiyorum. Bir bakıyorsun melek gibi oluyor. Bir bakıyorsun soğuk, buzdolabı gibi bir adam. Hem tanışalı bile çok olmadı ki."

"Gönül işleri zamanla olan bir şey değil güzelim. Hiç beklemediğin anda, hiç ummadığın kişiye bir bakmışsın aşık oluyorsun ve buna engel olamazsın."

"Aşık değilim."

"Başımız sağolsun."

"Niye ki?"

"Asenayı kaybettik. Ben helvasını yarın kavururum."

"Saçmalamayı bırak ya."

"Kıvırcığım kendini üzecek, kalbini yaralayacak bir şey yapma. Ama sevmekten de aşık olmaktan da korkma."

"Ya tek taraflıysa."

"Eniştenin adı ne?"

"Enişte deme ya. Poyraz, Üstteğmen Poyraz KARAASLAN."

"Biz de Poyraz'ı kaçırır seni sevene kadar işkence yaparız."

"Psikopat bir manyaksın. Ama seni çok seviyorum. İyi ki varsın ve iyi ki seni tanımışım. Hep yanımda kal olur mu?"

"Üzüm üzüme baka baka kararır bebeğim. Ben de seni çok seviyorum. Ve her zaman yanındayım. Ama bir antlaşma yapalım."

"Dinliyorum."

"Ben kendime birini bulmadan evlenmek yok."

"Yuh yani. Daha sevdiğimden bile emin değilim, bana evlilikten bahsediyorsun."

"Poyrazı anlatırken gözlerinin içi gülüyor. Evlenmek için yeterli bir sebep. Kıskandım lan."

"Senin yerin farklı biliyorsun. Kimse tutamaz."

"Bir zahmet öyle olsun." dedi. Kahkaha attım.

Burak ile konuşmak çok çok iyi gelmişti. Hayatımda olduğu için çok şanslıydım. Biraz daha bana takıldıktan sonra nöbeti olduğu için kapattı. Burak'ın söylediklerinden sonra içimi huzur kaplamıştı. Tavsiyelerine uyacaktım.

İki bardak suyumu içip odama gittim. Üzerime pijama takımımı giydim ve yatağıma geçtim. Tavşanı kucağıma alıp sarıldım. Gözlerimi kapatıp hayal alemine bıraktım kendimi.

Gelecekten, olacaklardan habersiz. Mutlu bir şekilde uyudum.

________________

Umarım hoşunuza gitmiştir.

Bayramınız Mübarek olsun. Nice birlikte sağlıklı, mutlu baramlar görmek dileğiyle. Sizleri seviyorum. 🍬🍬❤❤

Hoşçakalın❣

🐺🤞💞






Continue Reading

You'll Also Like

3.8K 212 5
Yüzünü kaplayan , geçmişin izleri. Evinde yankılanan şehit haberi, Her geceki gururun ve uykusuzluğunun sebebi. Geçmişte yüzleşemediğin acının önüne...
2.9M 193K 71
Venüs'ün kitabıdır, o dönene kadar bu hesapta geçici olarak bulunmaktadır.
2.1K 254 20
Genç bir kız, karmakarışık duygular... Huzuru sağlamak için kendi hayatını riske atan insanlar... Heyecan, macera ve tutkulu bir aşk! Gizli, zorlu...
AŞK MEVSİMİ By 🤍

General Fiction

2.6K 72 38
Aşkın da mevsimi var mıdır? Yoksa bir anda gelir seni mi bulur? Aşkın mevsimi kişiden kişiye göre değişir mi? Mevsimler ve aşkın ne bağlantısı olabil...