Dünya Ellerimde 'Vatan Uğruna...

By _beyzanurcgrmn_

1.8M 96.3K 46.2K

"Çocukken yanağıma kondurduğun öpücük sayesinde tüm acılarım geçmişti. Şimdi ben senin kalbinden öpsem geçer... More

1.Bölüm:'Benim Hikayem'
3.Bölüm:'Anka'
4.Bölüm: 'Ödeştik'
5.Bölüm:'Gülüşüne Hapsoldum'
6.Bölüm:'Vatanım'
7.Bölüm 'Ruh Hastası'
8.Bölüm 'Korkmadık, Savaştık'
9.Bölüm: 'Biz Bir Aileyiz'
10.Bölüm
11.Bölüm: 'Kardeşim'
12.Bölüm:'Gün Doğmadan'
13.Bölüm: 'Canım Feda'
14.Bölüm:'Sarı Civciv'
15.Bölüm:'Sevda'
16.Bölüm:'Melek'
17.Bölüm:'Eyvallah'
18.Bölüm:'Bozkurt'un Kızı'
19.Bölüm:'Söz'
20.Bölüm:'Yavru Kurt'
21.Bölüm:'Vatan Uğruna'
22.Bölüm:'Zeytinli Poğaçam'
23.Bölüm:'Asena Plus'
24.Bölüm:'Sevdaya Tutulmak'
25.Bölüm:'Güney'
26.Bölüm:'Tek Güzel Anım'
27.Bölüm:'Sevdiğim Adam'
28.Bölüm:'İlaç Gibisin'
29.Bölüm:'Sakın Açma'
30.Bölüm:'İlk Darbe'
31.Bölüm:'Mucize'
32.Bölüm:'Hangimiz Sevmedik'
33.Bölüm:'Sevmedim'
34.Bölüm:'Kara Sevda'
35.Bölüm:'Onuncu Koğuştaki Güzel'
36.Bölüm:'Affetme'
37.Bölüm:'Zalım Geceler'
38.Bölüm:'Kendini Sev'
39.Bölüm:'Gitme'
40.Yavru Kurt & Güzel Gözlü Çocuk
41.Bölüm:'İkizim'
42.Bölüm:'Son Nefesime Kadar'
43.Bölüm:'Mr. & Mrs. Voland'
44.Bölüm:'Sevdiğim Kadına'
45.Bölüm:'Sen Benimsin Ben Seninim'
46.Bölüm:'Şiir Gibisin'
47.Bölüm:'Sınırsız'
48.Bölüm:'Aşk Saçmalamaktır'
49.Bölüm:'Sert Adamlar Sert Oynar'
50.Bölüm:'Sadece Sana Deliyim'
51.Bölüm:'Maskeli Beşler'
52.Bölüm:'Veda'
53.Bölüm:'Bekleyeceğim'
54.Bölüm:'Uyuyan Devi Uyandırdınız'
55.Bölüm:'Gönlüm Hep Seni Arıyor'
56.Bölüm:'Ah Be Asena'm'
57.Bölüm:'Dünya Ellerimde'
58.Bölüm:'Benim Sevgilim'
59.Bölüm:'Sevene Zor'
60.Bölüm:'Suç Makinesi'
61.Bölüm:'Anne'
62.Bölüm:'I Said Yes'
63.Bölüm'Senin Uğruna'
64.Bölüm:'Ben Kimim'
65.Bölüm:'Kalbi Güzel Adam'
66.Bölüm:'İyi ki'
67.Bölüm:'Periler De Postal Giyer'
68.Bölüm:'Emanet'
69.Bölüm:'Biz Evde Yokuz'
70.Bölüm:'Karıcığım'
71.Bölüm:'Hoş Geldin'
72.Bölüm:'Öp ve Geçsin'
73.Bölüm:'Çılgın Mother'
74.Bölüm:'Vatanım Sensin'
75.Bölüm:'BKK'
76.Bölüm:'Bizim Hikayemiz' (Final)
Özel Bölüm (1)
Özel Bölüm (2)

2.Bölüm:'Cellat'

39.9K 1.8K 972
By _beyzanurcgrmn_

İyi okumalar dilerim

Beğenmeyi ve bol bol satır arası yorum yapmayı unutmayın.

2.Bölüm:Cellat

'Seri Katil Kılıklı'

"Arabayı durdur." dedim bir kez daha. "Silah sesini duymuyor musun abla nereye gidiyorsun?" dedi. "Sen bugün benim sınavım mısın? Durdur dedim sana."

Sonunda arabayı durdurmuştu. Biraz daha itiraz etseydi silahımı çıkarıp kafasına sıkardım herhalde. Resmen sabrımı sınıyordu. Hızlı adımlarla kalabalığa doğru koştum. Elimi silahımın üzerinden çektim. Kalabalığı sıyırıp aralarına karıştım. "Boşalt burayı." diyordu biri. Bakışlarımı yere çevirdim. Kumral, 1.80 boylarında yakışıklı biriydi. Evet yakışıklı kısmını kaçırmıyoruz. Bacağından vurulmuştu.

Yanına koştum. Tam çökecektim ki biri yakamdan tutup beni geri kaldırdı. Kendimi sert bir şekilde çekip yüzüne baktım. Yüzüne bakmamla donakalmıştım. Şimdi size nasıl anlatayım. Dur dur buldum. Seri katil kılıklı. Bakışları çok sertti. Ateşe baksa söndürecek, buza baksa eritecek gibi. Sert ve keskin.

"Napıyorsun ya sen?" dedim.

"Asıl sen napıyorsun?" dedi.

"İzin verirsen işimi."

"Kimsin sen?"

"Ebe-yim(!) Evet evet ebeyim ben."

"Kimse doğurmuyor gördüğün üzere. İşin yok senin burada."

Dedi ve beni biraz uzaklaştırmaya çalıştı. Dudağım hafif yukari kıvrıldı.

"Oysaki ben seni doğurtmayı düşünmüştüm. Tüh. Bak gördün mü kimse doğurmuyormuş."

Karşımdaki seri katil kılıklıya göz devirip yere çöktüm. Pantolonunu yukarı doğru kıvırdım. Kurşunun sadece ucu girmişti. Halledemeyeceğim bir şey değildi. Kolumdaki tokamı çıkarıp saçlarımı gelişi güzel topladım. Belimdeki kemeri çıkarıp bacağına bağladım ve sıktım.

Ayağa kalkıp taksiye doğru gittim. Pislik adam bütün bavullarımı bırakıp kaçmış. Ne de olsa buradayım illaki karşıma çıkacaksın. Sırt çantamı elime alıp yaralının yanına koştum. İçinden ilk yardım çantasını çıkardım. Her zaman yanımda taşırım.

"Merhaba. Adını öğrenebilir miyim?" dedim. "Oğuzhan." dedi. "Oğuzhan kurşunu çıkartacam dayanabilir misin?" dedim. "Sıkıntı yok keyfine bak." dedi. Saç ve sakal traşına bakılırsa askerdi. Ve çok rahattı. Sanki o değil de ben vurulmuştum. Botumun içinden kasaturamı çıkardım. "Napıyorsun kızım sen?" dedi SKK yani seri katil kılıklı. Takmadım. "Ateşi olan var mı?" diye seslendim. Karşıma biri çöktü. Buğday tenli, bu da oldukça uzun ve çok tatlıydı. Elini anlına koydu. "Benim yok ebe hanım ama sizi görünce çıkmış olabilir." dedi havalı havalı. Güldüm. "Çakmak?" dedim. "Ha o mu?" dedi. Hemen yanındaki kalıplı, esmer tenli adam kafasına vurunca ayaklandı. "Ambulans birazdan gelecek karışma. Eğer ona bir şey olursa başın yanar." dedi Seri katil kılıklı bey. "Eğer beklersek kan kaybedecek." dedim. İşime devam ettim.

Kasaturamın ucunu biraz ateşe verdikten sonra Oğuzhan'ın ağzına sargı bezi sıkıştırdım. Bıçağı derisine geçirdim ve kurşunu çıkardım. Hemen uçta kalmıştı. Güzelce temizledikten sonra sutur'u elime aldım. "Askersiniz galiba." dedim. "Nerden anladın?" dedi Oğuzhan. "Lan mal belindeki silahı kim görse anlar." dedi az önceki tatlı çocuk. Dikişleri de atmıştım. Sargı beziyle de tam sarıyordum ki ambulans geldi.

Oğuzhanı götürdüler. Diğerleri de arkasından gitmişti. Etrafımdakiler beni tebrik ede ede boşalmıştı. Köşedeki musluğun başına gidip ellerimi yıkadım. Saç tokamı çıkarıp saçlarımı eski haline getirdim. Gözlüğümü de taktıktan sonra bavullarımın başına geçtim.

Yarım saat boyunca bekledim ama bir tane bile taksi geçmedi. En sonunda otostop çekmeye karar verdim. Eve gitmeyip Tugay'a geçecektim yoksa gitmeden kavulacam.

Küçük bir kamyonet durdu. Aşağıdan yukarıya seslendim. "Amca beni askeriyeye bırakır mısın?" dedim. "Gel kızım." dedi. Bavulları arkaya atıp öne oturdum. "Allah razı olsun senden amca." dedim. "Askeriye de ne yapacaksın?" dedi. "Askerim ben amca." dedim. Gözlerini yoldan çekip bana baktı. Şaşırmıştı. "Maşallah." dedi. Yolun devamı amcanın soruları ile geçmişti.

Tugay'a gelince arabadan indim. "Çok sağol amaca." dedim. "Ne demek kızım. Vatan sana emanet." dedi. "Gözün arkada kalmasın." dedim ve gülümsedim.

Bavullarımı arkadan zor da olsa indirebilmiştim. Sırt çantamı sırtıma aldım. İki elimde de bavullarım vardı. Başımı kaldırıp etrafıma baktim. Vay be. Kocamndı ve çok güzeldi. İlerleyip giriş yaptım. "Buyrun kime bakmıştınız?" dedi nöbetçi kulubesindeki asker. Bel çantamdan askeri kimliğimi çıkarıp gösterdim. Hiçbir şey diyemedi. Haklı aslında uzaktan biri bakarsa tatile geldiğimi düşünür.

Binaya girdim. Bavulları çeke çeke merdivenlerden yukarı çıkarıyordum. Tüm askerler bana bakıyordu. Ama napiyim koyacak yer bulamadım. Yeni Albayımın odasını öğrenip çıktım. Bavulları köşeye koyduktan sonra gözlüğümü çıkardım. Kapıyı tıklatıp girdim.

"Asena geldin mi sonunda?"

"Teğmen Asena Aral. Komutanım kusura bakmayın. Yolda birtakım aksaklıklar oldu."

"İlk günün heyecanı olsun. Hoşgeldin kızım."

"Sağolun komutanım."

"Sen gidip hazırlan sonra tim arkadaşlarınla tanıştıralım seni."

"Komutanım izninizle bir ricam olacak."

"Ne gibi?"

"Bozkurt ve Asena'nın kızı olduğumu kimse bilmesin."

"Tamam aramızda."

"Sağolun komutanım."

Asker selamı verip odadan çıktım. Odam bir alt kattaydı. Bavulları yine arkamdan sürükleyip aşağıya indim. Odama girip bavulları köşeye koydum. Bavulumu açıp üniformamı çıkardım. Kırışmamış iyi iyi. Üzerimdekileri çıkartıp üniformamı giydim. Postalları da giydikten sonra silahımı bacağımdaki yerine yerleştirdim. Aynanın karşısına geçip mavi beremi taktım.

"Senin annen de mi manken kız?"

"Evet annem de çok güzeldir."

Aynayla karşılıklı konuşmamı sonlandırıp güldüm.

Baştan aşağı odamı inceledim. Revirde de ayrı bir odam vardı. İkisi de elimden geçse güzel olacak. Başak burcu olarak bir takım takıntılarım var da.

Son kez üstüme başıma baktıktan sonra odadan çıktım. Albay da merdivenlerden iniyordu. Yanına gidip asker selamı verdim. "Rahat kızım. Sen bahçeye çık ben de arkandan hemen geliyorum." dedi. "Emredersiniz komutanım." dedim.

Bahçeye inip toplanma alanına doğru ilerledim. Karşımda gördüğüm kişilerle dudaklarım yukarı doğru kıvrıldı. Onlarda beni görmüştü. Gözlüğümü takıp ilerledim.

"Lan Oğuzhan'ın ebesi değil mi? Ebeler askerlik yapabiliyor mu?"

Güldüm. Hemen ardımdan Taner Albay geldi. "Çocuklar Oğuzhan nasıl?" dedi Albay. "Üsttegmen ile birlikte hastaneye gittiler. Durumu da iyi komutanım." dedi kalıplı olan. "Tanıştırayım sizi Teğmen Asena Aral. Aynı zamanda Doktorumuz." dedi. Albay'ın telefonu çalınca bizden biraz uzaklaştı. "Astteğmen Mert USTA. Hoşgeldiniz komutanım." dedi. "Hoşbuldum." dedim. "Başçavuş Batu EROĞLU. Şey komutanım söylediğim şeyler için de özür dilerim." dedi. "Sorun değil." dedim.

Mert ve Batu arkama bakınca ben de döndüm. "Tertip bak senin eben- şey komutanım pardon." dedi Batu. Alem bu çocuk ya. Oğuzhan'ın yanina gidip kolunu omuzuna attı. Bakışlarımı Seri katil kılıklıya çevirdim. Gözlerini dikmiş bana bakıyordu. Önce şaşkındı sonra kaşlarını çatmaya başladı. Bakışlarımı ondan alıp Oğuzhana baktım. "İyi misin?" dedim. "Sayenizde. Bu arada Başçavuş Oğuzhan ÖZDEMİR. Hoşgeldiniz komutanım." dedi. "Teşekkür ederim." dedim.

"Oğlum yeni gitmediniz mi hastaneye? Niye erken geldiniz?" dedi Albay yanımıza gelerek. "Komutanım yeni Teğmen ile karşılaşmıştık. Olay sırasında kurşunu çıkarıp dikiş attı. Hastaneye gidince de bir şey yapmadılar. Biz de geldik komutanım." dedi Oğuzhan. Taner Albay bakışlarını bana çevirdi. "Gelir gelmez başlamışsın. Rabbim yardımcımız olsun." dedi. Sırıttım.

"Üstteğmen Poyraz KARAASLAN. Kurt Timi'nin komutanı. Sana yardımcı olacaktır." dedi Seri katil kılıklıyı gösterip. Bence benim taktığım isim daha güzel. Başımla selam verdim. "Teğmen Doktor Asena ARAL." dedim. O da başıyla selam verdi.

Albay gittikten sonra "Kurt timi bir saat içinde hazırlanıp iştima alanında toplanın." dedi Poyraz. Mert ve Batu, Oğuzhanı aralarına alıp yanımızdan ayrıldılar. "Demek ebesin." dedi Poyraz. Ona taraf döndüm. O da bana döndü ve kaşlarını çattı. "İştimaya gelirken saçlarını bağla." dedi ve gitti. Bu neydi şimdi? Ses tonu o kadar duygusuzdu ki anlamadım. Omuz silktim. Çok ta umrumda.

Bir saat zamanım vardı. Kıvırcık saçlarımı Poyraz'a inat savurup revire doğru ilerledim. Revir kapısı diğer taraftaydı. Etrafı inceleyerek girdim odaya. "Kolay gelsin." dedim. Karargâhta bir doktor daha vardı. Söylediğim gibi ben daha çok saha da görev yapıyorum. Ondan dolayı revirde yalnız değilim.

Başıyla selam verip ayağa kalktı. Şaşırmıştı. Elimi uzattım "Teğmen Doktor Asena ARAL." dedim. Gülümsedi. "Doktor Sinan ADAN. Kusura bakmayın komutanım ben kadın beklemiyordum." dedi. Elimi sıktı nazikçe. "Önemli değil. Bende yeni geldim keşife çıktım." dedim. "Keşfiniz de seve seve size eşlik edebilirim." dedi Sinan. "Çok isterim ama bir saat sonra hatta," deyip kolumdaki saate baktım. "Elli beş dakika sonra iştima var biraz dinlenmek istiyorum." "Nasıl isterseniz." dedi.

Odayı inceledim. İlaçlara baktım. Sinan'a dönünce bana baktığını gördüm. Bakışlarını kaçırıp elindeki dosya ile ilgilenmeye başladı. "Tanıştığıma memnun oldum. Ben gidip hazırlanayım. Uğrarım yine." dedim. Salak Asena. Sanki arkadaşının kafesi uğrarmış. Hepsi uykusuzluktan. "Ben de komutanım." dedi.

Revirden çıkıp alay binasına girdim. Bir kat yukarı çıkıp odama girdim. Kendimi koltuğa atıp oturdum. Zamanım vardı ve canım sıkılıyordu. Çantamdan ıslak mendil çıkarıp masamı temizledim. İsimliğimi koydum. Diğer eşyaları da yerleştirdikten sonra babam ile çektiğimiz fotoğrafı elime alıp öptüm. "Özledim sizi."

Çerçeveyi de baş köşeye koydum. Ayağa kalkıp saçlarımı bağladım. Üstümü başımı düzeltip odamdan çıktım.

İştima alanına gittim ama henüz kimse gelmemişti. Etrafıma bakındım. Etrafımız hep dağdı. Ama o kadar güzeldi ki. "Komutanım erkencisiniz." Sesin geldiği yöne döndüm. Batu, Mert ve Oğuzhan gelmişti. "İlk günden geç kalmıyayım dedim de Oğuzhan sen neden dinlenmedin." dedim. "Canım sıkılıyor be komutanım." dedi Oğuzhan. "Ayakta kalma o halde. Eve gitmeye yakın revire uğra pansumanını yapalım." dedim. "Emredersiniz komutanım." dedi.

Henüz on dakika vardı. Ben de Oğuzhanın yanına oturdum. "Komutanım asker olmaya nasıl karar verdiniz?" dedi Mert. Aile mesleği. Ama bunu söyleyemem. "Hayalimdi." dedim. "Komutanım sizi burda gördüğüm için çok sevindim ben açıkçası." dedi Batu. "Tabii. Beni görünce ateşin çıktığına göre." dedim. Mert ve Oğuzhan alttan alttan gülüyorken, Batu utançla kafasını eğmişti.

"Komutanım operasyonlar için kullanacağınız bir adınız var mı?" dedi Mert. "Yoksa komutanım biz koyalım. Mesela Dişi Kurt." dedi Batu. "Zaten adım Asena. Ne farkı var ki. Hem var benim ismim." dedim. Hepsi soran gözlerle bana baktı. "Anka." dedim. "Kulağa hoş geliyor komutanım." dedi Oğuzhan. "Tabi annem koydu." dedim. Sonra devam ettim. "Bilirsiniz Anka kuşu'nun hikayesini. Annem de bana derdi ki; Asla pes etme, heves ettiğin şeyler yüzünden hayallerinden vazgeçme, sabır et ve uğraş. En çaresiz halinde bile ayağa kalkmasını bil. Küllerinden tekrar doğ. Ondan dolayı Anka işte." dedim. "Vay be." dedi Oğuzhan. "Anneniz harika biri olmalı." dedi Batu. "Öyledir." dedim. "Uzmanlık alanınız var mı?" dedi Mert. "Keskin nişancıyım. Hep ben konuştum ama sizde kendinizden bahsedin." dedim.

"Bana Casper derler." dedi Oğuzhan. "O zaman sen istihbaratçısın." dedim. "Evet komutanım." dedi. "Bana da Usta. Tahrip uzmanıyım." dedi Mert. (Tahrip uzmanı: Bomba imha.) "İsminin hakkını veriyor olmalısın." dedim. "Bana Fırtına derler. Uzmanlık alanımı siz tahmin edin komutanım." dedi Batu. "Doğrusunu söylemek gerekirse sanki fabrikatör oğlusun da şirketin başına geçecekmişsin gibi geldi." dedim. Batu suratını astı. Mert ve Oğuzhan da güldüler. "Komutanım altıncı hissiniz kuvvetli. Kendisi tam da öyle bir konumda." dedi Oğuzhan. "Cidden mi?" deyip güldüm. "Ağır silah uzmanıyım. Babam şirketin başına geçmemi istedi ama ben kabul etmedim." dedi Batu.

"Poyraz Üstteğmeninki de Seri katil olmalı." dedim. Batu gülmemek için kendini tutuyordu. "Onun gibi bir şey." dedi Oğuzhan. Gözlerimi kısıp gelecek cevabı bekledim.

"Cellat."

Dedi Mert. Cellat... Cellat güzelmiş. "Neden Cellat." dedim. "Aslında bu ismi dağdaki şerefsizler taktı. Üstteğmenim kelle almayı biraz fazla sever." dedi Mert. Başımı anladım anlamında aşağı yukarı salladım.

Poyraz gelince ayaklandık. Oğuzhan da kalkmıştı. "Sen otur." dedi Poyraz. Ben, Mert ve Batu yan yana geldik. "Kurt Timi; istikamet koşar adım karşıkı dağ marş marş." dedi Poyraz. Kocaman alanımız varken niye bizi dağa çıkartıyor ki.

En önde Batu, bir arkasında Mert, hemen arkalarında da ben koşmaya başladık. Yukarı doğru çıkarken adımlarımız yavaslamıştı. "Timin isminin bir hikayesi var mı?" dedim. "Üstteğmenimiz koydu." dedi Mert. "Belki bilirsiniz komutanım efsanelerden Bozkurt Timi vardı. Ondan esinlendik." dedi Batu. Başımı eğip kıkırdadım. Bilmez miyim?

Poyraza baktım. Kaşları yine çatıktı. Acaba normal kaş şekli mı böyle? Çünkü ne zaman gördüysem öyleydi. Bakışlarımı Poyrazdan alıp önüme çevirdim. O sırada ayağımın altındaki taşı farketmeyip kaydım.

"Dikkat et ebe." dedi Poyraz. Yüz üstü yere düşmeden beni tutmuştu. Hemde yakamdan. Doğrulup üzerimi düzelttim. Az kalsın boğulacaktım. Ters ters Poyraza baktım. "Asena diyebilirsiniz, Anka diyebilirsiniz, doktor veya Teğmeni de kullanabilirsiniz ama ebe ne ya komutanım." dedim. "Sen kendini öyle tanıtmadın mı?" dedi Poyraz bir kaşını yukarı kaldırıp. Gülümsedim. Sonra bizimkilerin arkasına takıldım.

On dakika boyunca ilerledik. Sessiz bir şekilde "Ne kadar daha gitmemiz gerekiyor?" dedim. "Poyraz Üstteğmen dur diyene kadar." dedi Mert. Burun kıvırdım.

"Kurt Timi! Sola dön." dedi Poyraz. Söylediğini yaptık. "Şınav pozisyonu al." Şınav çekmeye başladık. "Komutanım asıl şimdi hoşgeldiniz." dedi Mert. "Ayıp oldu. Gelir gelmez hiç olur mu?" dedi Batu. Her ne kadar Mavi bereli olsam da ben Bordo bereli olarak yetiştirilmiştim. "Sıkıntı yok alışkınım." dedim. Ayaz dayım sağolsun her sabah saat 5te kaldırıp eğitim yaptırdığı için.

Başımı kaldırıp Poyraza baktım. Ellerini arkada bağlamış, gözlerini karşısına dikmişti. "Poyraz Üstteğmen hiç gülmüyor mu?" dedim sessiz bir şekilde. "Fazla değil komutanım." dedi Mert. "Her an birini dövecek gibi durmuyor mu?" dedim. Batu gülmeye başladı ve yere düştü. Ben ve Mert te kıkırdadık. Poyraza baktım sanki 0.1 saliseliğine dudakları yukarı doğru kıvrıldı ama söylediğim gibi sadece 0.1 saliseliğine.

"Tamam bugünlük bu kadar hadi gidip dinlenin." dedi Poyraz. Ayağa kalktım. "Bu kadar erken bitirmenizi beklemezdim komutanım." dedim. "Sadece başlangıç bu kıvırcık." dedi ve ilerledi. Ebe bitti sıra kıvırcıkta. En son biri bana kıvırcık dedi diye ilk okulda dövmüştüm çocuğu.

Ellerimi cebime koyup sallana sallana yürümeye başladım. Aşağı inmek için sadece bir adımım kalmıştı ama yine ayağım takıldı ve Poyraz'ın sırtına değildım. Başım acımıştı. "Sen yürümeyi bilmiyor musun?" dedi. Kaşlarımı çattım. Sakarım ama ne yapayım?

"Komutanım çay içer misiniz?" dedi Batu. "Hayır demem." dedim. Başını tamam anlamında salladı. "Ee çay?" dedim. "Bizim mekan var komutanım. Orada." dedi. "Peki." dedim.

Oğuzhanı da yanımıza alıp binaya girdik. Mekanımız dedikleri odaya girdik. Orta da iki koltuk ve bir masa vardı. Arkasında yemek masası ve sandalyeleri vardı. Az ilerisinde de langırt ve boks makinesi. Güzeldi.

Oğuzhanın yanına geçip oturdum. Poyraz ve Mert diğer koltukta oturmuşlardı. Batu da kendi için sandalye çekmişti. Sessiz sessiz oturuyorduk. "Asena Teğmenimi buraya kadar getirdin çay nerede?" dedi Oğuzhan. "Unuttum." deyip güldü. Ayağa kalkıp çay doldurmaya başladı.

"Komutanım hani adınız Asena ve keskin nişancısınız," dedi Mert. "Evet." dedim. "Bozkurt Timi'nde de vardı. Asena komutan." Evet kendisi annem olur. Gülümsedim. "Ben bayılıyorum o kadına ya. Ama idolüm Kara." dedi Oğuzhan. "Duyduğuma göre çok güzelmiş acaba kızı var mıdır?" dedi Batu. "Neden?" dedim. "Kendisi güzel olduğuna göre kızı da güzeldir. Belki damatlari olurum." dedi Batu. Kahkaha attım. Hepsi bana değişik değişik bakınca sustum. "Pardon." dedim. "Kardeşim bende Bozkurt'un sinirli olduğunu duydum." dedi Mert. Resmen ailem hakkında konuşuyorlar ama ben onlar benim annem babam diyemiyorum. Neyse.

"Ben gördüm Bozkurt ve Asenayı ama tanışma fırsatım olmadı." dedi Poyraz. "Kızları var mıydı?" dedi Batu. Güldüm. "Kartal var benim idölüm o." dedi Mert. "Hepsi yakışıklı ben hepsini örnek alıyorum." dedi Batu. Yine güldüm. "Üstteğmenim sizin yok mu kimse?" dedim. Poyraz gözlerini bana çevirdi. Tam konuşacaktı ki Batu araya girdi. "Bozkurt tabii ki başka kim olacak ama abi bak anlaşalım kızı varsa ben talibim." dedi Batu. Gülmemek için dudaklarimı dişlerim arasına aldım.

Poyraz kaşlarını çatıp Batu'ya baktı. "Tamam komutanım sizin olsun." dedi Batu.

"Komutanım nerelisiniz?" dedi Oğuzhan. Çok güzel bir soru. "Ben Ordu da doğup büyüdüm ama annem İzmir, babam da Hatay'lı." dedim. "Bende İzmir'liyim komutanım. Annenizle çok tanışmak isterim." dedi Batu. Biraz önce farkettim onu. "İnşallah." dedim.

Biraz daha sohbet ettikten sonra ayaklandım. "Ben revire de uğrasam iyi olacak. Sinan tek başına ayıp olmasın." dedim. "Ne güzel sohbet ediyorduk." dedi Batu. Gülümsedim.

Odadan çıktıktan sonra revire gittim. Birkaç asker vardı. "Ben geldim." dedim. "Hoşgeldiniz komutanım." dedi Sinan. "Yardıma ihtiyacın var mı?" dedim. "Biraz olabilir." dedi. Masanın üzerinden eldivenleri alıp ellerime geçirdim.

Askerin kanı alınacaktı. Hafifçe enjektörü damarına geçirdim. Tüpleri doldurduktan sonra pamuğu koydum. "Geçmiş olsun." dedim. "Çok sağolun... Komutanım." dedi gevşek gevşek. "Bir tane yapıştıracam ağzının ortasına göreceksin." dedim. Yüzündeki hayran bakışlar yerini korkulu bakışlara bıraktı. Sonra gittiler. Sinan gülmeye başladı.

"Korkulur sizden komutanım." dedi. Gülümsedim. Sinanla sohbet ettik biraz. Yarım saat sonra Oğuzhan ve Batu geldi.

Sinan ayaklanacakken durdurdum. "Sen otur ben hallederim. Hem benim hastam o." dedim. Batu ters ters Sinana bakıyordu. Sonra bana bakıp gülümsedi.

Ellerime eldivenleri geçirip Ogüzhanın yarasını açtım. "Maşallah. Kim bu kadar güzel stur atmış ki? Sanat resmen." dedim. Kıkırdadım. Temizledikten sonra tekrardan sardım. "Ağrın falan var mı?" dedim. "Yok komutanım. Hatta şu an futbol maçı bile oynarım." dedi Oğuzhan. "Lan o zaman niye bizimle eğitime katılmadın." dedi Batu. Oğuzhan sırıttı.

Onlar çıktıktan sonra adımı duyup gelen askerlerle ilgilendim bir süre sonra revirden çıkıp kendi odama girdim. Bugünlük mesaim bitmişti. Evime kavuşacaktım. Hemen yatağıma girip yarına kadar uyumak istiyorum.

Üniformamı çıkartıp kendi kıyafetlerimi giydim. Saçlarımı açıp düzelttim. Bavullarımı da elime alıp aşağı sürükleye sürükleye aşağı indirdim.

Buradan taksi de geçmez ne yapacam ben? Arabam neden yok benim? Bu konuyu bizimkilerle konuşsam iyi olacak.

Tugaydan çıkıp biraz ilerledim. Etrafıma baktım. Kuş bile uçmuyor. Yanıma bir araba yaklaştı. "Komutanım atlayın evine bırakalım." dedi Mert. "Yok ya siz gidin. Ben taksi bulurum. Zahmet etme." dedim. Batu arka camı açıp "Ne zahmeti komutanım gelin." dedi. "Peki." dedim. Mert inip bavullarımı bagaja koydu. Arka kapıyı tam açacakken, Poyraz arabadan indi. "Sen geç öne otur. Ben arkaya otururum." dedi. "Sağolun komutanım." dedim.

Mert'te söför koltuğuna oturunca arabayı çalıştırdı. "Komutanım nerede oturuyorsunuz?" dedi Mert. Telefonumu çıkarıp adresi gösterdim. Gülümsedi. "Bize çok yakınsınız." dedi. "Ne kadar yakın? Ona göre akşam misafirlige giderim." dedi Batu. Dikiz aynasından arkaya baktım. Poyraz dik dik Batuya bakınca sustu. Ama yazık çocuğa ya.

Bir saatlik yolun ardından Mert arabayı durdurdu. "Burası komutanım." dedi. Başımı pencereden uzatıp karşımdaki apartmana baktım. "Oha lan. Aynı apartman da mı oturuyoruz," dedi Batu. "Şeyy.. pardon komutanım." Merte baktım. "Komşumuzsunuz." dedi. Gülümsedim. Sevinmiştim. En azından yabancıların içinde değilim.

Arabadan inip bagaja doğru gittim. Batu bavullarımı çıkarttı. "Kaçıncı kat komutanım?" dedi Oğuzhan. "Zaten bir tane tek boş daire var o da bizim karşı daire." dedi Mert. "Tüh. Biz sizin üst katta oturuyoruz." dedi Batu. "Yukardan atlar gelirsin." dedim. Güldü.

Elimi bavullara atınca "Biz taşırız." dedi Poyraz. "Ağır ama o kadar kat var." dedim. "Ya biz bu kasları boşuna mı yaptık." dedi Batu. Güldüm. Doğru. Hepsinin maşallahı vardı.

Poyraz iki bavulumu da almıştı. Ben bir tanesi zor taşıdım. Bizim kata gelince Poyraz bavullarımı yeni evimin kapısına bıraktı. "Çok teşekkür ederim komutanım." dedim. Çantamdan anahtarımı çıkardım. "Görüşürüz." dedim bizimkilere. Poyraz ve Mert karşı daireye, Oğuzhan ve Batu da bir üst kata çıktılar.

Eve girip kapıyı kapattım. Bavulları girişte bırakıp evi incelemeye başladım. Güzeldi. Savaş amcam ile her ne kadar zevklerimiz uyuşmasa da evi güzel dizayn ettirmişti.

Bavulları da alıp odama gittim. Sırıtarak inceliyordum. Bavulumu açıp kıyafetlerimi ayırdım. Hemen banyoya girip kısa bir duş aldım. Üzerime siyah eşofmanlarımı geçirip havluyu başıma sardım. Karnım açtı ve aynı zamanda uykum çok vardı. Yemek yapmakla hiç uğraşamazdım. En iyisi uyumak.

Kendimi yatağa attığım gibi kapı alacaklı gibi çalmaya başladı. Elime silahımı alıp kapıya koştum. Kapıyı açtığımda karşımda Mert vardı. "Rahatsız etmek istemezdim ama operasyon var komutanım. Hazırlanin çıkalım. Sizi bekliyoruz." dedi. "5 dakikaya hazır olurum." dedim. Kapıyı kapatıp odama gittim. Anlaşılan bana uyumak haram. Neyse operasyon bu.

Hadi Anka göster kendini.

_______________

Bölümleri uzun yazdığim için biraz geç geliyor. İlk beş bölümü düzensiz atacam. Zamanı belli değil ama ondan sonraki bölumleri sizin belirlediğiniz bir gün ve saatte yayımlamayı düşünüyorum. Şimdilik hafta da bir bölüm gelecek. Düzeni oturtunca hızlı hızlı atacam. Aranızda kararlaştırıp Gün ve saatini belirtin😘

Kurt Timi'ni nasıl buldunuz? Şimdiden favoriniz kim?

Benim Batu hshshsh.

Hoşçakalın❣

🐺🤞💞

Continue Reading

You'll Also Like

1.6K 119 7
Yeşili deniz, ah bir görseniz... Yüzü derya, hani aşk derler ya. ~ O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler, arkalarında doldurulması mümkün olmay...
5.3K 315 24
Bora hayatıma girene kadar hayatım oldukça sıradandı. Sıradan bir hayatı olan sıradan bir dansçı... Bora'nın hayatıma girmesiyle her şey değişmeye ba...
2.9M 194K 71
Venüs'ün kitabıdır, o dönene kadar bu hesapta geçici olarak bulunmaktadır.
236K 9.7K 25
Bir komutana anonim olarak mesaj atarsak en fazla nolur? ‹ ·_· › Başlangıç: 04.03.2024