Selam ışıldayan yıldızlar
Şimdi hemen kendinize sessiz bir köşe bulun ve hikayemize kaldığı yerden devam edin.:)
Keyifli okumalar!
Booool bol yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayalım lütfen⭐
*
Vurdukça en dibe kendimi buldum...
29.Bölüm: Uyan Artık...
*"Affetme beni Bulut. Seni bu hallere getiren beni affetme. Ama şunu benim için değil gökyüzü için yap. O gözlerini özleyen gökyüzüne aç. Senden tek isteğim. Uyanman Bulut. Uyanman..."*
Yazarın Anlatımıyla
Aradan zaman geçmesiyle birlikte herkes odasına çekilmiştir. İnci Bulut'un yanına gitmiştir. Abisi de babasının yanına. Bulut'un babası da gitmek istemese de eve gitmiştir. İnci refakatçi olarak Bulut'un yanında kalacaktır. Gözlerini açması için çabalayacaktır.Onu orada bırakmayacaktır. Bırakamayacaktır.
***
Adımlarımı bir anlığına durdurdum. Elimi kapının koluna doğru uzattım. Kapının koluna dakikalarca baktım.
Gerçekten bunu yapabilir miydim? O odaya girebilir miydim? Bilmiyorum. Ama başka çarem yoktu. Onu bu hale getiren bendim. Eğer öyle davranmasaydım. Bunların hiçbiri yaşanmayacaktı. Kimse zarar görmeyecekti.
Gözlerimin yaşlarını silerek kapıyı açtım. Onu görmemle gözyaşlarım hızlıca yanaklarıma ulaşmaya başladı. Onu hiç bu halde görmemiştim. Görmekte hiç istememiştim.
Yavaşça kapıyı kapattım. Adımlarımı ona doğru attım. Her adımım içimden parça götürüyordu. Canım yanıyordu. Onu bu halde görmek içimi acıtıyordu.
Yatağının kenarına oturdum. Bileği sarılmıştı. Elini avucumun içine aldım. Bileğindeki sargıya bakarak konuşmaya başladım.
"Bulut sakın beni affetme. Seni bu hale düşüren beni sakın ama sakın affetme. Kendimi o kadar çok kızıyorum ki. Seni incittiğim için özür dilerim. Seni böyle görmek hiç istememiştim."
Gözlerimi yüzüne çevirdim. Gözleri kapalıydı. Gökyüzünün kıskandığı gözler kapanmıştı.
"Bulut gözlerini neden kapattın? Neden güzel gözlerini gökyüzünden çektin? Gökyüzü o gözleri görebilmek için yaşıyordu. Bunu fark etmedin mi? Bulut lütfen aç gözlerini."
Gözyaşlarım ellerine damlamaya başlamıştı. Bulut'un elini yatağa bıraktım. Masadaki peçeteliği görmemle oraya gitmem bir oldu. Peçeteleri aldıktan sonra adımlarımı Bulut'a doğru attım. Yatağın kenarına oturdum. Gözyaşlarımla ıslattığım elini avucuma aldım. Elini gördükçe daha çok ağlıyordum. Gözyaşlarıma engel olamıyordum. Elini yavaşça sildim. Her sildim yeri gözyaşlarım doldurdu. Yeniden sildim. Yeniden ve yeniden...
Sonunda ağlamamı durdurmayı başarmıştım.
Pencerenin yanında duran koltuğa doğru yürüdüm. Yavaşça koltuğa oturdum. Dışarıda yağan yağmuru görmemle gülümsemem bir olmuştu. Yağmuru seviyordum. Islanmayı daha çok seviyordum. Saçlarımdan akan yağmur damlaları beni mutlu ediyordu. Gülümseyerek izledim.
Kapı bir anlığına çalınca yağmuru izlemeyi bırakıp kapıya doğru bakmaya başladım. Kısa bir süre sonra hemşire gülümseyerek içeri girdi. Gülümseyerek onu izledim. Serumun hızını azalttı. Bulut'un kolundaki sargıya baktı. Sonra başını kaldırıp gözlerime baktı.
"Refakatçi olarak burada mı kalacaksınız?"
Başımla onayladım.
"Evet burada kalacağım."
Başıyla onayladı.
"Koltuğun kenarındaki battaniyeyi üşürseniz kullanabilirsiniz. Dolabın içindeki yastığı da kullanabilirsiniz. Başka bir isteğiniz var mı?"
Gülümsedim.
"Yok teşekkür ederim."
Gülümseyerek odadan ayrıldı.
Çantamı yanımda duran masaya koydum. Ellerimi göğüsümün altında birleştirip koltuğa daha çok yayıldım. Başımı koltuğa yaslayıp pencereye baktım. Yağmur damlalarını izlemeye başladım.
"Bulut biliyor musun? Ben eskiden yağmurdan korkardım. Onun çıkardığı seslerden çok korkardım. Korkumu yendim biliyor musun? Annemle babam sayesinde. Bir gün yine yağmur yağmıştı. Çıkardığı ses beni öyle korkutmuştu ki. Annemle babamın yanına gittim. Kapı aralıktı. Hemen odaya girdim. Annemle babam uyuyorlardı. Annemin yanına giderek kolunu sarsmıştım. Annem gözlerini açmıştı.
"İnci annecim noldu bir şey mi oldu?"
Ağlamaya başlamıştım. Annem hemen kalkıp gözyaşlarımı silmişti. O sırada babam da uyanmıştı. Babam yanıma gelmişti. Annem de gözyaşlarımı silmeye başlamıştı.
Babam saçlarımı okşayarak beni sakinleştirmeye çalışıyordu. İkisi de benim iyi olmam için çabalıyordu. Babamın gözlerinin içine bakıyordum.
"Benim prensesimi kim üzdü? Prensesim söyleyin sizi bu kadar üzen kim? Derhal prensiniz onu bulacak."
Gözyaşlarımı minik ellerimle silerek babama bakmıştım. Pencereyi göstermiştim.
"Prensim dışarıdan ses geliyor. Beni korkutuyor."
Babam kucağına alarak beni gıdıklamaya başlamıştı. Babam gıdıkladıkça daha çok gülüyordum. Annem de biz gülümsedikçe o daha da mutlu oluyordu.
Babam yavaşça yatağa oturmuştu. Yatağın ortasına beni koymuştu. Şöyle dediğini hatırlıyorum.
"Güzeller güzeli prenseslerim sarayınıza hoş geldiniz. Her zaman burası sizindir. Siz prensesler bu sarayı yaşatanlarsınız. Sarayımızı ömür boyu yaşatınız."
Babam anneme bakarak gülümsemişti. Annem de babama gülümsemişti.Sonra annem konuşmaya başlamıştı.
"İnci dışarıdaki seslerden korkarsan eğer içinden güzel şeyler düşün. Mutlu anları düşün kızım. Ne kadar çok düşünürsen o kadar çok duymazsın yağmurun sesini."
Babam da anneme gülümsemişti. Bir anda ikisi de beni gıdıklamaya başlamıştı. Ve o gün öyle bitmişti.
Biliyor musun Bulut? İnsan sevdikçe sevdiği insanın kaybolmasından korkuyor.
Ben annemi çok sevdim. O hayallerimin prensesiydi. Bak şimdi noldu hayallerimdeki prenses öldü. Ben yağmuru neden sevdim biliyor musun? Annemi geri getirir diye ama getirmedi. Şimdi bir umut beslemeden yağmuru seviyorum. Saçlarımdan akan ıslaklığı seviyorum. Gök gürültüsünü seviyorum.
Bazı şeyleri nedensiz sevmek de güzel bir duygu. Hem nedensiz seversen beklentin de olmuyor.
Kısacası benim hayatım bir hız trenine benziyor. Oyunun ne zaman bittiğini anlamdan yeniden başlıyorsun."
Kafamı koltuktan kaldırıp buluta baktım. Açmamıştı gözlerini.
"Tanışmamızı hatırlıyor musun? Beni sen kurtarmıştın. Hatta anlama diye ilkte adımı söylemiştim. Ama sen anlamıştın. Bir şey söyleyim mi sana? Ben bir ay boyunca rüya görmüştüm. Rüyamda sende vardın. Seni karşımda görmem beni şoka sokmuştu. Rüyalarımın arasından çıkarak karşıma geldin. İyi ki de geldin Bulut. İyi ki de seninle tanıştım. O gün söz vermiştik." Ne olursa olsun güçlü olacağız" diye. Sözümü tutmaya çalışıyorum Bulut. Ama sen benim gibi yapma sözünü tut. Hem sen sözünü tutmazsan ben nasıl tutacağım verdiğim sözü. Birbirimize söz verdiysek bu yolda beraber olmalıyız değil mi? Yolumuz biterse ben yol katarım yoluna ama sen yeter ki bizimle ol."
Gözlerini açmıyordu. Koltuğa yeniden koydum başımı. Dışarıda yağan yağmura baktım. Gözyaşlarımla beraber yere iniyordu. Bulut uyanmıyordu. Sessizce ağlamaya başladım. Ağlamam daha çok şiddetleniyordu. Hıçkırıklarımın arasından çıkan sözleri son kez söyledim.
"Affetme beni Bulut. Seni bu hallere getiren beni affetme. Ama şunu benim için değil gökyüzü için yap. O gözlerini özleyen gökyüzüne aç. Senden tek isteğim. Uyanman Bulut. Uyanman..."
Yazarın Anlatımıyla
İnci'nin son sözlerinden sonra hareketlenme oldu. Bulut'un parmakları hareket etmeye başladı. Yol arkadaşını bırakmayacağını söz verircesine parmakları hareket etti. Bu yolda İnci yalnız kalmayacaktı. Çünkü onun yol arkadaşı Bulut Özay vardı. Bulut Özay sözünü tutardı. Sözünü tutmak için hayata geliyordu. Nasıl İnci'nin rüyalarından geldiyse şimdi de uykularından geliyordu...
✨✨Gökyüzünün Yıldızı✨✨