Gökyüzünün Yıldızı

By Zehraztrk414

4.5K 870 434

"Yıldızlar gibi parlamak gerekirken soldum ben ama o kişi geldiğinde yeniden parlamaya başladım." *** Mutlulu... More

1.Bölüm: İhanet
2.Bölüm: Ödeştik
3.Bölüm: Sessiz Bekleyiş
4.Bölüm: Keşke Rüya Olsa
5.Bölüm: Acılarımız Aynı Hayatlarımız Farklı
6.Bölüm: Gökyüzünde Bir Yerlerde
7.Bölüm: Taşınıyoruz!
8.Bölüm: Sadece Uyumak İstiyorum!
9.Bölüm: Huzurlu Bir Uyku İçin...
10.Bölüm: Bir Yazara Ne Cür'etle Vuruyorsun!
11.Bölüm: Yeni Hayata İlk Adım
12.Bölüm: Koleje Hoş Geldin İnci Demir
13.Bölüm: Yine Hayatıma Geldin
14.Bölüm: Sessizlik İstiyorum
15.Bölüm: Ölüme Engel Olamazsın!
16.Bölüm: İyi Misin?
17.Bölüm: Eskiden Mutluyduk...
18.Bölüm: Garip Öğrenci
19.Bölüm: Bir Gülümseme
İZMİRİM
20.Bölüm: Mucize
21.Bölüm: Ümidim Kalmadı
22.Bölüm: Sessiz Ayrılış
23.Bölüm: Söylenmeyi Beklenen Sözler
24.Bölüm: Huzursuzluk
25.Bölüm: Kırık Tebessümler
26.Bölüm: Dudakların Arasından Çıkan Cümleler
28.Bölüm: Kalbimdeki Cam Kırıkları
29.Bölüm: Uyan Artık...
30.Bölüm: Geçmişte Kalan Kırıntılar
31.Bölüm: Hepimiz Kendi Hayatlarımıza Aidiz
32.Bölüm: Kimsin Sen?
33.Bölüm: Acının Acımasız Kolları
34.Bölüm: Güneş Battığında Kararır Gökyüzü
35.Bölüm: Her Şey Biter De
✨Birinci Yıl Dönümümüz✨
36.Bölüm: Başka Biri Gibisin
38.Bölüm: Sevgimi Hak Etmiyorsun!
39.Bölüm & 40.Bölüm
41.Bölüm: Ruhun Karmaşası
42.Bölüm: Kalbindeki Sızı
MANAVGATIM / ANTALYAM
43.Bölüm: Adımlardaki Fısıltı
44.Bölüm: Bırakma Beni
45.Bölüm:Ruhum Sana Emanet Sevgili
46.Bölüm:Veda
47.Bölüm: Aklımda Varken Kalbimden Nasıl Çıkacaksın!
48.Bölüm: Korkunun Sezgisi
49.Bölüm: Bitap Düşmüş Acılar
50.Bölüm: Gel Gece Yaralarıma
KARAKTER TANITIM
51.Bölüm: Gerçekler Gözle Görünmez (SEZON FİNALİ)
52.Bölüm:Savaş Bitti...
Deprem...
53.Bölüm: Hoşgeldin Şapşal Yazarım
54. Bölüm: Mürekkebi Kanla Bulanmış Yarınlar

27.Bölüm: Ruhumun Sokağı

60 9 1
By Zehraztrk414

Selam ışıldayan yıldızlar

Şimdi hemen kendinize sessiz bir köşe bulun ve hikayemize kaldığı yerden devam edin.:)

Keyifli okumalar!

Booool bol yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayalım lütfen⭐

*

27.Bölüm: Ruhumun Sokağı

*"Hayır iyi değilsin."*

Kulağıma fısıldayan bir erkek sesi ürpermeme yetmişti.

Daha da kötüsü şakaklarıma dayanmış soğuk metali bütün bedenim algılamaya başlamıştı.

Bir eli omzumu tutuyordu. Bir eli de silahı.

Abim karşımda duruyordu. Korkuyordu. Halime bakın. Gökyüzünü izlemeye gidecekken bu olayın olması peki. Sessizce söylediği cümleleri anlamaya çalışıyordum.

"Bir sözle yıkılan insan

 Toplayabilir mi gözyaşını 

Son bir kez gülebilen insan 

Döndürebilir mi geri zamanı..."

İçinde bir acı vardı. Tarif edemediğim bir acı...

"Sence toplanabilir mi acı?"

Kafamda tekrarlanan bu cümleyi çok düşündüm.

Toplanabilir mi acılar? Toplanabilir mi duygular? Tek cümleyle abimin de dediği gibi her şey zamana bağlıydı.

"Sadece zaman toplayabilir acılarını."

Koridorda kıkırdama sesleri yankılandı.

"Saçmalama! Zaman hiçbir şeyi geri getirmez."

"Zaman hiçbir şeyi geri getirmez ama alıştırır. Onun yokluğun, onsuzluğa her şeye alıştırır. Unutmak kolay olsaydı herkes o seçeneği seçerdi. Güçlü olmak için galip olmalısın. Bazı acılar seni olgunlaştırır. Bazıları seni yıpratır. Önemli olan bu acıyla savaşmak. Zaman bunun için değerlidir."

"Kendini kandırmada yeteneklisin!"

Söylediği cümlelere sinirlenmeye başlamıştım.

"Sen de kendini acındırmakta yeteneklisin!"

"Bakıyorum da küçük kız kendini bir şey sanmaya başlamış."

Bu cümlesi bardağı son taşıran damlaydı.

"Haklısın galiba ben kendimi kandırıyorum."

Kahkahayla cümleye başladı.

"Bunu anlamana sevindim."

Arkama dönmeye çalıştım. Yeşil gözlerle karşılaştım. Siyah saçları okyanus dalgalarına benziyordu. Sakince gözlerine baktım.

"Özür dilerim..."

Kaşlarını çattı.

"Ne için?"

"Bu yapacaklarım için..."

Sol elime gövdesine vurduğum sırada silahı tuttum. Silahı sıkıca tutuyordu. O silahı ondan alacaktım. Silahı sıkıca kavradım. Sertçe yere düştük. Silahı bir ben çekiyordum. Bir o. O sırada benimle konuşuyordu.

"Kandıramazsın beni..."

Sertçe silahı kendine çekti. O sırada gövdem de ona doğru gitti. Kaşlarımı çattım.

"Bırak silahı!"

Kendime doğru çektim. O da benim gövdeme düşecekken dengesini sağladı. Daha çok kavradım silahı. Elleri ellerimin üstündeydi. Kendisine doğru çekti.

"Asıl sen bırak!"

Yeniden kendime doğru çektim.

"Silahı bırak yoksa bir kaza çıkacak!"

Yeniden kendine doğru çekti.

"Bırakmıyorum. Hem kaza falan çıkmaz korkma!"

Yeniden kendime doğru çektim silahı.

"Saçmalama! Elindeki oyuncak değil!"

Yeniden kendine doğru çekti silahı.

"Sen de ne korkak çıktın! Bir şey olmaz diyorsam olmaz!"

Yeniden kendime çektim silahı.

"Korkak olsam tir tir titrerdim karşında!"

Silahı yeniden kendine çekti.

"Korkak olmayabilirsin ama aptalsın!"

Sertçe kendime çektim silahı.

"Ben aptalsam sende korkaksın!"

Kaşlarını çattı ve sertçe kendine çekti silahı.

"Ben korkak değilim!"

Bu cümleyi söylerken gözleri dolmuştu.

"Ben de aptal değilim!"

Gözlerim dolmaya başlamıştı. Bir anda sertçe kendime çektim silahı. O da sertçe çekmeye başladı.

"Ne zamana kadar çekiştireceksin silahı?"

Sertçe kendime doğru çektim silahı. Bu sefer dengesini sağlayamamıştı. Tam da kulağı omuzlarımın arasındaydı. Kulağına fısıldadım.

"Ben pes edene kadar..."

Gülümseyerek sustum. O sırada kulağıma fısıldadı.

"Yanlış cümle! Ben pes edene kadar..."

Gözlerim istemsizce onun gözlerine bakıyordu. O karşımda sırıtıyordu ben de onun gözlerine bakıyordum. O sırada kulaklarım duymak istemediğim bir ses duydu.

Silah sesi...

Kim vurulmuştu?

Ben mi?

O mu?

Yoksa başka biri mi?

Gözlerim hala onun gözlerindeydi. Gözlerimi ayırarak silahı tutan ellerime baktım. Ve onun ellerine. Ona baktım. Hiçbir şeyi yoktu. Yoksa ben miydim vurulan?

Gözlerim dolmaya başlamıştı. Yavaşça kendime baktım. Kollarıma, karnıma...

Ama çok garip bende de bir şey yoktu.

Bir anda alkış sesleri duyuldu koridorda. Sessizce dinledim. Ses gittikçe yaklaşıyordu. Tam benim arkamda ses durdu.

Arkama bakamadım. Korktum. O sırada silahı tuttuğum ellerim silahı bıraktı. Gövdemi toplayıp yüzümü kollarımın arasına gömdüm. Sessizce ağlamaya başladım. Çok korkuyordum. Gözlerimi sıkıca kapattım.

Annemi düşünmeye başladım. Annemin yanında olduğumu, annemle mutfakta eğlendiğimiz anları, annem makyaj yaparken arkasından seyrettiğim anları düşünmeye çalıştım.

Ama olmuyordu. Çok korkuyordum.

Bulutu düşünmeye başladım. Onunla tanıştığımız anı, onunla aynı sınıfta olduğumuz anı, onunla birlikte ağladığımız anları düşündüm.

Ama onu kırmıştım. Bunu fark ettiğim an daha çok ağlamaya başladım.

Omzumda el hissettiğim an daha çok gömdüm yüzümü.

"Şshh... Sakin ol. Korkulacak bir şey yok."

Daha çok korkmaya başladım. Kendimi kontrol edemez olmuştum.

"İnci abicim..."

Abimin sesini duyduğum da kollarımın arasından kafamı kaldırdım.

Yanımda olmasını beklerken koşarak yanıma geliyordu. Omzumda duran ele baktığım an ondan ayrılmam bir olmuştu.

Sakince duvara tutunarak ayağa kalmaya çalıştım. Kafama keskin bir acı saplandı. Elimi anlıma doğru götürdüğüm de dengemi kaybettim. Hızlıca yere düştüm.

Acının dinmesi için gözlerimi kapattım.

"İnci abicim iyi misin?"

Gözlerimi yavaşça açtım. Abim tam karşımdaydı.

"Abi beni buradan götür. İyi değilim."

Abim yavaşça bedenimi kavradı. Oturduğum yerden yavaşça ayağa kalktık. Yürümeye başladığımız anda arkadan bir ses duyuldu.

"Özür dilerim."

Arkamı döndüm. Abim de dönmek zorunda kaldı.

Yeşil gözleri gördüm. Arkasındaki iki adama baktım. Kahverengi takımının üstüne siyah kabanını giymişti. Galiba patrondu. Yanında duran beyefendi de sekretere benziyordu.

Sessizce arkamı döndüm. Yürümeye başladım. Başladık...  Ardından yeniden bir ses işittim.

"Durun lütfen!"

Hiç bir şey yapmadım. Durmadım da yürümedim de. Sadece duymamış gibi yaptım. Yeniden ses kulaklarıma işitti.

"Lütfen!"

Durmadım devam ettim. Yeniden sesi kulaklarıma işittim.

"Lütfen durun! Size bir şey söylemek istiyoruz!"

Adımlarımı durdurdum. Arkamı döndüm .

Kollarımı göğüsümün altında birleştirdim. Ayaklarım yerde ritim tutmaya başlamıştı bile. Sakince konuştum.

"Sizi dinliyorum."

Sekretere benzettiğim beyefendi başıyla onaylayıp gülümsedi.

"Öncelikle"Keskin Bıçaklar" dizisinde bir bölümü oynadınız. Gerçekten çok iyi bir oyunculuk hayatı sizi bekliyor. İsterseniz bizimle çalışabilirsiniz."

Kafam karışmıştı. Yani tüm bunlar oyun muydu? Neden ben seçilmiştim ki? Gözlerim yeşil gözlere döndü. Sakince konuşmaya başladım.

"Sen de oyuncusun değil mi?"

Lafa sekreter dediğim beyefendi girdi.

"İyi bir gözlemcisiniz. Oyunculuğun en iyi temsil eden bir insandır. Tanıştırayım."

Yeşil gözlerin sahibine eliyle gösterdi.

"Kutay Sarıcı"

Beni de aynı şekilde eliyle gösterdi. Ama bir anda duraksadı.  Adımı bilmiyordu. Yavaşça elimi kutaya doğru uzattım. Gözleri benden korkar gibi bakıyordu. Sessizce elimi sıktı. Gülümseyerek konuşmaya başladım.

"İnci Demir"

Kafasını sallayıp adını söyledi.

"Kutay Sarıcı"

Şimdi o da gülümsüyordu. Sekreter dediğim beyefendiye döndüm.

"Onca insan arasında neden ben?"

Gülümseyerek konuşmaya başladı.

"Çünkü gördüğüme göre iyi bir gözlemcisiniz."

Kaşlarımı çattım.

"İyi bir gözlemci değilim sadece insanların duygularını anlamaya çalışıyorum."

Kafasını salladı.

"Bunu zaten anlamıştık."

Gülümsedim.

"Onun için az önceki cümlenizi söylediğinizi unuttunuz. Bu arada her gördüğünüz kişiyi oyuncu yapamazsınız. Burada binlerce acı varken sizin dizinizi çekecek insan yok. Bu durumu yaşayan oyuncularınızın hiç mi duygularını düşünmüyorsunuz. Ya da oynadığınız oyunun bir parçası bile olduğunu daha yeni öğrenen birini. Ne yaşadığımı siz de gördünüz. Nedense önemsemediniz. Çünkü hedefiniz insanın duyguları değil insandı. Bu bilinçle hareket ederseniz duygularınızı kaybedeceksiniz. Şunu iyi bilin duygularını kaybeden insan yaşayan ölüdür. Siz de ölmek istiyorsanız buyrun."

Sekreter dediğim beyefendi konuşmaya başladı.

"Sizi üzdüysek şimdiden özür diliyoruz. Ama biz sizi üzmek istemedik. Sadece ne tepki vereceğinize baktık. Tepkilerinizi sessizce izledik. Duygularınızı iyi yansıttınız. Onun için size oyunculuk teklifi ettik. Eğer oyunculuk teklifini kabul ederseniz seviniriz. Hem kabul ederseniz Kutay beyle oynayacaksınız diziyi. Ne dersiniz? Bir şansı hak ediyor muyuz?"

Kafam karışıyordu. Gözlerimi abime çevirdim. Sessizce şu cümleleri söyledi.

"Sen nasıl istersen ben kabul etmeye hazırım İnci."

Gülümsedim. Çünkü böyle bir abiye sahip olduğum için. Hissediyorum. Bir gün mutlu olacağız. Ve mutluluğu bütün dünyayla beraber kutlayacağız.

Gözlerinin içine baktım. Güzel gözlere. Gülümseyerek konuşmaya başladım.

"Biliyor musun abi? Annem de böyle söylerdi. Senin gibi bakardı. İncilmemem için her şey yapıyordu. Aynı senin gibi. İyi ki de sen varsın. Babam var. Siz olmasanız ben olmam. Siz benim ailemsiniz. Kırılmasına korktuğum ailem."

Gözyaşlarım gözlerimden veda ediyordu. Sessizce yanaklarımda buluşup sessizliğe düşüyordu.

Abim ellerini yüzüme getirmişti. Yavaşça her gözyaşımı silmeye başladı.

"İnci ağlama. Sen ağladıkça benim içim parçalanıyor."

 Üzülmemesi için gülümsedim.

"Bak iyiyim."

Abim de ağlamaya başladı. Gözyaşlarını silmeye başladım.

"Abi ağlama. İçim acıyor."

Gülümsedi.

"Bak gülüyorum. Yani demek oluyor ki ben iyiyim."

Başımı olumsuz şekilde salladım.

"Hayır iyi değilsin."

O da kafasını benim gibi sallamıştı.

"Sen de iyi değilsin."

Daha çok ağlamaya başlamıştım. Abim de gözyaşlarımı hala siliyordu. Ben de onun gözyaşlarını siliyordum.

"Abi ne zaman mutlu olacağız?"

"İnci bu sorunun cevabını bende bilmek istiyorum. Bilirsen bana da söyle olur mu?"

"Bilirsem söylerim."

Eğer mutluluğun ne zaman olacağını biliyorsanız lütfen bize de söylemeyi unutmayın. Çünkü biz mutluluğu çok özledik.

Mutluluğu bizim için bulur musunuz?

✨✨Gökyüzünün Yıldızı✨✨

Tekrardan selam :) Bölümü tam şu an bir kez daha okudum. İnci'nin yaşadıklarını hissettim tüm kalbimle.

İnci'nin ve abisinin sondaki sözleri beni derin etkiledi. Bir üste koyduğum videoyu bu nedenle koydum aslında. Umarım satırlarım ve koyduğum videoyu hissedersiniz.

Bu video ve satırlar size emanet parlayan yıldızlar...

Unutmadan söyleyim. Mutluluğu bulursanız bize de söylemeyi unutmayın olur mu? Çünkü bu habere ihtiyacımız var.

Yorumlarınızı merakla bekliyorum, oy vermeyi unutmayın, sizi seviyorum... 

Görüşürüz parlayan yıldızlar!

Continue Reading

You'll Also Like

1.1M 40.6K 58
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
142K 4.1K 15
Sırf kuzeni için 18 yaşında Mardin'in acımasız ağasına gelin giden Larin... Annesi için berdeli kabul eden Baran ağa...
1.1M 35.9K 20
"Bana cehennemi yaşatmana rağmen, sen benim cennetimsin Meira." Fantastik değildir, karanlık aşk türündedir. DİKKAT! Bu kitapta cinayet, psikolojik...
930K 64.7K 37
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...