1. Bölüm

446 84 177
                                    

Herkese merhaba. 4 yıl aradan sonra yazma serüvenime devam etme kararı kıldım. Kalemimi geliştirerek geri döndüm. İlk birkaç bölüm kitap karakterlerini tanıyacaksınız ve onların sosyal hayatlarına dahil olacaksınız. Daha sonraki bölümlerde olayların nasıl geliştiğine birlikte şahit olacağız.

Kitaba başladığınız tarihi buraya not bırakabilirsiniz. 

Yayım Tarihi: 22.12.2020                    

Kitap karakterlerini somut olarak belirlemedim. Onları en güzel şekilde zihninizde canlandıracağınıza eminim.

İyi okumalar.

--

Eskişehir'in soğuk ve temiz havasını içime çekerken yürümeye devam ettim. Yavaş yavaş hava soğumaya başladığı halde akşamları soğuğu daha çok hissettiriyordu. Yoluma devam ederken etrafımdaki insanları inceliyordum. Herkesin hayat telaşesi farklıydı. Kimisi koştururken, kimisi kulaklığı ile ağır ağır yürümeye devam ediyordu. Varmış olduğum market kapısını itekledim. Beni karşılayan sıcaklık gülümsetmişti.

İçeriye girdiğim gibi kapüşonu kafamdan çıkardım. Almam gerekenleri aldıktan sonra Alparslan'ı aradım. Telefon birkaç çalıştan sonra açıldı.

''Ne çabuk geldin oğlum. Kapıda mı kaldın?'' diyen Alparslan'a yanıt verdim. ''Yok oğlum ne gelmesi, marketteyim hala. İstediğin başka bir şey var mı? Ödemeyi yapacağım şimdi.'' yanıt vermesini bekledim. Düşündüğünü belli eden çıkardığı mırıltıdan sonra cevapladı.

'' Kahve ve ekmek dışında başka bir şey istemiyorum kardeşim.''

Alparslan'a aldığımı söyledikten sonra telefonu kapattım. Kasaya doğru ilerledim. Aldıklarımın ücretini ödedikten sonra eve doğru ilerlemeye başladım.

Üniversitelilerin baş belası olan vize zamanı gelmişti.

Vize zamanı kahve evin temel ihtiyaçlarından biri haline gelirdi ve bizim evde ekmek su gibi hemen tüketilirdi. Çoğu zaman arkadaşlarımız ile toplu şekilde ders çalışırdık. Toplu bir şekilde çalışmak o kadar çok motive ediciydi ki ne zaman birimiz 'çalışmıyorum ya ben' dese diğerleri hemen onu motive ederdi.

Eve vardığımda kapıyı açıp içeri girdim. Mavi kot ceketimi çıkardım. Geldiğimi gören Alparslan ketıla suyu koymuştu hemen.

Bakışlarımı Alparslan'a yönelttim. Siyah Kupa bardaklarını tezgaha koymuş. Kahveleri bardaklara döküyordu.

'' Kaç sınavın var yarın?''

'' Valla hiç sorma oğlum. Alttan aldığım iki ders ile birlikte üç sınavım var . Hiç uyumadan gitmeyi planlıyorum sınava. Yoksa İmkanı yok yetiştiremem konuları.'' dedi. Ketılda ki suyu bardaklara dökerken.

'' Eee oğlum ben sana demiştim zamanında git şu derslere diye. Dertsiz başına dert aldın.'' diyerek uzattığı bardağı elime aldım ve oturma odasına geçtim.

'' İşin raconunu bilmiyorsun Deniz. İktisat okumanın yazılı olmayan kurallarından biridir ders bırakmak. Alttan ders almayan kişiye iktisatçı demem oğlum ben.'' dedi ve oturduğu koltuğa iyice gömüldü.

Ciddiyetimi koruyarak lafa girdim.

'' İyi bari öyle olsun has iktisatçı, sonuçta sende alttan ders bırakarak iktisat bölümünde olduğunu tüm amfiye ve hocalarına kanıtladın. Senin gibi öğrenci bulunmaz oğlum bu dönemde. En iyisini yapıyorsun.''

Yandan bakış atarak önündeki notlara gömüldü. Birde kendi derslerini zor bulurdu. Acaba Alparslan efendi mühendislik fakültesinin zorluğundan haberi var mıydı?

VuslatWhere stories live. Discover now