18.Bölüm

66 8 48
                                    

Bilinmezliğin ya da en doğru tanımı ile hiçliğin arasında kollarımı açmış sana koşuyorum Alya. silüetinin belirsiz görüntüsü beni hayal kırıklığına uğratmış olsa da sana geliyorum benim güzel Alya'm. Ne olursun aç kollarını, her an yerle bir olabilirim her an yürüdüğüm zemin ayaklarımın altından kayabilir. Ne olacağını bilmeden çıktığım bu yolda kalbimin sesi ile geliyorum. Zaman geçiyor, söylemek istediklerim söyleyeceklerim beynimin içerisinde darmadağın oluyor. Sana söylemek istediğim bir çok şeyi ezberlemiştim oysaki, şimdi ise her şey yok oluyor hem de gözlerimin önünde. 

Ankara. 

Gri şehir.

Kim bilir bugün nasıl ayrılacağım senden? Mutlu ya da mutsuz? 

Gri şehrin gri hüznü bize de bulaşır, içerisine hapseder miydi Alya? Razıydım, seninle olduktan sonra cehennemin ateşi de serinletirdi beni.

Trenden inmiş Alya ile buluşacağımız durağın önüne yavaş adımlarla ilerliyordum. Gergindim, direk aşığım demek istemiyordum. Büyük ihtimalle kahve içerken neden onunla konuşmak istediğimi merak edip soracaktı, hemen yanıtlamaktan ziyade onunla vakit geçirmek baş başa kalmak istiyordum. 10 metre ileride bana gülerek el sallayan Alya ile düşüncelerimden sıyrıldım. Siyah montu ve pantolonu ile sade ve şık gözüküyordu. Beline kadar uzanan saçları rüzgar eşliğinde yüzüne geliyordu. Film setinde gibiydik sanki de sonunda beklenen yabancı şehre gelmiş gibiydi.

Yanına gülümseyerek ilerledim, delicesine sırıtmak istiyordum. Baş başaydık gri şehrin gri sokaklarında! Sadece ben ve Alya vardı. Yanında gergin olacağım Alparslan, şuursuzca konuşacak Fırat, bıyık altından bakıp gülecek Hakan yoktu. Sadece biz vardık ve bu beni daha çok heyecanlandırıyordu. Yanına vardığımda sıcak gülümsemesi ile yüzüme baktıktan sonra '' Hoş geldin.'' dedi. Ah, ne çok özlemişim güzel gülüşünü.

'' Hoş buldum, çok bekletmedim değil mi?'' 

'' Yok hayır yeni gelmiştim bende, şu dolmuşa binelim.'' 

Sessiz kalarak onayladım. Dolmuş ücretini ödedikten sonra boş ikili koltuğa geçip oturduk. Dolmuş yavaşça hareket ederken ikimizde sebepsizce suskunduk, konuşmamız gerekiyorken susmayı tercih etmiştik. Beklemediğim bir tavırla karşılamıştı beni. Oysa soru sormasını, neden tek geldiğimi Alparslan'a neden bir şeyden bahsetmemesini istediğimi anında sormasını beklemiştim. Olgun olduğunu hem ruhuyla hem de davranışları ile de belli ediyordu benim güzel Alya'm.

Dolmuş Ankara sokaklarında ilerlerken Alya dönerek, '' Burada inelim.'' 

Uyum sağlayarak ayağa kalktım ve geçmesi için yol açtım. Alya'nın ardından dolmuştan indim.

'' Acıktın mı? İstersen bir şeyler yiyebiliriz ya da yapmak istediğin bir şey var mı?'' dedi Alya tam bir ev sahibi edasıyla. 

'' Aç değilim ama ufak bir Ankara gezisine hayır demem.'' 

Keyfim aşırı yerindeydi, koca bir gün hem de Ankara'da. 

Günü özel kılan ise Alya'ydı.

----

Kurtuluş Parkına geleli yaklaşık on dakika olmuştu. Alya üzerine daha kalın bir şeyler almak için yurda geri dönmüştü. Konuşmak istediklerimi zihnimde düşünürken nereden başlamam gerektiği konusunda ikilemdeydim, oysaki dün daha netti konuşacaklarım. Hava kararmaya başlamıştı çoktan ve soğuk kendini daha fazla hissettiriyordu. 

Alya ise hala ortalarda gözükmüyordu. Gelen mesaj bildirimi ile telefonumu cebimden çıkardım. Alparslan'dan mesaj gelmişti. İçim daralırken mesaja zorlukla tıkladım. 

VuslatWhere stories live. Discover now