8.Bölüm

100 32 83
                                    

Madrigal- Seni Dert Etmeler

**

Tren Ankara'ya yaklaşmaya başladıkça yüz ifademdeki somurtkanlığım daha da artıyordu. Alparslan somurtmamdan bıkmış olacak ki kulağına taktığı kulaklıklarla yaklaşık iki saattir aralıksız müzik dinliyor, keyiflice şarkı sözlerini mırıldanıyordu. Mutsuz olması için bir sebebi de yoktu, sonuçta beni ikna etmesinin yanında kardeşini de görecekti. Elimde tuttuğum kulaklıkları sırt çantama yerleştirdim ve oturduğumuz yeri son kez kontrol ettikten sonra ayağa kalkıp Alparslan'ı dürttüm.

'' Hadi çıkart artık şu kulaklıklarını.''

Şaşkınlıkla bana dönen bakışları ile çalan müziği durdurdu.

'' Vardık mı?'' dedi camdan dışarı bakarken.

'' Bir dakikaya kalmaz durur tren, toparlan.'' dedim.

Oturduğu yerden hızlıca kalkıp kulaklığını ve su şişesini çantasına yerleştirdi. Duran trenle birlikte art arda indik.

Alparslan, Alya'yı ararken '' Nereye gideceğiz şimdi?'' dedim.

Telefonunu kulağından ayırmadan cevapladı Alparslan;

'' Alya gelecekti bizi karşılamaya.'' Cevap vermek yerine kafamı salladım.

Birkaç saniye geçmeden Alya'nın neşeli sesini işittim.

'' Hoş geldiniz.''

Hızlı adımlarla yanımıza gelip Alparslan'a sarıldı.

'' Ne iyi yaptınız da geldiniz.'' dedi konuşmasına devam ederken. Bizi gördüğü için mutlu olmalıydı ya da kardeşini gördüğü için.

Kollarını Alparslan'dan çekip elini hızlıca bana doğru uzattı ve tekrar konuştu.

 '' Hoş geldin Deniz.''

Elini sıkarken onun küçük elleri, büyük ellerim arasında kaybolmuştu çoktan. '' Hoş bulduk Alya.'' dedim düz bir sesle. Yüzündeki samimi ifade ile bana gülümsedikten sonra Alparslan'ın koluna girdi. Kızılay Meydanına giden dolmuşlara bindikten sonra Alya'nın önerisi ile Aspava'ya gitme karar kıldık. Siparişlerimizi verdikten sonra bakışlarımı tam karşımda yan yana oturan ikiz kardeşlere odakladım. 

Birbirlerine o kadar benziyorlardı ki muhtemelen Alya da erkek olsaydı ikisini ayırt edemezdim. Alparslan sürekli kardeşi ile konuşurken, sessizce onları izliyordum. Espri anlayışları, tepkileri çoğu zaman aynıydı. Alparslan'a bakarken Alya'yı görüyordum bir nevi. Gelen yemekler ile sessizliğimi bozmayarak yemeğime odaklandım. Alya'nın bakışları arada beni bulsa da ses etmeden yemeğini yiyordu benim gibi.

Çiğnediğim lokmayı bitirdiğimde bakışlarımı Alparslan'a odakladım. ''Buradan sonra nereye gideceğiz?'' Alparslan ben bilmem diyerek omzunu silkti ve Alya '' Yemeğin üzerine bir kahve içelim, sonra etrafı gezeriz diye düşündüm. Size de uyar mı?'' dedi.

'' Olur, günün ilk kahvesini birlikte içmiş oluruz hem de.'' dedim, Alya'ya gülümserken.

Büyük ihtimalle Alya da bizim gibi kahve bağımlısıydı. Yemeklerin ardından kahve içmek için Alya'nın favori mekanı olan bir kafeye gelmiştik. Nostaljinin hâkim olduğu mekana, köşede çalan plak eşlik ediyordu. Pencere tarafına geçerken Alparslan yanıma, Alya ise tam karşıma geçip oturmuştu. Türk kahvelerini sipariş verdikten sonra beklemeye başladık. İçimdeki anlamsız gerginliğe engel olamazken Alya'nın sesini işittim.

'' Nerede kalacaksınız? Sormayı unuttum.'' Meraklı bakışları ile bir bana bir Alparslan'a bakıyordu. Bildiğim kadarıyla Alya devlet yurdunda kalıyordu.

VuslatWhere stories live. Discover now