Yavaş adımlarla konser alanına giriş yapıp yerimizi almıştık en sonunda. Varlığından, gerçekliğinden emin olmak için sürekli Alya'ya bakıyordum. Gerçekten burada, bizimle konsere gelmişti. Neden buradaydı, ne zaman gelmişti hiçbir fikrim yoktu. Daha sonrasında öğrenmeliydim. Bakışlarım Alya ile konuşan Alparslan'a kaydı, kiminle mesajlaştığı şimdi açığa çıkmıştı. Alya'nın geleceğinden haberi vardı. Hakan ve Fırat, Alya ile ilk defa tanışırken, ben arkadaşları ile tanışmıştım.
Nihayet Emir Can İğrek sahneye çıkmış, şarkı söylemeye başlamıştı. Sahneyi net görebilecek konumda, ön sıralardaydık. Fırat, Alya'nın kız arkadaşlarından biri olan Bade ile sohbet ederken, Alparslan kendi halinde şarkılara eşlik ediyordu. Toplam yedi kişilik küçük bir kabile haline gelmiştik. Kolumda hissettiğim baskı ile başımı çevirdim. Kadrajımda şimdi Alya vardı. Sahne ışıkları yüzüne vururken parlayan bir Alya. Mahcup bakışlarıyla '' Kusura bakma, şu tarafa geçmeye çalışıyordum.'' dedi.
Geçebilmesi için kenarı çekilmeye çalıştım aşırı kalabalıktı konser alanı. İki adım sonrasında ayağının takılması ile Alya, sağ koluma tutundu. Tüm bedenim gerilirken belinden dikkatlice tutarak geçmesine yardımcı oldum. Ani gelişen temas yüzünden bir an kalbim durmuş gibi olsa da kendimi toparlamaya çalıştım.
Şimdi heyecanlanmanın, şok olmanın sırası değildi.
Hiç değildi Deniz.
Herkes kendi halinde takıldığını için kimsenin dikkatini çekmemişti tek bir kişi hariç, Hakan.
Hakan ile göz göze geldiğimizde, bir şey belli etmemek adına 'ne var' dermişçesine kafamı salladım.
Sadece gülümsedi.
Bu gülümsemeyi nerede görsem tanırım.
'İfadeni sonra alacağım.' bakışıydı.
Bakışlarım ortamda dolanırken Alparslan'ı göremedim. Alya fark etmiş olmalıydı ki merakımı gidermek istercesine '' Lavoboya gitti gelir birazdan.'' dedi.
Bizi yine görmemişti.
Çekirge bir sıçrar... İki sıçrar... ve sen iki kere sıçradın Deniz.
Şu an gerilmek yerine konserin tadını çıkarmalıydım.
Bakışlarımı sahnede tüm enerjisi ile şarkı söyleyen Emir Can İğrek'e odakladım. Saman Sarısı şarkısını söylemeye başlamıştı. Sesi tüm salonda yankılanırken nakarat kısmında gözlerim istemsizce Alya'yı bulmuştu.
Bir sаmаn sаrısı, bir dumаn kаrаsı
Anlаdım аmа zor oldu аnlаmаsıİnkar etmeye çalıştığım gerçeklerle karşımdasın Alya. Çok zor oldu seni sevdiğim gerçeği ile yüzleşmek ve kabullendiğim gerçekle yanı başımdasın şimdi.
Artık eski hayatıma dönüşüm yok
Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak Alya istesem de eski hayatıma dönemem artık. Sahip olduğum en güzel dostluğu kaybedeceğimi bilmeme rağmen göz göze gelme ihtimalimizi düşünüp mutlu olacağım. Bir gün beni sevebilmen umuduyla bekleyeceğim.
Ben deniz olsam da sen Ankara'sın
Tüm imkansızlığımızı nasıl bir mısraya sığdırırlar Alya? Sen her şeyden habersiz şarkıya kendinden geçerek eşlik ederken ben güzelliğin karşısında saygıyla eğiliyorum.
Benim güzel Alya'm;
Ben Deniz'sem sen Ankara'sın.
Sen, benim yer edinemeyeceğim her yere aitsin.
YOU ARE READING
Vuslat
Teen FictionDeniz, Vuslat anını bekliyordu. O günün gerçekleşmeyeceğini bile bile. Umutsuzca bekliyordu, bekleyecekti de. Vuslat günü geldiğinde her şey yeniden başlayacaktı. Alya, vicdan azabından kahrolsa da sevdiklerinin iyiliği için mutluluğundan vazgeçmi...