9.Bölüm

95 33 57
                                    

Keyifli okumalar diliyorum.

Bölüm şarkısı; Emre Aydın- Hoş çakal

--

''Alparslan?''

Soru sorar gibi ismini söylediğimde soğukkanlılığımı koruyarak konuşmaya devam ettim.

'' Orada dikilmiş ne yapıyorsun?'' dedim. Donuk bakışlarımla yüzünü incelemeye devam ederken.

'' Boncuk boncuk terlemişsin, ne oldu?'' dedi bakışlarını yüzümden çekmeden. Fark etmediğim anlımda biriken teri, montum ile temizlerken yanıt verdim.

'' İçerisi çok kalabalık ve sıcak, kaç kat kalın giyindik Ankara soğuk olacak diye. Sen terlemedin mi?'' dedim, çantamdan çıkarmaya çalıştığım peçeteye kendimi odaklarken. Buruşmuş mendil ile anlımı silerken yanıma ki boş koltuğa sakin adımlarıyla gelip oturdu. Sırt çantasından çıkardığı suyu içtikten sonra '' Alya'yı gördün mü?'' dedi bakışlarını benden çekmeden.

Kafamı yavaşça salladım, biraz önce olanlar gözümün önünden film şeridi gibi geçerken. '' En sonra kitapları inceliyordu.'' dedim, umursamazca elimi rast gele kitap raflarını gösterirken. 

Sırt çantamı tekrar omuzuma geçirdim ve ayaklandım, Alparslan'a hadi dedikten sonra rafların arasında ilerlemeye başladık. Kasaların orada sıraya giren Alya gözlerime ilişti. Elinde tuttuğu kitap ile sırada bekliyordu. Aramızda mesafeden dolayı elindeki kitabı net göremiyordum. Alparslan'a dönüp kasayı işaret ederek '' Orada.'' dedim ve yürümeye devam ettim. 

Alparslan benimle yürürken Alya'ya seslendi. Şimdi Alya ile aramızda birkaç metre var ile yok arasındaydı. Elinde sıkıca tuttuğu kitaba bakışlarım yoğunlaşırken duraksadım. Biraz önce birbirimize şiir okuduğumuz Ümit Yaşar Oğuzcan'ın şiir kitabını elinde tutuyordu. Çatılan kaşlarımla kitaba bakarken gerginliğim artmaya başlamıştı. Ne diye satın almıştı ki şimdi bu kitabı? Umursamamaya çalışarak çıkışa doğru yöneldim.

'' Deniz nereye?'' Alparslan'ın sesiyle yüzümü ona çevirdim.

'' Çok daraldım, kapının önünde sizi bekliyor olacağım.'' dedim ve yürümeye devam ettim. Soğuk tüm bedenimi ele geçirirken, ürperdim. Saatlerdir elime almadığım telefonuma gelen bildirimlere bakarken Fırat'tan gelen mesaja tıkladım.

'' Vardınız mı Ankara'ya? Nasıl geçiyor gününüz?'' 15.30

'' Vardık çoktan. Alparslan ve kardeşini kitapevinin önünde bekliyorum.'' 16.00

'' Alparslan ile aranız nasıl peki, düzeldi mi?'' 16.02

'' Alparslan'dan bahsediyoruz, küs kalmak mümkün mü?'' 16.02

'' Ahahahah. İyi bari, iyi eğlenceler size, dönünce detaylıca konuşuruz.'' 16.03

'' Tamamdır, görüşürüz.'' 16.04

Telefonu tekrar cebime koyarken bakışlarımı otomatik açılan kapıya çevirdim. Alya elinde tuttuğu kitabı çantasına yerleştirmeye çalışırken, Alparslan'ın bakışları beni buldu.

'' Ne yapıyoruz şimdi?'' dedim. Hava gittikçe soğuyordu, kalın giyindiğim halde soğuk içime işliyordu. Dedikleri gibi Ankara'nın ayazı farklıydı, bir tek Ankara'ya özeldi.

'' Ne kadar zamanınız kaldı bilmiyorum ama Bahçelievler'e de götürmek istiyorum sizi.'' Diyerek cevapladı Alya.

'' Aslında çok oyalanmadan Eskişehir'e dönelim istiyorum ama Alparslan sen ne diyorsun?'' Bu sefer görüş alanıma aldığım kişi Alparslan'dı.

VuslatWhere stories live. Discover now