16.Bölüm

53 18 53
                                    

Özel teşekkür    @zulfiye_krkmz ♥


'' Alya'ya karşı bir şeyler mi hissediyorsun?''

Sözcükler ağzından ne kolay dökülmüştü, ben kendime itiraf edene kadar. Onu sevdiğimi kabullenemediğim günler gözümün önünden geçerken burukça tebessüm ettim. Ne yaşaması kolaydı ne de dile getirecek olmanın.

Kabullenmem aylarımı almışken, Hakan'ın dile getirişi bir cümleye sığdırışı birkaç saniyesini almıştı.

Komik.

Alya'ya hissettiğim duyguları evet veya hayır cevabına sığdırmamı bekliyordu, hislerimi tercüme edemezken.

Daha da komik.

Gözlerinin içine bakıyordum, bomboş ifade ile.

Evet dersem bilecekti, kızacaktı belki de bana ama bilirdim ki beni en iyi Hakan anlardı.

Dile getiremediklerimi gözlerimin derinliklerinde anlam, bir cevap bulurdu. En yakınım olmasının sebeplerinden biriydi, konuşmadan da anlatırdık, anlardık.

Şimdi ise alacağını cevaptan korkuyor, gözlerini kaçırıyordu benden. Belki de içten içe dua ediyordu düşündüğü gerçeğin doğru olmaması için, kim bilir?

Eğer seviyorsa ne olacaktı ki?

Alparslan öğrenecekti elbet bir gün.

Alya bilecek mi, biliyor mu?

Alya, Deniz'i seviyor mu?

Bir sürü kafada soru işaretleri belirecek, ikimizin de cevabını vermekten kaçınacağımız.

Tüm ev sessizlik içerisine gömülüyken '' Anladım.'' dedi.

Peki, neyi anlamıştı? Suçlulukla uyuyamadığım geceleri mi yoksa okuyabilmiş miydi gözlerime bakarak Alya'ya olan sevgimi?

Yüzümdeki tebessüm acıyla genişlerken kafamı geriye yatırdım, tavanın rengi daha hüzünlü gözüküyordu sanki bugün? Konuşmaya şahit olduğu için pişmanlık mı hissediyordu?

Hakan'ın gerginlikle parmaklarıyla koltuğun köşesinde tutturduğu ritmin gücü artarken hızla ayağa kalktı.

'' Şimdi ne olacak Deniz? Allah aşkına ne yapacaksın?''

Sanırım şoku atlatmış, depremin ortasında kalan yalnız yıpranmış binaya bakar gibi bakıyordu. Sesi kızgın değildi, çaresizdi. Yardım etmek istiyordu ama yapamazdı.

Şimdi ne yapacaksın? Ne olacaktı şimdi?

Her şeye bir cevap bulabilirken bir tek bu soruya cevabım yoktu.

Sevdiğimi kabul etmem aylarımı almış, sonrasını düşünerek düşünceler beynimi kemirse de sorular daha da çoğalacaktı zaman geçtikçe.

Hakan'ın düşüncelerini okuyabilmeyi diledim bir anlığına, belki beni kınıyordu belki halime üzülüyordu.

Suskunluğumu bozararak, '' Bilmiyorum.'' dedim.

Kafasını hızla sallayarak yanıma gelip oturdu, '' Alya biliyor mu peki? İletişim kurdunuz mu hiç?''

İkilemli sorulardan bir diğerine gelmişti sıra. Ne söylemem gerektiği hakkında yine fikrim yoktu. Dergide yazdıklarımı okuyup mesaj yollaması, Ankara'dayken kitapevinde bana şiir okuması ve dönerken okuduğu kitabı hediye etmesi... Söylesem bir dert söylemesem ayrı bir dertti. Hakan sabırsızca onu yanıtlamamı bekliyordu.

'' Geçen haftalarda Aralıksız dergisinde yazdığım yazıya denk gelmiş, yazılarımı beğendiğini söylediği kısa bir mesaj atmıştı. O günden sonra mesajlaşmadık tekrar. Biliyorsun zaten hep Alparslan varken aynı ortamda oluyoruz.''

'' Demek senin yazdığın dergide yazını okudu, açıkçası denk gelmesini beklemiyordum.'' Şaşkınlığını belli ederek yanıtladı beni Hakan.

'' Aslında bende şaşırmıştım.''

Aramızda ufak bir sessizliğin ardından Hakan tekrar sessizliği bozdu.

'' Deniz, sırrın sırrımdır biliyorsun ama Alparslan elbet bir gün öğrenecek. Alya iyi hoş kız ama seviyorum dediğin kız en yakın arkadaşının kardeşi. Hem de herkesten sakındığı kardeşi.''

Haklıydı, her kelimesine kadar haklıydı. Bildiğim şeyleri dile getiriyordu, görmüyor muydu benim çıkmazda olduğumu? Hoş bilse de bir şey değişmeyecekti.

'' Hakan, beni en iyi sen bilir sen anlarsın şu an dile getiriyor olmak seninle bu konuyu konuşmak bile benim için tarif edilemeyecek kadar zor. Başkaları öğrense ayıplayacak belki beni kardeşi dediği adamın kardeşine göz dikmiş diyecek ama en azından sen beni anla be oğlum. En azından beni de anlayan biri var diyeyim.''

Biraz durdum sözcüklerimi toparlamaya çalıştım içimde yaşadığım duyguları dile getirmenin zorluğu nefesimi kesiyordu. Hakan sessizce dinliyordu beni, gözlerinde hiç görmemiş olduğum ifade ile bana bakıyordu. Şaşkındı, beni ilk defa çaresiz görüyordu.

Tüm samimiyeti ile, '' Kınamıyorum seni bu konuda bir anlaşalım. Kız kardeşim olsaydı eğer gözü kapalı emanet edip, evlenmesini isteyeceğim tek kişi sen olurdun Deniz.'' dedi.

Söyledikleri beni mutlu ederken minnetle tebessüm ettim. Alparslan'lar gelmeden konuyu konuşup uzatmamak için devam ettim.

'' Alya'nın beni sevdiğini zannetmiyorum en fazla abisi gibi görüyordur. Ben sadece Vuslat'ını bekleyen Deniz'im daha fazla konuşmaya da gerek yok. Eskisi gibi hayatıma devam edeceğim, her şey eskisi gibi devam edecek tek bir şey hariç. Artık sol yanımda kalp değil Alya'yı taşıyorum.''

Buruk tebessümle Hakan başını ağır ağır salladı.

'' Sen nasıl istiyorsan öyle olsun kardeşim, neye ihtiyacın olursa ben buradayım biliyorsun ve umarım vuslatına bir gün kavuşursun.''

Omuzumu yavaşça sıkarken koluna vurup sarıldım.

'' İyi ki, dostumsun be Hakan.''

'' Sende öyle kardeşim.''

Kilit sesiyle Hakan'dan ayrılıp telefonu elime aldım Fırat ve Alparslan peş peşe odaya girdiler. Bakışlarım kısa süreliğine Hakan'a kaydı. Artık sırrımı bilen sadece ben değildim, sırrıma ortak bir kişi daha vardı. Biliyor olması beni rahatsız ediyor muydu bilmiyordum benim için iyi mi olmuştu yoksa kötü müydü hiçbir fikrim yoktu. Bakışlarım Fırat'a kaydı halinden oldukça memnun mutluluktan gülümsüyordu, Alparslan ise tam tersi somurtuyordu.

Büyük ihtimalle aralarında bir şey olmuştu ya da kızlarla iletişiminden dolayı Fırat'a sinir olmuştu Alparslan. Aklımı okumuşçasına Hakan '' Ne oldu?'' sorusunu yöneltti. Hakan'dan korkmaya başlıyordum, şaka gibi aklımdan geçeni dile getirerek beni her defasında bir kez daha şaşırtıyordu.

'' Ne oldu tahmin edin bakalım.'' Alparslan kızgın bakışlarını Fırat'ın yüzünde gezdirirken. Allah bilir ne yapmıştı da yine delirtmişti.

Sanki senin sakladığın sır ortaya çıktığında hiç kızmayacak, Deniz.

Fırat, yanında oturan kızgın boğanın aksine gayet mutluydu. Büyük bir gururla '' Bade'nin telefon numarasını aldım.'' dedi.

Hakan ile gözlerimiz kocaman açılırken istemsizce ağzımızdan 'Oha.' kelimesini döküldü.

Hakan acaba ruh eşim misin, kardeşim?

''Nasıl olur bu ya?'' dedim isyan eder gibi. Alya ile takipleştiğimiz için Allah'a şükrederken, Fırat nasıl olur da iki gün içerisinde Bade'nin numarasını alabilirdi ki? Oysa ben Alya'yı uzun zamandır tanıyorum diyebilecekken Fırat iki günde telefon numarasını alabilmeyi başarabilmişti. İnanılır gibi değildi. 

-

Kendinize çok iyi bakın♥

Bölüm hakkında düşüncelerinizi bekliyoruuum♥

VuslatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin