22-Deli

3K 355 747
                                    

Adam öfkeyle dışarı çıktığında adamları da onu takip etti. Başarabildiğim kadar doğrulup yönümü Mert'e çevirdim. Neredeyse bayılacakmış gibi bakan gözleri beni korkutuyordu.

"Kuzucuk?" dedim gülümseyerek. Yüzüme ifadesizce baktı ve gözlerinden yaşlar aktı yine. Belki de hiç durmamıştı..

"Konuş benimle Mert, n'olur?" dedim umutla.

Mert sessizce ağlamaya devam ederken dışarıdan bağırışlar yükseliyordu. Yavuz denen adam geri gelip kolumu sıkıca kavradı ve beni yeniden sürüklemeye başladı. Mert hıçkırarak ağlıyordu, bense hiçbir şey yapamıyordum.

"Yavuz!" dedi Ediz bağıra çağıra.

"Sus! Şunu da sustur yoksa hiç iyi şeyler olmayacak!" dedi Mert'i işaret ederek.

"Melisa imzalayacak! Konuşalım!" dedi ama adam, onu dinleyecek gibi görünmüyordu. Hız kesmeden beni dışarı çıkardığında Ediz bir kez daha bağırdı.

"Yavuz! Yaşatmam! Duydun mu beni? Yaşatmam!" Adam bir an duraksadı ama sonra yeniden ilerlemeye başladı. Mert'in ağlayışlarından başka her şeye sağır olmuştum sanki..

Ellerimi ve ayaklarım çözüldüğünde şaşkınlıkla adama baktım. Beni bir sandalyeye oturttu ve masaya kâğıdı bıraktı. Bir de kalem..

"İmzala. Sonra da kardeşini al ve defol."

"Ediz-"

"Şansını zorlama. İmzala."

"Hayır!" dedim bağırarak. Adam gelip yüzüme bir tokat indirecekken kalkıp geri çekildim. Ama beni tutup karnıma dizini geçirdiğinde midemin alt üst olmasına engel olamadım. Şimdi kusarsam her şeyi mahvederdim.

"İmzala! Bu son uyarım!"

"Abimi de bırakacaksınız. Onlar olmadan hiçbir yere gitmem, hiçbir şey imzalamam dedim sana."

"Burada kuralları ben koyarım!" dedi ve beni sandalyeye doğru itti yeniden.

"Ne Mert'e ne de sana dokunmayacağız. İmzala ve özgür kal." dediğinde bakışlarım önümdeki kâğıda takıldı.. Teklifini düşündüğümden değil, midemi ele geçiren bulantıdan duraksamıştım.

"Buradalar!" dedi içeri dalan bir adam.

"Nasıl buldular? İzinizi silmediniz mi?" dedi Yavuz öfkeyle. Karşısındaki adama ardı sıra indirdiği yumruklar yüzünden, yüzü kanlar içinde kalan adam, artık kendimi tutmamı mümkün kılmıyordu. Ve ben, aynı anda, midemde olan her şeyi çıkardım.. Onlar iğrenerek benden uzaklaşırken ben de bir iki adım geri gittim ve yere oturdum. Bacağım beni taşımıyordu..

Sonra, Yavuz'ungözleri, yerdeki siyah cihaza takıldı. Üzerinde yanıp sönen kırmızı ışık hâlâ çalıştığını kanıtlamak istercesine göz kırpıyordu sanki..

"Bu ne lan, bu ne?" dedi korkunç bakışlarını bacağıma dikerken. Güçlüce yutkunup geri çekildim ve sırtımı duvara yasladım. Yavuz gelip bacağıma ayağını bastırmaya başladığında dudaklarımdan bir çığlık koptu.

"Yavuz!" dedi Ediz. Sesi öfke doluydu ama bunun bir anlamı yoktu. Sanırım toparlanmaya yüz tutan kemiklerim yeniden kırılmıştı..

"İmzala!" dedi yılmadan. Ağzımı açsam ancak bir çığlık daha çıkardı biliyordum. Ama ben; ne Mert'i korkutmak, ne de Ediz'e çaresizliğini hissettirmek istemiyordum. Kafamı hayır anlamında iki yana salladığımda, adam bir kez daha bacağıma bastırdı. İniltilerim odada yankılanırken Ediz'in sesi yükseldikçe yükselmişti.

"Ulan şerefsiz! Ulan o** ç**! Senin leşini bile bulamayacaklar!"

"Duydun mu abini? Kız kardeşinin bacağını kırdım diye beni öldürecekmiş." dedi Yavuz sırıtarak.

Katre ve KorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin