VII - UMUDUN KIRGINLIKLARI

928 63 14
                                    

Lütfen oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin.

Kaç kâğıt karaladım zihnimde, kaç mürekkep tükettim

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Kaç kâğıt karaladım zihnimde, kaç mürekkep tükettim... Sayamadığım kadar duygularla buruşturdum her sayfayı. Yorgunluğumu, hüznümü, acılarımı döktüm satırlara. Satırlar benim kalemdi. Kalem ise fethedilmek üzereydi.

Ölecek gibiydim; nefes alamıyor, aldığım nefeste ise boğuluyordum. Yüreğimin tam ortasında acı bir his beni fazlasıyla yıpratıyordu. Ben bununla nasıl başa çakardım bilmezken en çok da bunu nasıl atlatacaktım bilmiyordum. Ailem benim en büyük hayal kırıklığımken onlara duyduğum sevgim ise bağımı daha fazla ortaya koyuyordu. Belki onlar beni zalimce yok sayıyorlardı ama ben onları seviyordum.

Burnuma tutulan kahve kokusuna yaklaşıp kokladım. Ruman elindeki kahve fincanını masama koyup dikleşti. Kahveyi sevdiğimi öğrenmişti. Bu yüzden habersiz geldiği her vakit kahve getirmeyi ihmal etmezdi.

"İyi misin sen?" Bana bakarken kaşları çatıldı. Sanırım iyi gözükmediğim yüzüme yansımıştı. Başımı kaldırdım ve Ruman'a bakıp, "İyiyim," dedim gayriihtiyari bir sesle. Diğer taraftaki sandalyeye oturup, "Bu biraz inandırıcı gelmedi," deyip burnunu kırıştırdı. Bu tavrı gülümsetti. Kahvemden bir yudum alıp, "O kadar belli ediyor muyum ya?" dedim. Sesim mızmız çıktı. Bu tavrıma gülerek, "Hem de çok fena," dedi. Bu netti, tersini söylesem ben bile inanmazdım. Sanki kendimi tanımıyordum.

"Yakalandık desene." Tiz çıkan sesime salt kırgınlık bıraktım.

"Seni dinleyeceğimi biliyorsun." Başımı usulca salladım.

"Belki daha sonra anlatırım." Anlayışlı şekilde gözlerini kırpıştırıp rahatlatıcı gülümsemesini sergiledi. O gülümsedikçe kendimi fazla iyi hissediyordum. Kısa bir an kötü olduğumu bile unutuyordum.

"Ben çıkayım, birkaç dosya işlerim var."

"Tamam, kolay gelsin."

"Sağ ol," deyip odadan çıktı. O gittiğinde ise tekrar eski hâlime döndüm. Ruhen bitiktim. Yıpranıyordum ve kimse hâlimi anlamıyordu. Alışkındım zaten, dertlerimle tek başıma başa çıkmayı öğrenmiştim. Daha doğrusu bunu bana en iyi annemle babam öğretmişti.

...

Çantamı dolaptan çıkarıp odadan çıktım. Burada biraz daha kalırsam kafayı yiyebilirdim. Babamın odasına geçtiğimde yerinde yoktu. Zafer kazanmışçasına güldüm. Biraz çılgınlık yapsam suç sayılmazdı, hem de benim ki masum bir çılgınlıktı. Masanın yanına ulaştım ve önemli bildiğim dosyaya bakmaya başladım. Biraz aradıktan sonra aradığım dosyayı buldum. Sevinçten çığlık atabilirdim. Üzerindeki bilgilere baktım, Hamza'nın bilgileri vardı altta ise numarası. Telefonumu çıkarıp numarayı kaydettim. Bu yaptığım delilikti. Her ne olursa olsun deliliğin bazen işe yarayacağını düşünüyordum. Söz konusu Hamza olunca ne yaptığımı bilemez duruma düşüyordum. Şu hissettiklerimin arasında bir tek ona ihtiyacım varmış gibi hissediyordum. O akşamdan sonra ona nasıl tepki vereceğimi bilemesem de yine de kalbime söz geçiremedim. Bu daha çok mistik tavırlarından ötürüydü. Dosyayı geri kapatıp odadan çıktım. Hızla asansöre binip aşağıya indim. Birkaç almam gereken evrakları alıp şirketten çıktım.

GECENİN NEZDİNDEKİ AY Where stories live. Discover now