XIX - ESKİ HESAPLAR

825 63 2
                                    

Keyifli okumalar.

Düşlediğim hayattan vazgeçeli çok olmuştu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Düşlediğim hayattan vazgeçeli çok olmuştu. Hayal ettiğim ne varsa artık benden fazlasıyla uzaktı. Zifiri karanlığa boğulalı çok olmuştu. Beni meyleden hayatı istemiyordum, istediğim tek şey mutlu olacağım yerde olmaktı. Benim mutlu olacağım yer yoktu aslında, nereye gitsem oraya kendimi sığdıramıyordum. Yaşadığım hayatın altında ezilmekti bu, ömrüm bu ezikliğin içinde boğuşup duracaktı.

Koridorda öylece bekliyordum. Hamza da işlemleri yaptığında yanıma geldi. Bana uzattığı suyu alıp birkaç yudum içtim. Kendimi berbat hissediyordum. Oğuz'un öfkesine sebebiyet verirken bunların olacağını bilemezdim. O görüntüler hâlâ gözlerimin önündeyken kendime gelmem imkânsızdı. Öne eğilip dirseklerimi dizime dayadım. Yüzümü sertçe ufalayıp geçmeyecek olan bu hâlime dem vurdum. Oğuz'un gazabına uğrarken şimdi onun kendine verdiği zarara üzülüyordum.

"İyi misin biraz daha?" Hamza'nın endişeli tavrına karşı omuz silkip, "Bilmiyorum," dedim. "Ben böyle olsun istemezdim." Usulca başını sallayıp, "Elbette, senin suçun yok, kendini suçlama artık," dedi. Sesindeki sıcak tını gergin bedenimi biraz olsun rahatlattı. Fakat ne derse desin o buradaysa benim yüzündendi. Hamza, koridorda adımlarken ben de onu saatin akrep yelkovanının zamanı gibi seyrediyordum. Arada bana bakıp tekrar oda kapısına bakıyordu. Başımı duvara yaslayıp gözlerimi kapattım. Kapanan gözlerimin sızlaması ayrı konuydu. Dün geceden beri hiç uyumamıştım. Vakit öğle vaktine ulaşmıştı. Ailesine bir saat önce haber verilmişti, birazdan onlar da burada olurdu. Her şey karışacaktı ve bu karmaşıklıkta ben suçlanacaktım.

Birkaç saatin ardından Oğuz'un babası, onun ardından ise benim babam geldi. İkisi de önce bana bakıp sonra Hamza'ya baktılar. Oğuz'un babası hiddetle yanıma gelip, "Neyin peşindesin sen Aymira?" dedi. Bağırması ile irkildim. Konuşma yetim elimden alınmış gibiydi. Yerde olan başımı kaldırdığımda Burhan amcanın öfkeli bakışları altında kendimi güçsüz hissettim.

"Söylesene?" Kolumdan sertçe kavrayıp beni dürtüklediğinde hızla kolumu elinden çekip, "Onu oğlunuza soracaktınız," dedim, siniri biraz daha arttı. Üzerime doğru yürüyecekken Hamza'nın Burhan amcayı engellemesi ile ortamın gerginliği bir hayli arttı. Hamza daha fazla öfkeliydi. Sertleşen yüz hatları oldukça ürkütücü gözüküyordu. Kararan gözbebeklerindeki o hisse tanık olmak istemiyordum.

"Şimdide bu adamla mı oğlumu..." Sözünü tamamlatmayan Hamza'nın sözleri oldu. Sesi oldukça otoriterdi.

"Yavaş..." Hamza, Burhan amcanın fevri hareketlerini göz önünde bulundurarak, "İleri gidiyorsunuz, onunla doğru konuşun," dedi. Burhan amca, fazlasıyla öfkelendi. Öfkeli bakışları Hamza'da dolandı. İkisinin birbirine olan öfkesiyle arada kalıyordum. Kaçıp gitmek istiyordum buradan; her şeyden, herkesten uzak kalmak istiyordum. Neden gelmiştim ki zaten? Durulacak mıydı sanki olanlar ve ben görmezden gelinecek miydim?

"Aradan çekil sen." Babamın sesini duydum bu sefer. Burhan amcayı mı koruyordu? Burada ben mağdurdum, bunu benden yana kullanmalıydı. Babamın gözlerine baktım. Beni görmezden gelmesi canımı bir hayli yaktı.

GECENİN NEZDİNDEKİ AY Where stories live. Discover now