XVIII - YÜZLEŞME

873 61 2
                                    

Titreyen kirpiklerimin arasında kaybolan gözbebeklerim, kapanan göz kapaklarımın açılması ile karşımdaki şehre merhaba dedim. İndiğim araba arkamda kalırken adımlarımın istikameti, yüreğimin korkusuna sığındığı yer oldu. Bir zamanlar kaçışımın müsebbibi olan yer, geri dönmeme kucak açmış gibiydi.

Adımlarım yavaş ve ürkekti. Kaçtığım şehre yine geri dönüş yapmıştım. Tekrar buraya dönmüş olmam beni çekimser kılıyordu bazı olaylardan ötürü. Korkmamalıydım oysa, burası benim yüzleşeceğim yer olacaktı zaten eninde sonunda. Bu, bu kadar basitleşebilirken, bunu zorlaştıran bendim. Yapmamalıydım, korkumun arasına sıkışmış prangaları yok etmeliydim. Zira ben cesaretimin arkasına sığınarak terk etmiştim bu şehri ve yeniden bu şehre dönerken cesaretimi de yanımda getirmeliydim. Öyle de yaptım, düşen omuzlarımı dikleştirip adımlarımı emin kıldım. Şimdi gerçeklerin kıskıvrak yakaladığı anlardaydım.

Valizimi köşeye koyan Barış'ı izledim. Küçücük valiz hayatımmış gibi oradan oraya benimle beraber taşınıyordu. Hayatım tıpkı bu kapalı valiz gibiydi. Direndi yüreğim, alışmak bir yana hâlâ kanayan yaramla beni hemhal ederken bile dolmadı gözlerim. Dayandı yüreğim, kuruyan gözyaşlarım kaldı bir tek bana ve ağlayan gözlerim değil yüreğimdi. Biraz da alışmıştım, nasıl bir duyguyu barındırıyordum içimde bilmiyordum; bomboştum. Ailemi görmenin heyecanı bile yoktu; isteksiz, sıkılgan ve hissizdim.

Hayat ne tuhaftı. Doğru bildiğin yolda yürürken insanlar ayağına çelme takabiliyorlardı. Peki, şu an ne olacaktı? Hangi hesabı yükleyecektim sırtıma.

"Üzülme diyeceğim ama sen beni hiç dinlemeyeceksin biliyorum." Saatler süren bu durgunluğumda sessizliğim gibi dikkat çekiyordu her seferinde.

"Barış!" Karşımda dikilen adam bana o kadar çok yardımcı oluyordu ki ben biraz tuhaf davranıyordum. "Yanımda olmana ihtiyacım var. Beni tek bırakma olur mu?" Gülümsedi. Buna o kadar ihtiyacım vardı ki bir bilse içimi, sürdürdüğüm bu kıyamete adım dahi atmama izin vermezdi.

"Tabii ki de yanında olacağım Aymira, kendini yalnız hissetmene izin verir miyim hiç!" Gülümsedim, o ne kadar çok gülümsediyse öyle ferahladım.

"Aymira!" Sesi masumiyetin çemberi içerisindeydi. "Sen çok güçlüsün biliyorsun değil mi? Şu an karşımdaki kadın girdiği bu hâliyle güçlü ve bir o kadar güzel."

"Beklemiyordun değil mi? Ya da... Ne bileyim işte, sonuçta..." Sözümü kesip, "Gerçeği söyleyeyim mi?" diye sorduğunda başımı salladım. Bu sefer samimi bir sözle, "Bunu başaracağını biliyordum. O yüzden daha fazla güzelleşmişsin," dedi. Elini ensesine götürüp şaşkın bir şekilde ufaladı. "Siz de bunu demem doğru değil, demi" dediğinde ise sesli ama bir o kadarda kısık bir kıkırdama çıktı dudaklarımdan.

"Neyse ben gideyim artık, anahtarın yerini biliyorsun."

"Seni evden kovmuş gibi oldum değil mi?" Sahte kızgınlık kaşlarıyla bütünleştiğinde, "En azından benim yanımda eski Aymira gibi davran, ne ara bu kadar çekingen oldun sen?" dese de bir kere demiştim işte. O öyle deyince ne kadar farklı bir hâle büründüğümü daha iyi anlıyordum. Ben eski Aymira, değildim artık. "Bana kalsa burada bir odada kalırdım ama artık sana göre yani inançlarına göre kalamam. Öyleydi değil mi?" Masumiyetiyle pamuk gibi oldum. Anlayışlıydı, hem de haddinden fazla anlayışlıydı. İnanmadığı bu dine saygı gösteriyordu.

"Nesin sen, olmayan erkek kardeşim mi?"

"Bunu hâlâ sorguluyor musun yoksa?" Başımı iki yana sallayıp, "Sen benim için hep öyleydin Barış, bir abi, bir kardeş, bir dost... Bunu hep hissettirdin, günde on kere arayışın bana destek oluşun beni ayakta tutan bir diğer neden," dememin ardından gözlerim doldu. Gözleri parladı.

GECENİN NEZDİNDEKİ AY Where stories live. Discover now