XXI - TELAFİ EDİLMESİ GEREKEN KIRGINLIKLAR

858 65 0
                                    

Derse girip çıkıyor sonra odama kapanıyordum tekrar. Yalnız başıma yürüdüğüm yollar ve dünyayı sessize almak için taktığım kulaklık, kulağımı dolduran hüzünlü nağmeler... Fazlasıyla yalnızlaştım. Günlerce düşünüyorum, günlerce kafayı yememek için sabrediyorum. Ne yapacağımı bilmeden öylece duruyorum belki de.

Mektuptan sonra hiç iyi değildim. Ölü gibiydim. Ruhum çekilmiş, sessizliğimin üstüne daha fazla pay biçmiştim.

Yurda girdim. Merdivenlerden çıkarken kızların seslenmesine kayıtsız kalıp odaya girdim. Kimsenin gelmesini istemiyordum bu yüzden kapıyı kilitleyip üzerimi bile değiştirmeden yorganın altına girdim. Titriyordum ama üşümüyordum. Daha fazla sarıldım yorgana. Uyumaktı niyetim ama uyumadım. Sadece saatlerce boş bir şekilde yatakta durdum. Akabinde duyduğum ezanla namazımı kıldım. Geri yatağa yatarken aklımdaki veryansınlar hiç susmuyordu. Ne düşüneceğimi, nasıl bir yol izleyeceğimi bilmiyordum. İçimdeki bu kasvet dolu havanın matemini yaşıyordum. En çok da kolumu kaldıracak hâlim yoktu. Kızlar önce kapıma tıkladılar, sonra benden bir ses çıkmayınca gittiler. O ara yatağa kıvrılmıştım.

Kapım tekrar tıklatıldı. Bu sefer Maşita biraz daha ısrarlıydı ve artık karşı koyamayacağımı anlayınca kapının kilidini açıp beklemeden yatağa girdim. Maşita, yavaşça yanıma geldi. Yatağın ucuna oturup bir süre bekledi. Kafamı gömdüğüm yorgan saklanmam için iyi bir yerdi ama nereye kadar sürerdi ki bu?

"Birden ne oldu Aymira. Kaç gündür korkutuyorsun beni." Onun gibi yatağa oturdum. Sanırım içimi dökmem gerekiyordu ama yapamazdım. O kadar rezillik yaşanmıştı ki birilerinin bunu bilmesini istemiyordum.

"Bana Kur'an okur musun Maşita." Bu nereden çıktı der gibi bakıyordu. Kabul ederek ezberinden inşirah suresini okudu.

"Anlatmasam olur mu? İnan bu anlatabileceğim bir mevzu değil."

"Peki, öyle olsun. Lakin sen böyleyken ben sessiz kalamıyorum ki."

"Sen beni düşünme, boş ver." Boş vermezdi ama üzerime de varmazdı.

"Boş vermeyeceğim ama şimdilik sormayacağım. Eğer böyle devam edersen seni döve döve konuştururum." Gülümsedim. O ise ciddiydi. Dışarıdan nasıl görünüyordum bilmesem de için kıyametten farksızdı.

...

Dışarıdaki işlerimi hallettikten sonra yurda geri döndüğümde kapıdaki kişi ile adımlarım olduğu yerde mıh gibi kaldı. Onu burada görmeyi beklemiyordum, hatta aklıma bile gelmemişti. Kaçıp gitmek istedim. Tek bir adım geriye gitti ve onu hiç düşünmeden geldiğim yolu yeniden yürüdüm. Adımlarım seriydi, adımlarım onunla karşı karşıya gelmemek için koşar vaziyetteydi. İşe yaradığı söylenemezdi, bana çoktan çatmıştı. Yine de pes etmeyerek hızlı hızlı yürüdüm. Neden gelmişti ki? Yine bana eziyet etmek miydi amacı? Belki de mektubu öğrendiğim için yine beni tersleyecekti.

"Konuşacağız Aymira." Onu duymazlıktan geldim. Konuşmak, yüzüne bakmak istemiyordum. Önüme geçtiği an ona son an da çarpmamak için zorda olsam kendimi frenledim. Şimdi kaçıp gitsem beni durduracaktı bilirdim. Başımı kaldırıp baktım. Harelerindeki koyuluk, yüzündeki ciddiyet beni korkutuyordu.

"Hesap sormaya mı geldin?" Mektubu okuduğumu biliyordu, yoksa buraya başka şekilde gelmezdi. Sesim sert çıktı. Gerçekler onun da benim de fazlasıyla canımızı yakıyordu.

"Sana hesap sorsam o mektubu yazmazdım." Bu benim için bir sebep değildi. Birkaç metre uzağımdaki adam bana bunu söylerken kendi yaptıklarının bedelini kendine ödetmesi lazımdı o zaman.

"Neden geldin?" Uzatmadım lafı, ona daha fazla bu konu hakkında soru sormak istemiyordum. Sadece gitsin istiyordum. "Bu hâlimi daha öncede gördün, değişen ne oldu Hamza. Şimdi bütün her şey bitmişken aklındakileri değiştiren ne oldu? Ben senin için uzak durman gereken kadınım, şimdi hangi sebeple karşımdasın?"

GECENİN NEZDİNDEKİ AY حيث تعيش القصص. اكتشف الآن