26. Bölüm: ''Üstü Örtülü Anılar''

1K 118 152
                                    

Burayı Genişletin!

OYLARINIZI VE BOL BOL YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN <3

İyi okumalaaar <3

Merhaba, orada birileri var mı, hâlâ sesimi-sesimizi alıyor musunuz? Biliyorum beklettim ama her zaman size açıkladım nedenlerimi. Asla size açıklama yapmadan ayrılmadım bu satırların başından.

Eğer hala buradaysanız varlığınız için teşekkür ederim. İyi ki siz. <3

26. ÜSTÜ ÖRTÜLÜ ANILAR

Zamanı göğsüme sığdırdım. En yakın arkadaşım, bir başıma geçirdiğim her saniye olurken; en büyük düşmanım, yine bir başıma geçirdiğim saniyelerdi.

İçim, içimi yaktı. Ayakta kalmamı sağlayan her şey beni yere yıktı. Devrildim, çünkü bir lahzada ayaklarım kırıktı ama yol almayı bırakmadım.

Emekledim.
Tırnaklarımla kazdım.

Ve aylar sonra çıkacağım sahnede, gururu omuzlarımda gülümseyerek taşıyacaktım. Biliyordum ki hedefe giden yol ne kadar yorucuysa, zaferin tadı dünyadaki her şeyden daha üstün olurdu.
Mahperi. Ben Mahperi. Ve bu benim bitiş, doğuş hikayem.

Yorgun gözlerle Tanay'a baktım. Şu son günlerde yaşadığım her şey kavramsal olarak beni ulaşmak istediğim yüzeyin daha da aşağısına itelemişti.

Burada ışık yoktu, burada nefes yoktu. Burada ben yoktum.

"Bakma öyle," diye konuştu Tanay. Dudaklarına aheste tavırlarla yerleşen tebessümünün yanaklarında bıraktığı ize baktım.

Kaşlarımı çatmamak için direndim. "Nasıl bakıyorum?" diye sordum.

"Bakmıyorsun," diye geveledi. "Bakıyorsun ama bakmıyorsun, gözlerin boş."

Bacaklarımın arasında duran kapağı açık su şişesinin kapağını tek elimle kapatmaya çalıştım. Dilim, dudaklarımın nemli yüzeyinde gezerken gözlerim su şişesinin mavi kapağıyla uğraşan elime takıldı.

Gözlerim doldu.

Boş bakışlarıma sahip gözlerim, hissettiklerimin yükümlülüğüyle doldu. İçimde yıkım, yıkımda ben, yıkılanda benliğim vardı. Göz ucuyla kafamı kaldırmadan ona küçük bir bakış attım, bulanık gören gözlerim seçebilidiğim kadarıyla ellerime baktığını zihnime resmederken su şişesinin kapağını çeviren uzun ince parmaklarım titredi.

İfadem kırıldı. Omuzlarım düştü ve sırtıma aldığım yük, kollarıma kaydı. Ellerim acıdı, taşıyamadım.

''Ayaklarım kırılsın,'' diye fısıldadım içerleyen bir sesle. ''Kıyamet kopsun, gözlerim görmesin... Tanay aklına gelebilecek bütün felaketler olsun ama hiçbir şey... Hiçbir şey o sahnede olmama engel olamayacak.''

Dudakları kıvrılır gibi oldu. Ruhum çekilse, ruhumu yine görürdü o.

Zihnim, sadece onun ezbere bildiği bir haritaydı ve kafamın içerisinde kaybolmayacak tek şey oydu.

Ona ait olan şeylerdi.

Yavaşça kalktığımda ayağımda olan pointlerimin kurdeleleri ayaklarımın ve bileğimin teninde izler bırakmıştı, hissediyordum fakat bu bana rahatsızlık vermiyordu. Bundan çok garip bir şekilde zevk alıyor ve pointlerimi çıkardığımda ayaklarımda olan izlere bakarak gülümsüyordum.

Zaman SancısıWhere stories live. Discover now