10. Bölüm: ''Tenimdeki Tenin''

1.7K 163 107
                                    

Burayı genişletin!

Oy ve yorumlarınızı eksik etmediğiniz bir bölüm olması dileğiyle.

İyi okumalaaar!

Kıyısından yuvarladığım dağın eteklerinden kanıma bulanırken, yara bere almıyordum.
Bu nasıl mümkün olabilirdi?

İrice açılmış gözlerle onun çehresini izlerken, tenime dokunan boşluk dikenlerini etime batırmaya başlamıştı.

Tanay'ın zihnimde yarattığı arbedenin izleri, siyah duvarların üzerinde kırmızı bir leke gibi duruyordu.

Ne kadar dürüst cevap verebilirdim, ne kadar cüretkâr olabilirdim?
Sınırlarımı bir cevap uğruna ne kadar aşabilirdim?

Öylece birbirimize bakıyorduk. Suskunluklarımız oturduğu sandalyede önündeki masaya zarlarını derin nefesler alarak atıyorken benim tek dileğim onu yenmekti, onunsa beni alt etmek.

Kalbimin sesi bütün bedenimde zelzele yaratırken sıklaşan nefeslerim bütün sinirimi ona belli edecek şekilde sertti.

''Ne?'' dedim katı bir şekilde. Sesim sadece ikimizin bulunduğu dans salonunda yankılanmıştı. ''Ne saçmalıyorsun?'' kaşlarım çatıldı. Yüzündeki sarsılmaz ifade yerini korurken dudaklarımı yaladım ve tekrarladım. ''Ne saçmalıyorsun?''

Gülümsedi. Alaycı bir ifade ile değil, gerçek ve sinsi bir şekilde gülümsedi. ''Hiçbir şey,'' dedi uysal ve yumuşak bir tonda. Öfkem bedenimi parmaklarının uçlarına bağlı iplerle kontrol etmeseydi bu tavırlarıyla çoktan yumuşamış olabilirdim. ''Dediğimi duydun balerin, tenimdeki tenin.''

Donukça ona baktım. Kalbim hiddetle çarpıyor, nabızlarım tenimi delmek için çabalıyordu. Sözleri beni heyecanlandırmış mıydı?

Her ne kadar içimde garip bir kaos baş gösterse de başımı dikleştirdim ve içimdeki yüksek binaları altına alan dalganın yarattığı yıkıntıları asla belli etmeden onu yanıtladım.

''Üzgünüm,'' dedim ukala bir tavırla. ''bana hiçbir şey hissettirmiyor Tanay.''

İfadesiz bakışlarımı kasılmış çehresinden alarak yanından sıyrılarak geçtiğimde her kırpıştırdığım gözlerimde onun kaşlarını kaldırmış ve dudaklarındaki iç gıdıklayıcı tebessümü canlanıyordu.

Salonun kapsını arkamdan gürültüyle kapattığımda elimi göğsüme koyarak kastığım bedenimi serbest bıraktım. Soluklarım ciğerlerime düğümler atarken ciğerlerim bir makas gibi ipleri kesiyordu.

Bedenim, bozulan bir oyuncak gibi savsak savsak hareket ederken sırtımı yasladığım kapıdan ayırdım ve merdivenlere yönelerek üst kata çıktım.

Attığım her bir adımda Tanay'la olan konuşmamın etkisinden çıkmam gerekirken aksine konuşma bitmesine rağmen içine daha fazla çekiliyordum.

Bendeki etkisi sadece bedenimde bırakmaya başladığı izlerle alakalı değildi.

Zihnimde onu istiyordu.

Parmaklarımı trabzana sürte sürte üst kata çıktığımda soyunma odasının önüne doğru adımlamaya başlamıştım ki, öfkesi yüzünde okunan onu görmemle ürkek adımlarla onun yanına ilerledim.

Sözler... Dokunmuş muydu?

Adımlarım ona doğru yaklaşırken eli soyunma odasının kapısına uzandı, kulpu indirip açtığında içerideki boşluk az da olsa gözlerime doluştuğunda ''Hey!'' diye bağırdım dikkatini çekmek için.

Zaman SancısıWhere stories live. Discover now