15. Bölüm

4.3K 177 9
                                    

Ama eskisi gibi gizli bir enerji barındırmıyordu bu gözler. Ve eskisi gibi duygularını saklayan bir cam yoktu gözlerinde. Gözleri yorgun ve üzgün bakıyordu. Bir süre boyunca, uyku sersemliğinden olsa gerek, bana baktı. Sonra gözlerini ovuşturup ters döndü ve yüzünü yatağa gömdü. Yapacak bir şey olmadığı için onun gibi ters dönerek kafamı çarşafa gömdüm. Ve gömmemle öksürüp başımı kaldırmam bir oldu. Burası neden bu kadar pisti? 

Boğuk bir kahkaha sesi geldi. Kafası çarşafların içinde olduğu için sesi az duyuluyordu ama sonuçta gülüyordu. Ve beni rahatlatan gülme sesi azalarak yok oldu. Başını kaldırdı ve bir süre önüne baktıktan sonra hala yarı uykulu olan gözlerini bana çevirdi. "En sonunda uyanmana sevindim bücür." Uyanmama sevinmişti. Belki de umursuyordur. "Artık ortalığı toplamamda bana yardım edebilirsin." Hayır kesinlikle umursamıyordu. 

Omuz silktim. Burayı daha yaşanabilir kılmayı bende isterdim. Tabii ki ilk iş bu çarşafları atmak olacaktı...

************************************************************************************************************

Ortalığı toparlamak- ya da burayı yaşanabilecek bir hale getirmek- sandığımdan çok daha zor ilerliyordu. Ya da belki bu ben çok yavaş olduğum içindi. Ve bacağımdaki sargılar genelde çözülüp ayağıma dolanıyorlardı ve ben onları tekrardan sararken yanık tavuk gibi görünen bacağıma dokunmak zorunda kalıyordum. Çok can acıtıcı bir deneyimdi. Hiç kimseye tavsiye etmiyorum. Bacağınız yanık bir tavuk gibi görünüyorsa oraya dokunmayın. 

Bir dakika. Bir dakika! Bu sargı bezleri nerden gelmişti? Şu ana kadar adım attığım her yer çok pisti ve yatak odasındaki kapalı olan yere girmemiştim. Büyük ihtimalle orası banyoydu ve orda belki de mutasyona uğramış tozdan canavarlar dolaşıyordu. Kısaca oraya girmeye korkmuş ve oranın temizliğini nazikçe Damon'a devretmiştim.

Üç buçuk bacaklı sandalyeyi kaldırırken sargı bezlerimden birine basıp yere kapaklandım. Sandalye de sağ olsun üzerime düşme nezaketinde bulundu. Kendimi dökülen bir mumya gibi hissediyordum. Sargı bezleri sürekli düşen ve onları toplamaya çalışırken daha fazla sargı bezi düşüren sakar bir mumya gibi. Sonra fazla sargı bezi düşürdüğü için yok olan sakar bir mumya. 

"Daha ne kadar orada yatmayı planlıyorsun Madileyn?"

Adımı ondan duymak çok tuhaf geliyordu. Bana genelde bücür veya velet diyordu ya da onun gibi küçük düşürücü lakaplar takıyordu. Yerden bitme gibi. Boyum o kadar da kısa değildi ki benim! Alnım onun çenesine geliyordu. Kısaca bana bakmak için kafasını eğmesine gerek yoktu. 

Oflayarak sandalyeyi üzerimden ittim ve oturarak çözülmüş sargı bezlerimi tekrardan bacağıma gelişigüzel dolamaya başladım. 

"Hiç ilk yardım dersi almadın mı sen küçük? O öyle olmuyor." 

Yanıma gelip eğildi ve bana uzanırken elleri havada dondu.

"Hâlâ rahatsız oluyorsun değil mi biri sana dokununca?" 

Rahatsız olmak değildi mesele. Panik oluyordum. Kalbim sıkışıyordu ve ölüyor gibi oluyordum. Neden bunu soruyorsun ki? 

Keşke beynimden geçen düşüncelerin bir kısmını duyabilse. Ama sadece bir kısmını. Tamamını duyarsa hayatım boyunca benimle dalga geçer. Ya da geçmez. Onu tanımıyorum bile. Tanımadığım biri benim hayatımı kurtarıyor ve yaralarımı sarıyor. Bana kalabileceğim bir yer bile sunuyor. Yani yaşanacak bir ortam değil ama en azından başımın üstünde bir çatı var.

"Panik atakla uğraşamam, hele de burada tekiz ve ben seni öldürmek istemiyorum. Şimdilik. O yüzden dediklerimi iyi dinle."

O bana nasıl bandajları tekrardan bağlayacağıımı anlatırken saf bir çocuk gibi ona bakıp düşünüyordum. Neden? Neden bana yardım etme gereksinimi duymuştu? Neden beni yanına almıştı? Bunların hepsi bana çok mantıksız geliyordu. Hani hiçbir şey hissetmiyordu? Hani hiçkimse umurunda değildi? Hani bencil bir piç kurusuydu ve başkalarının ne düşündüğünü önemsemiyordu?

Lütfen Bana DokunmaWhere stories live. Discover now