14. Bölüm

4.3K 185 15
                                    

Her yer fazla sıcak olmuştu. Biri ısıtıcıyı dibime kadar sokup gitmiş gibiydi. Rahatsız ediciydi. Çok terliyordum. Terlemekten nefret ederim. Yapış yapış ve pis bir şey. Ayrıca da kötü kokuyor. Üşümek çok daha iyi üstünü örtünce geçiyor. Ama bu öyle değil. Gözlerimi araladığımda bir ışık demeti göz kapaklarımdan içeri girdi. Aniden gelen ışıkla gözlerim sızladı ve onları daha sıkı yumup örtüyü üzerimden attım. Bacağıma değen ani sıcaklıkla bir çığlık attım. Bacağıma inekleri damgaladıkları damgadan yemişim gibi hissettim ve bu pek de hoşuma giden bir deneyim değildi. Gözlerimi tamamen açarak doğruldum. Oh, oh hayır. Hayır! Alevler. Her yerde alevlerler vardı. Neler oluyordu?!

Etrafa bakınmakla zaman kaybetmemem gerekiyordu ama neler olduğunu çözmem gerekiyordu. Gerçi neyini çözmem gerekiyorsa... Her yer yanıyordu işte! Penceremin önü en kötü olanıydı. Tavandan birkaç parça düşmüştü ve perdelerim yanıyordu. Pencereden dışarı çıkma gibi bir şansım kalmamıştı kısaca. Yastığımın altında duran küçük peluş köpeğimi aldım. Neyse ki ona bir şey olmamıştı. Kendisi 9 yaşımdan beri benimleydi. Beynim vücuduma emir vermekte gecikiyordu. Hemen yatağımdan kalktım ve üzerimde sadece kısa bir şort ve sütyenle bir atlet olmasına aldırış etmeden odamdan çıktım. Şu anda üzerime bir şeyler giymekten daha önemli şeyler vardı. Hayatta kalmak gibi. Bazı yerler çökmüştü ve çöken yerlerin altında bazen insan cesetleri görüyordum. Dehşet vericiydi. Ağlayarak koşuyordum. Birkaç kere aptal gibi ayağım ayağıma dolanıp peluş köpeğimin üstüne kapaklandım. Her yer alev almıştı ve nereye gittiğimi bilmiyordum. Bir köşeyi döndüm ve beynim vücuduma emir vermeyi bıraktı. Dondum. İç sesim koşmamı söylüyordu ama benim umurumda bile değildi. Lütfen bunların hepsi bir rüya olsun söz veriyorum Tanrım daha iyi bir insan olacağım. Ve bulamaç gününde tabağımdaki bütün bulamacı bitireceğim. Lütfen. Sadece lütfen! Düşen birkaç tahta kirişin altında tanıdık sarı saçlar vardı. Kana bulanmış saçlar. Bir çığlık atarak Jeremy'nin yanına çöktüm. Hayır! HAYIR! Beni bırakamazdı böyle olmazdı böyle bitemezdi. Hayır! Bu dünyadaki tek yaşamayı bilen çocuk! NEDEN O? BEN VARKEN NEDEN O? YARATTIKLARININ DEĞERİNİ BİLMEYEN VE VERDİĞİN ÖZELLİĞİ KULLANMAYI RED EDEN BENİM TANRIM! PEKİ YA NEDEN O!?

Yanında titreyip bağırarak ağlıyordum. Başım dönmeye başlamıştı ve öksürüyordum. Demek benim hayat hikayemin de sonu böyle bitecekti ha? Herkes sıradışı bir yangınga ölecekti ve bana ne olduğunu kimse bilemeyecekti. Beni anacak kimse olmayacaktı.

Bilincim yavaşça kapanıyordu. Son bir kez gülümsedim. Gülümsemeyeli epeyce olmuştu...

SİZİ SON İKİ BÖLÜMDÜR BU SONA HAZIRLIYORDUM UMARIM KİTABİ BEĞENMİŞSİNİZDİR!

Teşekkür etmek istediğim kişiler altta lütfen okumadan geçmeyin 

ha 

hahah

hahahahah

GERÇEKTEN BURADA BİTECEĞİNİ DÜŞÜNMEDİNİZ Dİ Mİ? EĞER BURADA BİTERSE VE ANA KARAKTER ÖLÜRSE NEFRET ETTİĞİM KİTAP TÜRLERİNDEN NE FARKIM KALIR Kİ?

neyse sizi kandırmak güzedi :) :Ddd

Gülümsemeyeli epeyce olmuştu... Son bir kez değer verdiklerimi gözden geçirdim. Bu listede Damon'ın da olması biraz sinir bozucu ve kafa karıştırıcıydı. Her şey siyahlaşırken birinin beni kavradığını ve hızla bir yere götürdüğünü hissettim. ya da hayal ettim. bilemiyorum. Her şey o kadar saçma ve sıradışı ki...

Gözlerimi açtığımda cehennemin ateşli ve alev alev yanan kapılarıyla karşılaşacağımı ve küçük şişko kırmızı kuyruklu ve boynuzlu adamların beni Şeytanın oğluna kurban diye götüreceğini düşünüyordum. Ama hayır, pek de böyle olmadı. En sonunda uyandığımda sıradan bir kanepede yatıyordum. Kollarımda ve bacaklarımın bazı bölgelerinde sargıla vardı. Sargıların bağzılarında hafif kırmızı lekeler oluşmuştu. Muhteşem derecede zeki olan ben bunların kan olduğunu anlamıştım. Her tarafım sızlıyordu. Ve hareket ettirdikçe her tarafıma ucu çok da sivri olmayan ve sivri olmadığı için canımı daha fazla acıtan oklar giriyordu. En kötü kısım ise bacaklarımdı. bazı yanıklar sargıların dışına çıkmışlardı. Ve hiç iç açıcı değillerdi. Fazla kızarmış ve fırından zamanında çıkarılmayıp yanmaya bırakılmış bir rostoya benziyorlardı. Bacaklarımı çok fazla hareket ettirmemeye çalışarak doğruldum. Etrafa boş boş bakındım. Çok zevksiz bir apartman dairesiydi. Duvar kağıtları koyu yeşildi ve yer yer sökülüp yere düşmüşlerdi. Kusmuk ve sümük karışımı bir şey gibi görünüyordu. Çok mide bulandırıcıydı. Odada tek bir cam vardı ve o da çatlaktı ve çok pisti. Öyle ki dışarıdaki hava sisli ve pis bir hava gibi gözüküyordu. Ve üzerindeki sanat eseri olan kuş kakasını da unutmamak gerek. Yerlerdeki tozlar o kadar çoktu ki görebiliyordum. Yattığım yerin yanında üç buçuk bacaklı bir sandalye duruyordu. Evet üç buçuk. Sağ arka bacağın yarısı yoktu ve nereye gittiğini merak ediyorum. Bacaklarımı aşağıya sarkıttım ve vücudum çeşitli bölgelerine saplanan ağrıları görmezden gelmeye gayret ederek mutfak olarak adlandırabileceğiniz bir yere girdim. Mutfak da salondan daha iyi bir durumda değildi. Yerde daha ileriye gitmemi engelleyen kırık cam parçaları vardı. Bir köşede içki şişeleri duruyordu. 

Oradan olabildiğince hızlı bir şekilde ayrılmam gerekti çünkü içki kokusu (ve tanımlayamadığım bir şey daha vardı. Islak ve çürük bir sünger gibi kokuyordu galiba) tahammül edemeyeceğim bir seviyeye ulaşmıştı. Keşfetmediğim tek odaya girdiğimde buranın yatak odası olduğunu fark ettim. Çift kişilik büyük ama çarşafları çürük ve kirli olan yatakta enlemesine biri yatıyordu. Büyük ihtimalle beni kurtaran kişiydi. Ben de gidip onun gibi yatağa uzandım. Nefes alışları düzenliydi. Uyuyordu. Dünkü olayları hatırlamak istemiyordum. Ama beynimdeki artık daha da güçlenmiş karaltı bana Jeremy'ye ait görüntüler göstererek bana işkence ediyordu. Beni kurtaaran gizemli kişiye baktım. Elleri yüzünü kapattığı için kim olduğunu göremiyordum ama beyaz gömleğinin bir parçası yanmıştı ve kravatı olduğunu tahmin ettiğim fakat artık kravat olmaktan çıkmış... şey yerde duruyotdu. Kurtarıcıma arkamı döndüm ve gözlerimi kapattım. Tanruya hayatta olduğum için şükretmem gerekiyordu belki de ama ben hayatta kalmak istemiyordum ki. Fazla kolaya kaçmak gibi geliyordu kulağa, gerçekten de öyleydi, ama ben zaten her şeyden kaçıyordum ve bundan da kaçmak istiyordum ama olmuyordu. Elime geçen o fırsatta kurtarıcım tarafından mahfedilmiş. İçime dolan ani bir öfke patlamasıyla uyuduğunu düşündüğüm kurtarıcıma döndüm ama karşılaştığım şey yüzü elleriyle kapalı uyuyan bir beden değildi. Birkaç santim önümde parlayan siyah ve derin gözlerdi....

Lütfen Bana DokunmaΌπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα