2. Bölüm

12.2K 344 18
                                    

Salı günlerini severim. Ve nedenini bilmiyorum. Sadece hoşuma gidiyor Salı günleri. Ve yemekhanede puding ile makarna oluyor. Arada sırada 'Salı Günü Takosu' da oluyor. Nefis!

Biz her zamanki gibi Veronica ile tribünlerde oturuyorduk. Burası her zaman sessiz ve sakin. O konuşuyor, bense tabii ki konuşmuyordum.

Konuşmak gereksiz bir eylem. Yapmasan da olur. Şahsen ben konuşmadan uzun ve mutlu bir hayat geçirebilirim.

"Ve yalnız Madileyn." Ne?

Düşündüklerimi kağıda karalamış olduğumu fark ettim. "Yazsan bile, bu da konuşmak olmuyor mu?"

BU YAZMAK OLUYOR VERONİCA. "Herneyse. Bak Damon!" VE?

Bana uzaylı görmüş gibi baktı. "Dostum Damon yakiyor!" Garip bir aksanla konuşunca elimde olmadan gülümsedim. YAKIYOR MU? SU GETİRİN! "Tamam. Bu günlük kötü espri sınırını aştın Madi."

Ayağa kalktı. "Ben sahaya iniyorum. Hem Joe ve diğerleri de orada."

Onun boşalan yerine çantamı koydum ve uzandım. İyi ki bu gün etek giymemişim. Çünkü rüzgâr vardı.

"Hey?" Jeremy. Bu deli çocuk çok deli dolu(!) "Ne o? Dilini kedi mi yuttu?"

Ona dil çıkarınca güldü. "Bir de bana deli diyorlar." Gözlerimi kapadım ve daha iki saniye olmamıştı ki, tekrar konuşmaya başladı. "Bu gün ortak terapi var Madi-mad. Çok harika olacak! Tabii sen konuşmuyorsun. Fikirlerini nasıl anlatacaksın?"

Omuz silktim. Bu 'Anlatmayacağım' demek oluyordu. "Belki de yazabilirsin. Herneyse artık. Hey onu tanıyor musun?"

Bana Damon u gösteriyordu. Tam o sırada bize baktı. Jeremy ona heyecanla el salladı. Damon da başıyla selam verdi.

Soran gözlerle Jeremy'ye baktım. "O benim arkadaşım. Yani aslında ben onun arkadaşıyım. O böyle duyguları yaşıyor mu bilmiyorum. Yani belki de içinde yaşıyordur. Ama o hissetmez. Yani ona vurursan hisseder ama öyle duyguları hissetmez. Sadece öfkelenir."

Hızlı ve çok konuşuyordu. Ama iyi çocuk. Kulaklıklarımı taktım ve gözlerimi kapadım.

^^^

Biri kulaklıklarımı çıkardı ve benim tatlı uykumu böldü. Gözlerimi yavaşça açtım. "Hadi uykucu geç kalacaksın." Ses çok duygusuzdu ve sesin sahibinin simsiyah gözleri vardı.

Damon'un ağızından

Uyukluyordu. Bu havada, kısa kolluyla ve müzik dinleyerek bunu nasıl yapıyorsa artık?

"Hadi uykucu geç kalacaksın." Sesim fazla duygusuzdu. Gözlerini açınca gri bir şekilde parlayan ve merakla bakan gözlerle karşılaştım.

Tamam, açık mavi gözü anlarım, elayı da anlarım. Hatta sarıyı bile anlarım ama gri? Gri gözler.. Güzel.

Aslında onu kolundan tutup sertçe çekmek istiyordum. Onu tribünlerden aşağı atmak çok cazipti. Ama hiçbirini yapmadım.

Bunun birkaç nedeni var. Birincisi, Bay Kol beni çok sert bir dille uyarmıştı. "Bak Damon. Ona iyi davran. İyi davranmasan bile, ona dokunma. Panik atakla uğraşacak vaktim yok."

İki, panik atak. Onu tanımıyordum. Ama Veronica ile oturduklarını görmüştüm. Oldukça sakin bir kızın panik atağı nasıl olu bilmiyorum. Ve merak ettiğim de söylenemez.

Üçüncü ve son olarak, beynimin bir kısmı, küçük mini minnacık ufacık bir kısmı ona zarar vermeme engel oluyordu. Ve ona dokunmama.

Kabul etmeliyim, kız gerçekten çok güzeldi. Dudakları ince ama şekilli, saçları dolgun ve dalgalı. Gözleri ise merak ve biraz da korkuyla bakan bir gri.

Ama hayır. Ben hissedemem. Hissizim ben. Sadece onu beğenmiştim. İşte bu kadar

Lütfen Bana DokunmaWhere stories live. Discover now