3. Bölüm

9.6K 320 27
                                    


Toplu terapi. İnsanlara daha iyi geldiği söyleniyor. Ama o insan diğerlerinden korkuyorsa ne olacak? Ya 'o' insanın sırları varsa? Ve bu 'sırları' diğerlerinin öğrenmesini istemiyorsa? O zaman ne olacak? Toplu terapinin bir anlamı kalır mı?

Bunları aslında hep korktuğum için söylüyordum. Zaten ben ne zaman cesur davranıp korkularımla yüzleştim ki? Cevap vereyim; hiçbir zaman.

6 kişiydik. Beşi sandalyede oturuyordu. Ben ise bacaklarımı kendime çekmiş, kollarımı onların önünde birleştirmiş yerde oturuyordum. Kısaca spoarcu oturuşu da diyebiliriz.

Aslında bana bir sandalye vermişlerdi ama ben sandalyeleri sevmem. Nedenini bilmiyorum. Çok rahatsızlar ve insanın poposunu acıtıyorlar.

Bay Rigby ve Orospu Çocuğu Kol'da buradaydı. Bay Rigby bize insan gibi davranılmasını istiyor. Neticede insanız. Ama O.Ç Kol bize sorunlumuşuz gibi davranılmasından yana. Ne de olsa sorunluyuz.

Bir daire oluşturmuştuk. Kapı arkamda kalıyordu. Sağımda Veronica, solumda Damon vardı. Damon'un yanında Jeremy, Veronica'nın yanında OÇ Kol ve karşımda da Bay Rigby oturuyordu.

Oda oldukça konforluydu. Bir kliması vardı ve yer koyu gri halıfleksti. Büyük pencereden karşıdaki parkı görebiliyorduk ve cam açık olduğundan parkta oynayan çocukların şen çığlıkları odayı dolduruyordu. Saat tam 12'yi gösterdiğinde Bay Rigby, önceden hazırlanmış gibi konuşmaya başladı.

"Hepinizi buraya bir amaç için topladık." OÇ Kol sözünü kesti. "Değerli zamanımızı sizin için boşa harcıyoruz." Bay Rigby sinirle iç çekti. "Çoğul kullanma." Kendi aralarında sorun yaşıyorlar ve bir de bizim sorunlarımızı çözmek adına mı uğraşıyorlar? Çok umut vaat edici...

Pekâlâ. Şimdi bir kez oldun, ne konuştuklarını dinleyeceğim. İlk defa ne hakkında saçmaladıklarını merak ediyorum.

"En çok neyden nefret edersiniz?" Kolay, dokunulmaktan ve konuşmaya zorlanmaktan.

İlk yanıtı Jeremy verdi. "Böyle heyecanla tepki verdiğim zaman insanların bana çok garipmişim gibi bakmasından nefret ediyorum." Ve sonunda da kocaman gülümsedi elbet.

Sıra Veronica'daydı. "Sinir krizi geçirdiğimde insanların bana uzaylıymışım gibi davranmasına sinir oluyorum." Yani, teknik olarak hepimiz insanlardan nefret ediyorduk.

Önümde bir defterle bir tükenmez kalem duruyordu. Yani, biliyorum tükenmez kalem de tükeniyor. Ne saçma bir isim.

Sıra Damon'a gelmişti.

İlk önce dudakları yukarı doğru kıvrıldı. Gülümseyecek sandım. Ama o tehlikeli bir biçimde sırıtmakla yetindi.

"Ben en küçük hareketimde, herkesin bunu 'duygulara' yormasından nefret ediyorum. Bu odadaki herkese söylüyorum; benim duygularım yok. Umutlanmayın."

Güzel. Bu da demek oluyor ki bütün umutlarımı çöpe atabilirim. Şimdi, nerede bu çöp kutusu?

Bay Kol, pardon, OÇ Kol bana alayla baktı. Zaten onun bir psikolog olmasına kim izin verdi ki? "Peki sen Madileyn, sen neyden nefret edersin? Aaa dur biraz. Bize söyleyemezsin. Çünkü sen herşeyden, konuşmaktan bile korkan küçük bir kızsın..."

Damon'un ağızından

Kol'un yaptığı gerçekten de çok alçakçaydı. Yani herkesten uzak durmama ve onlara acı çektirmek istememe karşın, onun bu yaptığı çok ama çok pislikçeydi...

Madileyn, ilk önce inanamıyormuş gibi baktı. Hepsi şaşkına dönmüştü. Ben pek şaşırmadım. Çünkü onu herkesten iyi tanıyorum. Bir geçmişimiz var.

Ama sonra, Madileyn'in gözlerinde bir şey parladı. Öfke? Ve önündeki deftere bir şeyler karaladı.

Bitirdiğinde defteri yüzünün önünde bir süre tuttu.

SEN BİR PİSLİKSİN. BEN OROSPU ÇOCUKLARINDAN NEFRET EDERİM. ÖZETLERSEK SENDEN KOL.

O kalkıp giderken arkasından sessizce baktım. Demek küfür de biliyordu bizim bu sessiz kız?

Lütfen Bana DokunmaWhere stories live. Discover now