10. Bölüm

5.8K 230 3
                                    

Gecenin bir yarısı sıçrayarak gözlerimi açtım. Uyumayı severdim, ama uyuyunca kâbuslar beni korkutucu ve karanlık pençesinin içine alır, beni bir o yana bir bu yana savururdu... Bu yüzden uykuyla ben 1 numaralı düşmanlar olma yolunda ilerliyorduk.

Karanlığa gözlerimin alışması birkaç saniye sürdü. Ağızım hafifçe gülümseme diye adlandırabileceğimiz bir şekil aldı. Karanlık. Geceyi çok severdim. Karanlıktı ve arka sokaktaki pis işlerle uğraşan sıçan kılıklı günahkâr insanlar bile günün bu saatlerinde bir bebek gibi uykuda olurdu.

Ayaklarımı aşağıya doğru sarkıttım ve çıplak ayak bir şekilde koridorda ilerledim. Herkes uyuyordu. Kapının başında nöbet tutması gereken adam bile. Adamın önünde durup birkaç saniye yüzünü inceledim.

Yeni başlamış olmalıydı. Çünkü belinde bir silahı yoktu. Üstelik bu lanet olasıca cehennemin dibi yerde uyumanın ne kadar tehlikeli olabileceğini bilmiyor gibi rahattı. Sonuçta işten atılabilir ya da hayatından olabilirdi değil mi?

İnsanlık olarak ne kadar da ırkçıyız! Yani şimdi düşündüğümde insanlar için tımarhaneler, bakım evleri ve daha nice şeyler var! Peki ya hayvanlar? Hayvanlar için neler yapıyoruz? Onları avlıyoruz. Postları için derilerini canlıyken yüzüp onları o şekilde ölüme terk ediyoruz. Yaşam alanlarını istila ediyoruz ve gereksiz arabaların gereksiz egzozları ile havalarını kirletiyoruz....

Cam gibi görünen ama aslında kurşun geçirmez saydam plastikimsi şeyden dışarı baktım ve korkuyla sıçradım.

Bir süre şok içinde bekledikten sonra alnıma bir şaplak attım. Ben, Madileyn Clara Shadow, kendi yansımasından bile ödü kopan aptal kız. İşte o benim...

Ama yansımamı incelediğimde gerçekten ödüm kopmakta haklıydı. Karışmış ve yüzümün yarısını örten siyahımsi saçlar, çıplak ayaklar, gri gözler ve neredeyse her korku filminde olan bir hastahane geceliği.

Ellerimle onları tarayarak saçlarıma biraz şekil verdim. Yani şöyle diyeyim; saçlarımı aldım ve yüzümü kapamasınlar diye arka tarafa aldım.

Ve aniden bir şey saydam kapıya doğru atağa geçti ve ben içimden bir çığlık atarak yere düştüm.

Yüzümü acıyla buruşturdum. Popom acımıştı. İçimde oluşan korku kırıntılarıyla kapıya bir bakış attım ve...

Kapıya saldıranın tek kulağı bandajlı bir kedi olduğunu fark ettim. 'Büyük ihtimalle o da benim gibi yansımasından korkmuştur belki de' diye geçirdim içimden.

Bir süre birbirimize baktık. O patisini yaladı, ben saçlarımı kulağımın arkasına attım.

Kocaman morumsu (evet gözleri morumsuydu) gözlerini bana sabitledi ve kulaklarını dikip miyavladı. Ya da ben öyle tahmin ediyorum. Esnemiş de olabilir. Çünkü şu olağan üstü sersem kapı yüzünden dışarıdaki sesleri duyamıyorum.

Yavaşça ayağa kalktım ve kömür siyahı olan kediyi ürkütmemeye çalışarak kapıya ilerledim ve açmaya çalıştım. Boş bir uğraştı çünkü kapıdaki kilitleri görebiliyordum.

İç çekip görevliye baktım. Anahtarlar muhtemelen ondaydı. Gözlerimi kapıya tekrar çevirdiğimde ise kedi gitmişti...

Lütfen Bana DokunmaWhere stories live. Discover now