Benimle Kal - Bölüm: 10

Start from the beginning
                                    

"Sus!"

Geldiğinden beri ilk defa duyduğum duygudan arınmış soğuk sesi kalbimi soğuk buzların sarmasına neden oldu.

İçimde yeşeren bir damlalık umutda yok olurken kaşlarımı çattım. Yaşadığım duygu yoğunluğu yerini saf bir öfkeye teslim ettiğinde elimi elinden çekmeye çalıştım.

Avuçlarının arasındaki elimi bırakmazken, sesim oldukça pürüzlü çıkıyordu. "Yaa sen benden ne istiyorsun?! Madem inanmayacaksın neden koruyorsun? Sana güven vermeyen bir insanı neden evine alıyorsun? Katilim ya ben, seni de öldürürüm bel-" vücuduna çarpmamla sözlerimi yutmuş, sakinleşmeyi beklemiştim.

İri elinin ince uzun parmakları saçlarımın arasında masaj yapıyormuş gibi dolanırken alınlarımızı birleştirmiş nefeslerimizin birbirine çarpmasına neden olmuştu.

Alnını biraz daha hareket ettirip burunlarımızında temasını sağlarken derin bir nefes aldı. Ben ise anın etkisi ile nefes almayı unutmuş, uzun kirpiklerinin altından bana diktiği koyu kahve gözlerine tutulmuş gibi bakıyordum.

Saçlarım arasındaki parmaklar hareket etmeye başladığında mayışmıştım. "Sus artık" nefesi yüzüme bu soğuk havada ılık bir meltem gibi çarptığında kaşlarımı çattım. Cevap vereceğimi hissettiği an dudağıma dokundurduğu baş parmağı yutkunmamı sağladı.

Saçlarına düşen yağmur damlaları oradan yüzüme daha sonra ise boynumdan kayarak tişörtümün açıklığından faydalanıp göğsüme sızıyordu.

Gözlerini kapattı. Göğsüne yaslıydı ellerim. Islanan gömleği sıcak tenini daha çok hissetmeme neden oluyordu.

Soğuk ve yağmurlu bir havada neden bu kadar sıcaktı ki?

Ellerimin altından yüksek voltajda elektrik akımı geçiyor gibiydi.

Yavaşça araladığı kirpiklerinden kehribarlaşan gözlerine dikkatle baktım. Ne beni konuşturuyor ne de kendisi konuşuyordu.

Geri çekileceğim sıra konuşmaya başladı. "Sen o adamı öldürmüş olsan bile, hani dedin ya bana ben yapmadım diye-" başparmağını dudağımın çizgisinde dikkatle dolaştırırken hareleri de parmağının değdiği her bir santimi delip geçiyordu.

Dudaklarını dudaklarıma yaklaştırdığında kilitlenmiş gibi sadece söyleyeceği kelimeleri bekliyordum. Bakışları hâlâ dudaklarımda her bir kelimesi tenime diken edasıyla batıyordu. "Ben bir tek buradan çıkana inanacağım."

Burnumda hissettiğim minik bir buse ve anında kaybolan bir dokunuşla kendime geldim. Gülen gözlerine ve yanaklarında beliren iki koca çukura baktım. "Nefes al, bana canlı lazımsın."

Ciğerlerime zar zor temiz havayı sığdırdım. Vücudumu saran karıncalanma hissi soğuk havanında etkisiyle saniyeler içinde yok oldu. İçeri girerken fark etmediğim siyah spor arabasına ilerleyen Meriç'i izlerken kaşlarım çatıldı.

Ne olmuştu ya az önce?

Beni mi öpmüştü o?

***

Adının Vera olduğunu öğrendiğim binanın kasvetli havasının aksine geldiğimiz dağlık alanı, arabanın yaslandığım kaportasından inceliyordum.

Saat sabahın beşi. Yağmur damlalarını son kez yerle buluşturmuş. Yerini yeni yeni çıkan ışıltısı göz kamaştıran gökkuşağının, zarif güzelliğine ve dağları kaplayan gri sis bulutuna bırakmıştı.

Meriç ise yaslandığı kaportada ince uzun parmakları arasına aldığı sigarasını derince içine çekiyor yanaklarındaki çukurların daha da derinleşmesi sağlıyordu. Göğe karşı gözler önüne serdiği adem elması daha da belirginleşti.

Benimle KalWhere stories live. Discover now