Benimle Kal - Bölüm: 6

993 44 42
                                    

Geldimm,

Hemde beklediğinize değecek effsane bir bölümle. Olaylar ilerlesin mi dersiniz? Hadi buyrun.. 🙈😌

Bu arada o muhtisim yorumlarınızı eksik etmeyin. 😘😘

İyi okumalar 💕

***

Gecenin uğurladığı gün ışıkları tamamen ortadan kaybolmuşken yürüdüğüm yolu aydınlatan yanıp sönen bozuk bir lambaydı. Topuklarımın tıkırtısı taşlı yolda rüzgara emanet uçup giderken ezberimdeki sokakları bir bir geçip meydandaki büyük binaya ilerliyordum.

Attığım her adımda anılarımdan bir parça düş olup geçiyordu önümden. Zira zordu yaşadığın her anının düşüne kapılmak. Görkeminin kara bir bulut gibi insanın üstüne çöktüğü taştan, soğuk binadan içeri girdiğimde birbirlerine endişe dolu gözlerle bakan siyahlara bürünen adamlar çekti dikkatimi.

Bir şeyler ters gidiyordu. Altay'ın bulunduğu demirlerin kuşattığı odanın önü boştu. Yerde ise kırık bir kilit vardı. Altay denen o iğrenç herif yerine tahta sedirde oturan yüzü önünde, kumral saçları yüzünü kapatan Koray vardı. Sağ elim topuz yaptığım saçıma giderken gözlerim kararmaya başlamıştı bile. Demirlerden birine boşta kalan elimle tutunurken sorgular bir ifadeyle bakışlarının bana ulaşmasını bekledim.

Hastaneden kendim çıkmıştım. Koray ise bir mesajla sabaha kadar yanımda beklediğini ama acil bir işi çıktığı için gitmesi gerektiğini açıklamıştı. Acil iş dedim kendi kendime kısık sesle. Duymuştu sesimi, bakışları hızla yüzüme değdi. İşte o an bir şok dalgasıyla daha baş başa kaldım. Boğazıma acı bir yumru yerleşti. Yüzü... Koray'ın yüzü yara içindeydi. Boğazında kesik izleri ve kurumuş kan lekeleri vardı. Kendimi hızla sedirin boş tarafına, Koray'ın yanına attım. Elim yanağında hafif baskı uygularken üç parmağımla gözünün altındaki morluğa dokunduğum gibi geri çektim. Gözleri kapanır gibi oldu bir an.

Canı çok acıyor muydu?

Diğer yanağının altına elimi yerlestirdiğimde bana çevirdi yorgun bebeğini kızıl çizgilerin sakladığı yeşil gözlerini. Burukça gülümsedi yanağındaki elimi yavaşca indirirken. "İyiyim, vebalıymış gibi bakmayı bırak." Kısık sesle güldüm. Fazla sürmedi tabi "Nasıl oldu bu? " yüzünü işaret ettim çenemle "Kim yaptı?" Yerdeki kilide döndü bakışları "Altay'ı götürmek isteyenler. Onlarla kavga ederken oldu. Bir de onları görsen." Gözlerimi devirirken güldüm yine. Yüzünün gözünün haline bakmadan ne düşünüyordu. "Kim?" diye tekrar ettim sorumu. Kaşlarını çattı. "Meriç... Meriç Demir Arca"

"B-bunu sana o mu yaptı? " gözlerime bir perde indi o an. Nereye koyacağımı bilemediğim ellerim sedirde tırnaklarımı sedirin üzerine kazınmış, anlamı olmayan karalamalara geçirdim.

Bakışlarım taştan örülmüş duvarda turlarken sağ elimin üzerinde sıcak bir baskı oluştu. Göz göze geldik bir an iki saniye bile sürmezken bu yüzündeki yaralara kaydı yine harelerim. "Bunu onun yanına bırakmayacağım. O Altay itini de ne olursa olsun ondan alacağım!" Vücudumu ele geçiren sinirle bir hışım ayağa kalktım. Elimin üzerindeki eli bileğime yerleşirken soyledikleri bıçak gibi kesti hareketimi. "Afra ben... gidiyorum."

"N-ne demek gidiyorum? Nereye? "

"İsviçreye"

Korktum o an, binlerce insanın arasında yalnız kalmaktan. Bu insan kalabalığında tanıdık tek bir simaya muhtaç kalmaktan.

Esin yoktu...

Şimdi Korayda mı olmayacaktı?

Aklıma dolan karanlık düşünceler ve bulanıklaşan gözlerimle yüzüne baktım. "Bak Esin için kendini suçlama. Senin hatan değildi ki sadece bir kazaydı." Gözlerimi kaçırdım.

Benimle KalWhere stories live. Discover now