Benimle Kal - Bölüm: 8

En başından başla
                                    

Salonun ortasındaki gri büyük koltuğa oturduğunda ise kadehin dibini görmüştü bile. Koltukta kafasını geri yasladı tavanı izlemek düşüncelerinden kaçma girişiminde pekte yardımcı olmuyordu.

Öte yandan hâlâ masada oturan Eftelya ve abilik iç güdüsüyle onun elini sıkan Kutay hariç diğerleri kendi halinde her şey normalmiş gibi kahvaltılarını yapıyorlardı.

Bir eli masadaki çatalı sıkarken diğer eli Kutay'ın sakinleştirme deneyimlerine karşılık vermeye çalışıyordu.

Abisi câni değildi elbette. O her zaman doğru olanı yapmış ve kendisinin kahramanı olmuştu. 'Peki ya şimdi' dedi kendine.
Toz konduramadığı, hayranı olduğu abisi gerçeklerini nasılda bir anda yerle bir etmişti?

Yanındaki Kutay'ın 'hayır' diyen bakışlarını umursamadan hızla kalktı masadan. Kızarmış gözleri dolu dolu geçti abisinin karşısına.

Meriç önündeki hareketlenmeyi hissedince kavisli kaşları havalandı. Kendisine kırmızı dolu gözlerle bakan kardeşini görünce ayaklanarak kardeşinin yanından geçti.

Söyleyeceği sözler az buçuk aklından geçiyordu lâkin şuan duymak istiyor muydu emin değildi.

Salondan çıkmak üzereyken kardeşinin ince sesiyle ayakları yere çakıldı.

"Aşk için ölmek gerek. Aşk o zaman aşk diyen sen, aşkın için kardeşim dediğini mi öldürdün abi? Sen! O kızı az önce ailesiyle tehtid ettin be. Canını bile bile yaktın. 4 yıl! Tam 4 yıl boyunca bu kızın kalbini paramparça etmek için mi bekledin sen? Abi! Sen bu kızı üzmek, yara açmak için mi tam 4 yıl sevdin? Sen sevme be abi. Acıtıyor sevgin. "

Kelimeleri düğümlenen boğazından zar zor çıkarken göz yaşları  sicim gibi akıyordu. Sözlerini tek tek abisinin sırtına bakıp söylerken kendisine dönmeden öylece durmuş tek kelime etmemişti. Son bulan sözlerinin ardından ise kapanan kapıya baktı öylece.

Ne kadar zaman orada durduğunu bilmezken Kutay'a sarılır halde buldu kendini. "Canı çok yanmış mıdır? " dedi feryat figan hıçkırıklarının arasından. "Çok üzdüm onu."

"Şşşhht" dedi Kutay. "O senin abin kırılmaz sana."

Ama biliyordu ki en çok değer verdiği kırardı insanı.

***
Afra'nın ağzından;

Evimin önündeki, hafızamda yer edinmiş taşlara dikkatle bakarak attım adımlarımı.

Taşların oluşturduğu yolun kenarındaki fenerler yanıp karanlığımı aydınlattı. Gökyüzüne çevirdim gözlerimi. Parlak yıldızlar bu gece de yalnız bırakmamıştı beni.

Buruk bir tebessüm canlandı yüzümde. Seviyordum gecenin ıssız karanlığını aydınlatan tek bir noktayı bile.

Sonra o karanlıkta bir nokta çekti dikkatimi. Kırmızı yanıp sönen bir nokta. Ve ardından balkonumda beliren bir silüet.

Yamaç...

Balkonumda oturmuş sigarasını içerken dalgın gibiydi. Zira şuâna kadar beni fark edip bunca zaman nerde olduğumu sorması gerekiyordu.

Yürüdüğüm yolda aynı zamanda kendime telkinler veriyor dik durmaya çalışıyordum. Çıktığım merdivenlerin ardından odama girmiştim.

Ama bir gariplik vardı. Yatağımın dağınık örtüsü, dolabımın açık kapağı, komodinin üzerindeki geceliğin altına  bıraktığım kitaplık ve boş sürahi. Hepsi bıraktığım gibiydi.

"Neredeydin?" Balkondan gelen katı ses bir anlık irkilmeme neden olsa da derin bir soluk verdim.  "B-ben"

"Meriç'in yanındaydın değil mi?" ilk defa hissettiğim aramızdaki soğukluk canımı yaktı. "Ama sen... onu... nasıl ya?" Yine bir ton soru doluşmuştu aklıma. Neler olduğunu bilmiyordum ve bu sinir bozucuydu.

Benimle KalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin