9. Bölüm (M)

5.4K 304 91
                                    

Yazar ; Özge Meral

Yalan söylemek insanoğlunun en ilkel dürtülerinden biridir. Yalan söyler ve o anda bulunduğumuz zorluktan kurtulmak isteriz, yalan söyler ve her şeyin daha güzel olmasını bekleriz, yalan söyler ve gerçeklerin asla ortaya çıkmamasını dileriz. Ama gerçekler suyun hemen altında pusuya yatmış bir canavar gibidir. Bekler, bekler ve ortaya çıktıklarında hayatınızı altüst ederler.

"Ben gerçeği zaten biliyordum."
" Ne zamandan beri ?"
" O açıklıkta bana meydan okuduğun ilk günden beri."

Sözcükler havada uçuşuyor, zihnim olanları algılamak için çırpındıkça çırpınıyordu.
Gerçeği biliyordu. Sehun gerçeği biliyordu.
Tekrar ettikçe sözcükler içimde büyüyor, içimdeki volkan gittikçe kabarıyordu.

" Hayır." Dedim gerçeği yalanlamak istercesine. Başımı inatla iki yana salladım. " Hayır."

Sehun oturduğu yerden zarifçe kalkıp bir panterin çevikliği ve sinsiliğinde sessizce bana doğru yürümeye başladı. Bana doğru attığı her adım bedenime balyoz gibi iniyordu.
Kestane rengi gözleri koyu opal halkalara dönüşürken üzerime doğru eğildi. Şimdi dudakları neredeyse yüzüme dokunacaktı.

" Evet." Dedi mis kokulu nefesi yüzümü yalayıp geçerken.
Gözlerimi kırpıştırıp sesimin titremesine aldırmadan yüzüne bakmaya devam ettim.

" Nasıl ? Nasıl bilebilirsin.?"
Şimdi gözleri hiç olmadığı kadar koyuydu. Yıldızsız bir gece gibi kararmıştı gözleri. Titredim. Bunun üşümekle alakası yoktu.

" Sana bakan herkes Bing'in oğlu olduğunu anlayabilir." Dedi tok sesiyle. " Baban hayran olduğum adamdı. Aslan yelesini andıran uzun saçlarıyla açıklığa çıktığında herkesin gözü onun üzerinde olurdu. Sende Babanın gözlerindeki Ateş'i görebiliyorum. "

Afallamış bakışlarımı gözlerinden ayıramıyordum. Düşmüş bir meleğin büyüsüne kapılmıştım sanki.
Büyük, sıcak eli havaya kalkıp yavaşça yanağımı okşadı. Nefesimin kesildiğini hissettim.

" Ve ben Luhan, seni aklımdan çıkaramıyorum. Gözlerin her yerde benimle. Bana ne yaptın sen ?."

Sözler öylesine büyük bir darbeyle yüzüme çarpıyordu ki nefes alamıyordum. Gerçek olamazdı. Rüya görüyor olmalıydım.Belki de ölmüştüm ?

Sehun bir şeyler söylememi bekler gibi yüzüme bakarken sesli bir şekilde yutkunup gözlerimi daha çok kırpıştırdım. Evet, kesinlikle boktan bir rüyanın içindeydim.

" Ben sana bir şey yapmadım ki?"

Bana böyle bakma. Bana böyle bakma!
Kestane rengi gözlerde çakan kıvılcımlar alevlere dönüşürken, dudakları iç yakıcı bir gülümsemeyle gerildi.
Gülümsemesi sıcak ve vaat doluydu.

" Aptal ." dedi kocaman elleriyle yüzümü sararken. " Hala aptalsın."

Yüzümü saran elleri güçlü ve sıcacıktı. Bu rüya olmamalıydı. Rüyaysa bile beni uyandıranı kesinlikle öldürecektim.

Sehun üzerime doğru daha da eğilirken kalbim dört nala atmaya başladı. Eğer bu bir rüyaysa uyandığımda kesinlikle canım yanacaktı. Sehun yine o soğuk, o ulaşılmaz adam olacaktı benim için.
Sehun için yalnızca silah arkadaşı olacaktım. Buna katlanamazdım.
Yüzümü saran ellerinden kurtulup hızla adımlarla geri geri gitmeye başladım.

Sehun tepkime anlam veremezken biraz kızgın biraz eğlenen gözlerle hareketlerimi izliyordu. Sırtım sert bir ağaç kabuğuna dayandığında yutkunarak gözlerimi kapattım.

" Rüya. Bunların hepsi rüya. Belki de öldüm ?! Tanrım, Ulu Tanrım!"

Kendi kendime sayıklarken üzerimdeki gömleğin çekiştirilmesiyle gözlerimi açtım.
Sehun tam önümde durmuş üzerimdeki bol keten gömleğin düğmelerini çözüyordu.
Şaşkınlık öylesine büyük bir dalga halinde geldi ki bomboş bakışlarla Sehun'a bakmak dışında bir şey yapamıyordum.
Nihayet konuşabildiğimde Sehun gömleğimin son düğmesini çözmekle meşguldü.

Cehennem SavaşlarıWhere stories live. Discover now