6. Bölüm

3.2K 307 45
                                    

 Bakışlarımı kestane kahvesi gözlerden kaçırıp ellerimi çıplak sıcacık- Tanrım !- göğsüne koyup rahatsız bir şekilde iteledim.

“ Dibime sokulmazsan kızarmam, burada havasız kaldım.” Dedim kaslı göğsüne daha fazla dokunmak için çıldıran ellerimi dizginlerken.

Sehun'un boğazından iç yakıcı, hafif bir kahkaha koptu. Sesi tıpkı sıcak bal gibi içimi yakıyor, tenimi karıncalandırıyordu. Onu ilk kez gülerken dinliyordum.

Sehun yavaşça doğrulup bana  asla-uslanmayacak- tarzı bir bakış atıp geriye çekildi. Tam gideceği sırada bir şey unutmuş gibi dönüp şimdi daha parlak bir renk alan gözlerini üzerimde gezdirdi.

“Burası sana göre bir yer değil, ufaklık.”

Sesinde alaycılıktan eser yoktu. Kahverengi gözler anlayış ve adını koyamadığım bir duyguyla parıldıyor gibiydi.

İçimin burkulmasına aldırmadan çenemi kaldırıp, sırtımı dikleştirdim.

“ Neresinin bana göre olup olmayacağına ben karar veririm. Ben bir gladyatörüm ve adım ufaklık değil Luhan.”

Neden hiddetlendiğimi bilmiyordum ama onun karşısında kendimi ispat etmek , neler yapabildiğimi kanıtlamak istiyordum. Çelimsiz görünmem umurumda değildi. Kahraman olmakla da ilgilenmiyordum. Ben sadece yaşamak için savaşmak zorunda olan parçalanmış bir ruhum. Savaşmak için dirençli kaslar kadar, inanç ve zekada gereklidir. Ve ben bunu kanıtlayacaktım.

Sehun'un bakışlarındaki anlayış yerini yavaş yavaş öfkeye bıraktı. Şimdi koyu opal olan gözleriyle cennetten kovulmuş günahkar bir melek kadar güzel ve korkutucuydu.

“ Aptalsın.” Dedi arkasını dönüp uzun adımlarla ormanın içine dalarken.

“ Hala aptalsın.”

Çamura bulanmış çizmelerimi hiddetle önümde duran taşa vurdum. Ardından söylenerek tek tek üzerimdekileri çıkarmaya başladım. Yinede içliğimi çıkarmayıp her an birinin gelebilme ihtimaliyle sabunumu alıp buz gibi akan nehre yöneldim. Su soğuktu ; içimi titretip dişlerimi birbirine vurduracak kadar soğuktu hem de. Ama yine de temizlenmenin keyfi üşümemi önemsiz kılıyordu.

 Ben bir gladyatördüm. 

Sıcacık pirinç küvetlerde kokulu çiçeklerle yıkanan ya da piyano çalmayı, güzel konuşmayı ve gelecekteki eşini memnun etmeyi arzulayanlardan değildim. 

Ben bir gladyatördüm. 

Soğuk, açlık ya da yaralar beni yıldıramayacaktı.

Sabunumun güzel kokusu dört bir yanımdan havaya karışırken nehirden çıkıp hızla kurulandım, etrafımı kontrol ettikten sonra bir süre ormanı dinleyip sesleri ayırt etmeye çalıştım. Çok çok ileriden yükselen gür kahkahalar ve konuşmalar, savaşçıların hala mağarada olduğunu gösteriyordu. Çevreden yalnızca kuşların daldan dala atlayan sincapların ve bir baykuşun akşamın geldiğini gösteren çınlayan sesi yükseliyordu. Ortalıkta kimsenin olmadığından emin olur olmaz hızla içliğimi çıkarıp bedenimi kuruladım. Böyle dolaşmak kesinlikle rahatsız ediciydi. 

Cehennem SavaşlarıWhere stories live. Discover now