11. Bölüm

3.5K 269 30
                                    

Yazar: Özge Meral

"Ve çanlar çalmaya başladığında savaş kaçınılmazdır."

Alacakaranlığın altında sere serpe uzanan çıplak bedenlerimiz terli, sıcak ve doymuştu. Sehun bir kolunu sıkıca belime dolarken boşta kalan eli usul usul bel çukurumdan kalçama doğru tüy gibi dokunuşlarla geziniyordu.

Orman suskun bedenlerimizi sarmalarcasına etrafımızda yükselirken dingin olamayacak kadar endişeliydim. Neredeyse 2 haftadır ormanda düzenli olarak buluşuyor ve çılgınca sevişiyorduk.
Gladyatörlerin anlamaması için erkenden açıklığa geri dönüyor ve tüm gün boyunca hiçbir şey olmamış gibi davranıyorduk. Son günlerde Donkor'un bakışlarını üzerimde hissetsem de her şey yolunda gidiyordu.
Zaten sorunda buydu.
Her şey fazla yolundaydı.

Zihnim son sevişmemizin ardından
Sehun'a anlattığım anılarıma kaydı. Sehun hayatımın her dönemini öğrenmek istiyor gibiydi. O istiyor ben anlatıyordum. Oysa asıl canımı yakan şey onun kendi hakkında hiçbir şey anlatmıyor oluşuydu.
Belirsizlik.
İşte beni deliye çeviren tam olarak buydu. Çünkü kalbinizi ve ruhunuzu birine açtığınızda onun sizi sarıp sarmalaması kadar sizde ona karışmak istersiniz.

" Birazda sen anlat." Dedim başımı göğsünden kaldırıp yüzüne bakarken.

Bakışlarım nefes kesici yüz hatlarına kayarken kahverengi gözleri ışıl ışıldı. Sehun her zaman büyüleyiciydi.

" Anlatacak önemli bir şeyim yok. Hadi artık kalkalım neredeyse güneş doğuyor." Dedi huzursuzca kıpırdanarak.

Sehun ayaklanıp pantolonunu giyerken hayal kırıklığı bedenime dalga dalga yayılıyordu. Sehun sanki hiçbir şey yokmuş gibi gömleğini giymeye başladığında hayal kırıklığı yerini öfkeye bıraktı. Hışımla ayağa kalkıp çıplak bedenimle kıyafetlerimin dün geceki ateş anında hangi cehenneme gittiğini bulmaya çalıştım.
Pantolonumu birkaç metre uzakta bir taşın üzerinde bulurken gömleğim tanrı bilir neredeydi ?!
Alçak sesle bir küfür savurup ayağıma geçirdiğim çizmelerimle gömleğime bakınırken Sehun'un keskin bakışlarını çıplak sırtımda hissettim.

" Ne oldu ?" dedi temkinli bir tonda.
Gömleğimi aramaktan vazgeçip önümde duran ağaca bir tekme savurdum.

Ardından hışımla arkamı dönüp " Ne mi oldu ?!" diye haykırdım.

Sehun'un bakışları katılaşırken hızlı adımlarla yanından geçip içliğiliğimi aldım. Titrek parmaklarımla içliğimi başımdan geçirirken bakışlarım bedenimdeki küçük kızarık ve ısırık izlerine takıldı. Buğulanan bakışlarımı dikkatle bana bakan Sehun'un yüzüne çevirdim.

" Biz ne yapıyoruz ?"

Sehun kahverengi kaşlarından birini kaldırırken burnu kavganın ateşinin kokusunu almış olacak ki heybetli cüssesi gerildi. Ona doğru birkaç adım atıp yüzüne daha yakından baktım.

" Biz ne yapıyoruz ? Biz neyiz ?"
dedim yeniden.

Bir cevap vermesini bekliyordum. Tanrının cezası bir cevaba ihtiyacım vardı. Oysa Sehun yalnızca susuyordu.

Sesimdeki acı yerini kor gibi öfkeme bırakırken " Cevap ver !" diye haykırdım.

" Yatıyoruz. Kahrolası her gün seninle düzüşüyoruz. Sen ne zaman istersen o zaman. Sen konuş diyorsun ben konuşuyorum. Sen anlat diyorsun ben anlatıyorum. Ama Tanrı kahretsin Sehun, sen hiçbir şey söylemiyorsun."

" Ne söylememi bekliyorsun?" dedi Sehun çatık kaşlarıyla.

Kızgınken bedeninden yayılan karanlığı hissedebiliyordum. O karanlığa dokunmak onu da tıpkı diğer şeyleri gibi kabullenmek istiyordum. Tanrım bu adamı nasıl bu kadar sevebilirim ?!

Cehennem SavaşlarıМесто, где живут истории. Откройте их для себя