11. Bölüm

32.1K 1.2K 194
                                    

Instagram:dolunaayyz

Bir çocuk için kelimesi ne kadar özel bir kelimeydi değil mi?
Ama benim için sıradan bir kelimeden ötesi olamazdı.

Hülya araz..yıllar sonra tekrardan karşımdaydı.
Değişmeyen kömür rengin de gözleri, ama ona aksi bembeyaz saçları, ne kadar yaşlanmıştı. O dik duruşu, nefret dolu bakışları hiç değişmemişti.

Ayaklarımın bağı çözülmüştü. karan'ın elleri belimi sıkıca tutarken kulaklarım uğulduyordu.

"Doktor. kendine gel. Bana bak doktor, ben de kal."
Çeneme konulan el ile gözlerim karan'ın gözleriyle kesişti.
"Ne annesi?"
Zorlukla yutkunarak gözlerimi kapattım.
"Annem burada fırtına."
Dans müziği bittiğin de ayrılırken abime döndüm. donuk bir ifadeyle anneme ve yanında ki üvey babamıza bakıyordu.

Abim onların üzerine yürüdüğün de peşinden koştum. Annemin koluna yapışıp kimseyi umursamadan arka bahçeye sürüklemeye başlamıştı.

"Demek artık birbirinizi buldunuz."
Üvey babamın pis iğrenç sesini duyduğum da yüzümü buruşturarak ona baktım.
"Ne oldu? Zorunuza mı gitti?"
Tiksinerek ikisine bakarken annemin konuşmasıyla oraya döndüm.
"Evleniyorsun demek? Anneni ve babanı çağırmak aklına bile gelmedi?"

Abim sert ifadesini koruyup buz gibi olan sesiyle konuştu.
"Benim bir annem, babam yok! Anladın mı? Ne bok yemeye buraya geldiniz bilmiyorum ama, şimdi  buradan defolup gidiyorsunuz. Tekrardan huzurumuzu kaçırmanıza izin vermeyeceğiz."
Beni kolunun altına alarak bunları söylediğin de başım dik bir şekil de onlara baktım.

Üvey babamız olacak herif bize bakıp kahkaha attı.
"Ne huzuru ulan. Biz buraya asel için geldik. Sevgili kızımıza talip çıktı, baya zengin bir herif beşinci karısı olacaksın, ama para bankası. Ye, iç, yat, mis gibi hayat sana."

"Baban doğru söylüyor. Ne güzel yaşar gidersin. Biz de payımız olanı alırız tabi."

Annem olacak kadına bakıp abim saldıracakken kolundan tuttum. Yavaşça annem'e doğru yaklaşıp yüzüne dik dik baktım.

"Hülya araz..hiç değişmemişsin. Sadece para peşinde olan bir yollusun. Kızını satabilecek kadar aşağılık bir kadınsın. Senden nefret ediyorum. Senden tiksiniyorum. Ben kimseyle evlenmeyeceğim! Sizin karşınız da on bel yaşında ki asel yok! Doktor asel araz var. Ben kimseye kendimi satmayacağım!!"
Yüzüne iğrenircesine bakarak bunları söylemiştim. Eli hırsla bana tokat atmak için kalkarken sıkıca tutup buna engel oldum.

"Sakın! Sakın deneme bile, hülya araz. Sana bunu çok fena ödetirim!"

"Sen iyice terbiyesiz birisine dönüşmüşsün. Ne bu afra, tafra, evlen işte, bulmuşsun zengin kocayı kaçırma! Hayatın da birisi mi var yoksa?"
Gözlerine acıyarak bakıp arkasında ki adama döndü bakışlarım.
Hâlâ aynı adam. Annemi kaç kere gözümün önün de dövmüştü, kaç kere annemin kazandığı paraları karı kızla yemişti.
Gözlerim tekrardan annemi buldu. Acıyordum ona.

"hiç değişmeyeceksin değil mi? Aç gözlerini hülya araz, aç!
şu adam'a sığınmaktan bıkmadın mı! Paranı ona verip, onun karı kızla paranı harcamasından bıkmadın mı! Her gece eve gelip seni dövmesinden bıkmadın mı! Bunları ikinci defa kendine neden yapıyorsun. Kendi ayakların üzerin de durabilirsin. Birisine sığınmaktan kurtul artık! Eğer bu adamın kölesi olmaya devam edersen sonun ölüm olacak! Bu adam seni öldürecek! Anla bunu, anla!"

Gözleri öfkeyle dolu bir şekilde bana bakarken başını onaylamazca salladı.
"O beni seviyor. Ne öldürmesinden bahsediyorsun. Kocam değil mi, sever de, döver de! Ben sana iyilik yapıp zengin koca buluyorum senin yaptığına bak. Terbiyesiz!"
Burnuma dolan keskin nane kokusu daha sonra da elimi tutan güçlü bir el olaya dahil olmuştu.
"Yeter artık, rahat bırakın asel'i. Buradan defolup gidin. Yoksa kendinizi parmaklıklar arasın da bulacaksınız."

FırtınaWhere stories live. Discover now