3. Bölüm

43.4K 1.5K 64
                                    

Instagram:dolunaayyz

O günden sonra aklımda ki düşüncelerle boğuşmuştum. Kıbrısa geleli neredeyse bir hafta olacaktı. Karanla sürekli karşılaşıp atışıyorduk. Abim her fırsatta karşıma çıkmaya çalışıyordu.

Yine her zaman ki gibi hastaneye girdim.
Alya elinde ki testlere bakıp bir şeyler yapıyordu.
"Günaydın kuzum."
Başını testlerden kaldırıp tebessüm etti.
"Günaydın canım. Hiç üstünü çıkarma, dışarı da oturalım biraz. Olur mu?"
Omuz silkip başımı olumlu anlam da salladım.
"Olur, dışarı da bekliyorum."

Dışarıya çıkıp kıbrısın soğuk, toprak kokan kokusunu içime çektim. Sevmiştim burayı. İnsanlarını, her şeyiyle güzeldi. Bakışlarım askeriye şubesini bulduğun da uzunca çekemedim.
Gözlerim bir ara pencerelere kaydığın da karanla göz göze gelmiştik. Bu durum duraksamama neden olurken önüme dönüp alyanın elin de kahveyle gelişini izledim.

Bir tanesini bana uzatıp güldü.
"Al bakalım."
Öpücük atıp teşekkür ettim. Sırtımı soğuk duvara yaslayıp kahvemi yudumladım.
"Asel, bana neden bir abin olduğunu söylemedin?"
Bakışlarım donuklaşırken gözlerim alyayı buldu.
"Çok eski bir konu. Yıllar önce terk etmişti. O yüzden geçip gitmişti. Kim bilirdi ki yeniden karşılaşacağımızı?  O komutan olmuş, ben doktor.
İkimiz de hayalimizi gerçekleştirdik. Ama tek bir farkla. Onsuz oldu."

Cebimden bir sigara çıkarıp yaktım. Evet arada içerdim. Çok dertli olduğum da.
Alya yüzünü buruşturup eliyle dumanları savuşturmaya çalıştı.
"Kızım şunu benim yanım da içme diye kaç defa dedim."
Kahkaha atıp içime bir nefes daha çekip alyanın inadına başımı havaya kaldırıp üfledim.

"Allah cezanı vermesin asel ya, öff leş gibi koktuk."
Omuz silkip kahvemden içtim.
"Aman ne olacak? Sıkarız bir parfüm, bitti, gitti. Çok takıyorsun bunları kafaya."
Alya gözlerini devirip saçlarını savurdu.
"Bir kere ben işimi resmi bir şekilde yapıyorum. O yüzden sigara içmek yasak."

Alayla ona bakıp elinde ki sigarayı gösterdim.
"Sanki normal de çok içiyorum. Baş ağrımı alıyor benim. İyi geliyor, dene gör."
Göz kırparak söylediğim şeyle yüzünü buruşturdu.
"Öff, git be."
Gözlerim askeriyenin kapısını bulduğun da karan ciddi bir ifadeyle kaşısında ki askerle konuşuyordu. alya ya döndüğüm de, hülyalı bir şekil de askere bakıyordu.

Gözlerimi kocaman açıp alya ya baktım. Nasıl ya!
"Alya!"
Hızlıca bana dönüp ne var dercesine baktı.
"Askerden gözlerini alamadın bakıyorum? Kimdi o?"
Yüzün de tebessüm oluşurken yanakları kızarmıştı. Nazlı kız. "Şey, kaan. Yani asker, yani kaan."
Kahkaha atıp durumuna güldüm. Resmen çocuktan hoşlanıyordu.
"Ay buraya geliyo asel! Doğal davranalım. Saçım nasıl?" Gülmemek için kendimi sıkarken kaan ve karanın buraya gelmesiyle ciddi ifademe büründüm.

"Selam alya, nasılsın?"
Kaan direkten alya ya dönerken, sırıtıp alya ya baktım. Gözlerini kaçırıp saçını kulağının arkasına attı. Aha! Vallahi hoşlanıyordu. Ne zaman bu hareketi yapsa anlardım.
"İyiyim kaan. Sen nasılsın?"
Kaanın yüzün de kocaman bir gülümseme oluşurken başını memnuniyetle salladı.
"Ben de iyiyim sağol. Bu arada hoşgeldiniz doktor hanım. Ben kaan, askerim."

Başımı olumlu anlamda sallayıp nezaketen gülümsedim. "Memnun oldum kaan. Ben de asel, doktor hanım demene gerek yok."
Karan'a bakmadan elimde ki sigarayı yere atıp saat'e baktım.
"Ben içeriye geçiyorum alya. Senin gelmene gerek yok, işlerim var."
Bir şey demelerine izin vermeden yanlarından ayrılırken arkamdan gelen adım seslerini duyuyordum.

"Doktor"
Karan. Arkamı dönüp kaşımı havaya kaldırdım.
"Komutanım?"

"Sigara içtiğini bilmiyordum."
Omuz silkip dudağımı büzdüm.
"Bilmeniz gerektiğini düşünmüyorum komutanım. Bu arada, cidden soruyorum. Beni gizlice izliyor musunuz böyle sürekli?"
Serserice burnunu çekip bakışlarını bana sabitledi.
"Ne münasebet doktor hanım?"

"Asel. Benim bir adım var. Bana asel diyebilirsiniz komutanım."
Yavaşça bana doğru adımlayıp elleri arkasın da birleştirmiş bir şekil de durdu.
"Karan. benim de bir adım var. Bana komutanım demek yerine karan diyebilirsiniz."
Son cümlesini bastırarak söylemişti.
"Doktor hanım."

Meydan okurcasına ona bakıp işaret parmağımla göğsüne vurdum.
"Ben de aselsem, siz bana asel diyene kadar size komutanım diyeceğim. Anladınız mı komutanım!"
Gözlerini kısıp ilk önce parmağıma baktı, sonra gözlerini gözlerime çıkardı.
"Görelim bakalım doktor. Ben de karansam, sen bana karan diyene kadar sana doktor diyeceğim."

Arkasına dönüp omzunun üstünden bana baktı.
"Görüşürüz doktor."

🐶🐹🐶

"Ay başım çatladı ya, bu ne yoğunluk."
Alyanın isyanına güldüm. Deliydi bu kız.
"Hadi çıkalım."
Akşam olmuştu, ama ikimiz de pert durumdaydık. Hastaneden çıktığımız da, abim, damla, karan ve kaan bize bakıyordu. Soran gözler ile alya ya döndüğüm de dudağını ısırmış bana bakıyordu.

"Ne bok yedin yine alya?"
Elleriyle oynayıp alttan, alttan bana baktı. Masum yavru köpek bakışı demek.
"Şey, ben şöyle ki, kaan dedi ki, hep beraber akşam bir kafeye gidelim. Ben de kıramadım. Asel lütfen. Benim için. Kaanla aramız da bir şeyler ilerliyor işte ne olur."

Yılışmaya başlayınca yüzümü buruşturarak itip yanağımı sildim.
"Yılışma be, tamam."
Yanlarına doğru adımladık. Damlaya sarılıp geri çekildim.
"Selam."
"Hoşgeldiniz."
Abime bir şey demeden selam verdim. Hevesle gözlerime bakmaya devam ediyordu.

"Hadi gidelim o zaman."
Kaanın sesiyle herkes onaylayıp arabalara bindi. Sana bunu ödeteceğim alya hanım!

🦋🤍🦋

Işıl ışıl renkli bir kafeye gelmiş bir şeyler yemiştik. şimdi ise kahvelerimizi söylemiş sohbet ediyorduk.

"Asel, dikkati mi çekti, parmağın da yüzük göremedim. İlişkin yok sanırım?"
Damlaya gülümseyip başımı salladım.
"Evet, ben kendimi kariyerime adadım. Daha çok, aşk, meşk, işleriyle pek ilgilenmem."

"Evet, lise de, üniversite de, kaç defa ben saymayı bıraktım. Teklif eden oldu, birine dönüp bakmadı. Hastanede ki hemşireyi hatırlıyorsun değil mi?"

Aklıma gelince kıkırdayıp başımla onayladım. O hemşireyi nasıl unutabilirdim ki?
"Nasıl yani?"
Kaan olaya dahil olurken alya benim yerime cevap verdi.
"Aselin eski hastanesin de bir hemşire vardı. Kafadan çatlak. Ama işini çok iyi yapardı. Her gün elin de bir buket çiçekle gelir, asel'e verirdi. Asel de acımadan o güzelim çiçekleri yaşlı teyzelere verirdi."

"Çok iyi yapıyormuş."
Karan ve abimin aynı anda bunu demesiyle bakışlarım ikisinin arasında gidip geldi.
"Ay hastane de geldiğinden beri vallahi hiç durmadı. İşin de baya iyisin belli. Aklıma takılan şey, neden o büyük hastaneler dururken buraya geldin?"
Elimde ki kahve bardağına bakıp gülümsedim.

"Çok şükür işim de iyi bir konumdayım. Ama o büyük hastaneler de tonlarca doktorlar varken, oralara gitmek yerine burada yardıma muhtaç insanları tedavi etmeyi büyük zevkle tercih ederim. Hem burası çok güzel"
Damla başını olumlu anlamda sallayıp gülümseyerek abime sarıldı.
"Evet burası çok güzel, insanları da öyle."

Kaan ile alya aralarında derin bir muhabbete girerken, kahvemden büyük bir yudum aldım. Bana gelen en iyi şey olabilirdi sanırım.
"Eskiden kahve sevmezdin."
Bakışlarım anında abimi bulurken ciddi halime büründüm. Böyle yapmam onu üzüyordu. Ama umrumda değildi.
"O eskidendi. Her şey eskisi gibi kalmaz akın bey, aksine kahveyi çok severim."
Üzgün bakışları beni bulurken ona sımsıkı sarılmak istiyordum. Belki bir gün sarılırız abi..

Zihnim de karanın dedikleri tekrardan dolaşırken kaşlarım çatık bir şekilde dışarıya bakıyordum. Gözlerim gözlerini bulduğun da anlamış olacak ki  gözlerini sımsıkı yumup geri açtı.

Kalbim tekrardan hızla atmaya başlamıştı.
Ne oluyordu bana böyle.
Karan'a neden bu kadar çok güveniyordum?

Tataaaa yeni güzel mi güzel bir bölümle karşınızdayımmm

Yazım hatası varsa affola umarım beğenirsiniz

Oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın

Sizleri seviyorum
Kendinize iyi bakın
Hoşçakalın♥️

FırtınaWhere stories live. Discover now