7. Bölüm

35.4K 1.3K 129
                                    

Instagram:dolunaayyz

Ben size neden kıyamıyorum kuzularım...

Bir insan aynı an da kaç duygu yaşardı? Korku, hüzün?
En çokta korku. Kaybetme korkusu. İkisini birden yaşayabilir miydik gerçekten de?
Abimin kalbi durduğun da aynen böyle hissetmiştim. Onu affetmek istiyordum. Onu çok özlemiştim. Boynuna sıkıca sarılıp abim demek istiyordum. Yıllarca neler yaptı öğrenmek istiyordum. Ama onu affedecek cesaretim yoktu.

Odam da öylece durmuş kalemimle oynuyordum. Düşüncelerle boğulmaktan çok sıkılmıştım.
Kapının tıklanmasıyla kendime çeki düzen verip seslendim.
"Gel."
Damla kafasını içeriye sokup sırıttığın da gülümsedim.
"Hoşgeldin."

Yanağımdan öpüp karşıma oturdu.
"Hoşbuldum, alya nerede?"

"Kaan'ın bugün izin günüymüş buluşmaya gittiler."
Kahkaha atıp başını olumlu anlamda salladı.
"Ay cidden alemler ya, o gün masa da resmen dünyadan koptular."
Başımı olumlu anlamda sallayıp kıkırdadım. Aklıma takılan soruyla damlaya döndüm.
"Damla sana bir şey sorabilir miyim?"

"Tabi ki?"
Dikkatle beni izlerken derin nefes aldım.
"Akın komutanla nasıl tanıştınız?"
Meraklı ifadesini kocaman bir gülümsemeye bıraktı. Gözleri ışıl ışıl bana bakarken konuştu.

"İki yıl önce tayinim buraya çıkmıştı. Tabi çok biliniyordum, kadın komutan biliyorsun pek yoktur. En iyilerindendim. Akınla ilk geldiğim zamanlar hep atışırdık. O bana kafa tutardı, ben ona. Öyle böyle derken sevdik birbirimizi, onunla çok mutluydum, onsuz mutsuzdum, onunla güvenli hissederken onsuz tedirgindim. Öyle işte."
Kocaman gülümsereyek damlaya sarıldım.
"Sen akını çok seviyorsun. Gözlerinden belli, o da seni çok seviyor."

Utanarak gülümsediğin de yanaklarını sıktım.
"Utandın mı sen kız?"

"Yaa yapma asel!"
Kahkahalarımı zor dindirirken telefonumun ekranın da beliren isimle bedenim kaskatı kesildi.
"Hülya araz."
Damlanın mırıltıyla bunu söylemesiyle telefonumu elime alarak ayağa kalktım.
"Gelirim birazdan."

Koşar adımlarla dışarıya çıkıp tenha bir köşeye geçtim.
Günlerdir bıkmadan beni arıyordu. Eminim ki beni özlediğinden değildi. Sadece para içindi.
Cesaretimi toplayıp telefonu açtım.

"Ne var! Ne istiyorsun hâlâ?"

"Asel, aklını kullan! Zengin bir adam buldum. Seni yaşatır, el üstün de tutulursun. İnat etme, gel evlen şu adamla."

Ne diyordu bu kadın? Yıllar sonra bana bunu söylemek için mi aramıştı.

"Ne biçim annesin sen! Ne biçim annesin! Yıllar sonra beni arıyorsun ve tek derdin hâlâ para!!Nasılsın demeden bile bana yıllar sonra hiç bir şey olmamış gibi davranamazsın sen! Ben sevmediğim birisiyle evlenmeyeceğim!! Allah senin de, o adamın da belasını versin. Hayatımı elimden aldınız, çocukluğumu elimden aldınız. Bir daha beni sakın arama. Sakın!!"

Hırsla telefonu kapatıp yere fırlattım. Sinir krizi geçirecektim.
Yere çöküp hıçkırarak ağlamaya başladım. Yorulmuştum,hem de çok.
"Allah belanızı versin sizin. Nefret ediyorum sizden. Nefret ediyorum! Nefret!!!"
Belime dolanan kollarla kendime gelip geri çekildim. Abim buradaydı, gözleri kıpkırmızı olmuş bana bakıyordu.
Ellerimle onu itip bağırdım.
"Bırak beni! Bunların hepsi senin yüzünden! Neden bıraktın ki beni! Neden! Ne istediniz benden. Ne!!"

Ellerimi sıkıca tutup durmamı sağladı.
"Sakin ol, ben yanındayım. Bir daha gitmeyeceğim, söz veriyorum."
Başımı olumsuz anlam da salladım yalan söylüyordu.
"Yalan söylüyorsun, yalan! Yine bırakacaksın beni."

FırtınaWhere stories live. Discover now