)22(

1.9K 145 53
                                    

Kapının önünde, onların kapıyı açmalarını bekliyordum ve ben karşımdaki beyaz kapıya gözlerimi dikmiş, aklımdan bir türlü çıkaramadığım Yekta'nın anlattığı anılarını düşünüyordum. Burnumu çektim ve gözlerim doldu. Canım benim nasıl da kırıkmış yüreği.

"Eğer, yavrusunu timsahlara kaptırarak onun yem olduğunu izlemiş bir varlık olarak kapıya bakarak hüzünlenirsen kapıyı açacak olan insanlar bir sorun olduğunu anlayacak kızılcık."

Ona yandan bir bakış attım. Çok kolay sanki! "Onların ne düşündüğü umrumda mı sence? Az önce anlattıkların hemen rafa kaldırılacak bir konu değil, tamam mı?" Başıma taktığım ve düşmek üzere olan beyaz beremi düzelttim, o sırada da coşan duygularımı toparlamak için içime derin derin nefesler çektim.

"Daha az önce makyajını temizledim ve sen hala daha ağlama yolundasın. Sana anlatarak hata ettim." Bu sefer ona ters bir bakış attım. Tabiki de bana anlatmalıydı! "Senin hakkında bunu bilmeye hakkım var bir kere! Sen şu iki damla gözyaşının hesabını yapıyorsan, ohoo benden ne gözyaşları aktı bir bilsen."

Bir anda kolunu omzuma atarak daha ben ne olduğunu anlamadan kafamı sıkıca göğsüne gömdü. Öyle sağlam tutuyordu ki beni, nefes alacak yerim dahi yoktu.

"O zaman bunu sana şimdi anlatmam hata oldu."

Geri çekilmeye çalıştım fakat başarısız oldum. "Nefos alomoyorom."

"Seni kesinlikle duymuyorum."

Ayaklarımı yere vurdum ve ellerimle kollarını biraz da olsa aralamaya çalıştım. "Nefos alomoyorom!"

Tamam kokusunun içinde olmak çok hoş fakat onu hissetmek ve kokusunu derince içime çekmem için yaşıyor -yani nefes alıyor- olmam gerekli.

Kollarını aralamayınca ona tüm gücümü kullanmayarak vurmaya çalıştım ve o sadece gülerek benim çabalarımı izledi. O sırada kapı açılınca -kim olduğunu göremiyorum- beni sakince bıraktı ama kolu hala daha omzumdaydı. İçime derin bir nefes çekerek yüzüme düşen saç tellerimi geriye çektim.

Kapıyı açan bizden yaşça büyük bir kadındı ve üstünden anladığım kadarıylada bu kadın bu evde çalışıyordu. "Hoşgeldiniz Yekta Bey ve sizde öyle küçük hanım."

İkimizden de tek bir cevap çıktı. "Hoşbulduk."

Yekta ile içeriye geçtikten sonra çalışan kadın montlarımızı ve benim şapkamı alarak yanımızdan uzaklaştı ve ben de Yekta'yı takip ettim. "Küçük hanım dedi, duydun değil mi? On dokuz yaşındayım ve yakında yirmi olacağım!" Kısık sesle rahatsızlığımı Yekta'ya bildirirken uzun boyundan ötürü kafamı kaldırarak ona baktım. Bana üstten bir bakış attı. "Bu on dokuzundan yirmiye geçiş yapman senin küçük göstermediğin anlamına gelmiyor demek ki."

Benimle alay ediyor.

"Öyle mi, aramızda kaç yaş fark var da sen bana böyle söylüyorsun Yekta?"

Koridorda ilerlerken onun gülüşünü takılı kaldım bir süre. "Aramızda dört yaş var ve ben -senin aksine- yaşımı gösteriyorum kızılcık."

Yirmi üç.

Tam ona cevap vereceğim sırada genç bir kadının sesi yayıldı etrafa. "Hoşgeldiniz!" Neşeli, genç, güzel bir kadın karşıladı bizi ve kucağında da küçük bir kız çocuğu vardı.

Ben daha cevap veremeden Emir koşa koşa yanımıza yaklaştı ve amcasından önce kollarını sıkıca benim belime sardı. Yüzümde bir gülümseme oluştu ve ben yandan yandan Yekta'ya bir bakış atarak Emir'i kastettim. Nasıl da sinir oluyor ama!

Terk Edilenler Durağı Where stories live. Discover now