)14(

2.2K 143 59
                                    

Mutfakta, internetten gördüğüm bir tatlı tarifini denemeye çalışıyordum fakat bu iş benim bir saatimi harcasa bile yinede bir türlü olmuyordu. Kakaolu sıvıyı tavaya döküp olmasını beklerken gözlerimi kapattım ve alt dudağımı dişlerimin arasına yerleştirdikten sonra sağ elimle boynuma masaj yapmaya başladım.

Biraz zaman geçmişti ki, burnuma gelen hafif yanık kokusuyla gözlerim sonuna kadar açıldı ve vücuduma yayılan bilmem kaçıncı panikle tavanın altını kapatıp, spatula ile zar zor alabildiğim tatlı malzemesini diğer olmayan parçaların üzerine attım.

Yemek yapmakta bu kadar zorlanmıyordum çünkü uzun süre tek yaşayınca yemek yapmaya alışmıştım fakat tatlı yapmakla pek uğraşmıyordum ve gerçekten tatlı yapmak ince işti bana göre.

Omuzlarım yapamamışlığın verdiği hüsranla çökerken gözlerime çarpıp duran malzemeleri ortadan kaldırdım ve mutfağın camını da açtıktan sonra oradan ayrıldım.

Salona geçtiğimde kısık sesli televizyona kısa bir bakış atıp koltuklara yöneldiğim sırada uzandığı yerde uyuyakalan Yekta'yı gördüm. Üstü açık bir halde uyuyordu. İçimde yine oluşan kıpırtılarla iç çektim ve hızlıca onun odasına geçiş yapıp bir battaniye kaparak tekrar Yekta'nın yanına geldim ve üzerini dikkatli bir şekilde örttüm.

Böyle çok hoş ve güzel duruyordu.

Birkaç saniye onu seyrederken sessiz evin içerisinde yankılanan zil sesiyle yerimden sıçradıktan sonra dişlerimin arasından mırıldandım. "Hay içine..."

İkinci defa zil çalınca kaşlarımı çattım ve yerinde kıpırdanan Yekta'nın uyanmaması için hızlı adımlarla kapıya doğru ilerledim. Bugün biraz yorgundu Yekta ve ben onun yorgunluğunu atması için uyumaya devam etmesini istiyordum.

Uraz veya Begüm dışında pek kimse gelmediği için onlar sanmıştım fakat karşımda daha önce görmediğim genç bir kadın ve arkasında da siyah giyinimli bir adamla karşı karşıya kalınca kaşlarımı çattım ve ilk konuşan ben oldum. "Buyrun?"

O da beni gördüğüne şaşırmış olacak ki birkaç saniye bir şey söylemeden bana baktı. "Yekta içeride mi?"

Ne diyeceğimi bilemediğimden tereddütle başımı salladım. Yekta'nın bir arkadaşı olmalıydı ama yakın bir arkadaşı olsa illa ki karşılaşırdım bunca zamandır. Merakım beni ele geçirmişti. "Kimsiniz siz?" Diye soruverdim birden.

"Ben Elif, Yekta'nın bir tanıdığıyım. Asıl sen kimsin?" Kendinden emin çıkan ses tonuyla bana üstten bir bakış attığında hafiften kaşlarımı çattım. "Adım İdil." Yekta'nın neyi olabilirdim ki şuan? "Yekta'nın bir arkadaşıyım."

"Sen onun şu özel misafiri misin, hımm?"

Az önceki ifadesinden çok daha sert bakışlarla bana bakarken tek kaşımı kaldırdım. Özel mi, ne özeli? "Anlamadım?" Diye mırıldandım. O sırada da karşımda ki Elif, arkasında dikilen adamın aşağıya inmesini emretmişti.

"Yekta'nın kız arkadaşı falan mısın sen? Niye onunla birlikte kalıyorsun?" Bana doğru bir adım attığında durduğum yerde dikleştim ve soğuk bir ses tonuyla, "Seni ilgilendirdiğini düşünmüyorum." Diyerek göz kırptım.

İki kaşı da havaya kalkarken ellerini kabanının cebine soktu. "Git Yekta'yı çağır bana. Onunla konuşacaklarım var. Özlemiştir beni."

Git Yekta'yı çağır derken? Burada onun hizmetçisi falan mı vardı? E hani nerede göremiyorum?

Özlemiştir beni.

"Pardon da Elifciğim, dediklerini anlayamıyorum. Biz insanlar genellikle rica ederiz." Dediklerimin doğru yere ulaşmasını beklediğim sırada kaşları çatıldı ve beklediğim gibi de daha sert bir hal aldı.

Terk Edilenler Durağı Where stories live. Discover now