)53(

670 62 3
                                    

Karşımda ki ikiliye bakarken dudaklarım kıvrıldı. Yekta, odun kırmak için dışarıya çıkarken Hayat'ı da yanına almıştı ve şimdi de Yekta işini bir süreliğine bırakarak küçük yeğenini tekrar uyardı. "Hayat!"

"Amcaa!" Hayat ise aynı amcası gibi o da Yekta'yı uyardı. Hayat kendisi gibi minik bir kedinin peşinden koşmaya devam etti. "Pisi pisii!" Onun bu haline daha çok güldüm ve camdan ona seslendim. "Hayat, bebeğim düşersin dikkat et!" Hayat bana kısa bir bakış attıktan sonra kedinin kuyruğunu yakalamak için tekrar kedinin peşinden koşmaya başladı.

Yekta kırdığı odunu kısa sürede yaptığı yığının üzerine attı ve söylendi. "Hayat, rahat bırak şu kediyi." Sonra çatık kaşlarıyla bana döndü. "Nedir sizin şu kedi sevdanız?" Huysuzluğu her şekilde belli.

Bu dediğini üzerime alınmalıyım.

Ona öpücük attıktan sonra bakışlarımız Hayat'a döndü. Tam o küçük elleriyle kediyi tutmuştu ki, Yekta ona seslendi. "Hayat, elleme sakın o kediyi. Kime diyorum ki ben... Gel kız buraya!" Hızlı adımlarla yeğeninin yanına giderken, Hayat ona doğru gelen amcasını fark etti ve heyecanla çığlık attıktan sonra koşmaya başladı.

Yekta'dan kaçan minik bir civciv gibiydi, öyle küçük ve tatlı.

"Hayat, kaç miniğim!" Diye bağırdım gülerek ama ne yazık ki Yekta onu hızlıca kaptı ve önce kucağına aldı daha sonra ise onu omzuna attı. Miniğim ise kahkahalarıyla çırpınıyordu.

Yanıma geldiklerinde ise camdan Hayat'ı bana uzattı. "İdil, al bakalım Hayat'ı içeriye güzelim. Dondu dışarıda durmaktan."

"Yaa... pisi pisi!" Hayat'ın mırıldanmasına kıkırdadım ve onu kucağıma aldım. "Amcanın olmadığı bir vakitte severiz kediyi, olur mu?" Diye sordum ona ve göz kırptım.

"Sizi duyabiliyorum!" Konuşmasından sonra içeriye doğru eğildi ve yanağımı öptü. "Yekta, sende çok fazla kalma dışarıda. Hava daha da soğuyor." Onu uyardıktan sonra pencereyi kapattım ve Hayat'ın ellerini yıkamak için banyoya doğru ilerledim.

Geri döndüğümüzde yanımıza bir battaniye aldım ve Hayat'ı örtüyle sardıktan sonra onu kucağıma aldım. Başımı yana yatırarak ona baktım. "Çok tatlısın." Mırıldanmama karşılık o da başını yana yatırdı ve küçük dudaklarında bir gülümseme oluştu.

Ben mutfakta güzel bir meyve tabağı hazırlamak için uğraşırken her muz doğrayışımda Yekta dilimlediklerimden bir kendi ağzına bir de kucağında ki Hayat'a yediriyordu. Gülümseyerek onlara döndüm. "Yektacığım eğer izin verirsen tabağı tamamlayacağım."

"Bir şey yapmıyorum İdil." Diyerek Hayat'ın ağzına bir dilim daha muz attı.

Bir şey söylemedim fakat Hayat adımı uzatarak söyledi. Bu uyarı içeren bir seslenişti. "Lilii!" Yanağına ufak bir buse kondurdum. "Hadi siz geçin içeriye, bende geliyorum canlarım."

Tabağı hazırlayıp içeriye geçtiğimde Yekta ve Hayat yerde ki örtünün üzerine oturmuş, Hayat'ın daha iyi bir şekilde konuşması ve etrafında ki çoğu varlığın ismini daha iyi kavraması için alınan oyuncak kartlar ile uğraşıyorlardı.

Yekta'nın ve Hayat'ın çabasını izlemeye devam ettim. Yekta elinde ki kartı havaya kaldırdı ve Hayat'a baktı. "Şimdi bunu söyle güzelim, ye-mek!"

Hayat ilgiyle karta bakarken dudaklarını araladı. "Ma-ma!" Gülmemek için kendimi tuttum. Yekta ise gözlerini kıstı ve, "Neyse bu da sayılır... Bak bu, i-nek." Dedi

Hayat sanırım bunu söyleyemeyeceğini fark edince kafasını sağa sola salladı.

Birkaç kelimenin üzerinden daha geçtiklerinde onların yanına geçip oturdum. "Suya 'bu', bana da 'Lili' diyen bir çocuktan kusursuz konuşmasını bekleyemeyiz."

Terk Edilenler Durağı Where stories live. Discover now