)57(

766 50 1
                                    

Güneş. Kum. Deniz.

İnsanların kalabalığından ve gürültüsünden ayrı bir köşede, büyük bir çalının gölgesinden biraz uzakta, ayaklarımı kumun üzerine uzatmış ve denizin kokusunu içime çekerken dalgalarının sesinin verdiği huzurla yalnız başıma oturmaya devam ettim olduğum yerde.

Tektim ama bu şuanlıktı.

Tektim ama düşüncelerim vardı.

Ben tektim ama içimde ki ses vardı.

Bir yerlerden başlasam düşünmeye... Düşünecek çok konum var. Fazlaca zamanımı alacak olan, düşünmekten öteye varamayarak bir sonuç elde edemeyeceğim düşünceler...

Hafif bir rüzgar esti, gözlerimi kapattım ve esen rüzgarla saçlarımın birkaç tutamı yüzüme yapıştı fakat bu beni rahatsız etmedi. Elbisemin eteklerine dikkat ederek bacaklarımı kendimi doğru çektim ve çenemi de dizlerimin üzerine bıraktım. Burada saatlerce oturma fikri aklıma yatsa da sadece Begüm ve Efe'nin konuşmasının bitimine kadar geçen süre boyunca burada durabileceğimizi biliyorum.

Nedenini bilmediğim bir şekilde Efe ve Begüm yalnız başına konuşuyorlardı. Begüm'ün sakladığı bir sırrı vardı ve ondan dolayı buraya geldiğimizden beri hiç huzurlu değildi.

Efe'yi daha yeni tanımıştım fakat Begüm -benden daha önce tanıdığı ve arkadaş oldukları için- onun yanında rahattı. Konuşacak bir konularının olduğunu söyleyip yanımdan gitmişlerdi ve şuan sadece benden uzaklaştıkları için küçücük kalan bedenlerinin arkasını görebiliyordum.

İçime derin bir nefes çektim. Ailesi, Serdar, yaşadıkları ve Emre... Begüm yıpranmıştı, yıllarca incilerini akıtmıştı gözlerinden, iki kardeşi -Yekta ve Uraz- ile ve o iki kardeşinin getirdiklerinden sonra yalnızlığı dinmişti, bizimle beraber yüzü gülmüştü, bizimle beraber huzurluydu... Huzurluydu evet ama hep bir aması vardı hayata karşı. Çünkü eksiklerini biliyordu, yaşadıklarını unutamıyordu, döktüğü incilerin hesabını hiç sormamıştı.

Hepimizin gönlünün en güzel köşesinde birisi vardı. Benim ki Yekta'ydı. Ama Begüm, biz hep bir aradayken de yalnızlık çekiyordu. Çünkü onun kalbini dolduran bizdik, bizden sonrası yalnızlıktı. Çok sarsıldı ve bu yüzden kimseye güvenemeyip, hayatına birisini dahil edemedi. Emre onun için küçük bir umuttu, ufak bir şanstı fakat o da olmadı.

O, Emre'ye güvenmek istedi, hayatında ilk defa başka bir erkeğe güvenmek istedi ve Emre ise ondan hayatını gizledi, hayatında başka birisi olduğunu gizledi. Emre'nin yetimhanede büyümüş olması Begüm için sorun olmazdı, onun için üzülür fakat hep yanında bir destekçi olurdu, hatta bizden hiçkimse onu bu konuda yargılamazdı. Yetimhanede büyümüş olması belki Emre'de bir travma yaratmış olabilir veya kimseye bahsetmek istememiş olabilir fakat hayatında başka bir kadın varken Begüm ile de olması...

Belki bunun için de nedenleri vardır fakat bu nedenler Begüm'ün kırılan kalbine hiçbir fayda etmezdi, sadece merakını giderir, aklındaki soruların cevabı olurdu o nedenler. Ama Begüm'ün kalbini toparlayamazdı.

İstemedi Begüm. Hayatında ilk defa kalkıştığı bu işten bir pürüz ile karşılaşınca kendisini geri çekmek istedi. Çünkü bilmediği bir yolda mücadele etse yine en çok yaralanan, toparlanamaz hale gelen kişi Begüm olacaktı. İstemedi. Elbette kusuruzsuz bir ilişki veya kusursuz birisini aramıyordu fakat Emre'nin yaptığı başkaydı, Begüm'ün o küçücük umuduyla araladığı kapısını kendi elleriyle kapattı.

Belki Emre'nin gözünde bir kusur yoktu, onu seveni fark edebiliyordu fakat kalbi kusurluydu. Begüm'e yaptığı büyük bir kusurdu, Begüm'ü görüyordu fakat bile bile hayatında başka birisi varken Begüm'ün umutlarını yok etti. Emre, baştan aşağıya kalbinden kusurluydu ve bu kusurunun getirdikleri affedilemezdi.

Terk Edilenler Durağı Where stories live. Discover now