42

6.8K 384 334
                                    

Pörpıl in the your phone ✌🏻

Evin büyük demir kapılarının iki yana açıldığı sırada kulakları sağır edecek bir lastik sesi büyük bahçe de yankılandı. İki araç aynı anda girdikleri bahçe de karşı karşıya kalmıştı. Korumalar evin hareketlendiğini haber alıp evin girişine dizilmiş, arabadan inen sahiplerinin fırlattığı anahtarları alan iki görevli arabaları çekmek için harekete geçmişti.

Jungkook, Jin'in yanına onu aynı ritimde takip eden adımlarla hareket ederek yaklaştı. İkisi de elleri ceplerinde eve giden beyaz taş yolda, bakışları karşıda evin kapısındaykrn yürüyorlardı.

Suskundular.

Konuşacakları çok şeyleri vardı lakin onlar dokunuşları seçtiler. Evin kapısı iki yana açılıp ışıklandırmalar sırayla yanarken ayakları yerden kesilen oğlan kendini adamın kucağında buldu.

Sadece birkaç saat önce adam evden çıkıp gitmişti. Oğlansa biraz banyo keyfi yapmış evde vakit geçirmişti. Sonra da ailesiyle yaşadığı eve gitmek için hazırlanıp çıkmıştı. Fakat şimdi ikisi de yeniden buradaydılar.

Oğlan, adamın onu özlediğini bilme hissiyle karnının altında bir ağrıyla arabasını hızla çevirip dönmüştü. Aynı Jin gibi.

Dilleri birbirine karışmış iki adam birbirlerinin tenine ulaşma çabasıyla hırlayan sesler çıkarıyordu. Jungkook, adamın kemerini bugün ikinci kez çözmesini sağlayarak ayaklarını yere indirdi. Adımları geri giderken sırtını dayadığı beyaz odanın kapısını adam araladı.

Bu oluyordu. Birbirlerini tamamlamaya başlıyorlardı ve bunun farkında bile değillerdi. Genç adamı soyarken adam hala dudaklarının tadına doyamadığı genci odada yürüttü kapı kapandı ve ışıklar açıldı. Jin genci kafese götürdüğünde adamı kafesin demirlerine doğru çekip üzerinden fırlatmış adamın açıkta bıraktığı kasıklarını, göğsünü ve boynuna uzanan her bir noktayı diliyle keşfe çıkmıştı.

"Ne kadar ileri gidebiliriz?"

Jungkook, adamın sesini işittiğinde neredeyse inler gibi çıkan sese gülümseyerek geri çekilmiş karşılık vermişti.

"Çok."

Jin oğlanın boğazını tutup soluğunun anlık kesilmesini sağlayarak onu yatağa attı. Beyaz saten çarşaflar kayarak katlandı. Jungkook bedenini hızla soyan adama yardımcı oldu ve kalçalarını itaat ederek kaldırdı.

Jin yatağın yanındaki cam çekmecelerden birinden bir kutu çıkardığında Jungkook'un nutku tutuldu.

"Bu altın mı?!"

"Birini seç bebeğim, canını çok yakacağım ve sesin çıkmasın istiyorum."

Jin, cam kutunun içindeki üç renkli emziklerden birini seçmesi için beklediğinde oğlanın altın emziği seçip parmağıyla göstermesine gülmeden edemedi. Adam oğlanın dudaklarını aralayıp soğuk, saf altın oyumlu emziği ağzına yerleştirdikten sonra başına sabitledi. Böylece oğlan suskunluğa gömüldü.

Jin, oğlanın nemli dudaklarını birbirinden ayırmış altın emziğin gence çok yakıştırdı. Bunu onun için almıştı. Bu oğlanı hayallerinin ötesinde bir çok şekilde istiyordu.

Jungkook bedeninin geri itilmesiyle sırtını soğuk çarşafa yeniden emanet etti. Adam, yerdeki bir mermeri kaldırıp hasır bir ip çıkardı.

"Kolların ya da bacakların," dedi elindeki hasır ipi oğlanın teninde gezdirerek. "nerelerini bağlamalıyım ufaklık?"

Jungkook ellerini erkekliğine götürüp adama göz kırptı. Oğlan ağzı kapalıyken de arsızlaşabiliyordu. Adam bu tavrına bayılıyordu. Ona her şekilde dahip olabilmek ama yine de olamamak, bu gerçekten Jin'i zinde hissettiriyordu.

daddie | jinkook ⏳Where stories live. Discover now