29

7.5K 460 422
                                    

Pörpıl in the your phone ✌🏻

"Tamam baştan al, yani sen gerçekten bir seri katil misin? Siktir! Çok havalı!"

Jin, sigarasını yakmış evin içinde dolanıyorken Jungkook hala seviştikleri koltukta oturuyor önünde sanat eseri gibi çırılçıplak duran adama hayranlıkla bakıyordu.

Jin, ona mesleğini söylemişti. Oğlandan aldığı beklenmeyen tepkisi yüzünden şimdi daha da gergindi.

"Jeongguk, sen delirdin mi? Baştan beri deli biriyle miyim, yoksa bunu ben mi yarattım?!"

Jin, sigarasından seri bir nefes alıp gence bağırmadan önce öfkeyle ayağını yere vurdu. Jungkook onun bu kızgın hallerinden korkuyordu. Konuşmadan önce daha ciddi ve sakin kalmaya özen gösterdi.

"Bak, öyle çok şaşırmadım. Yani biraz fazla düşünsem kesin aklıma gelirdi. Hem ne var canım, dünya da birilerini öldüren tek insan sen değilsindir."

Jin, kahkaha atarak başını geriye bırakmış ciğerlerindeki nefesin odaya yayılmasına izin vermişti. Jungkook, asla normal biri değildi.

"Jeongguk, aklın hala sikinde mi bilmiyorum. Sana katilim dediğimde çekip beni öptün amınakoyayım! Ağlayarak evden gitmen gerekmiyor mu?! Sana işkence yaptım!Sabahına siktiri basıp gitmen gerekirken altını değiştirdiğim için neredeyse bana tapacaksın! Sikeyim Jeongguk, öyle üç beş kişi öldüren biri değilim ben! Göremiyor musun?! Soktuğumun arka bahçemde bir helikopter pistim var! Oturduğun koltuk bile bir ev fiyatında!"

Jeongguk, sesini yükseltmiş içini dökmüş adamın boynundaki damarların gözleri önüne serilmesini çekici buluyorken tek umursadığı onun ne hissettiğiydi.

"Beni istemiyor musun?"

Jin, duyduğu soruyla arkasını döndüğü yerden geri oğlana doğru dönerek kaşlarını çatarak sorarcasına baktı. Oğlan koltuğa geri uzanıp tek kolunu başına destek yapmış heykel misali uzanıyordu.

"Dürüst olalım," diye başladı genç içini dökmeye "eğer bu oyunu bitirmek istersem beni öylece bırakacak mıydın? Sıradan biri olmadığını en başından beri biliyorum. Bir CEO olmadığın bariz ortadaydı. Her gün haberlere çıkan o yaşlı amcalarla kıyaslanamayacak kadar çok yakışıklısın. Google geçmişinde yoksun. Siktiğimin evinden uçak değerindeki saatini alıp giderken onu benle gönderiyorsan muhtemelen yasal işler yapmıyorsundur. Ben aptal değilim babacık. Bu oyunu istedin ve sana geldim. Bunu istediğim için geldim. "

"Biliyorum Jeongguk. Anlamıyorum, bunu kafam anlamıyor tamam mı? Şu an da benden kaçıyor olman gerekiyor. Altıma tekrar yatmak için bekliyor gibi görünmemen gerekiyor mesela?!"

Jungkook, bakışlarını birleştirip tek dizini kırarak dudaklarını ısırdı.

"Hadi ya, demek öyle görünüyorum. Acaba neden?"

Jin, elini saçlarından öfkeyle geçirip izmariti küllüğe bırakmıştı ki yeniden konuşmaya başladı.

"Seni öldürebilirim. Cesedini yakarım ve kimsenin ruhu duymaz. Katil olduğumu öğrendin gidip bir polise beni ifşalamayacağını nereden bileyim? Ya da seni hapis tutarım, benim için ömür boyu çalışmak zorunda kalırsın?Aklın basmıyor mu Jeon!"

Jeongguk dudaklarını büzüp tavana doğru bakarken bir süre mırıldanmış sonra da kollarını başının altına yastık yapıp cevap vermişti.

"Beni öldürmek için önce altına alma seçeneğinden vazgeçmen gerekmez mi? Bilirsin, bin yılda bir denk gelirsin buna." işaret parmağını kalçasına doğrultu.

Jin, oğlanın kendinden emin tavrına gıcık olduğu kadar buna bayıldığını da görebiliyordu. Aykırı tavrı, anormalliği, tepkileri... Tüm bunlar Jin'in oğlanı onun gözünde neden itaatkarlarından ayırdığını gözler önüne seriyordu. Jungkook korkmuyor değildi korkuyordu ancak Jungkook'un gözlerinde bile arzu vardı. Jin'e öylesine ilahi biri gibi bakıyordu ki, hakkında söyleyeceği hiç bir şey onu bu evden siktir olup gitmeye tetikleyemezdi.

"Hastasın sen," dedi Jin az önceki sinirli, stresli halinden sıyrılmış Jungkook'un önündeki sehpanın üzerine oturmuştu. "bu sağlıklı değil. Ben bir kaç kişi öldürmüyorum. Onlara öldürmeleri için emir veriyorum. Siyasileri, askerileri, ünlüleri, kaçakları, kimsesizleri, can sıkanları ve kural bozanları öldürmeleri için onlara ölüm emri veriyorum. Tüm gece masumları ya da masum olmayanları sırf önüme vaatlerle dolu senetler sunulduğu için imzalıyor hepsini öldürtüyorum. Kimmiş, nereliymiş, kaç yaşındaymış bakmıyorum. Ben bir canavarım, Jeongguk."

"Biliyorum," dedi oğlan olduğu yerden doğrulup ellerini hemen önündeki sehpanın üzerinde oturmuş boşluğa sallayan adamın ellerine kapayarak "hepimiz biraz canavarız."

Jin, başını iki yana sallarken oğlanın ellerini tutuyor olduğuna hala inanamayarak kıpırdanıyordu. Jungkook, Jin'in alnına düşen birkaç teli geri itip gülümsedi. Bakışları buluştu.İkisi de bu bakışta bir buzdağının keskin soğuğunda kalmış gibi birbirine bakıyor, baktıkça uyuşuyorlardı.

"Beni havuza ittin,sana istediğin ve alamadığın bir şey olursa ne yaparsın diye sormuştum." Jin hatırlayarak başını salladı.

"Ölüyordum ve cevabın buydu."

Jin yeniden başını salladı. Böylece Jungkook bakışlarını ayırmadan yeniden konuştu.

"Bana işkence ettiğini söylediğin o şey bana ilk kez yaşıyormuşum gibi hissettirdi. Bana orada sevap işleyeceğimizi söyledin. Nefesimi kestin. Bunun hiç bir eşi yok, benzeri yok. Beni anlayabilir misin? Bilmiyorum. Seni anlıyor muyum? Bilmiyorum. Tek bildiğim, canavar olan sen değilsin, ben değilim. Buna ne zaman nasıl başladın bilmiyorum, anlatmak ister misin bilmiyorum? İki gün sonra bu oyundan sıkılıp beni postaladığında susacağıma güvenecek misin bilmiyorum ya da öldürecek misin onu da bilmiyorum. Tek bildiğim," dedi tekrarlayarak kendini derin bir nefes aldı. "şuan olduğun adama fena aşık oluyorum. Başa çıkman gereken tek bela ben olmak üzereyim bunu biliyorum Jin."

Jin, sözünün bitiminde dudaklarına kapanmış oğlanı geri itmedi. Dili dilini karşılarken bile tek yaptığı onun öpüşüne karşılık vermekti. Aralarındaki bu haz oyunu bitecek gibi değildi. Jin, başına gelebilecek en büyük belanın sahibiydi ve onu öperek kabullenmişti.

Jeongguk, toyluğunun ve henüz keşfetmediği karanlık tarafının ilk sinyallerini alırken aslında tam da olmak istediği yerdeymiş gibi adamı öpüyordu. Eli ensesindeki saçlara geçen parmaklarını sıkılaştırıp bedenini adamın bedenine sardığında Jin oğlanı kucaklayıp üst kattaki yatak odalarına götürüyordu.

Bunun, bitmeyeceğinden emin olan tarafları, tüm gerçeklikten sıyrılarak gecenin tadını, acısını, tüm travmalarını birbirlerinin teninden çıkarmaya yemin etmiş gibi seviştiler.

Gece yıldızlarının en çok parladığı şafakta, ikisi de ne istediklerini birbirlerinin tenine kazıdılar. Bunun kolay olmayacağını, bunun bir ilişki olmayacağının ikisi de farkındaydılar.


Pörpıl sizi seviyor💞

Pörpıl sizi seviyor💞

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
daddie | jinkook ⏳Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin