3.BÖLÜM

25.3K 2K 539
                                    

Merhaba, biz geldik ve çook özledik🧡

Bölüm sonu notunu okumayı unutmayın lütfen olur mu?🍂

Yeni bölüm için 550 oy diyelim, oylar tamamlanmadan bölüm atmayacağımı söylemek istiyorum. O küçük yıldıza basmayı unutmayın lütfeen🧡

Yorumlarınızı bekliyorum, keyifli okumalar🍂

***

Ölümün soğuk kucağından son anda kurtulmak ve hiç tanımadığı bir adamın evinde mahsur kalmak... Aslında o kadar da kötü sayılmazdı.

Bir aptal değildi, içinde bulunduğu durumun farkındaydı ama buna rağmen, yanındaki adamda onu rahatlatan ve ona güven veren bir şeyler vardı. Adamın gülünce kısılan elektrik mavisi gözleri ve yanaklarındaki o derin çukurlar onu potansiyel bir katilden çok, haylaz bir çocuk gibi gösteriyordu. Otuz yaşına merdiven dayayan biri için son derece pervasız ve anlık yaşayan biriydi. Bir ajandası ya da bir rotası yoktu, Ömür onun kalbinin sesini dinleyerek hareket edenlerden olduğunu anlamıştı ve içinden bir ses o kalbin oldukça güzel olduğunu söylüyordu.

Yalnızca iki gündür, aslında bir buçuk, tanıdığı bir adamdan hoşlanacağını düşünmezdi ama onun yanındayken böylesine huzurlu ve mutlu hissetmesinin başka ne gibi bir sebebi olabilirdi ki? Adamın nefesi saçlarına vurduğunda ve güçlü bedeninden yayılan sıcaklık ona dalga dalga çarptığında bundan hoşlanmıştı. Dövmelerle süslü o iri parmaklar kendi parmaklarını sardığında ve fırçasına yön vermek için ona eşlik ettiğinde kalbi delice atmaya başlamış ve Ömür bir an için, göğüs kafesinin ona dar geleceğini sanarak utanmıştı.

Adamla arasında yedi yaş vardı, dün masada da söylediği gibi onu bir çocuk olarak görüyordu. Hatta ona bir baş belası olduğunu bile söylemişti ama bu kimin umurundaydı ki? Ömür bunları ilk kez hissediyordu. İlk kez onu bu denli heyecanlandıran biri vardı ve kirpiklerinin altından adama yandan bir bakış atarken gülümsüyordu.

Arkadaşlarıyla birlikte olsa bu kadar mutlu olacağından şüpheliydi çünkü doğrusu onlar bile ebeveynlerinin seçimleriydi ama bu adam... Bu adam onun talihsiz kaderinin üstündeki küçük bir çentikti. Sıra dışıydı, asi ve güzeldi. Ömür'ün daha önce hiç görmediği bir şeydi ve bunu sevmişti.

Onunla yan yana oturmak, aynı manzarayı seyretmek ve farklı hayalleri kâğıda dökmek eğlenceliydi. Şöminenin çıtırtıları, dışardaki rüzgârın uğultuları ve Kont'un ağır homurtularını işitmek bile içini neşeyle doldurmak için yetiyordu. Fırçasını paletindeki her renge batırıyor, kimi zaman onları karıştırıyor ve kimi zaman adamın fark etmediğini düşünerek onun paletine uzanıyordu. Kendini yaramaz bir kız gibi hissediyordu ancak her şeyden önce içini saran bu duygunun özgürlük olduğunu biliyordu. Çok sıkı prangaları yoktu ama hiç böylesine serbest kalmamıştı ve Ömür elinden geldiğince bunun tadını çıkarıyordu.

Mavi bir çiçek çizmek için paletine uzandığında ama mavinin, pembeyle karışarak morun bir tonunu aldığını gördüğünde Kont'un üstünden uzanarak fırçasını adamın paletine batırmaya çalıştı. Erez'in kısılan gözleri pür dikkat önündeki tuvaldeydi ve düz bir çizgi gibi duran dudaklarından işine odaklandığı ortaydı. Yine de Ömür fırçasını Prusya mavisine batırmaya hazırlandığında "O fırçayla olmaz," diyerek başını iki yana salladı. "Paletimdeki renklerden birini batırdın zaten ve kahrolasıca pembeyi yeniden görmek istemiyorum."

Bakışlarını adamın tuvaline çeviren Ömür "Ama çok güzel olmuş," diyerek şaşkınca mırıldandı. "Gök kuşağına benziyor..."

"Gök kuşağında pembe olmaz."

GÜZ GÜLLERİWhere stories live. Discover now