GİRİŞ

64.1K 2.1K 958
                                    

Merhaba, biz geldik💃🏻

Hadi başlangıç tarihimizi yazalım🍂🌹

Güz Gülleri için çok heyecanlıyım ve sizlerden tek ricam, oylarınız ve yorumlarınızla bize destek olmanız.🙏🏻 Lütfen 1 saniyenizi ayırıp oy vermekten çekinmeyin olur mu?

Yeni bölümleri oylarınıza ve ilginize göre atacağım diyor ve kaçıyorum💖

Keyifli okumalar💖

***

"Eğer bu bir şakaysa hiç komik değil!"

Dolan gözlerindeki yaşları iteleyerek hırsla bağıran Ömür, iki yanında çaresizce salınan kollarını ne yapacağını bilemiyormuş gibi havaya kaldırdı ve elleriyle beresine asılırken etrafında umutsuzca bir tur attı. "Kahretsin," diye fısıldarken daha fazla tutamadığı birkaç damla gözyaşı usulca yanağından çenesine akmıştı. "Allah kahretsin!.."

Her yer bembeyazdı, etraf hala deli bir hızla yağmakta olan karlarla kaplıydı. Sık ve uzun çam ağaçları bir dev gibi yükselerek dallarıyla göğü sarıyor ve onu adeta hapsetmiş gibi görünüyordu. Bulunduğu yerin mükemmel bir manzarası vardı fakat bu şu an düşündüğü en son şey bile değildi. Manzaranın tadını çıkarmaktan çok uzak olarak ağlıyor, titriyor ve durmaksızın küfrediyordu.

Sonunda kahrolası doğa keşfindeydi ve yanında ne bir telefon ne bir saat ne de kendini koruyabileceği bir silah vardı. Gurubundan sadece birkaç dakikalığına ayrılmıştı ve döndüğünde onları bekledikleri yerde bulamamıştı. Arkadaşlarının kendisine şaka yaptığını düşünerek dakikalarca beklemiş ve terk edildiğini anladığında ise en mantıklı olanı yaparak geldikleri yoldan geri dönmeye çalışmıştı. Oysa kar öyle fazlaydı ki attığı her adım birkaç saniye sonra silinirken bu imkansızdı. Üstelik ayrım yapabileceği herhangi bir sapak ya da bir yol da yoktu. Kahrolası her yer birinin aynı görünüyordu.

Kaybolmuştu.

Aslında kaybolmaktan korkmazdı, yönünü kolaylıkla bulabilir ve maceracı ruhunun da yardımıyla zorlanmadan hayatta kalabilirdi. Fakat bunun için eşyalarına, sırt çantasına ihtiyacı vardı ve o da yanında değildi.

Küfrederek umutsuz birkaç adım atarken şapkasını çekiştirdi ve rüzgârda uçuşan atkısını sıkı bir düğümle yeniden boynunda bağladı. Yüzünün görünen tek yeri yeşil gözleriydi ve gözlükleri olmadığı için soğuk onların da içine işlemiş gibiydi. Kirpikleri ve kaşları çoktan karlarla kaplanmıştı. Burnu sızım sızım sızlıyordu ve kulaklarının soğuktan yanmadığını ummaktan başka bir çaresi yoktu. Kıyafetleri bedeninin geri kalanını korumak için yeterliydi ama Ömür bu havada dışarıda ne kadar durabilirdi hiç bilmiyordu.

Hava birazdan kararacak ve bu ürkütücü, vahşi hayvanların olduğu ormanda tek başına kalacaktı. Yapabileceği hiçbir şey yoktu, böyle giderse soğuktan donacak ve cesedi bile bulunamayacaktı.

"Kerem! Merve! Cansu!"

Sesi döne döne kulaklarına çarptığında ve etraf birkaç saniye sonra yeniden sessizliğe büründüğünde dudaklarının arasından bir hıçkırık çıktı. "Lanet olsun!" diye fısıldadı ve nereye gittiğini bilmeden yürümeye başladı. Aslında yaptığı tek şey birkaç adım ilerlemek ve ardından birkaç adım geri atmaktı. Rüzgâr öyle kuvvetliydi ve kar öyle derindi ki güç bela ilerleyebiliyor, görüşünü kısıtlayan kar sebebiyle hiçbir şey göremiyordu. Üstelik yorulmuştu, kaybolalı en az bir saat olmuştu.

Herkesin şımarık bir prenses gibi gördüğü Ömür, istediğini her zaman almıştı. Bu gece on dokuz yaşına girecekti ve yeni isteği; yeni yaşını arkadaşlarıyla burada kutlamak, sadece biraz olsun eğlenmekti.

GÜZ GÜLLERİWhere stories live. Discover now