16. BÖLÜM

13.4K 1.4K 547
                                    

Herkese merhabaaa, biz geldik!🧡

Medyada şahane bir parça var, tam olarak Erez diyebilirim, dile gelse bu kadar olurdu.🥺

Upuzun bir bölüm, umarım seversiniz. Ayrıca bölüm sonu notlarımı okursanız çoook sevinirim.🧡

Bol bol oy ve yorum isterim, yeni bölüme 850 oy diyelim mi? Oylar tamamlandığı an bölüm sizindir! Bu kez sizin hızınıza göre ilerleyelim.💁🏻‍♀️

Keyifli okumalar❤

***

5 yıl önce, 16 Mart

"O adamın peşini artık bırakacaksın Ömür! Beni duydun mu? Bırakacaksın!"

Annesinden kurtulabilmek için merdivenleri hızla tırmanan Ömür "Rahat bırak beni!" diye bağırdı ve odasına girerek kapıyı sertçe çarptı. Anahtarı ardından çevirdi ve annesinin bağırışlarını ve babasının öfkeli sesini duymamak için odasındaki banyoya girdi. Ancak sesler öyle fazlaydı ki aralarındaki bu iki kapı bile onları bastırabilmek için bir engel değildi. Sinirden titreyen parmaklarıyla musluğu sonuna kadar açtı ve gözlerinden dökülen yaşlarla birlikte klozet kapağının üstüne oturarak hıçkırdı.

Bir eli iki gündür taramadığı dağınık saçlarının arasındaydı, diğer elinde ise dakikalardır sıktığı telefon vardı. Parmakları sanki tüm hıncını almak istercesine telefonuna kilitlenmişti, hatta öyle sert bir tutuşla kavramıştı ki parmak boğumları bembeyazdı. Haftalardır telefonunu yanı başından hiç ayırmamıştı ama biliyordu, çabası boşunaydı çünkü adam yine açmayacaktı. Ona bir türlü ulaşamıyordu. Dahası, onun kendisine ulaşmasını kabullenemiyordu.

O kulübenin ardından ilişkilerine devam ettiklerinde ve Erez ona onu sevdiğini her söylediğinde Ömür ona inanmıştı.

İnanmıştı.

Ona âşık olmuş, onunla defalarca birlikte olmuş ve her seferinde onu sevgiyle kucaklamıştı. Ailesinden gizli geçirdikleri o kaçak bir ay, hayatının en güzel zamanlarıydı. Yeryüzündeki cenneti sorsalar Ömür'ün düşündüğü ilk şey o günler olurdu, bu cevabı verirken tereddüt bile etmezdi ve kabullenemediği şey de tam olarak buydu.

Kendini son zamanlarda koca bir kâbusun içinde bulmuştu. Bir kabustaydı çünkü yanında sevdiği adam yoktu, her şey üstüne üstüne geliyordu. Yalnızdı, ona ulaşamıyordu, ailesinin baskısıyla birlikte kendini kafese kapatılan bir hayvan gibi hissediyor; bu kez yeryüzündeki cehennemi yaşıyordu. Canı öyle yanıyordu ki, hissettiği bu acıyı ve hayal kırıklığını nasıl tarif edebileceğini bilmiyordu.

Yeniden acıyla hıçkırdı ve dirseklerini dizlerine yaslayarak iki elini de yüzüne kapadı. Ömür onun birdenbire çekip gitmesini ve kendisine hiçbir haber vermemesini kaldıramıyordu. Bir gün önce, hayır, yalnızca saatler önce sevişmişlerdi. Uykuya birlikte dalmışlar, birlikte aynı geceyi kucaklamışlardı. Oysa sabah olduğunda yalnızdı ve Ömür yalnız uyanmaktan nefret etmişti. Huysuzca dudaklarını bükmüş ve adamın yastığına sarılmıştı. Önce Erez'in aşağıda olduğunu düşünmüştü. Bir süre daha uzanmaya devam etmiş, ondan ve Kont'tan gelecek bir tepkiyi beklemişti ama aradan dakikalar geçince ve sessizlik bir çığ gibi büyüyünce yalnız olduğunu anlamıştı.

Ömür bugün bile hissettiği o tedirginliği ve korkuyu içinden atamıyordu. O kahrolası dakikalar öylesine onunlaydı ki bazen kendini o anın içinde buluyor ve dakikalarca titreyip, ağlıyordu. Yastığı kucağından bırakışı, üstündeki örtüye tedirgince sarılışı ve "Erez?" diye seslenip kaşlarını çatışı... Hepsi ama hepsi zihninin arka planında oynayan bir korku filminden farksızdı.

GÜZ GÜLLERİWhere stories live. Discover now