🌙

74 10 0
                                    

(Seungkwan umarım iyidir. Onu özledim. Bu arada yazarınız...aşırı sıkıldıııı!!!)

*3 ay sonra*

-SEOHAN-AAAAAHHHH!!! Yatağın başında sevinç çığlıkları atmaktan kendimi alıkoyamıyordum. İrkilip sırtüstü uzandı ve bana baktı. Elimdeki gebelik testini havaya doğru sallayarak konuştum.

-BABA OLUYORSUN! BABA OLUYORSUN! Ben bağırırken o da kalktı ve testi elimden kapıp baktı. Pozitif çıkan gebelik testi ile kısa olan bakışmasından sonra belimden kaldırdığı gibi etrafında döne döne sevinç çığlıkları attı. Kollarımı boynuna dolamıştım. Bizim müthiş bir hikayemiz vardı. Ve bu hikayenin bir de mutlu sonu. Masal gibi. Evlendikten sonra masallarda yazan "Bir ömür boyu mutlu yaşadılar..." sözü gibi. Uzun bir mutluluk töreninden sonra kahvaltı kararı aldık. Odamdan çıkıp kahvaltıya giderken o da odayı toplama kararı almıştı.

3 ay boyunca çok şey değişmişti. Chejin teyze, kayıp torununu bulmuştu ve onun yanına yerleşmişlerdi. Her ay bana bir mektup gönderiyordu. Sonunda gerçek bir torun sahibi olup mutlu yaşamaya başlamıştı. Dedeme Seohan'ın ilk maaşı ile benim maaşımı birleştirip yeni bir dükkan yaptırmıştık. Hemen iki sokak ötemizde. Ve artık bizimle yaşıyordu. Seohan'ın annesi de işinin başına dönmüş dükkanı toparlamıştı. Woobin ve Mingi ise nişanlanmış ama yaklaşık 1 sene nişanlı kalmayı seçmişlerdi. Çünkü Mingi evlenme konusunda biraz korkuyordu. Oldukça ciddi bir karar olduğunu ve korkarak ilerleyemeyeceğini söylüyordu. Ve Woobin'den duyduğuma göre Rommy ile Hawon'un oğulları erken doğmuştu. 5.ayında doğum yapmıştı. Herkes kendi hikayesini yaşıyordu ve oldukça yoğun hikayelerimiz vardı. Son tabağı sofraya koyduktan sonra Seohan da odadan çıkıp geldi.

-Sen otur. Ben dedeyi uyandırıp gelecem. Dediğimde beni bir anlığına kendine çekip öptü. Artık o da tam olarak buraya alışmıştı. Dışarı çıkarken artık beraber değil tek başına çıkıyordu. İşimiz sayesinde kendine çok fazla çevre edinmişti. Her haftasonu Woobin ile halı saha maçına gidiyordu. Dedemin odasına gittim ve yanına çöktüm.

-Dedeciiiimm...Dede olacaksın! Dediğimde hemen gözlerini açıp bana bön bön baktı. Yanağına kocaman bir öpücük bıraktım.

-Halimeyim. Dediğimde hemen kallıp oturdu.

-Ciddi misin?

-Tabiki ciddiyim. Dediğimde hemen bana sarıldı.

-Aigooo bu ne güzel bir sabah!

-Öyle. Hadi kalk da yemek yemeye gidelim. Sofrayı kurdum.

-Tamam. Tamam sen git! Elimi yüzümü yıkayıp geliyorum. Dediğinde tamam anlamında başımı salladım ve odasından çıkıp sofraya gittim. Dedem de geldikten sonra kahvaltı yapmaya başladık. Kahvaltı sofrasını toparladıktan sonra dedem hazırlanıp odasından çıktı. Şapkasını başına takıp onu uğurladım ve gitti. Bizim bu hafta kampımız yoktu. O yüzden evdeydik.

-Ben annemin yanına gidecem. Gelecek misin?

-Tabiki. Bu güzel haberi verirken tek başına gidemezsin.

-Doğru söylüyorsun güzel anne.

-Anne...aigoooo bana çok yakışıyor değil mi babacım?

-Tabiki yakışıyor. Baba kelimesi de bana yakışıyor. Sanırım mükemmel ebeveynler olacaz.

-Öyle gibi. Ben gidip hazırlanayım. Dedim ve odama gidip kısa sürede hazırlanıp çıktım. Ardından o da girdi ve hazırlanıp çıktı. Kendimize aldığımız ufak arabaya binerek annemin yanına gittik. Kapıdan kafamı eğdiğimde hala beni fark etmemişti. Gözlüğünü takmış hesap kitap yapıyordu.

~MOON'S SON~Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ